TEKELde özelleştirme...
Saldırı hızlanıyor, mücadele mayalanıyor!
TEKEL devletin özelleştirmeyi planladığı en büyük kamu iktisadi kuruluşlarından biri. AKP hükümetinin özelleştirme programında da ilk sıralarda yer alan TEKELin satışı için yapılan hazırlıkların yoğunlaştığı görülüyor.
Son açıklanan duruma göre TEKELin satış ihalesinde son teklif verme süresi 24 Ekim. Eğer yeniden bir erteleme olmazsa 24 Ekimden sonra satış sürecinin daha da hızlanacağı ortada. Yani sermaye devleti bugüne kadar yapılanlardan çok daha büyük ve önemli bir özelleştirmeyi gerçekleştirmek için kolları sıvamış durumda.
Hazırlıklar sadece ihaleye ilişkin değil. Satışa zemin oluşturmak için fabrika ve işletmelerde de buna uygun adımlar atılıyor. Örneğin çalışan sayısını satıştan önce düşürmek için işçiler üzerindeki zorunlu emeklilik baskısı hayli arttırılmış durumda. Antep ve Urfadaki TEKEL fabrikalarının ise kapatılması gündemde. Genel müdürlük bu iki fabrikaya Kasım ayından itibaren hammadde gönderilmeyeceğini bildirdi. Hatırlanacağı gibi Eylül ayı içerisinde üretimin durdurulmasına karar verildiği için bu iki fabrikada günler boyunca işyerini terketmeme eylemi yapılmış ve yönetim geçici olarak kapatma kararını geri almıştı.
Mücadele kaçkını sendika
TEKELde örgütlü Tek Gıda-İş özelleştirme saldırısına karşı mücadeleci bir konumda durduğunu bugüne kadar söyleyip durdu. Özelleştirmeyle ilgili pek çok rapor ve açıklama hazırladı, kamuoyu oluşturmaya çabaladı. Fakat iş fabrikalar temelinde ortaya konacak bir direnişle saldırının püskürtülmesi noktasına gelince hep kaçak güreşti. Son iki yıldır Tek Gıda-İşin ilan ettiği bütün eylem takvimleri tabanın zorlamasıyla gündeme geldi ve esas olarak durumu kurtarmaya hizmet etti.
Sendikanın durumu kurtarmak için etkisiz eylemler içeren takvimlere sarıldığı, yaz boyunca yaşanan süreçte iyiden iyiye görülmüş, işçiler sendikayı diğer sektörlerdeki işçilerle mücadeleyi ortaklaştırma noktasında hiçbir şey yapmamakla suçlamaya başlamışlardı. Hatta İzmir üzerinden Tek Gıda-İş Genel Merkezinin rızası ve onayı dışında mücadeleyi PETKİM işçileriyle ortaklaştırma çabaları ortaya konulmuştu.
1 Eylülden bu yana hayata geçirilen son eylem takvimi öncekilere göre daha geriydi ve esas ağırlık noktasını belirli günlerde işçilerin topluca AKP binalarına yürümesi oluşturuyordu. Pek çok bölgede sendikanın düzenlediği bu eylemlere işçiler tarafından itibar edilmedi. Bazı bölgelerde ise eylemler cılız katılımlarla gerçekleştirildi. Fakat yaklaşan özelleştirme saldırısı karşısında, sendikanın bu tür göstermelik eylemlerle yetinmesi, işçilerin öfkesinin giderek daha fazla sendika yönetimine yönelmesine neden oldu.
Bu öfke geçen hafta hem sendika genel merkezine topluca giden Cevizli TEKEL işçileri tarafından, hem de sendikanın olağan gelen kongresine gelen işçiler tarafından son derece açık bir şekilde ortaya konuldu.
Cevizli TEKEL işçilerinin eylemi
Cevizli TEKEL işçileri özelleştirme saldırısı karşısında kaçak güreşen sendika yöneticilerine tepkilerini ortaya koymak için 25 Eylül günü bir eylem yaptılar. Toplu şekilde önce Üsküdardaki Marmara ve Trakya Bölge Şubesine yürüyüp şube başkanıyla görüştüler, sonra da genel merkeze geçtiler. Yürüyüş sırasında sık sık sendikayı ve Türk-İşi etkin eylemler yapmaya çağıran sloganlar atıldı. Sendikacıların burada yaptıkları açıklamalardan tatmin olmayan işçilerin, Bu yaptıklarınızın hesapsız kalacağını, teslim olacağımızı düşünüyorsanız yanılırsınız. TEKEL satılırsa sizin yakanıza yapışacağız dedikleri bildirildi.
Sendikacıları eylemleri kırmakla, tabandaki işçileri mücadeleden soğutmakla suçlayan Cevizli TEKEL işçileri özelleştirmeye karşı mücadelenin önündeki en büyük engelin Tek Gıda-İşin sendikal anlayışı olduğunu söylediler ve özelleştirmeye karşı bir an önce ciddi bir direnişin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladılar. İşçilerin taban örgütleri kurmaya yöneldikleri ve bu örgütlenmelerin sendika tarafından ciddiye alınmasını istedikleri de ifade ediliyor.
İşçi tepkisi kongrede de sürdü
Tek Gıda-İşin 12. Olağan Genel Kurulu geçen hafta sonu yapıldı. Sendikacılara dönük işçi tepkisi burada da sürdü. Genel kurulun yapıldığı sendika genel merkezi önünde toplanan yaklaşık 200 işçi Suskun sendika istemiyoruz!, Suskun Türk-İş istemiyoruz! gibi sloganlarla sendika ve Türk-İş yönetimini sorumlu davranmaya çağırdılar. İşçilerin kürsüden konuşmasını kabul etmeyen sendika yöneticileri bir bildiri okunmasına ise izin verdiler. İşçilerin hazırladığı bildiri divan tarafından salonda bulunan delege ve izleyicilere okundu. Etkin mücadele vermemekle suçlanan sendikacılar ise, yaptıkları konuşmalarda adeta dalga geçercesine, işçilerin bildirisinde söylenenlere aynen katıldıklarını belirttiler.
Kongrenin ikinci günü ise bu kez sahnede TEKELe bağlı Urfa Suma Fabrikasının işçileri vardı. Urfadan gelen işçiler yönetim tarafından genel kurul salonuna alınmadı. Yönetime aday olmaları da engellendi. İşçilerden birinin genel kurula gönderdiği yazının içeriği sendikacıların bu tutumunun nedenlerini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. İşçilerin gönderdiği yazıda sendikacılara karşı sert eleştirilerde bulunuluyor ve İçimizden çıkan ve onlara sunduğumuz imkânları sultanlar gibi yaşamak için kullanan, elleri nasırlı biz üyelere tepeden bakma gafletine düşen bu lider kadrolarımızı artık tasfiye etme vakti gelmiştir deniliyordu.
TEKEL işçisi doğru yolda
Belki şu an için özelleştirme saldırısını püskürtmek için gerekli hazırlık ve örgütlülükten yoksunlar. Ama sendikaya karşı ortaya konan bu ilk anlamlı tepkiler bile TEKEL işçilerinin mücadeleyi yükseltmenin doğru yol ve yönteminin ne olduğunu kendi pratikleriyle görmeye başladıklarını ispatlıyor. Bunun arkasının gelip gelmeyeceğini elbette zaman gösterecek. Sendika bürokratlarına karşı benzer taban tepkilerin başka örneklerinin de olması umut verici. Henüz biçimsiz ve birbirinden kopuk da olsa bu tür çıkışlar eğer gereği gibi değerlendirilebilirse sendikal bürokrasiyi etkisizleştirmenin, sermayenin saldırılarına karşı birleşik-militan mücadeleyi fabrika temelinde örgütlemenin imkanlarına dönüşebilir. Herşey TEKELde ve özelleştirme saldırısının muhatabı olan diğer büyük işletmelerde öncü içilerin sergileyecekleri inisiyatife ve buralar üzerinden sergilenecek öncü müdahaleye bağlıdır.
Rakamlarla TEKEL
* Yurt çapında 6 sigara ve 19 alkol fabrikası bulunuyor
* Türkiyenin GSMHine katkısı yüzde 2
* Hazinenin toplam vergi gelirlerindeki payı yüzde 4.9
* Yeni Rakı dünyada en çok tüketilen 24. içki
* Dünyanın en büyük 5. sigara üreticisi
* 500 büyük sanayi kuruluşu arasında 6. sırada
* 30 binden fazla işçi ve emekçiyi istihdam ediyor
Eyleme katılan Cevizli TEKEL işçileri:
Sendika yapmıyorsa biz yapacağız
Nuri Parlak: Hep aynı hikâye, şubeler topu bölgeye, bölge genel merkeze atıyor. Sendika tatilde. Söyledikleri lafta kalıyor, işçiyi bilinçlendirmek için yaptıkları bir şey yok. Ancak ağlıyorlar, koltuk derdindeler.
Müslüm Şen: Sendikanın tutumu TEKEL özelleşecekse biz alalım, işçiler aidatlarını ödemeye devam etsin şeklinde. Resen emekliliği bunun için durdurmak istiyorlar. Bölge eylemlerini sendikacılar kırdı. Vaatler havada kalıyor. Bu durumu aşmak istiyoruz. Kendimiz komitelerimizi kurup yönlendirmeye çalışacağız.
Metin Cömert: Taban susturuluyor. İnisiyatif almamızdan korkuyorlar.
Nurcan Karadağ: Birliktelik olmalı, azgın saldırılar var, lokal eylemlerin aşılması lazım.
Binali İldan: Sendika yapmıyorsa biz yapacağız. Yola çıktık, daha derli topluyuz. Artık bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum. Eylemlere ağırlığımızı koymalıyız.
(İşçilerin sözleri 24 Eylül tarihli Evrensel
gazetesinden derlenmiştir...)
|