3 Nisan'04
Sayı: 2004/05


  Kızıl Bayrak'tan
  28 Mart yerel seçimleri ve sonrası...
  AB emperyalistleri Bush ve savaş çetesinin izinde
  1 Mayıs'ın güncel çağrısı: NATO'ya geçit verme!
  1 Mayıs ve görevlerimiz
  Devlet terörüne karşı devrimci dayanışmayı yükseltelim!
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  BDSP seçim çalışması değerlendirmesi...
  Seçim sonuçlarının gösterdikleri...
  28 Mart yerel seçimleri üzerine
  Ekim'in Mart 2004 tarihli 235. sayısı çıktı...
  Arap Birliği zirvesi ertelendi
  NATO neden genişliyor?
  AB Zirvesi ve "terör gündemi"
  AB'nin doğuya genişlemesi ve Almanya'nın emperyalist dünya gücü olma çabaları
  BİR-KAR 3. Kongresi gerçekleştirildi...
  Ekim Gençliği'nden...
  Bu "büyüme" matah mı, sürdürülebilir mi?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Ekim’in Mart 2004 tarihli 235. sayısı çıktı...

Yerel seçimler, bültenler ve
propaganda-ajitasyonun sorunları...

Türkiye Komünist İşçi Partisi’nin Merkez Yayın Organı Ekim’in Mart 2004 tarihli 235. sayısı çıkmış bulunuyor.

36 sayfadan oluşan 235. sayıda başlıca şu yazılar yer alıyor:

- 28 Mart Yerel Seçimleri Üzerine (Başyazı)

- Siyasal Teşhir ve Ajitasyonun Pratik Sorunları

- Yerel Çalışmanın İşlevsel Araçları Olarak Bültenler (Orta sayfa)

- Din, Dinsel Önyargılar ve Kitle Çalışması

- Siyasal Sınıf Çalışması ve Mevziler Kazanma Sorunu

- Sınıf ve fabrika çalışması üzerine

Ekim’in yeni sayısında bu yazıların yanı sıra “Fabrika çalışmasında işçilerle sosyal ilişkiler sorunu” ile “Bir deneyim üzerinden kölelik yasası” başlıklı ek yazılar yeralmaktadır. Bu sayının arka kapağı ise Marx’ın ölüm yıldönümüne ayrılmış durumda.

Seçim değerlendirmesini konu alan “28 Mart Yerel Seçimleri Üzerine” başlıklı başyazıyı bu sayımızda okurlarımıza sunmuş bulunuyoruz.

Başyazıyı izleyen “Siyasal Teşhir ve Ajitasyonun Pratik Sorunları” başlıklı yazı, devrimci siyasal faaliyetin temel araçlarından biri olarak siyasal propaganda, teşhir ve ajitasyon alanındaki sorun ve görevleri ele alıyor.

Siyasal propaganda, ajitasyon ve teşhir faaliyetinin sorun ve görevlerinin ancak pratik çalışmamızın sorun ve görevleri temelinde, parti faaliyetinin somut süreçlerine sıkı sıkıya bağlanarak ele alınmak durumunda olduğu vurgusunun ardından şunlar söyleniyor:

“Sınıf içindeki politik çalışmamıza yön veren, ona yol gösteren nedir? Elbette bu, en başta ideolojik çizgimiz, temel programatik görüşlerimiz, güncel politik değerlendirmelerimiz, ve nihayet, bu temel üzerinde beliren döneme ilişkin taktik tutum ve görevlerimizdir. Devrimci bir siyasal sınıf pratiği için, herşeyden önce, propaganda, ajitasyon ve teşhir faaliyetimizi bu zemine oturtmak zorundayız. Politik çalışmamızın etkili olabilmesi, ilkeli, kapsamlı ve sistemli bir tarzda yürütülebilmesi herşeyden önce buna bağlıdır.”

Kapsamlı, zengin, derin bir siyasal teşhir ve ajitasyonun önemi ve oynayacağı rol ortaya konulduktan sonra şu temel önemde noktaya işaret ediliyor: “Siyasal teşhir ve ajitasyon, eğer sadece emek ile sermaye arasındaki kaba çelişkiler üzerine inşa edilmeye çalışılırsa, bu zemin kendi başına son derece dar, güçsüz ve etkisiz olacaktır. Tüm sınıflar ve katmanlar arasındaki ve sınıfların kendi içindeki ilişkiler, çelişkiler ve bunların ürünü olan siyasal eğilim ve mücadeleler, tüm ezilen, sömürülen ve baskı altında tutulan kesimlerin yaşantıları, sorunları ve talepleri, sermaye iktidarının saldırılarının sınıflar mücadelesinin her alanındaki sonuçları, siyasal teşhir ve ajitasyonun kapsamı içine girmelidir. İşçi sınıfının öncü bir siyasal bakışı kazanmasının, devrimci programa yakınlaşmasının temel zemini de budur.”

“Politik teşhir ve ajitasyonun bazı temel konuları” arabaşlığı altında “kitlelerin gündeminde öne çıkan her özgül sorun, her küçük ayrıntı düzene karşı öfkeyi kışkırtmak, devrimci eylem yönünde istek yaratmak için bir imkan olarak kullanılmalıdır” vurgusunun ardından teşhir ve ajitasyonun belli başlı konuları somutlanarak sıralanıyor. “Kitle içinde propaganda, ajitasyon ve teşhir çalışmasında gözetilmesi gereken noktalar” ise oldukça ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.

Yazının son bölümü, komünist kadroların asgari düzeyde başarılı bir propaganda, ajitasyon ve teşhir faaliyeti yürütmek açısından yeterli kapasite ve birikime, bunun ön araçlarına ve imkanlarına sahip olduklarını, temel sorunun geçmiş tarzı aşmak olduğunu vurguluyor.

Ekim’in bu sayısının orta sayfası bültenler konusunu ele alıyor “Yerel Çalışmanın İşlevsel Araçları Olarak Bültenler” başlığı taşıyan bu yazı, bültenlerin hangi ihtiyacın ürünü olarak gündemleştiğine ilişkin kısa bir hatırlatmanın ardından, bülten faaliyetinde geçmişte yaşanan sorunlara değiniyor. “Kongre sonrası süreçte bültenler” arabaşlığı altında kongre tartışmaları çerçevesinde bültenlerin işlevi vurgulandıktan sonra, bu konudaki belli zayıflıklara işaret ediliyor.

“Bültenlerde içerik sorunu” arabaşlığı altında ise bültenlerde siyasal sorunları işlemenin önemine işaret edilerek şunlar söyleniyor: “Unutulmamalıdır ki, partimizin güncel plandaki başlıca görevi sınıf hareketinin gelişmesine önderlik ederek onu siyasal mücadele alanına çıkartmaktır. Bültenler ve diğer tüm araçlar bu görevin üstesinden gelmemizi kolaylaştırmak için gündeme getirildiler. Bültende elbette genel bir siyasal ajitasyonun işlevsel olmayacağı açıktır. En genel görünen bir konunun bile gündelik somut sorunlarla ilişkisini göstererek, işçi ve emekçileri özgül sorunlara dair duyarlılıklarını yakalayarak, onları politik sorunlar alanına çekebilmeliyiz. Bültenlerin işlevini yerine getirebilmeleri bunu başarabilmelerine, temel sorun ve gerçekler ile somut/özgün gerçekleri başarılı bir bçimde içiçe işleyebilen popüler propaganda, ajitasyon ve teşhir aracı olabilmelerine bağlıdır.”

Dil, üslup ve biçim sorunlarına değinen yazı, bültenlerin politik çalışmada işlevini yerine getirebilmesi için gözetilmesi gereken bazı temel noktaları ele alarak sonlanıyor.

“Din, Dinsel Önyargılar ve Kitle Çalışması” başlıklı yazı, kitle çalışmasında din sorununa nasıl yaklaşılması gerektiğini ele alıyor. Ekonomik-sosyal yıkımın çaresizliğe ittiği kitlelerin nasıl dine yöneldiği, 12 Eylül sonrasında Türkiye’de dinsel gericiliğin bilinçli politikalarla nasıl palazlandırıldığı ortaya konulduktan sonra, sorunun çözümüne ilişkin şunlar söyleniyor:

“Dinin kitleler üzerindeki etkisinin panzehiri, işçi sınıfı öncülüğünde yeniden yükselecek devrimci mücadeledir. Ancak bu sayede ezilen yığınlarda yılgın, umutsuz ve kaderci ruhhali altedilecek ve ezilenler kendi kaderlerini kendileri yazmaya başlayacaklardır.

“Marksistler din ve dine karşı mücadele sorununu hiçbir zaman içinde bulunulan sistemden bağımsız ele almazlar. Bu nedenle dinin kitleler üzerindeki etkisinin kırılmasını ve toplum yaşamından kazınmasını, sisteme karşı mücadelenin, yani işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinin bir parçası olarak görürler. İşçi sınıfı ancak kendi kaderini kendi eline almaya başladığı andan itibaren dinin kendi üzerindeki etkisi de kırılmaya başlayacaktır.”
“Gündelik mücadelede sorunun karşımıza çıkışı ve hatalı tutumlar üzerine” arabaşlığı altında “modern kapitalist toplumda dinin ve dinsel önyargıların kaynağının temelde toplumsal olduğu” vurgulanarak sol yaklaşım, ardından dinsel gerici akımları meşrulaştıran sağ yaklaşım eleştiriliyor. Yazı, “Din sorunu ancak emekçi bireyin özgürleşmesi sürecinde tamamen çözülebilir” temel fikrine bağlanarak sona eriyor.

“Siyasal Sınıf Çalışması ve Mevziler Kazanma Sorunu” başlıklı yazı önce komünist hareketin siyasal sınıf çalışması alanında aldığı mesafeyi ortaya koyuyor. Hemen ardından ise şu temel önemde noktaya dikkat çekiyor: “Tüm bunlar önemli kazanımlar olmakla birlikte, sınıf çalışmamızın belli hedefler çerçevesinde yüklenici bir çalışma düzeyini henüz gereğince yakalayamadığı da bir gerçektir. Israrla öncelikli alanlar üzerinden derinleşen ve sınırlı da olsa belli mevziler yaratan bir çalışma başarısından henüz uzağız. Yer yer buna yaklaşmış bulunsak da durum henüz bu değil.”

Sorunun nesnel zorlanma alanlarına ilişkin yönü ortaya konulduktan sonra öznel plandaki zayıflıklara değiniliyor, bilinçli ve hedefli bir yüklenmenin önemi vurgulanıyor. Yürütülen faaliyetin yaygınlığı, sürekliliği ve çeşitliliği ölçüsünde işçi sınıfı ve emekçilerle yaygın bağlar kurulabildiği, fakat bu ilişkilerin henüz kalıcı bir kitle tabanı haline getirilemediği belirtiliyor.

Yazı “Yoğunlaşma sorununu doğru kavramalıyız” arabaşlığı altında şu sözlerle bağlanıyor: “Somut hedefler üzerinden yüklenme, bugüne kadarki birikimlerimiz üzerinden artık kritik önemdedir. Faaliyetimizin başarısının ölçütü, geniş fakat şekilsiz işçi bağları değil, fakat somut hedeflere yönelik adım adım geliştirilerek kalıcılaştırılacak ilişkiler, bu sayede uzun vadede kazanılacak mevziler olacaktır.”

“Sınıf ve fabrika çalışması üzerine” başlığı ve “Komünist bir metal işçisi” imzası taşıyan yazı, “ancak fabrikalarda kök salabildiğimiz oranda başarılı bir sınıf çalışması yürüttüğümüzü söyleyebiliriz” vurgusunun ardından somut deneyimler ışığında fabrika-sınıf çalışmasınını ele alıyor.

“Pratikte fabrika çalışması arabaşlığı” altında çalışmada dikkat edilecek noktalar değişik yönleriyle ortaya konuluyor. Özgün bir çalışmayı planlamak için fabrikayı çok yönlü tanımanın önemi vurgulanıyor. Faaliyeti yürüten komünist kadroların kimlik ve kişilik olarak işçiler üzerinde olumlu etki bırakmasının öneminden işçilere yaklaşım tarzının ne olması gerektiğine, yürütülecek faaliyetin içeriğinden işçileri çok yönlü olarak kuşatmanın önemine vb. birçok noktaya değiniliyor.