3 Nisan'04
Sayı: 2004/05


  Kızıl Bayrak'tan
  28 Mart yerel seçimleri ve sonrası...
  AB emperyalistleri Bush ve savaş çetesinin izinde
  1 Mayıs'ın güncel çağrısı: NATO'ya geçit verme!
  1 Mayıs ve görevlerimiz
  Devlet terörüne karşı devrimci dayanışmayı yükseltelim!
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  Seçim sonuçlarının gösterdikleri...
  28 Mart yerel seçimleri üzerine
  Ekim'in Mart 2004 tarihli 235. sayısı çıktı...
  Arap Birliği zirvesi ertelendi
  NATO neden genişliyor?
  AB Zirvesi ve "terör gündemi"
  AB'nin doğuya genişlemesi ve Almanya'nın emperyalist dünya gücü olma çabaları
  BİR-KAR 3. Kongresi gerçekleştirildi...
  Ekim Gençliği'nden...
  Bu "büyüme" matah mı, sürdürülebilir mi?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
NATO neden genişliyor?

Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun çöküşünün ardından ortaya çıkan yeni Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin hemen hepsi artık NATO üyesi. Dağıtılmasının ardından Varşova Paktı’na üye olan ülkeler birer birer NATO üyeliği için başvurdular ve farklı tarihlerde NATO üyesi oldular.

NATO’nun geleceği ve işlevinin yeniden tanımlanması için son derece kritik bir görüşme olan 2002 Prag Zirvesi, NATO’nun genişleme sürecini hızlandırmış ve Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya ile üyelik müzakerelerini başlatmıştır. Bu tarihten sonra 7 ülke ABD ile çok daha yakın ilişkiler kurdular.

Eski “sosyalist kamp”ın bu utanç verici tablosu ABD emperyalizmi için taşıdığı sembolik anlamdan öte, Rusya ve AB’yi siyasal ve askeri planda etkisizleştirme uğraşının başarılı sonuçlarıdır. ABD’nin, dünyanın tek hegemonik gücü olma mücadelesinde NATO ABD’ye avantajlar ve olanaklar sağladığı için önemini korumaktadır. NATO’nun genişleme süreci böyle algılanmalıdır. NATO’nun askeri müdahale gücü hiç de sanıldığı gibi devasa boyutlarda değildir. NATO 1.4 milyon civarındaki askerinin ancak 55 binini yabancı ülkelerdeki askeri operasyonlarda kullanabilmektedir. Bu özelliği ile NATO, ABD için askeri olmaktan öte siyasal bir anlam ve öneme sahiptir.

Genişlemenin gerisinde ne var?

Esas amacı Sovyetler Birliği’ne karşı Avrupa’yı korumak olan NATO’nun amacı, ‘kızıl tehdit’in ortadan kalkması ile birlikte farklı tehditlere karşı Avrupa’nın ve ABD’nin güvenliğini korumak olarak tanımlandı. Ancak NATO, ABD için daha farklı anlamlara sahipti. Bir kere ABD, NATO aracılığı ile Avrupalı emperyalistlerin askeri güçlerini denetleyebiliyor, NATO’yu siyasal bir denetim aracı olarak kullanabiliyordu. Yanı sıra yapılan anlaşmalar gereği, NATO’ya üye ülkeler ordularını belirlenmiş standartlara göre yeniden örgütlemek durumunda kalıyorlardı. Bu da Amerikan silah tekelleri için yeni pazarlar anlamına geliyordu.

11 Eylül saldırılarının ardından emperyalistler NATO’nun işlevini yeniden tanımlama ihtiyacı duydular. Özellikle ABD’yi hedef alan saldırılar, bu büyük emperyalist ülkenin güvenlik sorununu yeniden gözden geçirmesine vesile oldu. “Önleyici vuruş doktrini” ve onu tamamlayan “terörizme karşı savaş” söylemi bu gözden geçirmenin sonucu. Bütünüyle ABD güdümündeki NATO da bu yeni güvenlik anlayışına uyarlandı. Bununla birlikte genişleme süreci ABD ile Rusya ilişkileri/mücadelesi için önem taşıyor. ABD, Rusya’yı çevreleyerek askeri açıdan bir büyük avantaj kazanabilmek için NATO’nun sınırlarını Rusya kadar genişletiyor. Rusya sonuçtan oldukça rahatsız. 7 ülkenin NATO’ya üye olmasının hemen ardından, Rus yetkililer “Askeri bir tehdit algılarsak yanıt veririz” türünden sert deeçler verdiler.

ABD’nin Rusya ve AB ülkeleri arasında oluşabilecek herhangi bir ortaklığa nasıl baktığı özellikle Irak savaşı sırasında görüldü. Fransa, Almanya ve Rusya yakınlaşması ABD’nin karşı hamleleri ile bir ölçüde boşa düşürüldü, böylelikle emperyalistler arası erken bir kriz önlenmiş oldu.

Rusya’nın uzun yıllardır itiraz etmesine karşın NATO’nun en ciddi genişlemelerinden biri olan Doğu Avrupa genişlemesi 28 Mart tarihinde resmen gerçekleşti. Bulgaristan Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya artık resmen NATO üyesi. Böylelikle NATO’ya üye ülke sayısı 19’dan 26’ya çıkmış oldu. Bu genişleme ile NATO Rus sınırına dayandı.

NATO’nun genişleme süreci henüz sonlanmış değil. ABD’nin Ortadoğu ve Uzak Asya politikaları NATO’nun yeniden genişlemesini de gündeme getirecektir. Bu tartışmalar ABD’de bir süredir yapılmaktadır. ABD’nin gayri resmi ağzı ve akıl hocası olarak ünlü Thomas L. Friedman “NATO güneye doğru açılsın” başlıklı makalesinde; NATO’nun güneye doğru genişlemesini öneriyor: “NATO’yu gelecekte bekleyen tehditlerin doğudan ve Rusya’dan değil, güneyden, yani Ortadoğu ve Afganistan’dan geleceği açıkça belli. Bu yüzden eğer NATO gerçekten Avrupa’nın güvenliğini sağlamak niyetindeyse, artık sadece Avrupa’yla sınırlı kalamaz. Söz konusu bölgelerin de istikrara kavuşmasına yardım etmeli. Bunu yapmak için de, NATO’nun üç üyeyi daha saflarına katması gerekyor: Irak, Mısır ve İsrail.” (28/10/’03, The New York Times)

Ortadoğu’nun istikrara kavuşması, bölgede ABD’nin tam hegemonyası anlamına geliyor. NATO’nun genişlemesinin arkasında işte bu emperyalist politika, tüm dünyada ABD egemenliğinin tahkimi vardır.



Yeni üyeleriyle NATO Rusya’nın kapısında

29 Mart Pazartesi günü ABD başkanı Bush görkemli bir seremoni ile Varşova Paktı’nın eski yedi üyesini NATO’nun resmi üyeleri olarak karşıladı ve bu ülkelerin NATO üyeliği resmen yürürlüğe girdi. Bu yeni üyeler Cuma günü NATO karargahının bulunduğun Brüksel’de resmi bir törenle savaş ittifakına katılacaktır. Böylece bu ülkelerin ‘99 yılında başlayan NATO üyeliği serüveni tamamlanmış oluyor.

Doğu Bloku’nun bu ülkelerinin üye olmasıyla ittifakının üye sayısı 26’ya çıktı. Bu yeni üye ülkelerin askeri potansiyellerinden öte jeo-stratejik konumu ve olanakları ABD için büyük önem taşıyor. Böylece ittifakın coğrafyası Avrupa’dan kara yoluyla Karadeniz’e bağlanıyor. Yunanistan ve Türkiye doğrudan NATO’nun Orta Avrupa üyeleri ile bağlantı kuruyor. Üye Baltık ülkeleri aracılığıyla NATO Doğu denizinde varlığını resmen pekiştiriyor.

Bu yeni üyeler ittifakın sadık uşakları olduklarını “teröre karşı mücadele” sürecinde ortaya koymuşlardı. Bu süreçte Bush Doğu Bloku’nun eski üyelerinin çoğunun bir an önce NATO’ya üye olmalarını talep etmişti. Çünkü bunlar Irak savaşı sürecinde Bush’un politikasının itirazsız destekleyicileri olmuşlardı.

Özellikle Rusya bu gelişmeleri büyük kaygı ve tepkiyle izliyor. Zira ABD, NATO üzerinden Rusya’yı askeri bir çember içinde tutarak gücünü sınırlandırmayı hedefliyor. Nitekim NATO’un ilk jetleri Baltık ülkeleri üzerinde deneme uçuşlarına başlamış durumda. Litvanya kenti Kaunas’da, ABD’nin yardım ve desteğiyle, hava sahasını denetlemek için en modern bir hava üssünün kurulması tamamlanma aşamasında. Letonya’da hergün NATO’ya bağlı AWACS-uçakları “bilgi toplama” uçuşları yapıyorlar. “Estonya’dan havalanan bir uçak beş-yedi dakikada Petersburg’a erişebilir” alarmı veren Rus ordusu generalleri, Putin hükümetinden karşı önlemlerin alınmasını talep ediyorlar. Zira bu modern hava üsleri sayesinde Rusya’daki bütün askeri hareketlilik yakından izlenilebilinir.

Bu gelişmelerin “dostluk ruhuyla herhangi bir ilişkinin olmadığını” vurgulayan Rusya dışişleri bakanlığı, yeni NATO üyelerini net bir dille uyardı. Rusya bu tehlikeden dolayı Baltık ülkeleri ve Slovenya’nın Konvansiyonel Güvenlik Anlaşmasına (KSE) bir an önce katılmalarını talep ediyor.

Savunma Bakanı Sergey İvanof, Rusya karşıtı manevralardan vazgeçilmesi konusunda NATO ülkelerini resmen uyardı. Rusya’nın etrafında örülen bu zincir Makedonya, Hırvatistan ve Arnavutluk’un üyelikleri ile tamamlanmaya çalışılıyor.

Bu gelişmeler özellikle Rusya ve Çin ittifakın güçlendirecektir. Zira Rusya hala önemli bir askeri güç olarak emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin derinleşmesinde önemli bir rol oynayacak durumda. Bu konum, AB ve ABD ilişkilerinin geleceği bakımından büyük bir önem taşıyor.