TÜSİAD geçen hafta içerisinde Tuncay Özilhan başkanlığında bir heyeti ABDye gönderdi. TÜSİAD heyeti dört günlük ABD ziyareti boyunca Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Dışişleri Bakanlığı Yardımcısı Marc Grossman, hazine bakanlığından üst düzey yetkilileri, yanısıra musevi dernekleri ve ABD yönetimine yakın etkin gazetelerin temsilcileriyle (W. Safir de dahil) görüşmelerde bulundu. Bazı düşünce kuruluşlarından brifing aldı.
TÜSİADın görüşmelerde bulunduğu kişi ve kurumların niteliği, bu ziyaretin anlamını da ortaya koyuyor. TÜSİAD, düzenin gerçek yönetici odağı olarak, ABDnin Wolfowitzin ağzıyla istediği özrü dilemek için savaş kundakçılarının kapısına el etek öpmeye gitmiştir. ABDli muhatapların tamamına yakınının Türkiyeye Irak savaşı süresince aldığı tutumdan dolayı hakarette başı çekenler olması bunu doğrulamaktadır.
TÜSİAD heyetinin yaptığı görüşmeler boyunca maruz kaldığı tutum iki başlıkta toplanabilir. Birincisi, ABDnin kurt yöneticileri tarafından azarlanmak ve hizaya çekilmekti. Wolfowitzin görüşme sırasında Özilhanın ABD için yapacaklarını sıraladığı konuşmasını keserek söylediği, top artık Türkiyede biçimindeki sözleri esas olarak bunu anlatıyor. İkincisi ise, üstlenilen rolün gereklerine ilişkin ders almaktı. ABD yönetimine sadakatlerini sunan ve yeni roller üstlenen TÜSİAD heyeti, düşünce kuruluşları ve görevli gazeteciler tarafından da ABDnin Ortadoğu politikası ve Türkiyenin üstleneceği rolün gerekleri konusunda eğitime tabi tutuldu.
Gezinin gündemi, TÜSİAD tarafından yapılan açıklamalardan da görüleceği üzere, esas olarak bozulan Türkiye-ABD ilişkilerinin sağlamlaştırılması ve Türkiyenin ABDnin Ortadoğu politikalarında üstleneceği rolün belirlenmesiydi. Buna Irakın yağmasından Türk tekelci burjuvazisine pay verme yolunun açılması da eklenebilir. Ancak ABDnin daha önce Irakın yağmasından pay için Türkiyenin Irak savaşındaki tutumu nedeniyle özür dilemesini ön şart olarak ileri sürmesinden dolayı ikinci başlık birincide sağlanacak ilerlemeye bağlıydı. Bundan dolayıdır ki TÜSİADın ABD ziyareti, bir özür ziyareti olma özelliği taşıyor, ziyaret programı tümüyle savaş kundakçılarıyla yapılacak görüşmelerden oluşuyordu. Böylelikle, TÜSİADda örgütlü tekelci burjuvazi ülkenin gerçek yönetenleri olarak, efendilerine sadakat sunmaya, Ortadoğu politikasında aktif rol alma güvencesi vermeye çalışıyordu.
TÜSİAD Başkanı Özilhan, görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada, ABDnin Türkiyeden bir Ortadoğu vizyonu oluşturmasını ve bunu Türkiye kamuoyunu tatmin edecek biçimde açıkça ortaya koymasını istediğini bildirdi. Böylece yapılan görüşmelerin içeriğini ve önlerine konulan görevi açıkladı. Bu görev, ABDnin Ortadoğu hakimiyeti çerçevesinde atacağı adımlarda aktif rol üstlenilmesi ve bu rolün gereklerine uygun bir kararlılığın bugünden sergilenmesidir. Bu kararlılığın anlamı, ABDnin Ortadoğuda bundan sonra izleyeceği her türlü kirli, kanlı ve yağmacı politikanın koşulsuz desteklenmesi, bunun gereklerinin yerine getirilmesinde ortaya çıkabilecek her türlü engelin yok edilmesidir.
Ülke yönetenlerinin ABDnin Ortadoğu politikaları önünde secdeye yattıkları ayan beyan ortada olduğuna göre, bertaraf edilecek engelin halkın savaş karşıtı tutumu olduğu açıktır. Türkiye kamuoyunun tatmin edilmesi başka bir anlam taşımamaktadır. Halkın tatmin edilmesi bir yanıyla bilinçleri karartacak sistemli bir operasyon, ama daha çok da zorbalıkta sınır tanınmamasıdır. Her ne pahasına olursa olsun ABD politikalarına maşalıktır.
Özilhan yaptığı açıklamada ABDnin önlerine koyduğu öncelikli hedefi de gösterdi: Elimizde terör desteği konusunda istihbarat varsa bunun gereği olarak da İrana baskı yapmalıyız. Bunun anlamı İranın Türk dış politikasının öncelikli hedefi haline getirilmesidir. Yani Türk dış politikasının ABDnin Ortadoğu politikalarına uygun biçimde düzenlenmesidir. TÜSİAD ziyareti sonrasında sermaye iktidarı tarafından İrana yönelik sistematik ve saldırgan bir tutum alınması beklenmelidir.
TÜSİADın ABD ziyaretinin sonuçları, sermaye devletinin yakın dönem iç ve dış politikasının temellerini oluşturacaktır. Bu, dış politikada ABD saldırganlığına maşalık; iç politikada ise bunun gereklerine uygun bir siyasal zeminin yaratılmasıdır. Kısacası içerde ve dışarda ABD için şaşmaz bir uşaklık ve saldırganlık politikası. Düzenin gerçek yönetici odağı olan tekelci burjuvazinin örgütü TÜSİAD, ABD ziyaretinde işte bunun güvencesini vermiştir. Önümüzdeki günlerde düzen siyasetinde buna uygun adımlar atılmaya başlanacaktır.