01 Eylül 2006 Sayı: 2006/34 (34)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye iktidarı stratejik kararlarla sonunu hızlandırıyor: Bataklığa giden bataklığa gömülür!
  Amerikancı generallerin “yeni dönemi”
  Genelkurmay devir teslim töreni
konuşmalarının gösterdikleri
  Asker gönderme tartışmaları ve Sezer’in
çıkışı
  KESK’in 29 Ağustos eylemlerinden
Hak almak için g(ö)reve!
AL-CO işçilerinin direniş kararlılığı yol
gösteriyor!
“Anadoluya gelin, işçi maliyetleri çok
düşük”!
   Devrimci bir gençlik mücadelesi için bir
adım daha! “Gelecek, özgürlük ve sosyalizm için gençlik kampı” başarıyla gerçekleşti! / Orta sayfa
  ABD-İsrail taşeronu Kofi Annan bölge
ülkelerini dolaşıyor
  Siyonist rejimin gözeneklerinden kan ve
irin akıyor
  İran yönetimi ABD dayatmalarına
direnmeyi sürdürüyor
  Güneşin esmer çocuklarına
  Samandra’dan bir işçi ile sınıf hareketinin
durumu ve İstanbul İşçi Kurultayı üzerine
konuştuk
  Savaş ve barış
  D‹SK’ten kampanya: “Lübnan’a asker gönderilmesin!”
  Tekstil İşçileri Bülteni
dağıtımlarından
  Mamak İşçi Kültür Evleri'nin "Ortadoğu
Halklarıyla Dayanışma Günleri" etkinlikleri
  Kamu Emekçileri Bülteni'nden
  İstanbul İşçi Kurultayı Bülteni'nden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Direnişçi Al-Co Tencere işçilerinden Atilla Atalay'la örgütlenme süreci ve direniş üzerine konuştuk…

“Sürece tabandan komiteler oluşturarak hazırlandık!”

- Al-Co Tencere işçileri aylardır sergilediği militan direniş çizgisiyle konuşuluyor. Fabrikayla ilgili bize genel bilgiler verebilir misiniz?

- Al-Co Tencere, öncesinde kamuya ait bir fabrikaydı. Fabrika ilk önce Halil Bezmen'e peşkeş çekiliyor, ardından fabrikayı şu an eski Sümerbank'ın sahibi, namı diğer hortumcu Hayyam Garipoğlu alıyor. Şu gördüğünüz duvar içinde yaklaşık 4 tane fabrika var. Hayyam Garipoğlu'na ait 50 şirket varmış, 50 şirketten sadece burada sendika varmış. Al-Co Tencere, Berolina, Haddane, Bega Bakır. 96 yılında burada yaklaşık 3 ay süren bir grev olmuş. Yine işten çıkarmalar yaşanmış. Al-Co'nun tarihçesi yeni. 2,5 yıllık bir fabrika. Teflon tencere üretiyor. Makineleri çok modern. İtalya ve Çin'de de varmış ve robotlarla üretim yapılıyor. Sendikayı işveren kabul etmiyor. Yıllardır sendikayı bitirmenin çarelerini arıyor. İşçiyi yıldırmaya çalışıyor, çeşitli baskılarla istifaya zorluyor. Ben 4 yıla yakındır plastik bölümünde1,5 yılı aşkındır Al-Co Tencere'de çalışıyorum.

- Sendikalaşma mücadelesine nasıl adım attınız?

Öncelikle şunu söyleyeyim. Haklarımızı ve taleplerimizi yasal güvence altına almak için sendikalaşmamız gerektiğini konuşuyorduk aramızda. Sınıf kardeşliğinden hareketle, biz burada bütün işçilerle, (bayan ve erkek işçiler olarak) sevgiyi büyüttük. Dostluğu büyüttük, insanlık onurunu büyüttük. Daha sendika yokken kocaman bir aile olduk. Herşeyi paylaştık, yardımlaşmanın, dayanışmanın örüldüğü bir ortam yarattık. Mesela arkadaşların düğünü olur, nişanı olur hep beraber giderdik. Toplu geziler düzenlerdik. Yemek çıkışlarında hep bir aradaydık. Onu yarattık, o çok önemli.

- İşten atmalar yaşanmadan önce Al-Co'da kaç işçi çalışıyordu?

Toplam 85 işçi vardı. Sendikaya üye olduktan sonra, üç gün içinde duyuldu sendika üyeliğimiz. Biz salt çoğunluğu sağlamıştık. İşveren bizi yıldırmak için iki arkadaşımızın iş akdini feshetti. Gözdağı verilsin diye onları işten attı. 12 gün dışarıda gece- gündüz bekledik, işi yavaşlattık. O arkadaşlarımız sendikal tazminatları da dahil olmak üzere tazminatlarını aldılar. Onlardan sonra 6 aylık sözleşmesi olan 6 işçi arkadaş işten atıldı. Çünkü işveren şunu çok açık anlatıyordu, “Hiçbir İzmitli insanı burada bırakmayacağız, hiçbir sendikalıyı burada bırakmayacağız”. Bu arada Adana'dan işçi getirttiler, Hayam Garipoğlu Adanalı olduğu için. Adana'dan getirttiği işçiler için evler kiraladı. Evler koğuş tarzıydı, 10-15 kişi bir arada kalıyordu. Onlar da rahat değil, onlar da bizim sınıf kardeşlerimiz, yoksul ailelerin çocukları. Ama sonuçta onlara grev kırıcılığı misyonunu yüklediler.

İzmitli Ayfer arkadaşın işten atılmasından sonra biz tepki vermemiz gerektiğini düşündük. İşverene radikal bir cevap vermemiz gerektiğine inandık. Fabrikaya kapandık. 34 arkadaş sabah 08:00'de fabrikaya kapandık. Kapıları kaynak yaptık, bize su verilmedi, ekmek verilmedi. Savcının talimatı gereğiydi bu. Dışarıda jandarma fabrikayı sardı. Tam 30 saat sonra jandarmanın zoruyla dışarı çıkarıldık. Tuvalet ihtiyacımız bile karşılanmadı, savcının talimatıyla. Karakola götürüldük. Bırakıldıktan sonra, fabrika güvenliğine rağmen grup halinde tekrar fabrikaya girdik sloganlarla. Jandarma bizi tekrar dışarı çıkardı. 22 gündür bekliyoruz fabrika önünde.

- Sendikaya üyelikleri ne zaman yaptınız tam olarak?

Yaklaşık 5 ay önce yaptık. Mahkememiz devam ediyor. Eylül'ün 12'sinde, yani meşhur 12 Eylül'de yetki davamız var.

- Sendikaya kaç işçi üye oldu?

Toplam 80 işçi. Yani fabrikanın büyük çoğunluğu, %100'e yakını üye oldu.

- Çalışma koşulları nasıl Al-Co Tencere'de?

Arkadaşların hemen hemen hepsi asgari ücret alırken yoğun siparişler üzerine 16 saate varan çalışmalarımız oluyordu. Yani bütün arkadaşlar gerçekten kendi işleriymişçesine canla başla işe sarılıyorlar, işlerini seviyorlardı. Bu dostluk ortamı, aile ortamı bunu kamçılıyordu. Ama emeklerinin karşılığını, haklarını da almak istiyorlardı.

- Yani burada sendikaya kendiliğinden bir yönelim vardı diyebilir miyiz?

Bizde patlamayı aslında taşeronlaştırma dedikoduları sağladı. Fabrika taşerona verilecek dediler. Arkadaşların çoğunun morali bozuldu. Ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. İleride taşeronlaşmayla birlikte birçok sorunla karşılaşabiliriz diye düşündük ve onun önlemini de ancak örgütlenmeyle alabiliriz dedik. Sendikalaşmaya karar verdik. Kapı önüne konulduk ama burada da boş durmadık. Mesela fabrikanın müdürlerini taşlayarak kovduk, içeri sokmadık. İşçinin olmadığı yerde müdürün işi olamaz dedik. Hala fabrika giriş çıkışlarında araç kontrolleri bize ait. İstediğimiz aracı durduruyoruz arıyoruz. İşveren eylemimizi kırmak amacıyla bir gece nöbet tutarken grev kırıcılarını sokmaya çalıştı arabayla. Bu durumu bağırıp çağırarak protesto ettik. Bu bölgenin diğer fabrikalarında örgütlü arkadaşlarımız var. Onlarla beraber hareket ediyoruz. Sabah onların da yardımıyla grev kırıcılarını çıkardık. Grev kırıcılarını getiren otobüs İzmit servisi olduğu için ona da ceza kestik. Ondan sonraki süreçte Adana'dan tekrar işçi getirileceği duyumlarını almıştık. Tetikteydik. Kapının önünde nöbet tutuyorduk. 4-5 jandarma aracı buraya gelip, ifadeleriniz var dedi. Karakoldakilerle adeta akraba olduk. İşveren sürekli şikayetçi oldu. Bir grubumuzu karakola götürdükten sonra Adana'dan grev kırıcılarını getiren otobüs geldi. Arkadaşlar gerçekten çok büyük mücadele örneği sergilediler. Arbede yaşandı, bizi yerlerde sürükleyerek götürdüler.

- Bu mücadele sürecinde sendika nasıl bir rol üstlendi?

Sendikanın bu sürecin başındaki inisiyatifi çok doğruydu. Sendikanın meşru ve yasal olarak işveren tarafından görülmesi için 50+1'in sağlanması, en azından üye çoğunluğuna sahip olması gerekiyor. Biz elli artı biri doldurmadığımız halde sendika fabrikaya el koydu. “Ben burada örgütlüyüm, çoğunluğu sağladım, çoğunluk üyemdir” dedi. “Ben hukuksal süreci başlatıyorum burada” dedi. Bu arada sendikalı olmayan işçilere, hepimiz toplantı halindeyken, “yarın, burada sendikasız olmayanlar bu kapıdan içeri giremez” dedi. O gün sendikaya üye olmayanlar bir günde sendikalı oldu. İşverenin bundan haberi yoktu.

- Fabrikaya kapanma kararı sendikayla birlikte mi alındı?

Bu kararı işçi arkadaşlarımızla beraber aldık. Sendika bu kararı onaylamadığını söylediği halde biz işçiler aldık. Sonrasında da sendika bizim yanımızda olma zorunluluğunu hissetti. Ama şunu söyleyebilirim, sonraki süreçte biz sendikayla işçi birliğini kurduk. Bunun mümkün olabileceğini gösterdik.

- Yani bu sendika bizim, biz olmazsak bu sendika olmaz. O yüzden burada alınacak kararlarda biz belirleyiciyiz dediniz...

Evet, yapılan toplantıda başkana ben de aynen böyle söyledim. Bunu arkadaşlara da söyledim: Biz sendikalıyız, sendika biziz; onun için bundan sonra ferdi hareket etmeyelim; eylem ve davranışlarımızda mutlaka beraber hareket etmek zorundayız; işverene karşı da örgütlü olmak zorundayız dedim. Şu anda sendika biz, biz de sendika olduk. Sendika yöneticileri gece gündüz bizimle burada kalıyorlar.

- Aslında burada işçilerin belirleyiciliğini görüyoruz. Sizin yumruğunuzu masaya koymanız yaratıyor bu güçlülüğü diyebiliriz...

Tabii ki bunu söyleyebiliriz. Bugüne kadar alınan bütün kararlar hep çoğunluğun onayıyla alındı. Başkan danışıyor bize. “Siz ne diyorsanız, ne karar alınıyorsa, biz sendika olarak uyacağız” diyor. Ama sendika şimdiye kadar yasal boşluğa düşmemek gerektiğini açıkladı. Biz bu arada buranın belediyesine gittik, Belediye Başkanı geldi buraya. Mesela bizim sendika üyesi bir arkadaşı grev kırıcılar darp etmişlerdi. Biz 3-4 taksiyle gittik. Onlara gereken dersi verdik. Camı çerçevesi indi. Ondan sonra mahalle halkının da tepkisiyle o evi terkettiler. Bunun dışında Büyükşehir Belediye Başkanı gelmek zorunda kaldı buraya. Çünkü Kocaeli kamuoyuna malolan bir eylem vardı burada.

Şunu özel olarak eklemek gerekiyor. Biz tüm bunları sendikanın haberi olmadan, komiteler oluşturarak yaptık. Basın ayağını, demokratik kitle örgütleriyle ilişkileri bu sayede geliştirdik. Sendika sonradan bize destek verdi. Şimdi sendikayla uyum içinde yürütüyoruz mücadeleyi. Akşam ve öğlen yemeklerini buranın belediyesi veriyor. Şu mıcırı, şu su tankını, sandalyeyi buranın belediyesi verdi. Bu yörenin bütün muhtarları valiliğe toplu olarak çıktılar, dilekçe verdiler. Buraya gelip basın toplantısı yaptılar.

- Burada yıkım saldırısıyla karşı karşıya kalan mahalleler var. Onlarla ilişkiniz nasıl?

Ben kendim Erenler Cedit Mahallesi'nde oturuyorum. Onların ilk yürüyüşüne katılmıştım, bir gün sonra bizim direnişimiz başladı. Onun dışında dostları, bütün kurumları gezdik.

- Kimler geldi şimdiye kadar destek için? Sınıf dayanışması hayata geçiriliyor mu?

Tabii mesela Nakliyat-İş Sendikası toplu olarak geldi. KESK'e bağlı diğer sendikalar geldi. Onun dışında işçi arkadaşlarımız geldi. Yıldız Sunta, Cem Tencere gelen fabrikalar arasında. Geçenlerde basın açıklaması oldu.

- Direniş çadırı ne zaman kuruldu?

28 Ağustos'ta kurduk çadırı! Yağmurun yağmasıyla beraber yaptık.

- Sendika bundan sonra önüne ne koyuyor? Bir plan ve programa sahip mi?

Şu anda stratejik savunmadayız. 31 Ağustos günü fabrika önünde yapacağımız eyleme kilitlendik. Günlerden beri hep onun çalışması var. Muhtarlar, siyasi partiler, sendikalar. Hatta bugün Kocaeli Sendikalar Birliği Al-Co için toplantı yaptı. Perşembe (31 Ağustos) günü 16.00'da olacak eylem. Bizim bu eylemle yapmak istediğimiz şey “içerideki işçiler çıkmadan biz burayı terketmeyeceğiz” gibi bir hedefimiz var. Tabii bu hedef gelecek kalabalıkla bağlantılı bir şey.

Ben size bir olay anlatayım. Şu anda Al-Co'da hiç işçi çalışmıyor. Dün işveren yangından mal kaçırırcasına içeriye bir işçi soktu. Biz gidip çocuğun ailesiyle görüştük. Çocuk yarım saat içerisinde fabrikayı terketmek zorunda kaldı, işverenin bütün vaatlerine rağmen. Para öneriyor bir sürü, şeflik, amirlik. Bu bizim açımızdan tabii ki hoş bir gelişme. İşveren açısından büyük bir moral bozukluğu. Yani “Ben jandarmayı istediğim zaman çağırıyorum, getirtiyorum. Jandarmaya rağmen önerdiğim onca ücrete rağmen sözümü geçiremiyorum” diyor işveren.

- Şu anda üretim devam ediyor mu içeride?

Dışarıdan işçi getirdiler, onlar da makineyi tanımıyor. Fabrikada yatıp kalkıyorlar. 120 kişi dışarıya çıkamıyorlar. Jandarma bizi dışarıya çıkarmak istediğinde biz 8 kişi korkulu bombalar olduk. Mesela dün 3'ü işi bırakıp gitti. Biz de alkışladık, “size de bu yakışır” dedik.

- Bundan sonrası için diğer sınıf bölüklerinden beklentiniz nedir?

Direnişin bize öğrettiği en önemli şey, farklı kültürlerimiz olabilir, farklı inançlarımız olabilir, farklı ideolojilere sahip olabiliriz. Ancak; eğer sorunlarımız ortaksa, eğer düşlerimiz ortaksa, eğer hedeflerimiz ortaksa farklılıkları gündemleştirmek yerine ortak noktaları bulmak, geliştirmek, büyütmek ve ortak noktalar temelinde bir dili yaratmak, o dili konuşmak mümkün.

- Son olarak eklemek istedikleriniz neler?

Ben şuna inanıyorum ki, Türkiye'de yaklaşık 60 milyon insan bu sistemin değişmesini istiyor. Farklılıklar önplan çıktığı için bu da zorlaşıyor. Mesela burada farklı anlayışlardan da arkadaşlar var. Ama biz bunu hiç görmedik. Yani sınıf çıkarları temelinde biraraya geldik biz. Hedeflerimiz, ortak taleplerimiz öne çıkartılması gereken. Al-Co işçisi de sizleri görünce motive oluyor, bu çığlığı duyanlar var, diye. Hiç tanımadığımız insanlar İstanbul'dan kalkıp gelebiliyor. Kocaman bir aile olduk yani. Erenler Cedit Mahallesi “siz işinizi kaybettiniz, biz de evimizi kaybedeceğiz, sorunlarımız ortak” deyip gelebiliyor. Sonuç olarak mücadelemiz kazanan dek sürecek diyoruz.

Kızıl Bayrak/Kocaeli

--------------------------------------------------------------------------------------

AL-CO işçilerinin direniş kararlılığı yol gösteriyor!

Kocaeli'ne bağlı Uzunçiftlik Beldesi'nde Trakya Sanayi AŞ'de kurulu bulunan AL-CO Tencere Fabrikası işçileri düşük ücrete ve kölece çalışma koşullarına karşı Mart ayının sonundan itibaren sendikal örgütlenme mücadelesine adım attılar. Yaklaşık 85 işçinin çalıştığı AL-CO Tencere'de teflon tava üretiliyor. İşçilerin Birleşik Metal-İş Sendikası'na üyelik başvuruları yapmalarıyla beraber patronun işten atma saldırısı hız kazandı. İşten atmalara karşı 5 aydır militan mücadelenin en anlamlı örneklerini sergileyen AL-CO işçilerinin kararlı ve militan mücadelesi kendileriyle benzer çalışma koşullarında bulunan diğer sınıf kardeşlerine yol gösteriyor.

Şimdiye kadar defalarca fabrika işgali gerçekleştiren, jandarmanın ve patronun elele yaptığı saldırılara karşı tok bir tutum alan işçileri baskılar yıldıramadı. Defalarca gözaltına alınan işçiler her seferinde mücadelelerine aynı kararlılıkla sahip çıktılar. İşçilerin mücadelesinin önünde duramayan AL-CO patronu çareyi tüm işçileri fabrikadan atmakta buldu. Buna rağmen iç örgütlülüklerini sağlam tutan işçiler önlerine çıkan her türlü engeli aşmak için yoğun bir çaba harcıyorlar.

Trakya Sanayi AŞ'de bulunan ve Kocaeli'ndeki sendikalar ile DKÖ'lerin de desteğini alan işçiler 31 Ağustos günü fabrika önünde yapılacak eyleme hazırlanıyorlar. Şu anda çevre fabrikalarla direnişe destek fonu oluşturulmuş durumda. Mücadelelerin sonuna kadar devam edeceğini söyleyen işçilerin morali ise oldukça iyi. Yaşanan birçok gelişme işçilerin kendi inisiyatifleriyle gerçekleşiyor ve gelinen yerde sendika da işçilerin aldığı kararların arkasında duruyor. Son dönemde çok fazla tanık olmadığımz fabrika işgali gibi militan eylem biçimlerini hayata geçiren ve dişe diş mücadelenin en güzel örneklerini sergileyen AL-CO işçilerinin ileriki süreçteki mücadelesini yine işçilerin azim ve iradesi belirleyecek.

Kızıl Bayrak/Kocaeli