04 Şubat 2006 Sayı: 2006/04 (04)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sınıfsal özüne uygun, devrimci, kitlesel
ve birleşik bir 8 Mart!
  Hamas seçimlerden zaferle çıktı
  Emperyalist-siyonist güçler Filistin halkının iradesini yok saymaya çalışıyor
  Erdoğan Davos’ta ülkeyi pazarladı
“Reform” tasarıları: Sosyal güvenlik değil geleceksizleştirme saldırısı
  Sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engel ihanet çeteleridir
TEKEL işçilerinin yaktığı direniş
ateşini büyütelim!
Tuzla Tersane havzasında iş cinayetleri
durmuyor!
  İş kazası mı, cinayet mi?/Yüksel Akkaya
  Gaziosmanpaşa İşçi Kurultayı gerçekleşti
GOP İşçi Kurultayı yeni bir mücadele çağrısı oldu
12 Şubat’ta Tersane İşçileri Kurultayı’ına!
  Sosyal yıkım saldırısı ve mücadele görevleri (Orta sayfa)
  İzmir Çiğli İşçi Platformu’nun birlik ve
dayanışma etkinliği
  Sermaye temsilcileri emekçilere kefen
biçmek için Davos’ta toplandı
   Latin Amerika’da esen “sol rüzgar” Dünya Sosyal Formu’na da uğradı
  “Uygar dünya”da 12.3 milyon insan köle
  Liseli gençlik yeni bir mücadele dönemine hazırlanıyor!
  Tehcir, göçertme hareketi ve Kürdistan
toplum yapısına etkileri-2
  Direnen AEG işçisi kazanacak!
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Uygar dünya”da 12.3 milyon insan köle...

Köleliği ortadan kaldırmak için özel mülkiyet ve sömürüden arınmış sosyalist bir dünya!

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (İLO) zorla çalıştırmaya ilişkin derlediği veriler, emperyalist-kapitalist düzenin iğrençliğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Bu verilere göre 12.3 milyon insan zorla çalıştırılırken, modern dünyanın kölelerinin sırtından yılda 44.3 milyar dolar kazanç sağlanıyor. Bu tür derlemelerde saptanan rakamların gerçeğin sadece bir kısmını yansıttığını da unutmamak gerekiyor.

Zorla çalıştırılanlar, hem angaryaya mahkum ediliyor, hem de “kirli, zor ve tehlikeli” iş veya hizmetleri görmeye mecbur bırakılıyor.

Köleliğin bu en kaba biçiminin sadece bağımlı ülkelerde varlığını koruduğunu sanmak büyük bir yanılgı olur. Kapitalist metropollerin (bireyin haklarına dair lafların en çok sarfedildiği ülkelerin) tümünde bu uygulamalar devam ediyor. Dahası son yıllarda giderek de yayılıyor. Örneğin her yıl yaklaşık 50 bin kadın ve çocuk, hizmetçilik, fuhuş sektörü ve benzeri işlerde zorla çalıştırılmak üzere ABD'ye getiriliyor. İLO'ya göre emperyalist ülkelerde 360 bin köle bulunmaktadır. Bunların yüzde 75'i insan ticareti ile bu ülkelere getirilmiştir. “Uygar batı” bu kölelerin sırtından yılda 31.6 milyar dolar gelir elde ediyor. Öte yandan kadın ve çocukların yaklaşık 1 dolara satıldığı Asya'daki fuhuş köylerinin müşterilerinin çoğu da “uygar batı”dan geliyor.

Zorla çalıştırmanın en önemli unsurlarından biri olan insan ticareti, uyuşturucu ve yasadışı silah ticaretinden sonra dünyanın en büyük üçüncü “suç endüstrisi”dir. Günden güne gelişen bu endüstrinin kapitalistlerin iştahını kabarttığından kuşku duyulmamalıdır. Uluslararası sermeyenin temsilcilerinin buluştuğu Davos toplantısında da, bu pazarın paylaşımı ve genişletilmesine ilişkin yeni düzenlemeler yapılmış olmalıdır. İşin mahiyetiyle değil sağlayacağı kârla ilgili olan kapitalist sınıflarla temsilcilerinin, kâr oranı bu kadar yüksek olan bir “endüstri”yi ihmal etmeleri düşünülemez.

Kapitalizmin yasalarında, yani “orman kanunu”nda güçsüz olanın altta kalması kuraldır. Bu da köleliğe mahkum edilenlerin çoğunun çocuk ve kadınlardan oluştuğu anlamına gelir. Nitekim İLO'nun saptamalarına göre, dünya çapında sadece ticari cinsel sömürüye maruz kalan kadın ve çocukların sayısı 1.7 milyondur. Ev içi işler, tarım ve inşaat sektöründe çalıştırılanlar bu rakama dahil değil.

Bu dehşet verici tablo pek çok “uygar batılı” bireyin yüzünü kızartabilir. Ancak özel mülkiyet ve onun dolaysız ürünü olan her tür köleliğe karşı çıkmadan gösterilecek tepkilerin fazla bir değeri olmayacaktır. Zira özel mülkiyetin “kutsal” sayıldığı bir düzende, mülk edinmenin her yolu da mübah kabul edilir. Dolayısıyla bu düzende sermeye biriktiren “makbuldür”. Nasıl veya hangi yollara başvurarak biriktirdiği değil, fakat biriktirmiş olmasıdır önemli olan. Demek ki, “insan tacirleri”nin ağına düşecek kadar çaresiz olanlar bulunduğu sürece –ki kapitalizm her gün düzinelerce insanı bu karanlığa iter- köle arzı devam edecektir. Meta/köle arzının olabildiği bir dünyada, bu metayı satın alabilecek başka sınıflar da var demektir. Bu asalaklar, emekçilerin ürettiği değerleri yağmalama olanağından mahrum bırakılmadıkları müddetçe, meta/köle talep etmeye devam edeceklerdir.

İnsanın insan tarafından sömürülmesi/köleleştirilmesi temeli üzerine inşa edilen kapitalizmi ortadan kaldırmadan, emekçi sınıfların kölelikten kurtulması mümkün değildir. Kölelik zincirlerinin her türünü paramparça edip bir daha geri dönmemek üzere tarihin çöplüğüne atabilmek, ancak özel mülkiyetten ve sömürüden arınmış sosyalist bir dünya kurduğumuzda mümkün olacaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

Irak'ta kirli savaş yöntemleri

Irak bataklığında çırpınan işgal ordularının direnişçilere karşı üstünlük sağlama şanslarının olmadığı artık genel kabul görmektedir. Üstün teknoloji ürünü silahlarla donanmış, kıyıcılıkta sınır tanımayan 200 bine yakın askerin varlığı da bu durumu değiştirmeye yetmiyor. Direniş karşısında acze düşen işgalci zorbalar, direnişçilerin ailelerine eziyet ederek yol almaya çalışıyor. Diğer bir ifadeyle, kirli savaş yöntemlerini daha çok kullanmaya başladılar.

Amerika Sivil Özgürlükler Derneği (ACLU) tarafından ortaya çıkarılan bilgilere göre, işgalci ABD ordusu, direnişçileri bulabilmek ya da silah bırakmalarını sağlayabilmek için eşlerini kaçırıyor. ACLU yöneticileri, “ABD askerleri bir keresinde biri daha kundakta olmak üzere üç çocuğu bulunan 28 yaşındaki bir kadını alıp götürdü. Başka bir yerde ise, ABD birlikleri ‘Kocalarını yakalatırlar' diyerek bazı Kürt kadınlarını kaçırdı. Askerler, direnişçilere ‘eşlerinizi almak için silah bırakın ve teslim olun' şeklinde mesajlar gönderdiler” açıklamasını yaptılar.

ACLU, Irak'ta geçtiğimiz günlerde kaçırılan ABD'li kadın gazeteci Jill Carrol'ın serbest bırakılması için bütün Iraklı kadın mahkûmların serbest bırakılmasının istenmesinin, çok sayıda direnişçinin eşinin tutuklanmış olabileceğini akla getirdiğini de belirtti.

Konuyla ilgili açıklama yapan Iraklı insan hakları eylemcisi Hind El Salihi de, “Direnişçi eşlerinin kaçırılması hızla yaygınlaşıyor. ABD ordusunun elinde böyle kaç tane kadın olduğuna dair kesin bilgi yok” dedi.