1 Mayısın güncel çağrısı:
NATOya geçit verme!
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. 1 Mayısın birlik, mücadele ve dayanışma çağrısı, bu yıl ülkemiz işçi sınıfı açısından hayati ve yakıcı bir önem taşıyor. Çünkü ülke toprakları dünya çapında ezilen halkların kanını ellerinde taşıyan emperyalistlerin savaş örgütü NATOnun zirvesine açılıyor. NATOnun dümenini tutan emperyalistler ve işbirlikçileri 1 Mayısın hemen ardından Haziran ayında İstanbulda biraraya geliyorlar. Halkların kanlı katilleri tarafından İstanbulda yeni katliam senaryolarının yazılacağı ve emperyalist savaş makinası NATOnun tahkim edileceği karanlık bir sahne kurulacak. Emperyalist teröristler, İstanbulda geleceğin kanlı operasyonlarının hesabını ve pazarlıklarını yapacaklar. İşte bundan dolayı dünyanın ezilen halkları ve işçi sınıfnın gözü ülkemizde, ülkemiz işçi sınıfı ve ezilenlerinde olacak.
İstanbulda emperyalistler geleceklerini belirleyecek, dolayısıyla işçi sınıfı ve ezilen halkların yaşamına kastedecek kararlar alacaklar. Bunun içindir ki, Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerinin mücadelesi hem kendisinin hem de dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarının geleceğini doğrudan ilgilendirmektedir. 1 Mayısın güncel çağrısı, işte bu nedenle, Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerini ayağa kalkmaya, emperyalistler ve işbirlikçileriyle hesaplaşmaya ve İstanbulun kapılarını NATOya kapatmaya yapılmış bir çağrıdır. 1 Mayıs, NATOya geçit yok! ve Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! şiarının yükseltildiği, emperyalistler ve işbirlikçilerine karşı devrimci bir mücadele ilanının yapıldığı bir gün olmalıdır.
NATO zirvesi dünyanın ezilen halkları
ve işçi sınıfına yönelik bir meydan okumadır
NATO, emperyalistlerin dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarına yönelmiş savaş namlusudur. NATO, ABD önderliğinde emperyalistler tarafından, Ekim Devrimine ve Hitler faşizminin ezilmesiyle ayağa kalkmış dünya proletaryasının ilerleyişine karşı bir savaş örgütü olarak kuruldu. Bunun için dünyanın her yerinde oluşturulan resmi ve gayri-resmi kontr-gerilla örgütlenmeleriyle sayısız darbe, katliam ve cinayete imza attı. NATOnun kanlı operasyonlarıyla bir gecede onbinlerce insan katledildi. Ülkeler işkencehanelere dönüştürüldü. Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunun yıkılmasının ardından NATO, emperyalist kamp içerisindeki çatlakların da belirginleştirilmesiyle, ABDnin çıkarlarının dünya çapında koruyucusu ve kollayıcısı haline geldi. 91de Irakla başlayıp, Somali, Yugoslavya ve Afganistanla devam eden kirli ve kanlı opersyonlara imza attı.
Emperyalistler artık Sovyetler Birliği engelinden de kurtulmuş olmanın rahatlığıyla NATOyu dünya çapında hareket eden bir polis örgütü olarak yeniden yapılandırıyorlar. Yani NATO artık dünyanın her yerinde hareket eden ve operasyonlar düzenleyen bir savaş örgütü olarak yeniden tahkim edilecek. Bunun için vurucu gücü son derece gelişmiş ordular kuruldu. NATOnun bu yeniden tahkimine de NATOnun yeni konsepti adı verildi. Uzun süredir bu yönde atılan adımlar İstanbulda artık son biçimine kavuşturulacak. İstanbulda emperyalistler dünyanın ezilen halklarına ve emekçilerine meydan okuyacak.
NATO zirvesi Ortadoğu halklarına savaş ilanıdır
NATOnun yeni konseptinin ilan edileceği İstanbul Zirvesi ile birlikte bu yeni konseptin ilk uygulama örneği olarak Ortadoğu halklarına savaş ilan edilecektir. Irak halkının direnişi karşısında çaresiz kalan ABD ve işgalci ortakları, emellerine NATO kisvesi altında ulaşmayı hedefliyorlar. Diğer emperyalist rakiplerin İstanbulda iknası ve NATO kisvesi altında işgalci saldırganlığın ortaklaştırılması ABDnin en önemli hedefi. Eğer emperyalistler paylaşım konusunda uzlaşmaya giderlerse, emperyalistler ve Türkiyenin işbirlikçi sermaye iktidarı da NATO üzerinden Iraka asker gönderecek. İşte bunun için NATOnun İstanbul Zirvesi, başta Irak halkı olmak üzere bir bütün olarak Ortadoğu halklarına yapılmış bir savaş ilanı olacaktır. Ortadoğunun kan gölüne dönüştürülmesi için kapsamlı bir savaş dalgası b&oul;lgede hüküm sürecektir.
NATO; 12 Eylül, terör ve işkencedir
NATOnun tarihini ve geleceğini anlamak için Türkiyenin yakın tarihine bakmak yeterlidir. İstanbul Zirvesi, aynı zamanda Türkiyenin NATOya üye oluşunun 50. yılına denk geliyor. Ülkeyi yönetenler NATOya üye olmak için binlerce Türk gencini Koreye göndererek ABD çıkarlarına feda etmişlerdi. Ancak ülkemiz insanlarının kırımı bununla kalmadı. Emperyalist bir terör örgütü olarak NATO, ülkemizde uşak iktidarların yardımına her zaman katliam ve cinayet örgütleriyle yetişti. Kontr-gerilla örgütlenmeleri eliyle binlerce kişi katledildi, provokasyonlar ve darbeler tezgahlandı, ülke boydan boya kan gölüne dönüştürüldü. 12 Martlar, 12 Eylüller emperyalistlerin kanlı örgütü NATOnun yerel örgütlenmelerince gerçekleştirildi. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin çıkarları, İMF paktleri ve 24 Ocak gibi kararların uygulanması adına yaptılar tüm bunları.
İşte NATO emperyalistlerin kirli ve kanlı bir suç makinası olarak, ülkemizdeki katliamların birinci elden sorumluluğunu taşıyor. Dolayısıyla Türkiyenin NATOya üye oluşunun 50. yılında NATOnun İstanbulda toplanıyor oluşu gerçekte Türkiye işçi ve emekçilerine yönelik bir meydan okumadan başka bir şey değildir. Ama bu kadarıyla da sınırlı değildir. Türkiye NATOya üye olarak emperyalizmin Sovyetler Birliğine karşı ileri bir karakolu olduğunu resmileştirmişti. 50 yıl sonra bu kez İstanbul Zirvesinde Ortadoğu halklarına karşı ileri bir karakol olma rolüne soyunmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesinde Türkiyeye biçilen rol tastamam budur.
NATO geleceğimize yönelmiş
bir savaş tehdididir
NATOnun ülkemizdeki tarihi, her türlü hak ve özgürlük mücadelesinde onun ne denli etkin bir terör örgütü olarak çalıştığını göstermektedir. NATOnun yeni konsepti ile bu rol meşrulaşacaktır. NATOnun terör birlikleri sermaye iktidarı başa çıkmakta zorlandığı her durumda işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin önüne çıkarılacaktır. Yani bugüne kadar kontr-gerilla örgütlenmeleriyle gayr-ı resmi olarak yapılanlar bundan böyle açıktan ve resmi yükümlülük belgesine bağlı olarak yapılacaktır. NATO aracılığıyla emperyalistler, işçi sınıfı ve emekçilerin özgürlük mücadelesine müdahale hakkını kendilerinde bulacaklardır. İşte bunun için NATOnun İstanbul Zirvesi dünyanın diğer ezilenlerine olduğu gibi Türkiye işçi sınıfı, mekçileri ve ezilenlerinin devrimci mücadelesine karşı yöneltilmiş bir savaş tehdididir.
Kardeş halklara ve geleceğimize olan sorumluluğumuz gereği birlik ve dayanışma ruhuyla; emperyalistlerin NATO aracılığıyla bugüne kadar dünyayı kasıp kavuran terörist saldırılarının ve katliamlarının, ayrıca ülkemizdeki kirli ve kanlı NATO icraatlarının hesabını sormak için mücadele ruhuyla 1 Mayısta alanlara çıkalım! Emperyalist teröristlerin karşısına işçi sınıfının enternasyonal birlik, dayanışma ve mücadele gücünü alanlara taşıyalım! NATOya, halkların katili emperyalizmin bu savaş örgütüne geçit vermeyelim!
Türkiyenin NATOya üye oluşunun 50. yılında Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri bu 50 yıllık kirli ve katliamcı kimliği hafızasına yazmalıdır. Emperyalistler ve işbirlikçileri ise 6. Filoyu unutmamalıdır! Çünkü Haziranda Türkiyenin onurlu işçileri, emekçileri ve gençliği NATOnun karşısına 6. Filoyu kovan iradeyle çıkacaklardır.
|