31 Mayıs'03
Sayı: 21 (111)


  Kızıl Bayrak'tan
  Düzen içi didişmelerin gizleyemediği!
  Umut sınıf kavgasında!
  AKP hükümeti işçi düşmanlığına devam ediyor!..
  Tuzla Deri-İş yöneticilerine tutuklama
  Kölelik yasasına ve özelleştirme yağmasına karşı genel grev, genel direniş!
  Petrol-İş Bursa mitingi ve röportajlar...
  BM, emperyalist yağma savaşına ve sömürgeciliğe onay verdi
  TÜSİAD'ın ABD ziyareti...
  Sınıfın devrimci mücadele programı altında birleşelim, savaşalım, kazanalım!
  ABD'li savaş kundakçılarından Ankara'daki uşaklara yeni azarlamalar...
  Af istemi pişmanlık yasasının alternatifi olamaz...
  Alman işçileri saldırıya direniyor...
  Fransa'da güçlenip yaygınlaşan sınıf mücadeleleri
  Anadolu Yakası Liseli Gençlik Platformu Bülteni'nden...
  Özgürlük sosyalizmle gelecek!
  Gençliğe dönük faşist saldırılar...
  Duydunuz mu?
  Nurhak şehitleri devrimci sınıf kavgamızda yaşıyor...
  Dikkat!.. 'Dalgalı'da dalgaya gelmeyin!
  Sosyalist basına baskılar sürüyor...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Dikkat!… ‘Dalgalı’da dalgaya gelmeyin!

Yaşatılmaya çalışılan tüm bahar havasına rağmen, Türkiye ekonomisini yeni bir krize götürebilecek ciddi gelişmeler yaşanıyor.

İzlenen dalgalı kur politikasının “dalga boyları”, İstanbul’un yokuşlarına benziyor. Bazı semtlerde inanılmaz diklikte yokuşlar ve inişler vardır. Bazı semtlerde ise tatlı meyillerin üstüne kuruludur İstanbul. O tatlı meyillerde İstanbul’u yaşamak büyük keyiftir. Ama dik yokuşlar ve inişler hiç rahat ettirmez insanı.

Bu dalgalı kur, tatlı meyillere dönüştürülebilirse ne ala, tersi ve halen yaşadığımız dik yokuşlar ve inişler başımıza yeniden iş açacağa benziyor…

Ya kur stresi boşalırsa...

Halihazırdaki “dalgalı kur” politikası bir yandan Türkiye’yi ciddi bir cari açık problemine doğru sürüklerken, onun akabinde yaşanabilecek yeni finansal kırılmaların da sinyallerini gönderiyor. TL’nin aşırı değerlenmesinin gerek kamuda gerekse özel kesimde biriktirdiği “kur yükselmesi stresi”nin boşalmasıyla yaşanabilecekleri ise düşünmek bile istemiyor insan…

Kemiksiz büyük kârlar

İyi yönetilemediğinden mi, doğasından mı bilemiyoruz ama mevcut kur icraatı büyük haksız kazançlara da yol açıyor. Dövizini kur yüksekken bozup Hazine bonosuna yatıran ve yüksek faiz elde edenler, kur düşükken sermaye çıkışı yaparak kemiksiz büyük kârlar sağlıyorlar.

Ucuzlamış dövizden her tür ithalatı yapanlar büyük kazançlar sağlıyorlar. Düşük kurlu bu konjonktürden rantiyeler, ithalatçılar büyük kazançlar sağlarken bugünlerin faturası, daha sonra tüm topluma yüklenecek. Düşük kur ani yükselişe geçtiğinde, olacak olanlar ve yine kriz, yine çöküş biçiminde yaşanacak ve yine yine altta kalanın canı çıkacak…

Cari açığa dikkat...

Düşük kurun cazibesiyle yaşanan ithalattaki patlamanın etkisiyle cari açık ilk üç ayda 2,5 milyar doları buldu. 2001 krizinin öncesi yılda yani 2000’in ilk çeyreğinde açık 2.3 milyar dolardı. Yani 2000’in ilk çeyrek açığını aşmış durumdayız. 2000’in ikinci çeyreğinde ise 3.2 milyar dolarlık bir açık yaşamıştık.

Nisan ve Mayıs’ta yaşanan dış ticaret genişlemesi bu yılın ikinci çeyreğinde de aynı sonucun yaşanabileceğine işaret ediyor. Özet olarak 2001 krizine götüren 2000 cari açığı 9,7 milyar dolardı ve bu yılın beklenen açığı bu rakkamdan hiç de az değil.

Cari açığı böylesine büyüyen bir ülkede, bazen sermaye kaçışı, bazen güçlü paraya yöneliş biçiminde ani dönüşlerin nasıl yaşandığına ve bunun finans sistemi başta olmak üzere tüm ekonomide ne tür tahribatlar yaşattığına 2001 krizinde tanık olduk.

Bu tehlikeli gidişi önleyecek şey, düşük kurun “reel” değerine doğru seyrini sağlamak. Peki bu nasıl olacak? Kur, yüzde 30 aşırı değerlenmiş durumda. MB’nin müdahaleleri de henüz etkili olamadı. Dövize dönüşe sevkedecek ciddi politik krizler de pek yaşanmıyor.

Bırakalım, cari açık büyüyeceği kadar büyüsün, kendi doğası içinde kur, piyasadaki değerini bulur, demek tam bir serüven. Bu edilgenlik, büyük kumar, hatta sorumsuzluk olur…

Kurda ani artışın yan etkileri…

Öte yandan başka bir başağrısı, kurdaki ani yükselmenin, Hazine ve özel sektör borçlarına yapacağı etki ile ilgili.

İlk çeyrekte 2.5 milyar doları bulan cari açık elbette sermaye hesabından karşılanıyor.

Geçen yıl bankaların varlıklar - yükümlülükler hesabı 635 milyon dolar para girişi gösterirken, bu yıl yaklaşık 5 milyar dolar gösteriyor. Ciddi bir para girişi olmuş. Tüm bankalar döviz pozisyonlarını olabildiğince açmış durumda.

Ancak kurdaki ani artışta ne olacak? Çünkü döviz dengeleri olumsuz yönde gelişmeye devam ediyor. Kurdaki tırmanma bir başka borçlu olan bankaları düşündürmeli. Aynı şey, döviz kredisi alanlar için de geçerli.

Kurdaki ani yükseliş Hazine’nin de dengelerini bozabilir. Çünkü Hazine’nin gelirleri TL cinsinden olmasına karşılık dövize endeksli veya dövizle borçlanmaları yüzde 60’ın üstünde...

İş işten geçmesin

Son açıklamalara göre, Hazine’nin 165 milyar dolarlık kamu borcu var ve bunun yaklaşık 65 milyar doları dış piyasaya, IMF’ye ve diğer yabancı resmi kuruluşlara. Kur aniden yükseldiğinde bu borç da yükselecek.

Geri kalan 100 milyar dolarlık piyasaya ve kamuya olan borcun ise 35 milyar doları dövize endeksli. Kısacası; 165 milyar dolarlık devlet borcunun tam 100 milyar dolara yakın kısmı dövize endeksli. Bu da toplam borcun yüzde 61’i ediyor.

Döviz kurunun belli bir noktanın etrafında dalgalanması, hatta aşırı değerli durması elbette Hazine’nin şimdilik işine geliyor. Borcun belli bir kısmı sürekli küçülürken, toplam borcun da azalmasına neden oluyor.

Ancak bu kur eğrisi böyle seyretmeyip kafasını kaldıracağına göre, Hazine’nin bu artışın bedelini ödeyeceği gün gelecektir. O gün geldiğinde iş işten geçmiş olmasın!..

Çünkü biz arabayı hep göz göre göre duvara tosluyoruz…

Mustafa Sönmez
(NTV-MSNBC)