06 Mayıs 2006 Sayı: 2006/17 (17)
  Kızıl Bayrak'tan
   1 Mayıs'ın gösterdikleri
  1 Mayıs ve sınıf hareketi
  1 Mayıs aynasından sol hareket
  1 Mayıs'ta azgınlaşan devlet terörü
  Sınır ötesi operasyon hevesi Washington'daki efendiye takıldı
  İstanbul Kadıköy'de coşkulu 1 Mayıs
Ankara'da 1 Mayıs...
İzmir'de 1 Mayıs...
Adana ve Mersin'de 1 Mayıs
Çeşitli kentlerdeki 1 Mayıs gösterileri
Türkiye'de 1 Mayıs gösterilerinden
KESK ve 1 Mayıs
1 Mayıs üzerine bazı notlar /Yüksel Akkaya
  8 Mart'ın ardından 1 Mayıs'ta da iki ayrı irade, iki ayrı tutum; 1 Mayıs'ın ayrıştırıcı ve saflaştırıcı rolü / (Orta sayfa)
  Ankara 1 Mayıs izlenimleri
  1 Mayıs'tan aldığımız güçle 13 Mayıs gençlik kurultayına yürüyoruz
  Ankara'da 1 Mayıs ve gençlik
  Gençlik 1 Mayıs alanlarındaydı
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri
  Avrupa ülkelerinde 1 Mayıs gösterileri
  Dünyada 1 Mayıs; Yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı
  Dünyanın en büyük teröristi ABD emperyalizmidir
  Azerbaycan İran'a saldırıda yer almayacağını açıkladı
  Yeni çevre yasası çıktı
  Ticari eğitime karşı birleşik bir gençlik kurultayı örgütlemek için ileri!
  Limter-İş yönetiminin saldırgan tutumunun arkasında ne var?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

8 Mart'ın ardından 1 Mayıs'ta da iki ayrı irade, iki ayrı tutum!..

1 Mayıs'ın ayrıştırıcı ve saflaştırıcı rolü

Solda ayrışmanın ve yeniden saflaşmanın yeni safhası

2006 1 Mayıs'ında içinde komünistlerin de bulunduğu devrimci-ilerici güçlerin ağırlıklı bölümü, işçi sınıfı ve emekçileri sermaye düzeninin karşısına birleşik bir güç, militan bir tutum ve tok bir mücadele kararlılığıyla çıkarmayı başarmak hedefiyle hareket ettiler. 1 Mayıs'ın kendilerine yüklediği güncel görevleri bu bakışla ele aldılar, buna uygun bir tutum ve pratik içinde oldular. Bu görevlerin başında ise içi boşaltılan 1 Mayıs'ın tarihsel mirasını kararlılıkla savunmak, devrimci sınıf içeriğine sahip çıkmak geliyordu. Son iki yıldır 8 Mart'ın içini boşaltmaya yönelik çabaların karşısına konulan devrimci tutum ve irade, yine son iki yıldır aynı şekilde 1 Mayıs üzerinden de gösteriliyor. Bu iki alandaki gelişme, devrimci hareketin bu aynı dönemdeki en önemli kazanımları sayılmalıdır. Bu kazanımlara yönelik devrimci tutum ve çabaların solda yeni bir iç ayrışmayı ve saflaşmayı hızlandırması, herkesi yerli yerine çekilmeye zorlaması, bir başka temel önemde kazanımdır. Solda reformist ve devrimci saflaşma yeni bir temelde giderek daha çok olgunlaşıyor. Ülke gündeminde gitgide yakınlaşan seçim, bunu daha da hızlandıracaktır. Devrimci tutum ile reformist-parlamentarist tutum daha açık ve belirgin bir biçimde karşı karşıya gelecektir. Şu veya bu genel ya da özel nedenle bu saflaşmada yerini ve tutumunu henüz açık tercihlerle ortaya koymamış herkesin bunun bilincinde olması, buna göre davranması gerekmektedir. Arada durmak, iki tarafı birlikte idare etmek dönemi giderek daha çok geride kalacaktır.

Çalışma koşullarının kölelik yasalarıyla daha da ağırlaştırıldığı, milyonlarca işçi ve emekçiye geleceksizliğin dayatıldığı, özelleştirme saldırısının hız kazandığı, iktisadi, sosyal ve siyasal hak ve özgürlüklerin budandığı, faşist saldırı ve linç girişimlerinin arttığı, devlet terörünün dizginlerinden boşaldığı, şovenist kudurganlığın azdığı, dışarda ise emperyalist saldırganlığın tırmandığı bir süreçten geçiyoruz. İşçi sınıfı ve emekçilerin birliğine, dayanışmasına ve mücadelesine buradan bakmak, görev ve sorumlulukları bu çerçevede ele almak hayati önemdedir. 8 Mart ve 1 Mayıs üzerinden ortaya konulan devrimci irade aynı zamanda buna dayalı bir bilinç ve sorumluluğun ifadesidir.

Bu görev ve sorumluluklara uygun bir devrimci irade ortaya koyanlar ile bu görev ve sorumluluklarından ısrarla kaçan, düzenin dümen suyunda hareket eden sözde sol eğilimli sendikal bürokrasi ile ona yedeklenen reformist güçler bloku arasındaki saflaşma iyice belirginleşmiş ve netleşmiştir. Geride bıraktığımız 1 Mayıs hem buna tanıklık etmiş ve hem de bunun daha belirgin bir biçimde açığa çıkmasına vesile olmuştur. 1 Mayıs bu açıdan, tıpkı 8 Mart gibi, kendi tarihsel ve politik devrimci anlamına ve içeriğine uygun devrimci bir rol oynamıştır. Soldaki konum ve tutumları yeni bir düzeyde netleştirmiştir. Bunu 2006 1 Mayıs'ının en önemli kazanımlarından biri olarak gördüğümüzü bir kez daha yineliyoruz.

Şoven-milliyetçi İP yerli yerinde!

Bu tabloda tümüyle düzen safında yeralan, 1 Mayıs'ı devlet ağzıyla karalayan, devrimci anlam ve içeriğini gerici amaçlar doğrultusunda tümüyle boşaltan Perinçekçi İP gibi çevreleri bir yana koyuyoruz. İP artık gerici-milliyetçi bir düzen partisidir, yerini ve safını buna göre seçmiştir ve kendi içinde nispeten tutarlı bir tutumla buna uygun davranmaktadır. Bu da bir kazanım sayılmalıdır. Sahte ve aldatıcı maskeler düşmeli, herkes yerli yerini bulmalı, aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere geçmelidirler. Bu çerçevede devlet ve general yalakası İP de safını tüm açıklığı ile seçmiş, lanetli yerini bulmuştur. Kürt halkına ve devrimcilere her vesileyle kin ve nefret kusan bu postal yalayıcıların safı doğrudan düzenin ve devletin yanıdır. Ne iyi ki o da açıktan bunu yapmaktadır.

İstanbul'da “Türk bayraklı 1 Mayıs” düzenleyen İP'in İstanbul İl Başkanı'nın ağzından çıkan ve bir MHP yöneticisinin ağzından çıkacak olandan hiçbir farkı bulunmayan şu sözler, İP'in geldiği noktayı tüm açıklığı ile özetlemektedir: “Vatanın bağımsızlığı tehlike atındayken Türk bayrağı altında toplanmak bütün milletin birincil görevidir. Türk Silahlı Kuvvetleri sınırlarımıza güvenlik için yığınak yapmakta iken, ABD'nin aleti haline gelen bölücülere karşı operasyon hazırlıkları içerisindeyken Kadıköy mitingine destek olmak millete ve vatana sırt dönmektir...”

Özetle; ordu yalakası şoven-milliyetçi İP çetesinin sol maskesini indirerek 1 Mayıs ortamından kopmasını, 2006 1 Mayıs'ının bir başka önemli kazanımı olarak görmek gerekir. Saflar bu açıdan da daha kalın çizgilerle belirginleşmektedir.

Söylem partisi TKP'nin 1 Mayıs “konseri!”

“1 Mayıs kutlamalarının içeriğinin de biçiminin de emperyalizme lobicilik yapan bürokratlara teslim edilmeyeceği”ni açıklayan ve devrimci çevrelere “samimi bir çağrıda” bulunduğunu ifade eden TKP ise, bu söylemlerinin aksine pratikte tümüyle farklı hareket etmiş, kendi küçük hesapları çerçevesinde hareket etme yolunu tutmuştur.

1 Mayıs'ın sendika bürokratlarına bırakılmaması gerektiği yönünde ahkam kesen ve içeriğinin boşaltılmasına artık daha fazla sessiz kalmayacağını ifade eden TKP, dar grupsal hesaplarla ayrıştığı (böylece alanı kendi cephesinden tümüyle sendika bürokrasisine terkettiği!) 1 Mayıs tablosunda, Kartal Meydanı'nda gerçekleştirdiği “İşçi Şöleni”yle yeralmıştır. Bu, TKP'nin NATO zirvesi dönemindeki tutumunun 1 Mayıs versiyonundan başka bir şey değildir. O dönem aylarca İstanbul'un kapılarını NATO'ya ve şeflerine kapatacağını iddia eden TKP, tam da emperyalist haydutları militan bir tutumla karşılama günü gelip çattığında meydanı NATO şeflerine bırakarak İstanbul dışında gençlik pikniği yapmayı tercih etmiştir! 2006 1 Mayıs'ındaki tutumu da işin ruhu ve mantığı yönünden tamı tamına bu davranış çizgisindedir. 1 Mayıs'ta popüler sanatçılarla Kartal Meydanı'nda konser yapmanın başkaca bir anlamı yoktur.

Her tutum ve davranışı güçlü reformist genlere sahip TKP'nin her türlü inandırıcılıktan yoksun olduğunu, yinelemeyi pek sevdiği devrimcilik iddiasının söylem düzeyini bir nebze olsun aşamadığını göstermektedir. NATO süreci bunu zaten herkesin görüp anlayabileceği açıklıkta ortaya koymuştu. 2006 1 Mayıs'ı bunu yalnızca yeniden göstermiştir.

Konumların netleşmesi, herkesin yerli yerini bulması yönünden bunu da bir başka kazanım olarak görmek durumundayız.

Sendika konfederasyonları ve 1 Mayıs

Nasıl bir 1 Mayıs sorusuna kuşkusuz her siyasal grubun kendi cephesinden vereceği bir yanıt vardır. Bu yanıtlar, yanıtı verenlerin politik çizgisinden, siyasal ve sınıfsal tercihinden, sınıfsal zemininden, gelenek ve kültüründen bağımsız olmayacaktır.

Yıllardır sendika bürokratlarının nasıl bir 1 Mayıs sorusuna verdikleri yanıtları pratik tutumlarından, 1 Mayıs alanının kendisinden gayet iyi biliyoruz. İki uzlaşmaz sınıf olan proletarya ile burjuvazinin hesaplaşacağı bir gün olması gereken 1 Mayıslar, sendika bürokratlarının özel çabaları sonucunda devrimci tarihsel ve politik anlamından tümüyle uzak, devrimci içeriği boşaltılmış bir atmosforde gerçekleştirilmek istenmektedir. Bu elbette salt 1 Mayıs dönemine ve gününe özgü bir tutum ve davranış değildir. 1 Mayıs sürecinden ve toplam tablosundan yansıyan yalnızca, tüm yıl boyunca burjuvaziyle ve iktidarıyla kolkola girerek sınıfa ve emekçilere ihanet eden sendika bürokrasisinin bu tutumunun doğal ve mantıksal bir uzantısıdır. Konumları ve çıkarları gereği devrimci sınıf mücadelesinden öcü gibi korkan ve kaçan sendika bürokratları elbetteki 1 Mayıs'a da bu çerçevede yaklaşacaklardır.

DİSK şahsında bu tutumun geçen yıl 1 Mayıs alanına nasıl yansıdığı hala hafızalardadır. “Fabrikamı, patronumu, kuşları, ağaçları, böcekleri seviyorum” dövizleri tüm DİSK kortejlerinde taşınmış, sermayeye ve devlete barış, birlik ve bütünlük eli uzatılmıştı. Biçim yönünden olmasa bile işin özünde bu yıl da sendika konfederasyonlarının tutumunda değişen bir şey yoktur.

Sermaye devletinin saldırılarının alabildiğine tırmandığı bir dönemde, 1 Mayıs'ı sınıfsal ve tarihsel anlamına uygun olarak örgütlemenin yolu ancak 1 Mayıs'a katılan ve örgütleyen tüm güçlerin güçlü, etkin ve yaygın bir ön çalışma hedeflemesi, kitlesel, birleşik, devrimci bir 1 Mayıs örgütlemek için aylar öncesinden biraraya gelmesi ve adım atması ile mümkündü.

Oysa pratikte ne yaşanmıştır? DİSK, diğer konfederasyonlara çağrı yapmış, Türk-İş'in tartışma sürecini tüketmesini beklemiş, yanıt geciktikçe de 1 Mayıs hazırlıklarına başlamamasının, alana başvuru yapılmamasının suçunu Türk-İş'e atmakla yetinmiştir. Neden? Çünkü içini boşaltmak için 1 Mayıslar'ı kendi tekelinde gören, işçi ve emekçi kitlelerin sınıf bilincini sermaye adına dumura uğratan, sınıf uzlaşmacı tutumları ile sınıfa ihanet eden sendika bürokratlarının amacı devrimci 1 Mayıslar'ı örgütlemek değil, fakat yalnızca zevahiri kurtarmaktır.

Devrimci 1 Mayıs Platformu ve sendikal bürokrasi

Devrimci, ilerici güçler bu yıl da, tarihsel ve güncel anlamına uygun birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs'ın örgütlenmesi doğrultusunda biraraya gelerek, 1 Mayıs'ı bir süreç olarak ele aldılar.

Plaftorm bileşenleri geçen yılın deneyimlerinden hareketle bu yıl daha erken bir tarihte, Mart ayının başından itibaren biraraya geldiler, bir dizi toplantı sonucunda bir deklarasyon metni ve bütünlüklü bir program ortaya koydular, daha iyi organize olarak eylem ve etkinlik kapasitelerini artırdılar.

2005 1 Mayıs'ının ön sürecinde Platform ile sendikal bürokrasi arasında ağırlıklı olarak alan üzerinden süren irade savaşı, bu yıl 1 Mayıs sürecini birlikte örgütlemek üzerinden yaşanmıştır. Platform, sendika bürokratlarının her yıl baştan savma bir şekilde düzenlemeye çalıştıkları 1 Mayıs mitingine karşı, sendikalar da dahil olmak üzere, 1 Mayıs'a katılan tüm ilerici, devrimci güçlere süreci birlikte örgütleme çağrısı yapmış, birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs'ı birlikte açığa çıkarmayı hedeflemiştir.

Bu doğrultuda gerçekleştirdiği toplantı ve görüşmelerde, tüm güçlere üç temel başlık önermiştir:

1) Birleşik bir 1 Mayıs'ın ön koşulu olarak, 1 Mayıs'a katılacak tüm güçlerden oluşan, ön hazırlık çalışmalarında ve alanda tam yetkili olacak ortak bir örgütlenme komitesi oluşturmak.

2) Güçlü bir 1 Mayıs için 1 Mayıs'ı birlikte örgütleyecek tüm güçlerle ortak bir kampanya çerçevesinde yaygın ve etkili bir program.

3) İşgününe denk gelen 2006 1 Mayıs'ının kitlesel geçmesinin ön koşullarından biri olarak, başta sendika konfederasyonları, sendikalar ve sendika şubeleri olmak üzere tüm siyasal güçlerce işçi sınıfına ve emekçilere “İş bırakarak 1 Mayıs alanına çıkalım!” çağrısının yapılması.

Sendika bürokratlarının ve bu 1 Mayıs'ta açıkça onların dümen suyunda hareket eden reformist sol güçler blokunun buna nasıl yaklaştığına ilişkin bilgi ve değerlendirmeler, geçen sayı yayınladığımız Devrimci 1 Mayıs Platformu açıklamasında yer almaktadır. Birazdan buna ayrıca değineceğiz.

Hak-İş ve Türk-İş'in İstanbul 1 Mayıs'ından çekilmesi, DİSK ve KESK bürokratlarının Platforma karşı öne sürebileceği herhangi bir bahaneyi de ortadan kaldırmıştı. Geçen yıl “fabrikamı, patronumu seviyorum” dövizleriyle yürüyen DİSK, bu yıl platformun yarattığı devrimci basıncın etkisi altında sınıfın güncel sorunlarını öne çıkaran şiarlarla yürümek zorunda kalmıştır. “Sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa karşı yürüyoruz!”, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için yürüyoruz!”, “Yoksulluk, adaletsizlik ve sömürüye karşı yürüyoruz!”, “Tecrite ve F tipi cezaevlerine karşı yürüyoruz!”, “Savaşa ve işgale karşı yürüyoruz!”, “1 Mayıs 1977 katliamı dosyasının açılması için yürüyoruz!”, “1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi için yürüyoruz!” vb. şiarlı dövizler taşımıştır.

Bu şiarlara hayat kazandırmak için çaba gösteren Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun yönelimi, dövizlerde yazılı talepleri geniş işçi ve emekçi kesimlere ulaştırma, emekçi kitleler içinde bu talepleri ete-kemiğe büründürme çabası olmuştur. Bu çaba sendika bürokratları tarafından kaba bir demagoji ve çarpıtmayla karşılanmıştır. “Bize dayatmada bulunuyorsunuz” söylemi tüm görüşmelerde sendika bürokratlarının ortak söylemi olmuştur.

Sendika bürokratlarının yedeğindeki reformist sol

DİSK ve KESK bürokratları, 1 Mayıs'a katılan tüm güçlerle yaptığı toplantıda, Platform'un “1 Mayıs'ı birlikte örgütleyelim, bunun için tüm güçlerin içinde bulunduğu bir örgütlenme komitesi oluşturulsun” çağrısının basıncıyla bir “Düzenleme Komitesi” oluşturmuştur. Bu komitenin öncesinde ve alanda hiçbir işlevi olmamıştır. Yaptığı tek iş, komite adına Musa Çam'ın yapacağı açılış konuşması metninin içeriği üzerine düşünce ve öneri bildirmekten ibaret olmuştur.

Platformun ısrarla önerdiği güçlü ve yaygın bir ön hazırlık süreci, iş bırakma çağrısı, ortak bir program çerçevesinde tüm güçlerin ortak örgütleyeceği bir kampanya süreci başlıklarına reformist sol herhangi bir destek vermemiştir. Aynı şekilde bunların tartışılabileceği bir zemin olarak oluşturulmasını önerdiği -öncesinde ve alanda tam yetkili- “örgütlenme komitesi”ne destek verilmemiş, dahası buna karşıt bir tutumla, DİSK yönetiminin durumu kurtarmak üzere önerdiği göstermelik “Düzenleme Komitesi”ne destek verilmiş, böylece devrimciler karşısında sendika bürokratlarından yana bir tercih ortaya konulmuştur.

EMEP ve ESP gibi çevreler, “sendikalar kitlesel bir 1 Mayıs için iş bırakma çağrısı yapmalıdır”, “militan bir 1 Mayıs'ın yolu Fransa'daki gibi bir kitle hareketinden geçmektedir” vb. türden söylemlerinin arkasında durmamış, politik ve pratik olarak sendikal bürokrasiye yedeklenme yolunu tutmuşlardır. Sendika bürokratlarının 1 Mayıslar'ı düzenlemeyi kendi tekelinde gören dayatmalarını meşrulaştıran ve güçlendiren bur tutum içinde olmuşlardır.

EMEP gibi çoktan düzenin icazet sınırlarına sığınmış reformist çevreler, bunu daha bir de Platforma yönelik bir karşı saldırıya dönüştürme yoluna gitmişlerdir. 3 Mayıs tarihli Evrensel gazetesinde İ. Sabri Durmaz, gerçekleri en kaba biçimde çarpıtarak Devrimci Platforma saldırmakta ve sendikal bürokrasiye yedeklenen tutumlarını sahiplenmektedir. “Kadıköy alanında kendilerine ‘Devrimci 1 Mayıs Platformu' diyen siyasi çevrelerin kürsüye yönelik protestocu tutumlarının kutlamaların amaç ve bütünlüğünü bozacak boyutlara varması da elbette ki kabul edilemezdir” diyen Durmaz, böylece gerçekte neyi sahiplendiğinin elbette çok iyi farkındadır. Sendikal bürokrasi tarafından tarihsel ve sınıfsal özünden arındırılmış 1 Mayıslar gelinen yerde artık onları hiç rahatsız etmemektedir. Bu tavır 8 Mart'taki tavrın da mantıksal bir uzantısıdır.

İ. Sabri Durmaz, EMEP temsilcisinin de bulunduğu toplantılarda açık ve net olarak söylenenlere rağmen, gerçekleri tersyüz etmektedir. Platform'un bütün süreç boyunca söylediği tek şey vardır: “1 Mayıs'a katılan tüm güçlerden oluşan bir örgütlenme komitesi oluşturulsun ve herşey orada tartışılsın, oradan çıkan sonuçlar ortak bir karara ve iradeye dönüştürülsün”.

Devrime tümüyle sırtını dönmüş bu liberallerin çarpıtma yoluna başvurmalarına şaşırmıyoruz. Ancak İ. Sabri Durmaz'ın da yazısında belirttiği gibi, 1 Mayıs'ta gerçekten bir ayrışma yaşanmıştır: “Bir güç tarafından yapılan baskı, baskının hedefi olan toplumsal bileşimi ‘kendi elemanlarına' ayırır. Bu toplumsal bileşimine en zayıf bağla bağlı olanlar da ‘ilk ayrışanlar' olurlar”. Bu kendileri ve birlikte reformist blok oluşturdukları güçler için aynen geçerlidir ve çarpıtma eksenli yazıdaki tek doğru ifadedir.

Nitekim Devrimci 1 Mayıs Platformu da politik ve pratik olarak aldığı tutumlarla iki ayrı güç ve iradeyi açığa çıkarmıştır. Biri “birleşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıslar” hedefinde yoğunlaşan Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun iradesi, diğeri ise yıllardır 1 Mayıslar'ın içini boşaltan, sınıf ve kitle hareketinin devrimcileşmesinin önünde temel bir engel olarak duran sendikal bürokrasinin iradesi. EMEP ve içinde yer aldığı reformist blok, ilke ve irade yoksunu tutumlarıyla bu ikinci iradeye yedeklenmişlerdir, hepsi bu.

Platform 1 Mayıs öncesinde ve alanda politik bir irade ve taraf oldu

Sürecin başından itibaren Devrimci 1 Mayıs Platformu politik bir taraf ve irade olmuş, dışındaki güçleri, özellikle de sendikal bürokrasiyi basınç altına almıştır. Yüzünü işçi ve emekçi kitleler ile sendikalardaki ilerici güçlere dönmeyi bilmiş, aldığı tutumu işçi ve emekçi kitlelere maletmeye çalışmıştır. 1 Mayıs'ı sınıfın gündemine erken bir zamanda sokmak için 1 Mayıs'tan bir ay önce binlerce bildiri ve afişi fabrika bölgelerinde, sanayi havzalarında, emekçi semtlerinde kullanmıştır. İmza standları ile sosyal yıkım saldırılarının iptali, 1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi, Taksim üzerindeki 1 Mayıs yasağının kalkması için yaygın bir faaliyet yürütmüştür.

DİSK bürokratlarının tüm kurumlarla yaptığı toplantıda dile getirdiği talepleri (1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi, Taksim'de 1 Mayıs yasağının kalkması vb.) pratikte hayata geçirmeye çalışmıştır. İşçi ve emekçi kitlelere iş bırakarak alanlara çıkma çağrısı yapmaktan kaçan sendika bürokratlarının aksine, bir gazete ilanıyla bu çağrıyı yapmış ve aldığı tutumu sendikalardaki ilerici kesimlere maletmeye çalışmıştır.

Devrimci 1 Mayıs Platformu sürecin başından itibaren sınıf ve kitle hareketinin güncel ve dönemsel ihtiyaçlarına göre davranmaya çalışmış, ileri sürdüğü talepleri, yaptığı eylem ve etkinlikleri geniş kitlelere maletme çabası içinde olmuştur. Tüm bu çaba ve yönelim devrimci güçlerin geçen yılı aşan bir bakışla hareket ettiğini göstermektedir. Devrimci güçler 1 Mayıs'ı bir süreç olarak örgütlemeye çalışarak gelecek yıla anlamlı bir birikim bırakmıştır.

Yıllardır 1 Mayıslar'a ipotek koyan, içini boşaltan, tarihsel ve sınıfsal özünü karartan sendikal bürokrasiye karşı bu yıl daha tok ve net bir politik tutumla çıkılmıştır. Öncesinde yakalanan politik başarı alanda kendisini pratik bir tutuma dönüştürmüştür. Bunlardan biri Platform'un ortaklaşma yönünde gösterdiği azami çabadır. Örneğin her bileşen kortejinin önünde Platform imzalı ortak pankartları taşımış, en öndeki ortak pankartın arkasında ise Devrimci 1 Mayıs Platformu önlükleri giymiş 60 kişilik bir devrimciler grubu sürekli ortak sloganlar atmış, coşku ve disipliniyle adeta Platform'un aynası olmuştur.

Ayrıca sendika bürokratlarına önerilen alana yönelik program, öncesinde toplanma yerinde hayata geçirilmeye çalışılmış, hem görsel hem de teknik açıdan geçen yıla göre daha iyi bir organizasyon sağlanmıştır.

Geçen yıl yaşanan olumsuzluklardan biri de alana giren Platform bileşenlerinin kendi içine dönmesiydi. Bu yıl sürecin başından itibaren sergilenen ortak irade ve çaba alanda da kendisini göstermiş, Platform alana müdahale etme sorumluluğuyla hareket etmiştir. Platform öncesinde olduğu gibi alanda da aldığı politik tutumu dışındaki işçi ve emekçilere de taşımaya çalışmıştır. Birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs'ı açığa çıkarma yönünde sergilenen çaba alanda da ifadesini bulmuş, kürsüyü gerçek sahibi işçilere vermek istemeyen sendikal bürokrasinin sesi sloganlarla boğulmuştur.

Kuşkusuz süreç boyunca yapılan müdahalenin eksikleri de vardır. Ancak bu zaaf ve eksiklikler Platform'un politik başarısını gölgelememektedir. Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun tüm süreç boyunca gösterdiği ortak iş yapabilme gücü ve iradesi, devrimci güçlerin kendi öz güçlerine dayanarak iş yapabilme yeteneğini de geliştirmiş, 1 Mayıs sonrasına ve gelecek 1 Mayıslar'a bu açıdan da anlamlı bir birikim bırakmıştır.

Devrimci 1 Mayıs Platformu sınıf ve kitle hareketinin ihtiyaçlarına uygun bütünlüklü bir programla sürece müdahale etmeye çalışmıştır. Platform birçok açıdan geçen yılı aşan bir bakışla hareket etmiştir.

Özetle 2006 1 Mayıs'ında Devrimci 1 Mayıs Platfromu'nun ortaya koyduğu politik irade, geleceğin devrimci 1 Mayıslar'ını açığa çıkarmanın anlamlı bir adımı olmuştur.