10 Mayıs'03
Sayı: 18 (108)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD azarlıyor, uşakları hazırola geçiyor!
  Kölelik yasası TBMM Genel Kurulu'nda madde madde geçiyor...
  İşçi ve emekçilerle röportajlar...
  Kölelik yasasına karşı ilk tepkiler...
  1 Mayıs ve sınıf hareketi
  Filistin halkına onur kırıcı bir teslimiyet dayatılıyor...
  Amerikan emperyalizmi açık tehdit diplomasisine hız verdi
  Türkiye'nin Kıbrıs politikası iflas etti
  Sağlık işçilerinden çağrı:
  Saldırılara karşı mücadele barikatlarını örelim!
  Haydut takımının başı Bush'un "zafer konuşması"...
  ABD'nin Avrupa'nın göbeğinde egemenliğini yeni güçlerle inşa girişimi
  Bingöl'de önce kamu binaları çöktü!
  Deprem, ölüm ve acı kader mi?
  Fransa'da eğitim alanında eylem dalgası!
  '68'in ve Denizler'in devrimci mirasını sahiplenmek!
  Deniz, Hüseyin ve Yusuf için mesaj
  ODTÜ'de Alternatif Şenlik...
  Devlet güdümlü "Türk Solu" güruhu
  Hiçbir güç devrimci faaliyetimizi engelleyemeyecektir!
  İTÜ Şenliği nereye?
  1 Mayıs ve kamu emekçi hareketi...
  Liseli gençlik ve 1 Mayıs
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Filistin halkına onur kırıcı bir teslimiyet dayatılıyor...

Katliamlarla çizilen “yol haritası”

Irak’a saldırı ile başlayan ancak tüm bölge halklarını hedef alan emperyalist savaşın amaçlarından biri, İsrail siyonizminin içinde bulunduğu kuşatmayı yıkarak rahatlamasını sağlamaktır. Bunun bir ayağı İsrail’le işbirliği yapacak yönetimlerin Arap ülkelerinde başa geçirilmesidir (Irak işgali ile bunun ilk adımı atıldı). Diğer ayağı ise Filistin direnişini kırmak ve Filistin halkını onur kırıcı bir emperyalist çözüme zorlamaktır.

İlk adım Filistin’e işbirlikçi başbakan

“Irak’a boyun eğdirilmesi ABD’ye Körfez’in en büyük petrol üreticisi ülkelerden biri üzerinde daha hakimiyet kurma olanağı sağlamakla kalmayacak; yanı sıra İsrail’i askeri ve politik açıdan büyük ölçüde rahatlatırken, tersindense İran’ın kıskaca alınmasını sağlayacaktır. Tüm bu gelişmeler bir arada Filistin direnişine büyük bir darbe anlamına gelecek ve böylece Oslo’dan daha beter bir köleci barışın Filistin halkına dayatılması da kolaylaşacaktır.” (H. Fırat, Dünya Ortadoğu ve Türkiye, s.397, Eksen Yayıncılık)

Gelinen aşamada, Ekim 2002 tarihli bu değerlendirmede öngörüldüğü gibi, Filistin halkına köleci bir barış dayatılmaya başlandı. Bush-Şaron patentli bu projenin hayata geçmesi için yapılan ilk icraat Arafat’ın devre dışı bırakılması sürecini başlatmak oldu. Kendisi de uzlaşmacı-diplomatik taktikler izleyen Arafat, devre dışı kalacağını bile bile Ebu Mazen (Mahmut Abbas) kabinesini onaylamak zorunda kaldı. Bunu sağlayan, tüm emperyalist güçlerin yanı sıra gerici Arap rejimlerinin de (Mısır Ürdün, S. Arabistan) yoğun baskısıdır. Nitekim Arafat’ın geri adımı başta Şaron yönetimi olmak üzere tüm emperyalistler tarafından da memnuniyetle karşılandı. Siyonist basın ise olayı “sessiz darbe” manşetiyle verdi. Zafer edasıyla haberi veren İsrail basını, “Son günlerde yaşanan tartışmalar Arafat’ın son mücadelesi. Abbas ve Dahlan yemin eder etmez, Arafat kapıdışarı edilmese bile pabucu dama atılacak” ifadelerini kullandı.

ABD ve diğer emperyalist odaklar Ebu Mazen’i Filistin’in tek temsilcisi kabul ederek Arafat’ı fiilen işlevsizleştirecekler. Ortadoğu turuna çıkan ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Mısır, Ürdün ve S. Arabistan yöneticilerine direktif vererek Arafat’ı muhatap almamaları konusunda uyardı. Bu arada ABD gözetiminde (diğer emperyalistler gözlemci olacaklar) 1-2 ay içinde Mazen ve Şaron’un Amerika’da bir araya gelmesi planlanıyor. Bu görüşmeye de Arafat çağrılmayacak.

Çizilen barışın değil köleliğin haritasıdır!

Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planının bir parçası olarak gündeme getirilen “Ortadoğu yol haritası” Filistin sorununa iğreti bir çözüm getirmekten bile uzaktır. Filistin halkının en temel sorunları olan Yahudi yerleşimleri, Kudüs’ün statüsü ve mülteci durumuna düşürülen 4.5 milyon Filistinli’nin yurda dönüşü yine yıllar sonra tartışılmak üzere rafa kaldırılıyor. Getirilen “çözüm” önerilerine bakıldığında, sanılır ki sorun Filistinliler’den kaynaklanıyor. Yüzyıla yakın bir süreden beri katliamlar yapan siyonistler ise mağdur durumundalar. Zira ilk şart, Filistinliler’in, İsrail’in ihtiyaç duyduğu “güvenlik ortamını” sağlamalarıdır. İkincisi, Filistin güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması; üçüncüs&uul;, Filistin siyasi kurumlarının oluşturulması; dördüncüsü ise Filistin yönetiminin finans sisteminde reform yapılmasıdır (Mazen kabinesinin maliye bakanı eski bir İMF çalışanı!). Son olarak İsrail’in Mart ‘01’den sonra (bu tarihten öncekilere dokunulmadan) kurduğu Yahudi yerleşimlerinin sökülmesi. Bu arada Filistin halkına, adına Filistin devleti denen, sınırları geçici olacak (yani siyonist ordunun istediği zaman yok sayacacurren;ı) ucube bir yapı dayatılacak.

Bu “harita”ya göre Filistin yönetimi ve halkı ekonomik, siyasi, askeri alanlarda emperyalist-siyonist güçlere tam teslim olacak. Bunun karşılığında İsrail lütfedip Mart ’01 sonrasında kurduğu yerleşimleri sökecek.

Siyonistlerin hiçbir anlaşmaya uymadıkları, verdikleri sözleri tutmadıkları biliniyor. Oslo Anlaşması Yahudi yerleşimlerini yasaklıyordu. Oysa Filistin topraklarının gaspedilerek yerleşim bölgelerinin en yoğun bir şekilde inşa edildiği dönem Oslo Anlaşması sonrasıdır. Gelinen aşamada tüm Filistin bu yerleşimler sayesinde bir kalbura çevrilmiş bulunuyor. Kasap Şaron bu iğrenç anlaşmaya bile 100 noktada itirazı olduğunu şimdiden söylüyor.

“Yol haritası”nın Şaron ve Mazen’e sunulmasının hemen ardından siyonist ordu Gazze’de yeni bir kitlesel katliam gerçekleştirdi. Aralarında çocukların da bulunduğu 12 Filistinli katledilirken, onlarcası yaralandı, çok sayıda kişi de tutuklandı. Apaçi helikopterleri ve tanklarla Gazze yakınlarında bulunan Şicaiya’ya saldıran İsrail ordusu, Hamas liderlerinden Yusuf Ebu Heyn’in içinde saklandığı gerekçesiyle bir evi kuşattı. Saldırganlara karşı direnişe geçen Hamas militanları, 15 saat boyunca İsrail ordusunun saldırısına maruz kaldı. Hamas liderlerinden Abdülaziz El Rantisi yaptığı açıklamada; katliamı, “yol haritasının yürürlüğe konulması ve pratiğe geçirilmesi” olarak değerlendirdi.

Siyonistlerin asıl amacı “sürgün planı”nı uygulamaktır!

Siyonistlerin, Filistin topraklarının tümünü işgal etmek ve Araplar’dan arınmış bir İsrail kurmak gibi vahşi bir planları olduğu biliniyor. Filistin halkının onurlu direnişi şimdiye kadar bu planın tüm sonuçlarına ulaşmasını engelledi. Amerikan emperyalizminin bölgede başlattığı saldırıyı fırsat sayan Ariel Şaron liderliğindeki katiller sürüsü, bu “kanlı düş”lerini gerçekleştirebilmek için harekete geçmiş bulunuyorlar. Bush ve ekibinin siyonistlerle organik bağı nedeniyle Şaron çetesi bekledikleri anın geldiğini düşünmeye başladı.

Bugünlerde ABD’yi ziyaret eden ırkçı İsrail Turizm Bakanı Benny Elon’un, Filistin topraklarında kurulacak bir Filistin devletinin “terörizmi besleyeceği” konusunda Amerikalıları “ikna etmeye” çalışacağı haberi basında yer aldı. Siyonist bakan bu ziyaret esnasında, Filistin Özerk Yönetimi’nin dağıtılmasını, İsrail’in Ürdün Nehri’nden Akdeniz’e kadar olan bölgede egemenliğinin tanınmasını ABD yönetiminden isteyecek. Topraklarından sürülen Filistin halkı ise, Ürdün sınırları içinde Filistin devleti kurabilecek. Basına yansıyan ve siyonist devletin gerçek amaçlarını ortaya seren planın içeriği, önümüzdeki dönemde Filistin halkının çok vahşi ve kapsamlı bir saldırıya maruz kalacağını haber veriyor. Bu plana göre Filistin Özerk Yönetimi dağıtılacak, Filistin direnişi ezilecek,mülteci kampları yok edilecek, halk sürgüne zorlanacak. Emperyalistler, Ürdün Krallığı’nın Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu ilan edecek, bu krallık da Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler’e vatandaşlık hakkı tanıyacak. İsrail ile Ürdün-Filistin Krallığı Ortadoğu sorunun bittiğini ilan edecekler. Daha sonra İsrail ile Arap devletleri arasındaki ilişkiler normalleşecek. “Yol haritası”nn Filistin halkına getirebileceği çözüm ancak bu olabilir.

Filistin halkı onursuz bir teslimiyeti değil direnişi seçiyor!

Filistin halkı ne Ebu Mazen hükümetini destekliyor, ne de “yol haritası”nı kabul ediyor. Abbas-Arafat arasında kabine krizi yaşandığında, olayı halk “Arafat İsrail uşaklarına karşı” şeklinde yorumlandı. Abbas-Dahlan ikilisinin Arafat’la kıyaslandığında cüce olarak kaldıklarını söyleyen Filistinliler, ABD’nin Abbas şahsında “Filistinli bir Ahmet Çelebi”yi kendilerine kabul ettirmek istediğini dile getiriyor, “Bush ve Şaron tarafından atanan bir lideri kabul etmeyiz” diyorlar.

Emperyalist-siyonist planlar ve bu planların hayata geçmesinde işbirliği yapacak Ebu Mazen hükümetinin niteliği konusunda bir bilinç açıklığının olması Filistin halkının direnmeye devam edeceğini gösteriyor. Son katliamda ölenlerin cenazesine 50 bini aşkın Filistinli’nin katılması bunun göstergelerinden biri. Bu tepki siyonist katliamlara olduğu kadar, Şaron’la işbirliği yapamaya hazırlanan bir yönetime duyulan öfkenin de yansımasıdır. “Yol haritası”nı değerlendiren Filistinli örgütler de bu projeyi tanımayacaklarını, siyonist işgale karşı direnişin devam edeceğini açıklıyorlar.

Filistin halkı çok zorlu bir sürece girmiş bulunuyor. Amerikan savaş makinasının bölgede bulunması, diğer emperyalistlerin “yol haritası”na destek sunmaları, Irak yönetiminin düşmesi, Suriye’nin köşeye sıkıştırılması, Ebu Mazen ve ekibinin Filistin’de yönetimi alması vb., tüm bunlar İsrail siyonizminin elini güçlendirmiş durumda. Bu kuşatmayı parçalamak son derece çetin bir direnişi gerektiriyor. Başta Ortadoğu’dakiler olmak üzere tüm ilerici-devrimci akımların önünde Filistin halkıyla enternasyonal dayanışmayı yükseltme görevi duruyor.