23 Ağustos '03
Sayı: 33 (123)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılara karşı birleşik örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  İşte en ağır enkaz: Çürümüş düzen, kokuşmuş devlet...
  "Meşruiyet" değil emperyalist saldırganlık!
  KESK yönetimi ve görüşme süreci üzerine...
  Toplu görüşme oyunu değil, genel grev-genel direniş!
  Büyükdemir direniş deneyimi...
  Gücümüz birliğimizdir! Direnmek kazanmaktır!
  Hacı Bektaş Şenlikleri'nde etkin kitle çalışması...
  İlk adım atıldı, beş bin emekçi ve gençten söz alındı...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Kamuda tasfiye saldırısı ve devrimci görevler
  "Ulusal çıkarlar" değil işbirlikçi sermayenin çıkarları
  Irak'ta direniş büyüyor...
  Emperyalist barbarlık direnişin yayılmasını engelleyemiyor!
  Siyonistlerden iki yüzlü manevralar...
  Deneyimlerden öğrenmeliyiz
  Sınıf hareketindeki son gelişmeler
  Bültenlerden...
  Neyin "yol haritası"?
  3. Bir-Kar Gençlik Kampı...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kampanya çalışmamızdan izlenimler...

Aşağıdaki izlenimler Ekim Geçliği’nin kampanya çalışmasına katılan yoldaşların Hacı Bektaş’ta yaptıkları değerlendirme toplantısından alınmıştır. Pratik açısından değerli bulduğumuz bu notların okurlarımız için de anlamlı olacağını düşünüyoruz.

- Çalışmalar sırasında sesli ajitasyonun çok önemli olduğunu gördük. İnsanlar ajitasyonu durdurup Ekim Gençliği satın almak ya da imza atmak istiyorlardı.

- Geçen yıl alana ilk biz girmiştik ve bu oldukça ilgi uyandırmıştı. Fakat bu yıl alana indiğimizde alan kalabalıktı. Ancak biz coşkulu ve planlıydık. Satışın düşük olmasının sebebi satışa az sayıda güç ayırmış olmamızdı.

- Buna rağmen satışın düşük olduğu da tam olarak söylenemez. Az sayıda yoldaşın herbiri en az beş tane dergi sattı. Üstelik neredeyse sadece sesli ajitasyona yoğunlaştıkları halde böyle oldu.

- Önlüklerimize ilgi büyüktü. Kalabalık, yoğun ve coşkulu olmamız çok büyük bir etki bıraktı.

- Ajitasyonumuzda bir yandan ABD jandarmalığı diğer yandan YÖK Yasa Tasarısı’ndan bahsediyorduk. Ekim Gençliği’nde de bu konuları işleyen güçlü metinler vardı. Böylelikle yayınımız kampanya için işlevli bir araç olabildi.

- Öyleyse yarından itibaren söz alırken yanımızda Ekim Gençliği bulunduralım ve söz veren insanlara daha geniş bilgi için yayınımızı okumalarını tavsiye edelim.

- Bildirileri dağıtırken esnaflar ilgiyle “Bu nedir?” diye sordular. Ne yazıyor, diye merak ettiler. Okuma yazma bilmeyen bazı insanlar okumamızı istediler. Biz okurken pek çok insanın çevrede toplanıp dinlediğini farkettik.

- Çalışmamız sırasında BDSP’yi de soranlar ve ilgilenenler oldu.

- Orta yaşlılar gençlere göre daha ilgiliydi.

- Gençlerin kültürel yapılarında bir zayıflama var. Ancak geçen sene gördük ki (YÖK Yasa Tasarısı sürecinde) önemsemeyen gençlerle oldukça etkili diyaloglar kuruldu. Gençlerde bir hafife alma var. Ancak gençlerin dinamik bir özelliği de var. Yeni şeylere açık ve mücadele için hazırlar.

- Gençler ilk önce hafife alabildiler. Ancak doğrudan askere gideceksin deyince ilgiyle dinliyorlar.

- İmza atan birçok işçi vardı. Bir Pektim işçisi “direniş sürüyor ancak satacaklar” dedi.

- Bazı işçiler imza kampanyası için “önceden yapılmalıydı, şimdi çok geç” dediler. “Biz başlangıcını yaptık” dedik. Onlar da bunun üzerine “İyi o zaman, size güveniyoruz” dediler.

- Yoğun olarak karşılaştığımız bir soru da “biz atalım imzayı ancak sonu ne olacak?” oldu. Biz de önemli olanın bu sorunda taraf olup Irak halkını desteklemek ve bu sorumluluğu üzerimizde hissetmek ve hissettirmek olduğunu ifade ettik.

- İnsanlardan söz istemenin çok daha farklı olduğunu gördük. İmza kampanyasının çok engelleyici bir özelliği yok, ancak söz veren her kişi bu sorumluluğun bir parçası haline gelmiş oluyor.

- Yurtdışından gelen işçilerden çok anlamlı tepkiler aldık.

- Kampanya sırasında karşılaştığımız kimi gençler “Tayyip gelseydi taşlardık, ancak o da biliyor bu topraklara giremez” dediler.

- 1 saatte 200-300 kişiyle konuşup iletişim kurabildik. Bakışın ve pratiğin güçlenmesi anlamında çok önemli bir deneyim kazanmış olduk.

- Adıyamanlı bir aile bizden föy alıp 15-16 imza attırdılar çevrelerine.

- “Tayyip önce kendi oğlunu göndersin” diyen 17-18 yaşlarında gençler vardı.
- 18- 20 yaşlarına gençler imza kampanyasına oldukça ilgiliydi. Özellikle aileleriyle gezen liseliler, kendileri atıp ailelerine de attırdılar.

- Yoldaşlarımızın yanından geçtiğini sandığım yaşları hayli küçük iki genç kendi aralarında konuşuyorlardı. Biri “Irak’a asker gönderirlerse bizim Salim Abi’yi de alırlar” dedi. Bence bu çalışmamızın etkisini kanıtlayan son derece önemli bir deneyim. Bizim ajitasyonumuz doğrudan insanların yaşamı içerisinde karşılık bulmalı, oradan anlaşılmalı.



İzmir Güzeltepe’de polis terörü...

İşçi ve emekçilerin sisteme tepkisi büyüyor!

Geçtiğimiz günlerde İzmir’in emekçi semtlerinden Güzeltepe’de meydana gelen olay emekçilerin sisteme ve onun kolluk güçlerine karşı olan öfkesini bir kez daha ortaya çıkardı. Semt gençleri oturdukları mahallenin okul bahçesinde oynarken çıkan bir tartışma sonucunda Güzeltepe Karakolu’na bağlı polisler olaya müdahale ettiler. Polis gençlerin üzerine ateş açtı. Sözde havaya açılan ateş sonucu yaralanan gençler oldu. Bunun üzerine mahalle sakinleri biraraya toplanarak ateş açan polislere tepki gösterdiler ve karakolu bastılar. Bazı polisler yaralandı. Gece yarısı meydana gelen olay saatlerce devam etti. Güzeltepe sokakları “Katil polis!” sloganlarıyla çınladı. Bir kitle eylemine dönüşen olay üzerine mahalleye emniyet amirleri geldiler.

Bu tür olayların ilk defa yaşandığı bu semtte çoğunluğu Alevi ve Kürt olmak üzere işçi ve emekçiler yaşıyor. Sistemin kolluk güçlerinin uyguladığı sistemli baskı ve terör sonucu bundan önce de benzeri tepki eylemleri gerçekleşmişti. Geçmişten beri muhalif kimliğiyle tanınan semt emekçileri bir taraftan zor yoluyla sindirilmeye, diğer taraftan gençliği burjuva yoz kültürle zehirlemeye çalışılıyor. Ancak Güzeltepe emekçi halkı bu saldırılara gereken yanıtı verdiler.

Güzeltepe halkı şunu bir kez daha göstermiştir ki, istenildiğinde işçi ve emekçiler sisteme gereken cevabı verecek güce sahiptirler. Sistemi, onun kolluk güçlerini ve yoz kültürünü parçalayacak tek güç işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesidir.

Bir semt sakiniyle konuştuk...

“Biz mahallemizde temiz yaşamak istiyoruz!”

- Güzeltepe’deki bu haklı tepki nasıl gelişti?

Gençler karakolun arkasındaki okulun bahçesinde basketbol oynuyorlar. Gürültü çıktığında karşı apartmanın sahibi gençlere gürültü yaptıklarını söylüyor. Gece saat 23:00-24:00 civarı. Bu gençler de oynamak istediklerini söylüyorlar. Karşılıklı tartışma çıkıyor. Polisler doğrudan gençlerin üzerine ateş etmişler. 3 tane yaralı var, bir tanesi ömrü boyu felçli olmak üzere. 2 de tutuklu var yaralı gençlerden.

Halkın polise tepkisi büyümüş. Mahalle sakinleri tarafından karakol basılmış, dağıtılmış, camlar kırılmış, karakol hasar görmüş. Polisi çağıran apartman sahibinin evi de basıldı, camları kırıldı, taşlandı. Adam evi terketti.

Ayrıca polis Güzeltepe’deki karakollarda alkol içilmesine göz yumuyor. Çünkü ücretsiz çay, şeker alıyorlar. Karakol giderlerini karşılıyorlar. Hatta bali kullanan çocukları içeri alıyor sonra dışarı bırakıyorlar. Bunların amacı bence insanları uyuşturmak. Çünkü adli suçlar onlar için önemli değil. Toplumu duyarsız hale getirmeye çalışıyorlar. Güzeltepe’de esrar, hap, bali, tiner satılıyor. Bunların satışını polisin bildiği insanlar yapıyor. Dokunmuyorlar. Güzeltepe’deki işçi ve emekçilerin bu olaylara karşı duyarsız kalmamaları gerekiyor. Demokratik eylemlere, bölgedeki kurumlara destek vermeleri gerekiyor. Çünkü biz mahallemizde temiz yaşamak istiyoruz.

SY Kızıl Bayrak/İzmir