Düzen partileri geçtiğimiz hafta suskunluklarını bozarak Iraka yönelik savaşın içinde yer alınması gerektiğini liderleri aracılığıyla açıkladılar. İMF programlarını uygulamayı taahhüt eden sermaye partileri, emperyalizme uşaklıkta, işçi-emekçilere ve kardeş halklara ise düşmanlıkta birleştiklerini bir kez daha ortaya koydular. ANAP lideri ve başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz savaş çıkarsa katılmamız doğru olur; DYP lideri Tansu Çiller hiç kimse Kürt parlamentosunu toplayıp orayı başkent ilan etmesin, yoksa karşısında bizi bulur; DSP lideri başbakan Ecevit gelişmeler irademiz dışında bizi savaşa sürüklüyor; MHP lideri Bahçeli uydurma bir devlete müsaade etmeyeceğiz; CHP lideri Baykal ulusal çıkarlar için gerekli önlemler alınmalıdır, ancak bir askeri müdahale kararını yeni hükümt almalıdır; AKP lideri Erdoğan savaş kararını birlikte almalıyız şeklinde açıklamalar yaptılar. İMF programlarını en iyi ben uygularım diyenler şimdi de savaşa en iyi ben komuta ederim diyorlar. Savaşa girmek için öne sürdükleri neden ise, Kuzey Irakta bir Kürt devletinin kurulabileceği, bunun Türkiyenin ulusal çıkarlarına aykırı olduğu. iddiasidir. Ülke ekonomisini İMFye, dış politikasını ABDye, sözde demokratikleşme, insan hakları vb. sorunlarını AB aracılığıyla Avrupalı emperyalistlere bağlayan işbirlikçi uşak takımı, birden bire tepeden tırnağa ulusalcı kesilip savaş naraları atmaya başladı. Oysa savaşa girmelerinin nedeni ulusal çıkarları değil, ABDye uşaklıklarının gereğidir. Sermaye devleti ve düzen partileri için ulusal çıkarlar, kardeş halkları katletmenin karşılığı olarak emperyalistlerden yeni krediler almak ve savaş koşullarını gerekçe göstererek savaş zamları, savaş vergileri, sıfır ücret artışları, toplu işten çıkarmalar vb. ile işçi ve emekçi yıkımını derinleştirmekten ibarettir. ABDnin bölgedeki petrol kaynaklarını ele geçirmek ve Ortadoğu ile Asyada tam bir hakimiyetini kurmak için Iraka savaş ilan etmesinin ardından, Türkiye ve ABD arasında yapılan pazarlıklar sonucu, Türkiyenin ABD safında savaşa katılma kararı kesinleşmişti. Aylardır her iki ülkenin savunma bakanları, ordu yetkilileri ve bürokratları ABD ile Türkiye arasında adeta mekik dokumuş, Mehmetçiğin kanı üzerinden pazarlıklar tamamlanmış, gerekli planlamalar yapılmıştı. Aradan geçen zaman içerisinde işbirlikçi sermaye devleti savaşa yönelik olarak ülkedeki üslerin kullanıma hazırlanması, Türkiye-Irak sınırına askeri yığınak, Kuzey Iraktaki Bamerna Havaalanı gibi yerlerin ele geçirilmesi vb. hazırlıkları yerine getirdi. Şimdi sıra kitleleri savaşa ikna etmek için makul nedenler yaratmaya ve bunu propaganda etmeye geldi. Kuzey Irakta üstelik zengin petrol yatakları üzerinde kurulabilecek bir Kürt devletinin Türkiyenin ulusal çıkarlarına aykırı olduğu savaşa katılma nedeni olarak sunuluyor. Bu gerekçe bir yandan da PKKnin teslimiyetiyle etkisini yitiren şoven propagandayı yeniden tırmandırmak için kullanılmak isteniyor. Sermaye medyasından işveren örgütlerine, hükümet ve ordunun çeşitli düzeylerindeki kurumlarından üniversite rektörlerine kadar tüm düzen cephesinin düğmeye basılmışçasına başlattığı şoven kampanyaya düzen partileri de dört elle sarıldılar. Dün DSP ve MHPyi iktidara taşıyan şovenizm rüzgarını arkasına almak isteyen düzen partilerinin her biri, Kürt halkını hedef alan bir savaşa şimdiden girişmiş bulunuyorlar. Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt devletinin ABDnin Türkiyeyi bölme planının bir parçası olduğunu söyleyen sol Kemalistler ise, sözde anti-emperyalist tavır takınarak, savaşa etkin olarak katılınması ve ABDnin planlarının bozulması çağrısını yapıyorlar. Oysa daha geçtiğimiz günlerde ABDnin Ankara büyük elçisi Robert Pearson yaptığı açıklamada bakın ne diyor: Türkiye ile ABDnin Irak politikası konusunda ayrı düşündüğüne ilişkin basın haberlerine karşın, Türkler ve Amerikalılar temel konularda uzlaştığımızı anımsamalıdırlar, ABD terörizmi yok etmek için devletler koalisyonuna liderlik etmek zorunda. Bu çabada Türkiyeden daha iyi bir müttefik olamazdı. ABDnin Türkiyeyi bölmek istediğini iddia eden ve orduyu emperyalizmin oyunlarına müdahale etmeye çağıran sol Kemalistlere sormak lazım: Askeri üstlerini ABDye açan, istihbarat desteği sunan, topraklarını kullanmasına izin veren ve askerlerini de çok yakında hizmetine vermek için zemin hazırlayan sermaye devleti ve ordusu da ABDnin Türkiyeyi bölme çabasına ortak oluyor olmasın? Sermaye devleti çok iyi biliyor ki, Kuzey Irakta bir Kürt devleti kurulsa dahi bu bağımsız bir devlet olmayacaktır. Bizzat kurucu aktörlerinin kimlikleri bu konuda yeterince fikir veriyor Barzani ve Talabani yıllardır Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşta ortak hareket eden, kendi halkını katletmekte sakınca görmeyen iki işbirlikçi haindir. Kuracakları bir devlet de olsa olsa, adı Kürdistan olan bir ABD eyaleti olacaktır. Sol Kemalistler bunu çok iyi bildikleri halde, ulusal çıkarlar perdesi ile ülkeyi emperyalizmin savaş arabasına bağlamak istiyorlar. Kimi solcu geçinen aydınlar da, ABDnin Türkiye gibi önemli bir müttefikinin karşı çıktığı bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceği değerlendirmesinden hareketle, sözde savaş karşıtlığına soyunuyorlar. Söylediklerinin özeti şu: ABD, Türkiye gibi bir dediğini iki etmeyen bir müttefiki varken bir Kürt devletine ihtiyaç duymaz ve izin vermez, o yüzden bizim savaşa katılmamız için bir neden yok! İşçilerin birliği halkların kardeşliği! Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlunun istenmeyen bir durumla karşılaşırsak bölgeye müdahale edebiliriz açıklaması ile Ecevitin çok gencimiz ölebilir sözleri, sermaye devletinin savaş kararını açıkça ilan etmesi anlamına gelmektedir. Devlet Bakanı Masum Türkerin ekonomiyi savaşa hazırlıyorum açıklaması ise, savaşın Iraka yönelik askeri bir müdahalenin yanı sıra içeride de işçi ve emekçilere yönelik hak gaspları, savaş vergileri, zamlar vb. demek. Emperyalizm ile işbirlikçi sermaye sınıfı dışarıda kardeş halkları, içeride ise işçi ve emekçileri hedef alan bir savaş ilan etmiş, tüm kurumlarıyla savaş hazırlıklarına girişmiş bulunuyor. TSKda ikinci bir emre kadar tüm izinler kaldırıldı. Ordu komutanlıklarından acil durum pozisyonu almaları istendi. Seferberlik ve savaş hali kanunu ve tüzüğü, milli koruma ve milli müdafaa mükellefiyetinin gözden geçirilip yenilenmesi kararlaştırıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından kriz yönetim talimatnamesi taslağı hazırlandı. Mülteci akınına karşı önlemler alındı. Milli Savunma Bakanlığı 81 ildeki cip, kamyon, çekici gibi araçlara sefer görev emri çıkardı. Emniyet müdürlükleri, MİT, mülki ve idari amirler savaş durumuna göre hazırlıklara hız verdi. Tüm bunlara Türk ve Kürt emekçilerinin birlikteliğini parçalamaya dönük tırmandırılan şovenist propagandayı da eklemek gerekiyor. Kısacası, içeride ve dışarıda savaş cephesi hazırlanıyor. Sırtını emperyalizme dayamış bir avuç işbirlikçi, milyonlarca işccedil;i ve emekçiye savaş ilan ediyor. İşçi ve emekçiler de kendi cephelerinden savaşa her yönüyle hazırlanmalıdırlar. Emperyalist savaşı ve yıkımı durdurmak, İşçilerin birliği halkların kardeşliği! şiarıyla mücadeleyi yükseltmekle mümkündür.
Ankara İHDden emperyalist savaşa karşı eylem... ABDnin petrol düşleri için ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz! 12 Ekim Cumartesi günü İHD Ankara Şubesi Yüksel Caddesinde bir basın açıklaması yaptı. Şube Başkanı, Amerikanın çıkarları doğrultusunda ölmemek ve öldürmemek için, halkların kardeşliği için her Cumartesi bu alanda olacaklarını belirtti. Daha sonra oturma eylemine geçildi. Ardından şair Mehmet Özer şiirlerini okudu. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı basın açıklamasında, ABD askeri olmayacağız!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Filistinde İsrail terörüne son!, ABDnin petrol düşleri için ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz! vb. dövizler açıldı. Yaşasın halkların kardeşliği!, ABD askeri olmayacağız! sloganlarının atılmasının ardından her Cumartesi Yüksel Caddesinde olunacağı vurgulanarak eylem sona erdirildi. SY Kızıl Bayrak/Ankara |
|||||