4 Ekim'03
Sayı: 2003 (02)


  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikan işbirlikçilerini durduralım!
  Meclis yeni yasama döneminde iki cephede birden savaş için düğmeye bastı...
  AKP hükümeti tezkere için gün sayıyor...
  Açlık ve yoksulluk pembe yalanlarla gizlenemiyor
  İMF heyeti teftiş için geldi
  İşçilerin patronlara ve sendika bürokrasisine karşı tepkileri ve eylemleri artıyor...
  TEKEL'de özelleştirme...
  Sendikal ihanet derinleşiyor
  YÖK Yasa Tasarısı üzerinden büyüyen düzen içi dalaşma...
  Gençlik savaşı, hükümeti ve YÖK tasarısını protesto etti...
  Genç komünistlerin kampanya çalışmalarından...
  Sosyal güvenlik kurumları özelleştiriliyor, sosyal haklar metalaştırılıyor!
  Yargıtay'ın DEHAP kararı ve gösterdikleri
  Habip, Ümit ve genç bir devrimci...
  Ulucanlar şehitleri anıldı...
  "Kızıl Elma" çetesi ve yeni bir psikolojik harekat
  Irak'a saldırı gerekçelerinin yalan olduğu bir kez daha tescil edildi
  Cancun'da kim kazandı?
  Sorumlu kim, hedef kim? Yapılan ne?..
  Sınıf ve fabrika çalışması üzerine
  Tüm gövdemizle ve gücümüzle fabrikalara!
  Che Guavera!.. Devrimci enternasyonalist mücadele çağrısı!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emeğin değerlerini sahiplenelim!

Yaklaşık iki ay önce Kızıl Bayrak okumaya başladım. Birçok şeyin farkına bu iki ay içinde vardım. Kızıl Bayrak’la tanışmadan önce bir inşaat işçisi ve emekçi çocuğu olmama rağmen burjuva gazetelerini okuyordum. Çarkın yanlış tarafa döndüğünü o zamanlarda da farkediyordum, ama doğru yönü gösterecek biriyle henüz tanışmamıştım.

Yaz tatilini okul masraflarımın bir bölümünü karşılayabilmek için çalışarak geçirdim. Çalıştığım ortam tam bir kölelik ortamıydı. İşe girişimin ilk 3-5 gününde çalışma şartlarını eleştirmeye başlamıştım. Ama kimse benim gibi düşünmüyor ya da belli etmiyordu. Bir kişi karşılaşacağı olumsuzlukları (açlığı, işten atılmayı vb.) göze alıyor, işyerinin düzenine karşı çıkıyordu. Ters dönen çarkın doğru yönünü göstermeye çalışıyordu. Ancak kimse bunu görmek ve anlamak istemiyordu.

Ben yeni olduğum için çay ve yemek molalarındaki sohbetlere katılamıyordum. Bir gün o arkadaş yanıma geldi ve benim hayatımda yeni bir sayfa açacak sohbeti başlattı. Kızıl Bayrak’tan, Ekim Gençliği’nden bahsetti. Ben de bir gazete istedim ve okudum. O güne kadar burjuva gazeteleri dışında bir yayın okumamıştım. Ezilen emekçilerin gazetesini ilk kez okuyordum. Aradaki farkı gördüm. Okulda gazete dağıtım işini ben üstlendim, okula Kızıl Bayrak götürdüm. Şimdi bulunduğum alanlarda arkadaşlara okutmaya ve gerçekleri anlatmaya çalışıyorum. Yoz kültüre karşı kendi gazetemizi okumalı, kendi kültürümüzü sahiplenmeli ve öğrenmeliyiz. Bence devrimin temeli burjuva kültürü altında yozlaşmış işçi ve emekçileri bu yozluktan kurtarmaktan geçiyor.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Bir okur/İzmir



8.5 milyar dolara işgalci...

Türk hükümeti Irak’a asker gönderme kararını çoktan verdi. Ama burjuva medyada haberler çarpıtılıyor, Irak’a gidecek askerlerin yeniden yapılandırma, güvenliğini sağlama vb. nedenlerle gideceği yalanları söyleniyor. Bunun nedeni, işçi ve emekçilere dönük aldatma, kandırma oyunlarıdır.

ABD emperyalizminin Irak’ta hiç beklemediği bir direnişle karşılaşması, her gün petrol rezervlerinden akacak dolarlar yerine ABD’ye giden tabutlar hayal kırıklığı yarattı. Afganistan’da olduğu gibi TSK’nın deneyim ve başarılarından söz edilerek işçi ve emekçiler Irak bataklığına çekilmeye çalışılıyor. ABD emperyalizmine göbekten bağımlı hükümet ise buna hayır demiyor. Çünkü onlar için gidecek askerin hiçbir önemi yok. ABD ve Türkiye arasında yapılan pazarlıklarda kan parası olarak 8.5 milyar dolar kredide anlaşıldı. Irak’a gidecekler arasında milletvekili ya da patronların çocukları olmayacak. Gönderilecek olanlar işçi ve emekçi çocuklarıdır. Irak’ta jandarmalığa gidecek olan Türk askerleri de işgalci güçlerin karşılaştığı direnişle karşılanacaktır. Savaşın faturası da işçi veemekçilere kesilecektir.

Irak’a asker gönderme kararını geri püskürtmenin biricik yolu tek yumruk, tek yürek ve tek ses olup alanlara çıkmaktır. “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarları ile alanları dolduralım, ABD emperyalizmine göbekten bağlı sermaye iktidarına gereken yanıtı alanlarda verelim.

Hiçbir şey için geç kalınmış değil. Yeter ki emperyalist ABD ve işbirlikçi uşaklarına karşı üretimden gelen gücümüzü kullanarak yanıt vermesini bilelim. Irak’ta işgalci olmayacağımızı haykıralım!

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Bir tekstil İşçisi/İzmir



Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Yılların Amerika rüyası, Irak’ta karşılaştığı direnişle “Amerika kabusuna” dönüştü (ikinci Vietnam sendromu). Amerika yıllardır kendi emperyalist çıkarları için dünyanın jandarmalığını yapıyor. “Özgürleştirme” adı altında katliamlar yapıyor. Zamanında kendi beslediği Saddam’ı hedef göstererek Irak halkını katletti. Ama savaşın bittiğini söyledikleri 1 Mayıs’tan bu yana yüzlerce ABD askeri Iraklı direnişçiler tarafından öldürüldü.

Bizim ülkemizde ise her zaman uşaklığa hazır işbirlikçi hükümet ve ordu bugünlerde Irak’a asker göndermekle meşgul. Yıllardır eğitime, sağlığa, işçiye, kamu emekçilerine ayırmaları gereken bütçeyi emperyalist ABD’ye uşaklık etmek için silahlanmaya ayıranlar, şimdi “ülkemizin çıkarları” argümanıyla bizi Irak’a gönderip kardeş ırak halkının ABD emperyalizmine karşı sürdürdüğü direnişi ezmemiz istiyorlar. Hükümet ABD’nin asker istemesini “ABD ile ilişkilerimiz iyi gidiyor” diyerek açıklıyor. Ama Irak’a asker göndermenin işçi ve emekçilerin tepkisini çekeceğini bildiği için Kürt sorununu ön plana çıkararak tepkileri yatıştırmayı hesaplıyor.

Kardeş halkların direnişini ezmek biz işçiler ve emekçilerin işi olamaz. Ne kardeş halkların direnişini kırmak ne de ABD’nin sefil çıkarları için akıtacak tek bir damla kanımız var. Hükümet, kendisine teslim edilen emperyalizmin bayrağını son sürat bitiş çizgisine doğru taşıyor. Çıkarılan mezarda emeklilik yasası, kölelik yasası, eğitim ve sağlığın paralı hale getirilmesi, cezaevlerindeki işkence, tecrit ve katliamlar, özelleştirmeler, 150 yıllık hakların gaspından sonra şimdi de ABD emperyalizminin çıkarları uğruna Irak’ta jandarmalık yapmamız istiyorlar. Oysa bizim görevimiz direnişi kırmak değil, o direnişi güçlendirmek olmalıdır.

Kahrolsun ABD emperyalizmi!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşiliği!

Bir tekstil işçisi/İzmir



Emperyalistlerle sermaye devleti el ele

ABD ve işbirlikçisi İngiltere bir hafta gibi kısa bir sürede mazlum Irak halkına tonlarca bomba yağdırdı. Yaşlı, kadın, çocuk demeden savunmasız insanları katletti. Bu zulüm ve baskı yetmiyormuş gibi Türk sermaye devleti de ABD’nin sefil çıkarları için Irak’a girmeye çalışıyor.

Kendi halkına baskı ve zulüm uygulayan, işçi ve emekçilerin haklarını gaspeden, her gün yüzlerce işçiyi işten çıkaran, bankaları hortumlayan, cezaevlerinde onlarca insanımızı öldüren Terör Cumhuriyeti son hazırlıklarını tamamlamış görünüyor. ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri mazlum Irak halkı karşısında Vietnam’da olduğu bir çıkmaza girmiş durumdalar. Bizleri de bu çıkmaza sokmaya çalışıyorlar.

İşçiler, emekçiler, gençler olarak “yeter artık!” demenin zamanı geldi. Bize düşman olan Irak halkı değil emperyalist işgalciler ve yerli işbirlikçileridir. Gençlerimizin ve kardeş bir halkın kanının akıtılmasını engelleyelim.

Kızıl Bayrak okuru/Sefaköy



Doğu Sanayi işçisi artık ayağa kalkmalıdır!

Doğu Sanayi Sitesi işçileri ile Genç İşçi Bülteni’nin buluşturduk. 150 adet bültenimizi işçilerle sohbet ederek birebir elden dağıttık. İşçilerin bültene yoğun ilgisi göze çarpıyordu. Zaman zaman atölyelerin içlerine de girerek bültenimizi ulaştırdık. Yeni iş yasası üzerinden ve genel olarak sanayi sitesinin sorunları üzerinden işçilerle konuşma imkanı yakaladık. Bir atölyede içerde çalışan işçiler dışarıdaki arkadaşlarına “Bizim için de alın!” diye seslenerek bültenimize olan ilgilerini gösterdiler. Ağır çalışma koşulları altında ezilen Doğu Sanayi işçisinin daha fazla sessiz kalmayacağını, artık uyanmanın başladığını görmek mümkündü. Çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırarak sürdüreceğiz.

Yeni Bosna’dan genç işçiler