04 Mart 2006 Sayı: 2006/08 (08)
  Kızıl Bayrak'tan
   8 Mart politik olarak bugünden kazanılmıştır
  Sermaye iktidarı ABD'nin tam hizmetinde
  İşgalciler Irak halklarını birbirine boğazlatmak istiyor
  Sauna çetesi ve Küre operasyonu
TEKEL'de yeni oyunlar yeni saldırılar
  Tekstil sektöründe sömürüyü derinleştirme hazırlıkları
Sosyal güvenlik saldırısına karşı çıkmak için sendikal ihanet barikatı parçalanmalıdır
5 Mart'ta Beyazıt'tayız!
  Ankara Devrimci 8 Mart Platformu eylem ve etkinlik programı
  8 Mart etkinliklerinden
Küçükçekmece İşçi Platformu'nun 8 Mart etkinliği
  Mamak İşçi Kültür Evi'nde 8 Mart etkinliği
  İzmir BDSP'nin 8 Mart çalışmalarından
  Kadın sorunu ve toplumsal kurumlaşmalar (Orta sayfa)
   Kapitalizm kadın sorununu çözemez döne döne yeniden üretir
   Kentleşme, çeşitlenen kentsel çelişkiler ve faşizm /Yüksel Akkaya
   İstanbul Lİseli Gençlik Platformu'nun kampanyası sürüyor
  Adana Liseli Gençlik Kurultayı çalışmasından
  Yakup Abdal Köyü emekçileri yıkıma karşı direnmekte kararlı
  Yunanistan işçi sınıfının militan direnişi
  ABD kuklaları Suriye'de işbaşında
  Savaş kundakçıları İran'da iç karışıklık yaratmak için "düğmeye bastı"
  Şii ve Sunni liderler mezhep çatışmasını önlemeye çalışıyor
  Irak'taki gelişmelerin anlattıkları
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sauna çetesi ve Küre Operasyonu...

Suç çetesi devlet icraatlarına devam ediyor

Nerdeyse günlük hale gelmiş bulunan çete operasyonlarının ortaya koyduğu bir gerçek var; tüm bu suç çetelerinin devletle bir biçimde ilişkisi bulunuyor. Daha da doğrusu, devletin görevlileri bizzat çetenin organizasyonunda yeralıyor. Çeteyi de suçu da bunlar örgütlüyor.

18 Şubat'ta düzenlenen Küre Operasyonu ile yakalanan Sauna Çetesi'nde de, 28 Şubat tarihli gazetelere yansıyan kapkaç çetesinde de durum böyle. Sauna çetesinden eski Emniyet Genel Müdür Vekili Ertuğrul Çakır, Özel Kuvvetler Muharebe Arama Kurtarma Timi Komutanı Yüzbaşı Nuri Bozkır, eski başkomiser Tamer Topsakal operasyon sırasında tutuklanan 11 kişi arasında yeralıyor. Bu arada, çete ile bir biçimde bağlantılı olduğu açıkken tutuklanmayanlar arasında ise, örneğin bir zamanların ünlü savcısı Nuh Mete Yüksel de bulunuyor. Bu, asker-polis-savcı üçgeninin bir de politikacı ayağı var. Örneğin bunlardan biri, AKP Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin. Bu zatın, çetenin kilit isimlerinden Yaşar Kaplan'a Niğde'den silah alınması ve Meclis'e giriş kartı çıkarılmasına aracılık ettiği, Niğde'nin Bor ilçesinde çetesiyle birlikte terör estiren yeğeni Bilgehan Börekçi'yi korumak için ilçe Emniyet Müdürü Mehmet Uçaroğlu'nu (Niğde Valisi Gündüz Beder'in suç ortaklığı ile) merkeze çekerek görevinden uzaklaştırdığı anlaşılmış.

27 Şubat tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşması yapılan kapkaç çetesinde ise, eski Kağıthane Emniyet Müdür Yardımcısı Samim Bulut ve Eminönü Asayiş Bürosu'nda görevli Komiser İhsan Düzgün'ün yanısıra çeşitli polis merkezlerinde görev yapan 6 polis memuru ile, İstanbul Çocuk Mahkemeleri'nde yazı işleri müdürlüğü yapan Selviye Şenyüz yeralıyor.

Sauna çetesini deşifre eden Küre Operasyonu'nun ortaya çıkardığı ironik bir vakayı da analım. Operasyonla ünlenen Geyşam Sauna'nın sahibi Zeliha Tüfekçi'nin ifadesine göre, ahlak bürosundan gelen polisler ‘para yahut kadın' şeklinde rüşvet istemişler. Vermeyince saunayı mühürlemişler. Anlaşıldığı kadarıyla bu baskın ve kapatma olayları, “hanımefendi” söz konusu çetenin himayesine girene dek sürmüş.

Kapkaç çetesindeki ironi ise, çetede çocuk mahkemelerinde görevli birinin yeralması. Çocuk yurtlarında görev yapanların, kimsesiz/korumasız bu çocuklara işkenceden tecavüze kadar her türlü iğrenç saldırıda bulunabildiği ve tüm bu suçlar açığa çıktıktan sonra bile devletçe korunmaya devam edildiği bir sistemde, çete kapsamında işlenen suçların bir özelliği de kalmıyor. Devlet cephesindeki genel tablo, yaşadığımız sistemin ve kurulu devletin, toptan bir suç çetesi olduğunu gösteriyor.

Daha dün, Şemdinli'de halkın yakaladığı katiller çetesi önce Yüksekova çetesi ile ilişkilendirilmiş, Genelkurmay'ın katil subaylara sahip çıkmasının ardından ise, çete iddialarını ve yaşanan herşeyi unutturmak için bir kontra operasyon başlatılmıştı. Bu operasyon hala sürüyor. Katil devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla ve beşinci kol medyasıyla, saldırganları aklamak, saldırıya uğrayanları suçlu duruma düşürmek için uğraşıyor. Şemdinli davası, Şemdinli halkını cezalandırma davasına dönüştürülmüş bulunuyor.

Küre Operasyonu ile toplanıp götürülenler arasında bir Özel Tim'cinin bulunması ise yine Genelkurmay'ı harekete geçirmiş görünüyor. Üst düzey komutanların ‘derhal' olaya el koyması, soruşturmayı yürüten başsavcıyı bizzat görmeye gitmeleri hayra alamet değil. Şemdinli olayında ‘iyi çocuk' açıklamasının ‘yargıya müdahale' olduğundan dem vuranlar, Küre Operasyonu'nda savcıyla bizzat ve gizli yapılan görüşmelerin müdahale gücünden hiç bahsetmiyorlar. Herhalde bir sahiplenme açıklaması gelmediği için, olayın ordu tarafından bir kurumsal aklanma vesilesi yapılacağı düşünülüyor. Bir-iki emekli asker hakkında verilen cezaların ardından, ordu Sauna çetesinin Özel Tim'cisini de harcamaya karar verirse eğer, bunun kontrgerilla çetesini sağlama alma dışında hiçbir amacı olmayacaktır.

İfadelerde, özel harekatçı yüzbaşının, çete reisi olarak lanse edilen Zengin'i askere göndermeyip, Türk Mukavemet Teşkilatı adına istihbarat toplamakla görevlendirdiği, yüzbaşının zanlılara bu amaçla istihbarat ve özel harp eğitimi dersleri verdiği bilgileri de yeraldığına göre, çetenin, salt şahsi çıkar amacı taşımadığı ihtimali de gözden uzak tutulmamalı.

Bu çete operasyonları ile ortaya saçılan pisliklerin devlet ve düzen cephesinden bir-iki yorumunu da ele alalım. 28 Şubat sürecinde Emniyet İstihbarat Daire Başkan Vekili olan Bülent Orakoğlu, “Derin devlet de ayağa düşürüldü!” diye yakınırken, CHP lideri Baykal, “derin devlet yok, derin çete var” diyerek, korumaya alıyor devletini.

Nerdeyse günlük haberler arasında yeralmaya başlayan çete operasyonları, ortalığa saçılan kirli-kanlı-karanlık ilişkiler ağının işçi ve emekçi sınıflar cephesinden anlamı ise, düzen çöplüğünde üreyen bu pisliklerin, düzen sürdüğü sürece varlığını sürdüreceği, dolayısıyla, bunlardan kurtulmanın tek yolunun düzenden kurtulmak olduğu gerçeğidir. Acil sınıfsal çıkarların yanısıra, toplumun temizlenmesi, arınması, yenilenmesi için, işçi sınıfı, bu çete düzeni ve devletini bir an önce toplumun başından uzaklaştırmak zorundadır.

----------------------------------------------------------------------------------------

“Derin devlet” çetesi

“Küre Operasyonu” ile yakalanan “derin devletin adamları”ndan oluşan çete öncekilerden önemli farklılıklar gösteriyor. Şimdiye kadar yakalanan “çıkar amaçlı” çetelerin elebaşları daha çok “emekli komiser”, “emekli subay” veya “emekli istihbaratçı” oluyordu. Kendilerini “derin devletin adamları” şeklinde tanıtan bu çetenin ise hem bileşimi hem de halen görev başında bulundan üst rütbeli askerler barındırması, ortada “özel” bir çete olduğunu gösteriyor.

“Türk Mukavemet Teşkilatı” adı altında örgütlenen çetede hem emekli hem de halen görev başında olan subaylar, MİT mensupları ve emniyet görevlileri bulunuyor. Emekli olanlar arasında eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır, görev başında olanlar arasında ise, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli yüzbaşı Nuri Bozkır gibi isimler de yeralıyor.

Kanlı-kirli işlerle özdeşleşen devletin istihbarat birimleri ile kolluk kuvvetlerinin, aynı zamanda her türden gasp, haraç, rant, uyuşturucu-silah ticareti gibi iğrenç yöntemlerle kapitalist yağmadan pay aldıkları bilinmektedir. Tabii vurgunlar büyük olduğunda rütbeler de yükseliyor. Bu yağma öyle bir boyuta varmış ki, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı bile birkaç yıl hapis cezasına çarptırılmaktan kurtulamadı. Ayaş tünelinde silahlı eğitim yaptığı tespit edilen Türk Mukavemet Teşkilatı adlı çetenin ise, gasp ve haraç gibi soygun yöntemleri dışında kanlı işlerle de meşgul olduğu izlenimi veren gelişmeler oldu. Basına yansıtılan isimler arasında Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli bir yüzbaşının olması, silahlı eğitim gibi hazırlıklar, çetenin kanlı işlerle de meşgul olduğunu gösteriyor.

Çeteye dair bilgilerin basında yeralmasından sonra meydana gelen bazı gelişmeler olaya farklı bir boyut kattı. Önce Genelkurmay Askeri Savcısı Kıdemli Albay Saim Öztürk, soruşturmayı yürüten savcı Mustafa Kelkit'i ziyaret etti. Bu ziyaretten bir gün sonra ise, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral Turgut Arıbal ile Askeri Yargıtay Başkanı Tuğgeneral Ahmet Alkış Ankara Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Yılmaz Uğurlu'yu ziyaret etti. Uğurlu'nun yanısıra Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ile de görüşen generaller, adet olduğu üzere ziyaretin tutuklanan çete elemanlarıyla bir ilgisi olmadığını iddia ettiler.

Genelkurmay'ın “Küre Operasyonu”na gösterdiği bu “yakın ilgi” bir rastlantı değil, bazı şeylerin üzerinin bir an önce örtülmek istendiğinin somut göstergesidir. Bu gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, kanlı-kirli işleri icra edenler, öyle “derin devlet” falan değil, devletin ta kendisidir.