06 Mayıs 2006 Sayı: 2006/17 (17)
  Kızıl Bayrak'tan
   1 Mayıs'ın gösterdikleri
  1 Mayıs ve sınıf hareketi
  1 Mayıs aynasından sol hareket
  1 Mayıs'ta azgınlaşan devlet terörü
  Sınır ötesi operasyon hevesi Washington'daki efendiye takıldı
  İstanbul Kadıköy'de coşkulu 1 Mayıs
Ankara'da 1 Mayıs...
İzmir'de 1 Mayıs...
Adana ve Mersin'de 1 Mayıs
Çeşitli kentlerdeki 1 Mayıs gösterileri
Türkiye'de 1 Mayıs gösterilerinden
KESK ve 1 Mayıs
1 Mayıs üzerine bazı notlar /Yüksel Akkaya
  8 Mart'ın ardından 1 Mayıs'ta da iki ayrı irade, iki ayrı tutum; 1 Mayıs'ın ayrıştırıcı ve saflaştırıcı rolü / (Orta sayfa)
  Ankara 1 Mayıs izlenimleri
  1 Mayıs'tan aldığımız güçle 13 Mayıs gençlik kurultayına yürüyoruz
  Ankara'da 1 Mayıs ve gençlik
  Gençlik 1 Mayıs alanlarındaydı
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri
  Avrupa ülkelerinde 1 Mayıs gösterileri
  Dünyada 1 Mayıs; Yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı
  Dünyanın en büyük teröristi ABD emperyalizmidir
  Azerbaycan İran'a saldırıda yer almayacağını açıkladı
  Yeni çevre yasası çıktı
  Ticari eğitime karşı birleşik bir gençlik kurultayı örgütlemek için ileri!
  Limter-İş yönetiminin saldırgan tutumunun arkasında ne var?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yeni çevre yasası çıktı…

Çevre katliamcılarına gün doğdu

Çevre Yasası nihayet çıktı. Bu yeni yasaya göre, atık tesisi kurmadığı için çevreyi kirleten belediyeler, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve şirketlerle ilgili Türk Ceza Kanunu'ndaki cezalar 2 ila 10 yıl ertelendi. Böylece, zaten 2 yıl ertelenmiş bulunan cezalara ikinci bir erteleme getirilmiş oldu. Çevre Yasası'na geçici 4'üncü madde olarak eklenen hükme göre, OSB'ler ile atık su üreten fabrikalara arıtma tesisi kurmaları için 2 yıl süre verilecek. Ayrıca, nüfusu 100 binden fazla olan belediyelere 3 yıl, 100 ila 50 bin olanlara 5 yıl, 50 ila 10 bin olanlara 7 yıl, 10 ila 2 bin olanlara 10 yıl ek süre tanınıyor.

Arıtma tesisi kurmadıkları için çevreyi kirleten belediyelerin hazırlık yapması amacıyla TCK'nın 181 ve 182. maddelerindeki cezalar daha önce 2 yıl ertelenmişti. Atık ve artıkları kasten çevreye verenlere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngören hükümler, bu yıl 12 Ekim'den itibaren yürürlüğe girecek. Yeni Çevre Yasası'nın 7. maddesinin 3. fıkrasıyla, ayrıca, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetlerinde çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) yapılması zorunluluğu da ortadan kaldırılmış bulunuyor. Sermaye düzeni ve hükümetinin çevreye bakışını gösteren yasa ile, böylece, doğa katliamına da yasal güvence getirilmiş oldu. Başta altın madenleri olmak üzere birçok faaliyet için çevrenin katledilmesi artık hukuka uygun sayılacak. Yani bundan böyle, “bağımsız yargı”ya güvenerek dava açıp siyanürlü altın çıkarılmasını mahkeme kararıyla yasaklatma hayalleri boşa çıkacak.

Bu kısa özetten de anlaşılacağı üzere, son derece etkili ve işlevli bir yasa ile karşı karşıyayız. Ancak bu yasaya çevre katliamı yasası demek daha doğru olacak. Çünkü, onca yaygaranın ve adına yüklenen işlevin tersi olan ne varsa yasaya konulmuş. Bu yasayla aslında demek istiyorlar ki; biz zehirli atıkları da gelişigüzel atarız, siyanürle altın da çıkarırız, zehirli gazlarımızı da havaya salarız… Üretim esnasındaki zehirlenmelerle zaten hiç ilgilenmedik, ilgilenmeyiz. “Zehirlendik, ölüyoruz!” diye bağıranlar için de, işte yasa, işte hukuk! Rahatsız olan istediği merciye şikayet edebilir!..

Yasanın tek işlevi kapitalistler için, “bırakın atsınlar, bırakın katletsinler” serbestisi getirmesi değil. Yeni Çevre Yasası'yla sermaye devleti komünistleri de bir kez daha teyit etmiştir. Tuzla'da zehirli varillerin “tesadüfen” ortaya çıkarılması üzerine başlatılan “yasal önlem” yaygarası sırasında, yeni yasanın aynen böyle çıkacağını söylemiştik. Çünkü bunu söyleyebilmek için kahin olmak gerekmiyordu, kapitalizmin doğasını bilmek yetiyor.

İçinde yaşadığımız sistem, her ne pahasına olursa olsun azami kâr elde etme üzerine kuruludur. Devletler, hükümetler ve benzeri de, bu sistemin bekası için, sistem tarafından kurulmuş örgütlerdir. Doğa, çevre, yasalar gibi konularda hayal kuranlar da, esas olarak devlet/düzen ilişkisi konusuna bir türlü ikna olamayanlar, tüm göstergelere rağmen devleti düzenden bağımsız bir kurum olarak gören veya görmek isteyenlerdir.

Oysa her gelişme, önemli ya da önemsiz hepsi, devlet/düzen ilişkisini döne döne kanıtlıyor. Örneğin bir yerde kapitalistlerin bir pisliği “tesadüfen” açığa çıkarılıyor, devlet derhal bir yasa çıkararak pisliği örtüyor. Ya da diyelim ki Şemdinli'de halk bir kontrgerilla timini suçüstü yakalıyor, ilgili savcı bu sıcak gelişmeden ve tanık ifadelerinden kalkarak kontrgerillanın ordu içindeki örgütlenmesi üzerinden birkaç generali de içine alan bir iddianame hazırlıyor. Gerek Şemdinli'deki suçüstü sırasında Büyükanıt'ın çetecileri sahiplenmesi, gerekse iddianamedeki suçlamalar üzerine ordunun Büyükanıt'ı sahiplenmesi olsun, düzen ve devlet cephesinde, kontrgerillanın topyekûn bir sahiplenilmesini izliyoruz.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak ister iki, ister ikiyüz örnek kullanılsın, sonuç, işbaşındaki devletin kapitalist sınıfın yönetim/baskı/tahakküm aracı olduğudur. Ancak bunun böylece kabul edilmesi durumunda çözüm yönünde adım atmak mümkün olabilir.

Çevre katliamını önlemek mi istiyorsunuz? Kapitalist sistemin yıkılması ve sosyalist sistemin kurulması için sınıf mücadelesine katılmak dışında bir çözüm yolu yok!

-------------------------------------------------------------------------------------

OMÜ'de Nükleer Karşıtı Öğrenci çalışması...

Sinop mitingine tüm coşkumuzla katıldık

Samsun OMÜ'de duyarlı öğrencilerle birlikte Nükleer Karşıtı Öğrenci çalışması başlattık. Çalışmamız duyarlı öğrencilerin yoğun talebiyle başladı. Çalışmanın başlamasıyla bu konuya en duyarlı öğrencilerle birlikte bir çalışma grubu oluşturduk. Bu grup önüne ilk olarak Sinop'taki nükleer karşıtı mitingi koydu ve 22 Nisan'da Atakum sahilinde nükleerle ilgili bir öğrenci toplantısı yaptı. Yaklaşık 25 kişinin katıldığı toplantıda yapılan tartışmalar sonucunda 29 Nisan'da Sinop'ta nükleer karşıtı öğrenciler olarak pankart açmaya karar verdik. Ve 29 Nisan mitingine hazırlanmaya başladık.

Atakum'da Nükleer Karşıtı Platform'un afişlerini yaptık. Afiş çalışması sırasında iki defa polis terörüyle karşılaştık. Ancak üniformalı faşistlerin bu müdahaleleri bizi yıldırmadı, tam tersine kararlılığımızı daha artırdı. 29 Nisan'da TMMOB'un kaldırdığı otobüslerle yola çıktık. Yol boyunca müzik ve şiirlerden oluşan programımızla Sinop'a coşkulu bir şekilde gittik. “Sinop Çernobil'i unutma, unutturma” pankartı arkasında KATÜ'lü yoldaşlarımızla birleştikten sonra yürüyüşe başladık. “Temiz çevre sosyalizmde!”, “Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürün!” sloganlarıyla alana girdik. Yaklaşık 30 kişilik kitlemiz ve coşkumuzla alandaki yerimizi aldık.

OMÜ Nükleer Karşıtı Öğrenci İnisiyatifi

-------------------------------------------------------------------------------------

Sinop halkı nükleer santral istemiyor!

29 Nisan Cumartesi günü Sinop'ta nükleer santrale karşı merkezi bir miting yapıldı. Sinop'ta birçok işyerine nükleer santrale karşı afiş ve pankartlar asılıydı. Birçok işyeri eylem dolayısı ile o gün kepenk kapatmışlardı.

Fakat eylemin belirgin zaafı devrimcilerden yoksun olmasıydı. Kortejler disiplinsiz, atılan sloganlar eylemin içeriğini yansıtmıyordu.

Bizler Samsun'daki yoldaşlarla Nükleer Karşıtı Öğrenciler pankartı ile eyleme yaklaşık 30 kişilik bir kortejle katıldık.

Trabzon Ekim Gençliği