Bernard Shaw bir baloda güzel bir kadına bir gece birlikte olma karşılığında 1 milyon sterlin vermeyi önerir. Genç kadın öneriyi kabul eder. Gece boyunca eğlenirler. Balo bitip de dışarı çıkacakları zaman Shaw kadına gelin şu parayı 100 sterline indirelim der. Kadın bunun üzerine yaygarayı basar: Siz beni ne zannediyorsunuz, bir sokak fahişesi mi? Bernard Shaw bunun üzerine Hanımefendi bu konuda gecenin başında anlaşmıştık, şimdiyse fiyatta pazarlık ediyoruz der. Bu durum tam anlamıyla Türkiyeyi yönetenlerin durumunu ortaya koyuyor. Bir yanda Türkiyenin savaşa ABD yanında gireceğinin kesinleşmiş olması, diğer yanda keskinleşen pazarlık... Üstelik uşak tayfası bu pazarlığı, savaşa karşı olma gibi sunmaya çalışıyor. Ama artık herkes biliyor ki, savaşa katılım konusunda çoktan anlaşılmış ve bu konuda gereken pratik adımlar atılmıştır. ABD askerlerinin ülkeye gelişi için her türlü hazırlık yapılmış, havaalanı ve limanların işgal güçleri için kullanışlı hale getirilmesi, hatta işgale katılacak Türk birliklerinin komuta düzeyinin planlanmasına dek pek çok konuda anlaşma sağlanmıştır. Sermaye devletinin savaşa ABD yanında katılma isteği ve bu konuda yapılan pazarlıklar uzun zamandır biliniyordu. Pazarlıklar kimi zaman açıktan kimi zaman el altından yürütülüyordu. Ancak durum hiçbir zaman bu kadar net ortaya çıkmamıştı. Sermaye devletinin temsilcileri sürekli barıştan yana olduklarını, bunun için ellerinden geleni yaptıklarını söylüyorlardı. Bir yanda Avrupa başkentleri turlanırken diğer yandan Arap ülkelerinin yöneticileri biraraya getirilerek toplantılar düzenlenmişti. Ama artık ABDnin bu tür oyunlarla kaybedecek vakti yok. Bu durum gerçeklerin üzerindeki perdenin kaldırılmasına neden oldu. Pazarlıkların ve sert çıkışların nedeninin satış fiyatı konusundaki anlaşmazlık olduğu ortaya çıktı. ABD uzun zamandır yürüttüğü hazırlıkların son aşamasında işin yasal kılıfının da işbirlikçi iktidar tarafından derhal halledilmesini istiyor. ABD askerlerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasına olanak tanıyacak olan tezkerenin meclisten geçmesi bu işin en önemli bölümünü oluşturuyor. Bu tezkereyle birlikte ABD birlikleri ülkeyi sınırsızca kullanma olanağı bulacak. Aslında bu uzun zamandır fiilen yaşanan bir durum. Fakat bu kez gelecek olan Amerikan askerlerinin sayısının oldukça kabarık ve kalış sürelerinin uzun, bu nedenle bir an önce meclisten karar çıkması gerekiyor. Bu ise hükümeti oldukça zora sokmuş durumda. Ülkede yüzde 90 oranındaki savaş karşıtlığının yanında ortaya çıkacak fatura hükümeti düşündürüyor. Geçen savaştan bu yana Türkiyenin uğradığı maddi kaybın 100 milyar dolar civarında oldu&curen;u açıklanıyor. Körfez Savaşına bir koyup üç alma hayalleri kuran, sonuçta el elde baş başta kalan Türk burjuvazisi bu kez işini sağlama almaya çalışıyor. Verilen sözlerin yazılı olarak güvencelenmesi isteniyor. Ne de olsa dost ve müttefik Amerikanın uşaklarını yüzüstü bırakma gibi bir huyu var. Türk burjuvazisi pazarlıklarda elindeki tüm kozları kullanıyor. Savaş sırasında Türkiyenin kullanılmaması ABD için oldukça kabarık bir faturaya neden olacağı gibi işgalin başarı şansını da zayıflatacak. Bunun bilincinde olan sermaye devleti önüne atılacak kemiğin büyümesi için elinden geleni yapıyor. Tezkere ile gündeme gelen pazarlıklar bunun ifadesi. Açıklananlara göre Türk devletinin 10 milyar dolarlık hibe istemesine karşın ABD birkaç milyar dolardan fazlasını vermeye yanaşmıyor. Yanısıra ABD hazinesi garantili tahvil ihracı, İMFye olan borç ödemelerinin ertelenmesi ve askeri borçların silinmesi de talepler arasında. ABDnin son önerisi 4 milyar dolar hibe, 2 milyar dolarlık silah borcunun affı ve Irak petrol gelirlerinden bir milyar dolarlık pay oldu. Pazarlıklar iki ülke arasında en ileri düzeyde yürütülüyor. Bakanlar ve üst düzey bürokratlar sürekli karşılıklı ziyaretlerde bulunuyor ve pazarlığı bitirmeye çalışıyorlar. Son olarak hükümetin iki bakanı Amerikaya giderek Bush ile görüştüler, istekleri dillendirdiler. Fakat talepler müttefik Amerikayı kızdırmış durumda. Ne de olsa Amerika kendisiyle pazarlık edilmesine ve taleplerinin geciktirilmesine alışık değil. ABD yetkilileri ardarda tehditkar açıklamalarda bulunup tezkerenin derhal meclisten geçirilmesini istiyorlar. Bunlardan en dikkat çekeni Bushun açıklaması. Bush Güle verdiği sözü hatırlatarak buna uymasını istedi. Bu açıklama savaş konusunda pazarlıkların çok önceden tamamlandığını, bugüne kadar sergilenenlerin ikiyüzlü bir oyun olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Pazarlıklar bizlerin ve kardeş bir halkın kanı üzerinden yapılıyor. Masaya sürülen her koz gençlerimizin kanı, emekçilerin alın teridir. Buna dur demek ise ancak işçi ve emekçilerin ellerindedir. Bu kirli ve haksız savaşa dur demek için sokağa çıkmalı, kaderimizi kendi elimize almak için harekete geçmeliyiz. |
|||||