İşçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs tüm dünyada bir kez daha kutlandı. Saldırıların ve barbarlığın had safhaya ulaştığı bugün liseli gençlik de saldırılardan nasibini almaktadır. Toplumda yaşanan yoksullaşma işçi-emekçi çocuklarını da etkilemekte, her geçen gün yaşam standartları daha da düşmektedir. Bunun yanında okullarda toplanan paraların miktarının artması, her geçen gün bir yenisinin eklenmesi, eğitimdeki niteliğin sıfıra inmesi, üniversite hakkının sınavla gaspedilmesi, har(a)çlandırma sisteminin getirilmek istenmesi vb. Bu saldırılara ve dünyayı yıkıma sürükleyen emperyalist savaşa karşı liseli gençlikte 1 Mayısta yerini aldı.
1 Mayısın yaklaşmasıyla bir ay önceden gündeme aldığımız hazırlık çalışmalarımızı bir toplantı yaparak başlattık. Bir piknik yapma ve liselileri saldırılara karşı alanlara çağıran materyal çıkarmayı kararlaştırdık. Piknik için çıkardığımız davetiyenin 30a yakın lisede dağıtımını yapmayı başardık.
Piknik, alanının jandarma tarafından tutulması ve alternatif yerin bulunmasında yaşanan sorunlar, hazırlık sürecinde tüm liselilerin işin bir parçası yapılamaması vb. nedenlerle politik açıdan zayıf geçti. Pikniğe 250 genç katıldı.
Çıkardığımız afiş ve bildiri zaman darlığı yüzünden çok yaygın yapamadık. 68 ruhuyla emperyalist savaşa ve paralı eğitime karşı 1 Mayısta alanlara!/ALGP imzalı afişlerimizi 15e yakın lisenin önüne ve çevresine yaptık. Afiş sırasında bir dizi engel ve saldırı ile karşılaştık. Bildirilerimizden ise 1000 adedini okulların içinden dağıtmayı sağladık. Liseli gençliğin taleplerinin yazılı olduğu kuşlarımızı liselerde hem içerde hem de dışarda yaygın bir şekilde yaptık. Kuşlama yapan bir arkadaşımız ihbar sonucunda idare ve polis tarafından gözaltına alındı. Ancak sonuç alınamayınca geri bırakıldı. Propaganda çalışmamızın hedefli ve yerel güçler tarafından yapılması bizim açımızdan ileri bir adım oldu.
Miting günü daha önceden belirlediğimiz yerlerden arabamızı kaldırdık. Bir dizi lisede 1 Mayıs günü okul önü ve çevresinde öğretmenler tam bir abluka oluşturmuşlardı. Aynı gün hemen her okulda sınavlar yapılması kararı alınmıştı. Alana geldiğimizde, BDSP pankartının arkasında Amerikan askeri olmayacağız!/ALGP imzalı pankartımızla yerimizi aldık. Hazırladığımız dövizlerimizde Emperyalistler işbirlikçiler 6. Filoyu unutmayın!, Savaşa değil eğitime bütçe!, Emperyalist savaşa hayır! vb. şiarlar yazılıydı. Elimizdeki kızıl bayraklarla alandaki coşkumuz oldukça iyiyidi. Sık sık Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!, Katil ABD Ortadoğudan defol!, Yaşasın devrim ve sosyalizm! sloganlarını gür bir biçimde haykırdık. Pankartımız arkasında 30 liseliyle alanda talepleimize haykırdık. Ayrıca kuşlarımızı alandaki liseli kortejlerinde yoğun bir şekilde kullandık. Alanda kortej disiplini ve coşku açısından iyi bir düzey yakaladık.
Eksikliklerimize rağmen her geçen gün faaliyet kapasitemiz artıyor. Şu anki sorunumuz güçleri örgütlemede yaşadığımız zorlanma. 1 Mayıs mücadelemiz için önemli bir gün olmasına rağmen hiçbir zaman bir günle sınırlı kalmadık. 1 Mayısları 2 Mayıslara daha üst düzeye taşımak göreviyle yüzyüzeyiz. Önümüzdeki süreçte sorunlarımız ve eksikliklerimizi yaşadığımız deneyimler ışığında aşmaya çalışacağız.
Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!
Herkese eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkı!
Bir de Medyada refleksler kayboldu, fikri takip eden yok diye yakınılır. Oysa gördük: ABDnin Iraka savaşını destekleyen, Türkiyenin Washingtonun yanında yer alması için olağanüstü çaba sarf eden iki gazeteci, taa Washingtona yollarını düşürdüler ve ne zamandır peşinde oldukları sözleri önemli bir isme nihayet söylettiler.
CNN-Türkteki programlarını kaçırdıysanız, dünkü gazetelerde mülâkatın metnini okudunuz. Evet, biz bir hata yaptık; Iraktaki olaylara daha duyarlı davranmalıydık. Bilmedik. Ama artık biliyoruz. Nerede ne kadar yardımcı olabiliyorsak o kadar yardımcı olmalıyız Amerikalılara... Pentagondaki şahinlerin lideri Paul Wolfowitz, Türkiyenin bu sözlerle ABDden özür dilemesini bekliyor...
Çok bekler. Pişmanlık beyanı için ciddi bir sıkıntı var çünkü: Irak konusunda ABDye neredeyse her alanda yardımcı oldu Ak Parti hükümeti; tek pürüz noktası ikinci tezkere ise millî iradenin temsilcisi TBMMnin ABDye sürpriziydi. Bu durumda, Wolfowitz ve adamları, özür eylemini TBMMden mi bekliyorlar?
Olayların gelişmesi Washingtonun dünya önünde özür dilemesi gerektiğini düşündürüyor oysa. Iraka karşı savaşını başlatırken gerekçe olarak ileri sürdüklerinin bütünü doğru çıkmamış bir kadronun dünyaya asgari borcu özür olabilir çünkü. Saddamın barış için tehdit teşkil ettiğine inandırararak açılmadı mı savaş; Irakın elinde kitle imha silâhları bulunduğuna dair raporlar yayınlanmadı, BM bu amaçla meşgul edilmedi mi? Hani nerede kitle imha silâhları? İki aydır işgal altına düşen Irakta eski yönetimin bütün belgeleri işgalci güçlerin elinde; hani nerede Saddam yönetimi ile el-Kaide örgütü arasında varolduğu iddia edilen irtibatın kanıtları?
TBMMde ikinci tezkere için Hayır oyu kullanan milletvekilleri, Amerikan askerlerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasına karşı çıktılar. Endişeleri, Amerikan askerlerinin bir kere yerleştiklerinde ayrılmama ihtimaliydi. Altında Paul Wolfowitzin de imzası bulunan belgelerden hareketle, savaş lobisinin emperyal düş gördüğü kanaatindeydiler. Washingtonun, Afganistanda yandaş bir yönetim oluşturarak Orta Asya enerji hatlarının musluğunu ele geçirdiği gibi, Irakla da Ortadoğu petrolünde söz sahibi olmayı amaçladığı görüşü milletvekillerinin zihinlerinde yer etmişti.
Savaştan önce konuşulan bu senaryoları destekler biçimde gelişmedi mi sonraki olaylar? Irakın bütün devlet daireleri yağmalanırken, Amerikalılar, çapulcuları, petrol bakanlığının yanına yaklaştırmadı. Baas rejimini yıkıp Iraka demokrasi getirme iddialı savaşı kazanan ABD, yeni düzeni, Saddamın Baas Partisi kadrosuyla kurma gayretinde şimdi. Emperyal düş, daha Irakta bastığı yeri sağlamlaştıramayan ABDnin, şahinler ağzıyla, Suriyeyi de tehdide başlamasıyla kendini ele veriyor zaten...
Bir başka kuşkulu nokta da şu: ABDnin Cumhuriyet Muhafızları komutanlarını satın aldığı için kısa ve zahmetsiz süren savaşta Türkiyenin yardımına ihtiyacı olmadığı da ortaya çıktı; bu gerçek ortada dururken, savaş lobisi, Amerikan askerlerini topraklarında konuşlandırmadığı için Türkiyenin özür dilemesini neden talep ediyor? Yoksa, esas amaç, o zamanlar kuşkulanıldığı gibi, Türkiye topraklarında kalıcı ikamet arzusu muydu?
Başlarda sorulması garip kaçan bu tür sorular, sağolsun, Washingtondaki savaş lobisi tarafından karanlıkta yürütülen faaliyetler sebebiyle hemen herkesin kafası karmakarışık hale geldiği için, artık pek çok kimse tarafından alenen sorulabiliyor. Saddam Hüseyin ve yakınlarının, Irak Merkez Bankasından bir milyar dolarla birlikte buharlaşabildikleri bir ortamı Wolfowitz gibilere borçluyuz.
Şahinler, TBMMnden özür talep edecek yerde, meşru hiçbir gerekçeye sahip olmayan bir savaşı petrol aşkı ve emperyal düşleri yüzünden başlatarak ölümlerine sebep olduğu Amerikan gençleri ile Iraklı mazlumlar için bütün dünyadan özür dilemeli.