23 Ağustos '03
Sayı: 33 (123)


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılara karşı birleşik örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  İşte en ağır enkaz: Çürümüş düzen, kokuşmuş devlet...
  "Meşruiyet" değil emperyalist saldırganlık!
  KESK yönetimi ve görüşme süreci üzerine...
  Toplu görüşme oyunu değil, genel grev-genel direniş!
  Büyükdemir direniş deneyimi...
  Gücümüz birliğimizdir! Direnmek kazanmaktır!
  Hacı Bektaş Şenlikleri'nde etkin kitle çalışması...
  İlk adım atıldı, beş bin emekçi ve gençten söz alındı...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Kamuda tasfiye saldırısı ve devrimci görevler
  "Ulusal çıkarlar" değil işbirlikçi sermayenin çıkarları
  Irak'ta direniş büyüyor...
  Emperyalist barbarlık direnişin yayılmasını engelleyemiyor!
  Siyonistlerden iki yüzlü manevralar...
  Deneyimlerden öğrenmeliyiz
  Sınıf hareketindeki son gelişmeler
  Bültenlerden...
  Neyin "yol haritası"?
  3. Bir-Kar Gençlik Kampı...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Ankara’daki uşaklar emperyalist işgale katılmak için
“meşruiyet” arayışında...

“Meşruiyet” değil
emperyalist saldırganlık!

Son haftalarda işbirlikçi sermaye devletinin temel gündemini, Irak’ı işgal eden ABD emperyalizminin hizmetine asker sunmanın yollarını bulmak oluşturuyor. Peşpeşe devlet zirveleri toplayan Amerikan uşakları, işgale katılma kararını uygulamak için uygun formül arıyorlar. Onlar jandarmalığa baştan beri hazırlar, ama kitlelerde tepkiyle karşılanacak böyle bir girişim için sözümona “uluslararası meşruiyet” arıyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’la ilgili kararlarını dayanak yapmak için uğraşıyorlar.

Son karar olmasa önceki olur

Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, “Türkiye’nin Irak’a asker göndermesi için BM Güvenlik Konseyi’nin konuyla ilgili kararı olmalı” diyor. Devlet zirvesinin bu görüşe önem vermesi, Sezer’in kamuoyu üzerinde etkisinin olduğu, eğer Irak’a asker göndermeyi açıkça savunursa toplumdaki tepkilerin azalacağı varsayımına dayanıyor. Yoksa asker gönderme kararında Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir söz hakkı bulunmuyor. Çankaya’da yapılan son savaş zirvesinde Sezer’in “uluslararası meşruiyet” ısrarından vazgeçtiği açıklandı. Burjuva basın zirveyi, “Cumhurbaşkanı ikna oldu” manşetleriyle vererek, “Türk askeri Bağdat yolcusu” havası estirerek uşaklıklarını bir kez daha teyit ettiler.

Ankara’daki uşaklar bugünlerde BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’la ilgili aldığı son kararın (1500 sayılı karar) beklentilerine uygun düşüp düşmeyeceğinin hesabını yapıyorlar. Kararla ilgili açıklama yapan Türk Dışişleri Bakanlığı, “BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’a ilişkin son kararının Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımıyla örtüştüğünü ve bu nedenle ‘memnuniyet verici’ olduğunu” bildirdi. Oysa 1500 No’lu karar Irak’a yabancı asker göndermeyi içermiyor, bu yönüyle işgal destekçilerinin beklentilerine karşılık vermiyor. Dolayısıyla örtüşmeye dair yapılan açıklama aslında bir zorlamadan ibaret. Bu kararla, “BM şemsiyesinde çok uluslu güç” koşulu karşılanmadığı gibi, BM’ye yalnızca “insani yardım” konularında daha etkin bir rol veriliyor. “Güvenlik konuları yine ABD sorumluluğuna bırakılıyor.

Son karar olmazsa önceki karar olur diyen Amerikan uşakları, ne pahasına olursa olsun jandarmalık vazifesini ifa etmek kararlılığında görünüyorlar. Asker göndermenin kesinleşmesi durumunda, bunun “uluslararası meşruiyet” zemininin BM Güvenlik Konseyi’nin daha önce kabul ettiği 1483 sayılı karar olacağı vurgulanıyor. Oysa söz konusu karar, “daha önceki ‘barış operasyonları’nda olduğu gibi yeni bir kararla BM şemsiyesinde birçok uluslu güç oluşturulması gerektiğini” vurguluyor. Karar aynı zamanda ABD ile İngiltere’yi işgal otoritesi kabul ediyor. Birkaç ay önce Bush’la savaş çetesinin BM’nin pek yakında “Cemiyeti Akvam”ın akıbetine uğrayıp tarihin çöp sepetine atılacağını söyledikleri hatırlanmalı. 1483 sayılı Güvenlik Konseyi kararı işgale destek amacıyla değil, ABD tarafından tekrar dikkate aınmak için gündeme getirilmiştir. Buradan yansıyan emperyalist haydutlar arası çıkar çatışmalarıdır.

BM Güvenlik Konseyi kararları
emperyalist vahşeti meşru kılar mı?

1483 Sayılı Güvenlik Konseyi kararıyla ABD ile Britanya’yı Irak’ta “işgal otoritesi” kabul eden uluslararası topluluk, şimdi de aynı işgal otoritesinin gözetim ve denetiminde oluşturulan kukla yönetimi (Irak Geçici Hükümet Konseyi) meşru kabul etme noktasına geldi. Söz konusu karar Rusya, Çin, Fransa, Almanya gibi sözde “savaş karşıtı” güçler tarafından da onaylandı. Açıktır ki, ABD emperyalizmi diğer emperyalist güçlere Irak’ın yağmalanmasında pay verdiği anda, tarafların tümü tereddüt etmeden işgale tam destek vereceklerdir. Zaten 1500 sayılı karar da karşılıklı kirli pazarlıkların sonucundan başka bir şey değildir.

1500 sayılı kararla Güvenlik Konseyi, “Geçici Hükümet Konseyi’nin (GHK), Irak halkı tarafından oluşturulacak uluslararası meşruiyeti bulunan, temsil gücüne sahip bir hükümetin ilk önemli adımı” olduğunu iddia ederek selamlıyor. Diplomatik çevreler, şimdiye kadar herhangi bir icraatına rastlanmayan GHK’nın, BM’nin yeni kararından güç alarak Türkiye, Hindistan, Pakistan gibi ülkelere Irak’ta işgal gücüne katılım için davette bulunabileceğini dile getiriyor. Gerçi Ankara’daki Amerikan uşakları daha önce GHK’dan gelecek böyle bir davetin Irak’a asker göndermenin ön koşulu olmadığını açıklamışlardı. Fakat hatırlanacağı gibi bu “parlak” fikir ilk defa Türk Dışişleri Bakanı A. Gül tarafından Washington ziyaretinde gündeme getirilmiş ve savaş kundakçıları tarafından ilgiyle karşılanmıştı.

Bu koşullarda BM Güvenlik Konseyi kararları uluslararası meşruiyeti değil, emperyalist işgali, yağmayı, katliamları, barbarlığı temsil edebilir ancak. Zira bu karar mekanizmasında söz hakkı olanlar emperyalistlerdir. O halde Cumhurbaşkanı Necdet Sezer ile onun çizgisinde olanların “uluslararası meşruiyet sağlansın” talebi, emperyalist barbarlığa “kılıfına uydurulmuş” destek sunmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. Zira BM’nin misyonu emperyalist-kapitalist barbarlığı örten bir “incir yaprağı”ndan ibarettir.   

Irak’a gidecek askeri birlikler hazırlanırken,
istihbarat/medya işbirliği ile Iraklılar’ın “nabzı tutuluyor”

İşgal güçlerinin Irak’ta her gün kayıplar verdiği bir dönemde bu ülkeye asker göndermeye hazırlanan ordu, Iraklılar’ın Türk askerini nasıl karşılayacağını belirlemek için JİTEM, MİT, Genelkurmay, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden oluşan bir heyeti Irak’a gönderdi. Tabii “üniformasız mehmetçik”lerden oluşan sermaye medyasını da unutmamak gerek. Irak’ta “incelemeler”de bulunan bu heyetin Irak halkının nabzını tutacağı iddiası gülünçtür. Olsa olsa Türk askerlerinin konuşlanacağı bölgeyi inceliyor olabilirler. Konuşlanılacak bölgenin işgal ordusu tarafından belirlendiğine dair bilgiler günler öncesinden haber konusu olmaya başladı bile. Ankara’da ABD heyetlerinin peşpeşe ağırlandığı son günlerde, Amerikan jandarmalığının ayrıntılarının görüşüldüğünü tahmin emenin bir güçlüğü yok.

Irak “Geçici Hükümet Konseyi” Başkanı İbrahim El Caferi, “asker göndermesi için Türkiye’ye resmi bir talepte bulunmadık”larını, bu konudaki son sözü “Irak Geçici Hükümet Konseyi’nin söyleyeceğini” belirtiyor. Irak Geçici Hükmet Konseyi Üyesi Adnan Paçacı ise, Türk askerlerinin kesin olmamakla birlikte Ambar bölgesinde görev alabileceğini söylüyor. Bağdat’taki Amerikan uşakları bu bilgileri aktarırken, Irak halkının işgalciler hakkında farklı düşündüğünü inkar edemiyorlar.

Bölgede bulunan NTV ekibinin sorularını yanıtlayan Ambar halkı, “Irak Geçici Hükmet Konseyi” üyeleriyle aynı düşünceleri paylaşmadıklarını açık bir dille ifade ediyorlar. Iraklılar, ABD’lilere duyulan tepkinin ülkeye gelecek tüm yabancı güçleri hedef alabileceği uyarısında bulunuyorlar. NTV’nin görüş aldığı Iraklılar’dan biri, “Ramadi güvenli bir bölgedir. Türkler bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Ancak buraya gelen Müslüman ya da Arap bile olsa yine de Amerikalılarla işbirliği yapmış oluyor. Bizler işgali veya bu işgale destek verecek bir Arabı bile kabul etmiyoruz” diyor. İfade çok açık. Kim gelirse gelsin Amerikalı askerlerin işbirlikçisi olduğu için aynı muameleye tabi tutulacaktır. Dünyanın tanık olduğu gibi işgal ordusu her gün ABD’ye tabut yolluyor. Irak’a asker göndermek için çırpınan Ankara’daki uşaklar, emperyalist vahşetin suç ortakları olacakları gibi, Türkiye’ye gelecek tabutların da hesabını vermekten kaçınamayacaklar.