06 Mayıs 2006 Sayı: 2006/17 (17)
  Kızıl Bayrak'tan
   1 Mayıs'ın gösterdikleri
  1 Mayıs ve sınıf hareketi
  1 Mayıs aynasından sol hareket
  1 Mayıs'ta azgınlaşan devlet terörü
  Sınır ötesi operasyon hevesi Washington'daki efendiye takıldı
  İstanbul Kadıköy'de coşkulu 1 Mayıs
Ankara'da 1 Mayıs...
İzmir'de 1 Mayıs...
Adana ve Mersin'de 1 Mayıs
Çeşitli kentlerdeki 1 Mayıs gösterileri
Türkiye'de 1 Mayıs gösterilerinden
KESK ve 1 Mayıs
1 Mayıs üzerine bazı notlar /Yüksel Akkaya
  8 Mart'ın ardından 1 Mayıs'ta da iki ayrı irade, iki ayrı tutum; 1 Mayıs'ın ayrıştırıcı ve saflaştırıcı rolü / (Orta sayfa)
  Ankara 1 Mayıs izlenimleri
  1 Mayıs'tan aldığımız güçle 13 Mayıs gençlik kurultayına yürüyoruz
  Ankara'da 1 Mayıs ve gençlik
  Gençlik 1 Mayıs alanlarındaydı
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri
  Avrupa ülkelerinde 1 Mayıs gösterileri
  Dünyada 1 Mayıs; Yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı
  Dünyanın en büyük teröristi ABD emperyalizmidir
  Azerbaycan İran'a saldırıda yer almayacağını açıkladı
  Yeni çevre yasası çıktı
  Ticari eğitime karşı birleşik bir gençlik kurultayı örgütlemek için ileri!
  Limter-İş yönetiminin saldırgan tutumunun arkasında ne var?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

1 Mayıs ve sınıf hareketi...

Faşist-şovenist histeriye ve çok yönlü oyunlara rağmen kazanılan 1 Mayıs!

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs, gerek dünyada ve gerekse Türkiye'de yaygın gösterilerle kutlandı. Gösterilere toplamda yüzbinlerce kişi katıldı. Alanlara çıkan işçi ve emekçiler emperyalist saldırganlık politikalarına karşı tepkilerini dile getirdiler. Sermayenin sömürü ve yıkım saldırılarına olan öfkelerini haykırdılar. Türkiye'deki belli başlı bütün kutlamaların öne çıkan yanlarından ve şiarlarından biri, işçilerin birliğine ve halkların kardeşliğine yapılan ortak vurgu oldu.

Gösterilerin kitleselliğinde zayıflama

Bu yıl 1 Mayıs gösterileri kitlesellik bakımından geçen yılın gerisindeydi. Bu konudaki gerileme en büyük 1 Mayıs mitinginin gerçekleştirildiği İstanbul'da özellikle belirgindi.

Kuşkusuz bunun nedenleri vardır. 1 Mayıs'ın hafta içine gelmesi ve devletin terörize etme çabalarının belli bir karşılık bulması gösterilere işçi-emekçi katılımını bir ölçüde sınırlandırmıştır. Bu gibi nedenlerin de etkisiyle hemen bütün sendikalar geçen yıla göre sayıca daha zayıf kortejlerle 1 Mayıs'a katılmışlardır. 25 bin kişilik İstanbul Kadıköy mitingine katılanların ancak üçte biri sendika kortejleriyle gelen işçi ve emekçilerden oluşmaktadır. Türk-İş 4 bin, DİSK 2 bin ve KESK yaklaşık 1500 kişilik kortejlerle yürümüştür.

Ancak bu konudaki zayıflığı sadece işçi ve emekçi kortejlerindeki zayıflamayla açıklamak mümkün değildir. İstanbul mitingi üzerinden konuşursak, Kürt halk kitlelerinin gösterilere geçen yıl olduğundan çok daha az bir katılım sergilemesi ve öteki kortejlerdeki nispi erime, katılımdaki zayıflamayı önemli oranda artırmıştır.

Toplam tablo gözetildiğinde ve 1 Mayıs'ın hafta içine gelmesi gözönüne alındığında işçi-emekçi kortejlerindeki nispi zayıflamanın şaşırtıcı bir yanı yoktur.

Hatta bir adım ileriye giderek şunu söyleyebiliriz. Sermaye devletinin 1 Mayıs'ı zayıflatmaya dönük tüm çabalarına, sendikal ihanet çetelerinin 1 Mayıs'ın içini boşaltmak için ortaya koyduğu gayretlere, örgüt ve önderlik planında yaşanan yaşamsal sorunlara ve nihayet hafta içine rastlamasına rağmen binlerce işçi ve emekçinin alanlara çıkarak 1 Mayıs'ı sahiplenmesi oldukça önemlidir. Sınıf hareketi açısından kayda değer bir olumluluktur.

Sermaye düzeninin gerici hesapları tutmadı

Sermaye düzeni 1 Mayıs'a katılımı zayıflatmak için geçmiş yıllardan bilinen manevraları bu yıl da devreye soktu. 1 Mayıs'ı terörize etmek, kanlı olayların yaşanacağı bir günmüş gibi göstermek için elinden geleni yaptı. Buradaki hesap hem 1 Mayıs'a katılımı zayıflatmak, hem de bu gerici şoven söylemle Türk işçilerini, Kürt halkına karşı yürütülen inkar ve imha politikasına yedeklemekti.

Sermaye devleti bu konuda en büyük desteği Türk-İş'in başındaki sendikal ihanet çetesiyle, Perinçekçi İP çetesinden aldı. Bu yılki 1 Mayıs kutlamalarını denetim altında tutmanın pek de kolay olmayacağını hesaplayan Türk-İş yönetimi sermayenin yürüttüğü “terör” ve “provokasyon” edebiyatına dayanarak farklı bir manevraya girişti. 1 Mayıs'ın salonlarda “sembolik” olarak kutlanması için harekete geçti. Perinçekçi İP çetesi ise kabaran şovenizmden pay kapmak için “Türk bayraklarıyla kutlanacak” ayrı bir 1 Mayıs'ın çağrısını yaptı. Bu arada Kadıköy'deki 1 Mayıs'ı ve oradaki kutlamalara katılacak olanları hedef göstermeyi de ihmal etmedi.

Fakat bu oyunların her ikisi de tutmadı. Türk-İş yönetiminin “sembolik 1 Mayıs” girişimi ilerici ve devrimci işçilerin, çeşitli sendikaların ve şubelerin tepkileriyle boşa çıkartıldı. 1 Mayıs'ın alanlarda kutlanması yönündeki güçlü eğilim Türk-İş yönetiminin de çark etmesine neden oldu. “Sembolik 1 Mayıs” fikrinden vazgeçen Türk-İş yönetimi bu kez, hükümetin olduğu Ankara'da güçlü bir miting yapmak türünden gerekçelerle merkezi kutlamanın İstanbul yerine Ankara'da yapılması için Emek Platformu'ndan karar çıkmasını sağladı. Ankara'daki 1 Mayıs mitingi İstanbul'dan kaçan Türk-İş ve Hak-İş bürokratlarının denetimi altında gerçekleşti.

Perinçekçi İP çetesinin “Türk bayraklı 1 Mayıs” çağrısı da işçi ve emekçilerden herhangi bir karşılık bulmadı. İP çetesinin yaptığı “1 Mayıs” kutlamasına tümü de kendi tayfası olan birkaç yüz kişi katıldı.

Bunlardan çok daha önemlisi ise başta İstanbul olmak üzere ülkenin her yerindeki kutlamalarda Türk ve Kürt milliyetinden işçi ve emekçilerin birlikte alanlara çıkmaları, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını sahiplenip birlikte dillendirmeleridir. Sermaye tarafından önden yaratılan havaya rağmen değişik milliyetlerden işçi ve emekçiler bu gerici tuzağa düşmemişler, birlik ve mücadele sloganlarını birlikte haykırmasını bilmişlerdir. 1 Mayıs alanlarında verilen bu mesaj oldukça önemli ve anlamlıdır.

1 Mayıs'ın talepleri

İşçi sınıfı ve emekçilerin yoğun saldırılarla karşı karşıya olduğu bir süreçte, 1 Mayıs gösterilerinde bu saldırılara karşı mücadele taleplerinin belirgin biçimde öne çıkması, eylemlere damgasını vurması beklenirdi. Fakat böyle olmadı. Mitinglerde taşınan pankartlarda, yapılan konuşmalarda, atılan sloganlarda bir ya da birkaç temel konuya dönük bir yoğunlaşma yaşanmadı. Emperyalist işgal ve saldırganlıktan, işçilerin birliği ve halkların kardeşliğine, sosyal yıkım yasalarından F tipi tecride ve hazırlanan TMY tasarısına, işsizlikten yoksulluğa ve özelleştirmelere kadar gündemde işçi ve emekçileri ilgilendiren hemen her konu şu ya da bu ölçüde dile getirildi. Tek tek bazı eylemlerde bunların bazıları öne çıkmış da olabilir. Fakat bütün 1 Mayıs kutlamaları bir arada değerlendirildiğinde böyle bir yoğunlaşmadan ve açık bir öne çıkmadan söz etmek çok kolay değildir. Emperyalist saldırganlığa, sosyal yıkım yasalarına ve esas olarak da işçilerin birliği halkların kardeşliğine dönük vurguların diğerlerine göre daha güçlü, daha vurgulu olması bu gerçeği değiştirmemektedir.

Talepler sözkonusu olduğunda özellikle İstanbul mitinginde dikkati çeken başka bir şey vardır. Bu da 1 Mayıs'a ilişkin genel sloganların ve pankartların hissedilir yaygınlığı ve yoğunluğudur. Alanın hemen her yerinde “Yaşasın 1 Mayıs!” türünden pankartları görmek, sloganları işitmek mümkün olmuştur. Bunun gerisinde yatan neden 1 Mayıs'a katılanların önemli bir kısmının güncel talepler üzerinden yapılan mücadele çağrılarına uyarak değil, doğrudan doğruya 1 Mayıs'ı ve onun temsil ettiği değerleri sahiplenmek için alana gelmiş olmasıdır. Bu anlamıyla kemikleşmiş, sınıfa ait değerleri bir ölçüde de olsa içselleştirmiş bir katılımcı kitlesinden söz etmek olanaklıdır. İşçi-emekçi kortejlerine katılanların önemli bir bölümünün metal ve hizmet sektörlerindeki orta yaş kuşağından işçiler olması da bu düşünceyi desteklemektedir.

1 Mayıs'ın kazanımları ileriye taşınmalı

Hiç şüphe yok ki kitlesellik yönünden geçen yıla göre yaşanan zayıflama ve güncel mücadele taleplerine etkili bir biçimde sahip çıkılamamış olması, 2006 1 Mayıs'ının sorunlu yanlarıdır. Fakat bütün bunlara rağmen 2006 1 Mayıs'ı kazanılmıştır. İşçi ve emekçiler, ilericiler ve devrimciler sermayenin oyunlarını boşa çıkartarak 1 Mayıs'ın en yaygın şekilde alanlarda kutlanmasını başarmışlardır. Bununla da kalınmamış 1 Mayıs'ın temsil ettiği değerlere olabildiğince sahip çıkılmıştır. Gene sermayenin yedekleme politikaları önemli ölçüde boşa çıkartılmış, emperyalist saldırganlığa, sermayenin sömürü ve yıkım politikalarına karşı tepkiler dile getirilmiştir. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği şiarının yaygın biçimde sahiplenilmesi ise başlı başına önemli bir sonuçtur.

İşçi sınıfı ve emekçiler, ilericiler ve devrimciler sermayeye meydanın pek o kadar da boş olmadığını 1 Mayıs'ta göstermişlerdir. Kolluk güçlerinin sudan bahanelerle birçok yerdeki kutlamalara saldırması ya da provoke etmeye çalışması da aslında bu durum karşısında yaşanan acizliğin ifadesidir.

Fakat aynı 1 Mayıs, sınıf hareketinin yaşadığı temel sorunlara kalıcı çözümler üretme yolunda mesafe alınmadığı koşullarda 1 Mayıslar'ı gerçek anlamda kazanmanın mümkün olmadığını da göstermiştir. 1 Mayıs alanlarına yapılan devrimci müdahalenin gücü ne olursa olsun, eğer bu müdahale 1 Mayıs'ın ön süreçlerinde ve diğer zamanlarda sınıf hareketini devrimcileştirme çabasını içermiyorsa, bütünlüklü ve kalıcı sonuçlar üretemeyecektir.

Sonuç olarak, 2006 1 Mayıs'ında Devrimci 1 Mayıs Platformu tarafından gerçekleştirilen anlamlı müdahaleyi geliştirme, onu devrimci bir sınıf hareketi yaratma çabasının parçası haline getirme görevi devrimcilerin omuzundadır.