Ekim Gençliğinin kampanyası Edirnede de
güç kazanarak sürüyor...
Disiplinli ve ısrarlı bir çalışma
Edirne uzun zamandan bu yana, üniversite dışında, gerek üniversite gençliğinin gerekse de diğer örgütlü güçlerin uzun soluklu bir çalışmasına tanık olmadı. Yapılan çalışmalar da kısa süreli, soluksuz ve sığ girişimler olarak kaldılar.
Edirne yerelinde yapılacak yöntemli ve soluklu bir çalışmanın farklı bir anlamı var. Hem yerel halkın devrimci pratik ve faaliyetlere uzak olması, hem de yapılan çalışmanın sınıfsal zemine taşınması noktasında çeşitli araç ve olanakların varlığından kaynaklanmaktadır bu anlam.
Bu bakışla Türkiye genelinde Ekim Gençliği tarafından 13 Eylülde Gençliğin Sözü Söz, Irakta İşgalci Okulda Müşteri Olmayacağız! şiarıyla başlatılan imza kampanyasına hem üniversite öğrencilerini dahil edebilmek, hem de kampanyayı işçi ve emekçi cephesine taşıyabilmek için biz de 15 Eylülde yaptığımız basın toplantısıyla kampanyamızı başlattık.
Yaptığımız haftalık programlarla ilk etapta görev alan yoldaşlarımız demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve derneklerde kampanyamızı tanıtarak imza metni bıraktılar. Daha sonra yapılan program çerçevesinde mahalle, esnaf, kahve ve çay bahçeleri gezilerek insanlarla diyalog kuruldu ve söz alındı.
Girdiğimiz mahallelerde kapısı çalınmadık ev bırakmadık. Çoğu evden olumlu tepkiler aldık. Örneğin, bir yoldaşımızın konuştuğu bir ev hanımının, Onlara asker değil köpek bile vermem. Ne kadar imza istiyorsan atayım şeklinde bir tutum alması gerçekten anlamlıydı. Genelde tepkilerin bu tarzda olumlu olması, motivasyonumuzu daha da arttırdı. Özellikle emekçi mahallelerinden alınan sözler ve çalışmaya dahil olmak isteyenlerin varlığı çalışmanın verimliliğinin ayrı bir göstergesiydi. İşçi ve emekçilerin sıkça uğradığı kahvelerden aldığımız sözlerin sayısı da oldukça fazlaydı.
Bu tarz bir kampanyanın uzun soluklu bir çalışmaya dönüşebilmesi, çalışmanın sınıfsal bir zemine oturtulmasıyla mümkündür. Bunun için programımızı yaparken aldığımız karar gereği sanayi siteleri, fabrikalar, işçi-emekçi mahalleleri ve kahvelerine daha yoğun giderek çalışmaya sınıfsal bir bakış açısı kazandırmak amacındayız.
Ayrıca çalışmamızın verimliliğinin bir göstergesi de, bir buçuk haftalık bir pratik sayesinde aldığımız sözlerin sayısının 1000e yaklaşmasıdır. Henüz üniversitemizde kampanya çalışmamızın net olarak başlamaması ve Edirnenin yerel koşullarından kaynaklı nedenlerden dolayı toplanan imza sayısının biz Edirne Ekim Gençliği için ayrı bir anlamı var.
Kampanya çalışmamız sürüyor...
Daha fazla insana ulaşmamız gerekiyor!
Ekim Gençliğinin başlatığı Irakta asker, okulda müşteri olmayacağız! kampanyasına katılmanın heyecanını, coşkusunu ve onurunu 28 Eylül günü, birebir yaşadık. Çay bahçesinde kampanyayı anlatmak için masasına gittiğimiz bir amca Iraka asker gönderilmesini desteklediğini, bundan çıkar sağlayacağımızı düşündüğünü söyledi. Bunu üzerine biz; bu çıkarın bizim değil sermayenin çıkarı olduğunu, sermayenin çıkarıyla işçi-emekçilerin çıkarının aynı olmadığını açıkladık. Sırf maddi yarar sağlamak için hiçbir sorunumuzun olmadığı Irak halklarının katledilmesinin ne kadar doğru olduğunu konuştuk. Sonunda bu amcadan kampanyamıza destek aldık.
Genel anlamda öğrenci ve halkın tepkisi olumluydu. 60lı yaşlarda küçük bir bakkal sahibi örneğin... İmza kampanyası çalışmamızda yolumuzun düştüğü mavi gözlü amcamız gülümseyerek karşıladık bizleri. Bizden önce dükkanına uğrayan yoldaşlara anlattığı hikayesini anlatmaya başladı. Bundan yıllar önce Yunanistandan göçüp gelmişler. Yunanistanda yaşadığı dönemde Türklerle Rumlar bir arada yaşarlarmış. Ekinlerin biçilme dönemi, tek biçer-döveri olan emekli yüzbaşı Rum, biçer-döverini önce Türklerin sonra Rumların kullanması koşuluyla köylüye verir. Çoğunluk olan Rumlar bu duruma karşı koyar ve biçer-döveri önce kendilerinin kullanmasını isterler. Demetlerin biçilmeye başlandığı zaman köylülerden biri biçer-dövrin Rumlar tarafından alındığını emekli yüzbaşıya söyler. Tekrar köylünün yanına gelen yüzbaşı şunları söyler: Biz bu Türkleri Yunanistan-İtalya Savaşında en öne dizdik ve bunlardan binlercesi öldü. Bu yüzden hemen Türklere makineyi verin der. Yaşlı bakkal, geri kalmış ülkelerin halklarının her zaman kalkan olarak kullanıldığını söyleyerek O gün Yunanistanda olan şimdi de Irakta lacak. İşgalci Amerika bizim gençliğimizi oraya gönderip askerlerinin önüne kalkan olarak dizecek dedi.
Yaptığımız çalışmayı çok anlamlı bulduğunu söyleyen amcamızdan söz aldıktan sonra o da bizden söz istediğini söyledi ve çocuklar Irakta işgalci olmayın dedi.
Bizi etkileyen bir diğer olay, evlerin kapısını çaldığımız bir gün seksenine merdiven dayamış bir teyzeyle karşılaşmamız. Kampanyamızı duyar duymaz yüksek sesle Biliyorum, biliyorum bunları dedi. Azar mı işiteceğiz diye düşünürken, birden cümleleri bizim yanımızda olduğunu anlamamızı sağladı. Hemen imza atacağını, gerekirse böyle bir şey için yürüyeceğini söyledi. İmzanın hemen ardından teşekkürümüz geldi. Ancak yine aynı yüksek sesle, Sakın bana teşekkür etmeyin, benim size teşekkür etmem gerek... dedi. Emekli öğretmen olduğunu öğrendiğimiz teyzemizin elini sevinçle öperek ve tebrik edilerek ayrıldık yanından.
Tabii ki ve ilgisiz ve tepkisiz insanlar da çıktı karşımıza, ama yılmadık. Tersine bu insanlar ateşledi bizleri. Daha fazla insana ulaşmamız gerekiyor. Yani görev bizlere düşüyor. Olumsuz tepkilerde bile kendimizi anlatıp kafalarda soru işareti bırakmak önemli. Biz de bunun için çalışıyoruz.
Her yerde söz almaya devam ediyoruz!
28 Eylül günü Ümit Altıntaşın mezarı başında yapılan Ulucanlar şehitlerinin anmasından sonra Sultanbeyli Pir Sultan Abdal Derneğinin düzenlediği şenliğe katıldık. Yoldaşımızın mezarı başında yapılan anmanın coşkusunu genç komünistler olarak Sultanbeyliye taşıdık.
İnsanlarla sohbet ederek, kampanyamızı, YÖK yasa tasarısını ve Iraka asker gönderme sorunlarına dair düşüncelerimizi anlattık. Yaklaşık 500 kişiden Irakta işgalci, okulda müşteri olmayacaklarına dair söz aldık. İnsanların tepkileri oldukça olumluydu. Kampanyayı bu kadar geniş bir kesime tanıtmak, hem de sadece 6 kişiyle bunu yapabilmek anlamlıydı.
Adımlarımızı sıklaştırıyoruz. Partinin genç neferleri olmanın sorumluluğu ile çalışmamızı güçlendirerek ve yaygınlaştırarak sürdüreceğiz. Ortaya koyduğumuz hedefler de bunu gerektiriyor. Gençlik kitlelerinin içerisine girdikçe iddiamız somutlanacaktır. 100 bin sözü aşıncaya kadar her yerde, her alanda çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Genç İşçi Bülteninin yaygın satışını
gerçekleştirdik!
Geçtiğimiz hafta Topkapı bölgesindeki küçük sanayi sitelerine genç işçilerin sorunlarının paylaşıldığı, küçük atölyelerdeki sömürünün tartışıldığı ve çözüm yollarının üretildiği Genç İşçi Bülteninden yüzlercesini ulaştırdık. İşçilerin tepkileri oldukça anlamlıydı. Yemekhanede işçiler yemeklerini bırakarak bülteni okumaya başladılar. Dağıtımlarımız sırasında genç işçilerle sohbet ederek sorunlarını dinledik. Bu sorunların ancak örgütlü mücadeleyle aşılacağını ifade ettik.
Yayın işçiler tarafından oldukça sahiplenildi. Yalın ve özlü dili, yayına katkı yapanların çeşitli atölye ve küçük sanayi sitelerinden işçiler olması yayına ilgiyi arttıran bir diğer önemli etken oldu.
Dağıtım çalışmamız bittikten sonra atölye çıkışlarında onlarca işçiyi Genç İşçi Bültenini bir kenara oturmuş okuyorken görmek bizim açımızdan ayrıca mutluluk vericiydi.
Genç işçilerin kendi üretimi olan bu yayını daha fazla işçiye ulaştırma çalışmalarımız aralıksız devam edecek.
Bir Genç İşçi okuru/Topkapı
|