04 Mart 2006 Sayı: 2006/08 (08)
  Kızıl Bayrak'tan
   8 Mart politik olarak bugünden kazanılmıştır
  Sermaye iktidarı ABD'nin tam hizmetinde
  İşgalciler Irak halklarını birbirine boğazlatmak istiyor
  Sauna çetesi ve Küre operasyonu
TEKEL'de yeni oyunlar yeni saldırılar
  Tekstil sektöründe sömürüyü derinleştirme hazırlıkları
Sosyal güvenlik saldırısına karşı çıkmak için sendikal ihanet barikatı parçalanmalıdır
5 Mart'ta Beyazıt'tayız!
  Ankara Devrimci 8 Mart Platformu eylem ve etkinlik programı
  8 Mart etkinliklerinden
Küçükçekmece İşçi Platformu'nun 8 Mart etkinliği
  Mamak İşçi Kültür Evi'nde 8 Mart etkinliği
  İzmir BDSP'nin 8 Mart çalışmalarından
  Kadın sorunu ve toplumsal kurumlaşmalar (Orta sayfa)
   Kapitalizm kadın sorununu çözemez döne döne yeniden üretir
   Kentleşme, çeşitlenen kentsel çelişkiler ve faşizm /Yüksel Akkaya
   İstanbul Lİseli Gençlik Platformu'nun kampanyası sürüyor
  Adana Liseli Gençlik Kurultayı çalışmasından
  Yakup Abdal Köyü emekçileri yıkıma karşı direnmekte kararlı
  Yunanistan işçi sınıfının militan direnişi
  ABD kuklaları Suriye'de işbaşında
  Savaş kundakçıları İran'da iç karışıklık yaratmak için "düğmeye bastı"
  Şii ve Sunni liderler mezhep çatışmasını önlemeye çalışıyor
  Irak'taki gelişmelerin anlattıkları
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Şiiler'in en kutsal mekanı Hasan Askeri türbesi bombalandı...

Emperyalist işgalciler Irak halklarını birbirlerine boğazlatmak istiyor

Irak'ın Samara kentindeki bin yıllık Hasan Askeri türbesinin bombalanması ve ardından patlak veren çatışmalarda yüzlerce Iraklı'nın ölmesi, emperyalist işgalin Irak halklarına ödettiği bedelin giderek ağrılaştığını gözler önüne serdi. Halkları katlederek “özgürleştiren”ler, kirli emellerine ulaşabilmek için, halkları birbirine kırdırtmaktan da geri durmuyorlar. Fitilini ateşledikleri çatışmaların yayılmasını sevinçle karşılayan emperyalist zorbalar, medyadaki borazanları aracılığıyla “iç savaş” tellallığı yapmaya başladı.

İşgalciler çırpındıkça batıyor

Ortadoğu'da Amerikan kuklalarını başa geçirme projesini Irak'tan başlatan savaş kundakçıları, daha ilk adımda bataklığa saplandılar. İkibuçuk yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, Irak halkları nezdinde meşru bir Amerikancı yönetim oluşturamayan işgalci zorbaların durumu, gittikçe içinden çıkılamaz bir hal alıyordu. Bu arada Sünni Araplarla sınırlı kalmasına rağmen süren direnişe, Şii Araplar'ın da katılabileceklerine dair emareler belirdi.

İşgale karşı çıkan Mukteda Sadr önderliğindeki hareket giderek güçlenirken, Sadr'ın etkisi, sömürge valisi Zalmay Halilzad'ın istediği bileşimde bir kukla hükümet kurmasını engelleyebilecek düzeye ulaştı. Irak'ın güneyinde konuşlanan İngiliz emperyalizmine bağlı işgalci güçlere duyulan öfke günden güne kabarırken, bu kentlerdeki resmi yönetimler de, Amerikan-İngiliz ordularının küstahlığından dolayı işgalcilerle ilişkilerini dondurduklarını açıkladılar.

İşgalcilerin sıradaki hedefi İran ise, Irak'taki Şii Araplar üzerindeki etkisini pekiştirerek, olası ABD-İsrail merkezli bir saldırıya karşı konumunu güçlendiriyor. Öte yandan Ortadoğu gezisine çıkan Mukteda Sadr da, bir saldırı olursa Suriye ve İran'a destek vereceklerini açıkladı. Hamas'ı kıskaca almak amacıyla harekete geçen Bush yönetiminin Ortadoğu'ya gönderdiği Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice de, Arap ülkelerinden umduğu desteği bulamayarak hayal kırıklığıyla bölgeden ayrıldı.

Görüldüğü üzere Bush liderliğindeki neo-faşist çetenin Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) kayda değer bir ilerleme sağlanamadığı gibi, Irak bataklığı projeyi riske atabilecek bir hal alıyor. Bu durumu gerekçe gösteren Amerikan Kongresi'nin bazı üyeleri de, Irak'ta kaybettiklerini ve artık bu ülkeden çıkmanın acil bir gereklilik olduğunu söylemeye başladılar. Hem içeriden hem de dışarıdan gelen basınç altında kalan savaş kundakçılarının daha da saldırganlaşması sürpriz değildir.

Hasan Askeri türbesi özel seçilmiş hedef

Şii Araplar'ı hedef alan vahşi saldırılarda daha önce yüzlerce insan katledilmişti. Birkaç defa tekrarlanan bu saldırıların yolaçtığı gerilimler de oldu. Buna karşın savaş çığırtkanı medya tekelleri bile, doğrudan “Irak'ta iç savaş başlıyor” diye sevinç naraları atamamıştı. Son derece provokatif olan katliamların ardından, Araplar'ın Şii-Sünni her iki kesiminden yapılan çağrılarla, işgalcilerin Araplar'ı birbirine düşürme girişimleri amacına ulaşamamıştı. İşgal ordularının kirli amaçlarına ulaşabilmeleri için daha etkili bir hedef bulmaları gerekiyordu. Irak sözkonusu olduğunda ise, Hasan Askeri türbesinden daha etkili bir hedef bulunamazdı.

Tüm Müslümanlar için kutsal kabul edilen türbe, dini inancı güçlü olan Şiiler için ise özel bir öneme sahip. Zira burada, Muhammed Peygamber'in soyundan gelen iki Şii imamın mezarlarının bulunduğuna ve Şiiler'in 12 imamların sonuncusu kabul ettiği Muhammed El Mehdi'nin de burada ortadan kaybolduğuna inanılıyor. Bundan dolayı her yıl milyonlarca Şii, bölgeyi ziyaret ederek hacı oluyor.

Türbenin bombalanması bekleneceği gibi bir infial yarattı. Irak çapında çatışmalar, cinayetler, baskınlar, toplu kıyımlar yaşandı. Camiler, türbeler tarandı, bombalandı, her iki mezhepten çok sayıda din adamı öldürüldü. Saldırıya uğrayan bazı ailelerin tüm bireyleri vahşi bir şekilde katledildi. Bakuba'da ise, işçileri taşıyan üç otobüs saldırıya uğradı. Saldırıda 47 işçi hunharca katledildi. Bu çatışmalar sonucu günlük ölü sayısının 130 ile 150 arasında olduğu bildirildi.

Amerikan-İngiliz medyasının “müjdelediği” gibi iç savaş değil ama Şii-Sünni Araplar arasında kısmi bir mezhep çatışması boyutuna varan saldırılar oldu. Yine de bu saldırıların faillerinin kimler olduğu henüz belli değil. Saldırıların bir kısmı, muhtemelen, her iki tarafın denetim dışında kalan veya işgalciler tarafından kullanılmaya müsait kesimleri tarafından gerçekleştiriliyor. Ancak cinayetlerin önemli bir kısmının, oluşan kaos ortamından da yararlanan türbe bombacıları tarafından gerçekleştirildiğine kuşku yoktur. Gazeteciler de, camilere saldırı gerçekleştiren kişilerin polis üniformalı, maskeli kişiler olduğunu bildiriyor. Kimi saldırılarda aynı anda hem Şii hem de Sünni Araplar'ın katledilmesi de bu kıyımın işgalciler tarafından organize edildiğini gösteren bir başka kanıttır.

Türbenin bombalanması işgalcilerin işi

Çatışmaların aldığı boyuta rağmen kimse türbenin Sünni Araplar tarafından bombalandığına inanmıyor. Zira böyle bir iddia hem akla hem de mantığa aykırıdır. İşgale karşı direnen Sünni Araplar'ın, Şii Araplarla çatışmayı kışkırtan bir harekete girişmesi sözkonusu bile olamaz. Nitekim görgü tanıklarının anlatımları da, bombalı saldırının işgalcilerin işi olduğunu gösteriyor.

Olayı gören bir Iraklı'nın basına yansıyan ifadeleri bombalı saldırının kimler tarafından gerçekleştirildiği konusunda açık bir fikir veriyor. Görgü tanığı şöyle diyor; “Benim adım Muhammed El Samarray. Caminin yakınlarında bir internet kafe işletiyorum. Bilgisayarların çalınmasından korktuğum için dükkanda yatıyorum. 20.30'da Irak askerleri ve Amerikan askerleri, dükkanda kalmamı ve dışarı çıkmamamı söyledi. 21.00'de bölgeyi terkettiler. 23.00'da geri geldiler ve sabaha kadar devriye gezdiler. Ertesi gün sabah 06.00'da Irak askerleri bölgeyi terketti. 06.30'da Amerikan askerleri bölgeyi terketti. 06.40'da ilk patlama gerçekleşti. 06.41'de de ikinci patlama.” Öte yandan türbenin havaya uçurulmasının, alışıldık bir intihar eylemiyle değil, yüzleri maskeli, işin uzmanı bir ekip tarafından gerçekleştirilmesi, işgalcilerin taşeron dahi kullanmadığına işaret ediyor.

Iraklı farklı tarafların gösterdiği tepkiler de, patlamanın arkasında kimin bulunduğunu tahmin ettiklerini gösteriyor. Bundan dolayı bombalı saldırıya ilk andan itibaren Sünni Arap oluşumlar da sert tepki verdi. Şii Araplar'ın örgüt ve partileri tarafından yapılan çok sayıda açıklamada da, saldırıdan işgal orduları ve ABD emperyalizmi doğrudan sorumlu tutuldu. Açıklamalarda, işgal karşıtı tutumun daha açık ifadelerle dile getirilmesi de dikkat çekti. Bu arada alanları dolduran onbinlerce Iraklı da saldırıyı protesto ederken, Sünni islamın sembollerini değil ABD-İsrail bayraklarını yaktı. Bazı kentlerde ise Şii-Sünni Araplar protesto eylemlerini birlikte düzenlediler.

Türbenin bombalanmasından sonra başlayan çatışmaların nasıl bir seyir izleyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak. Fakat bunda, Şii ve Sünni Arap örgüt ve partilerinin ortaya koyacağı inisiyatifin özel bir rolü olacak. Bu oluşumlar eğer saldırının faillerini ve kirli niyetlerini halka anlatabilirlerse, işgal karşıtı tepki artacak, bu durum direnişi daha da güçlendirecektir.