19 Ekim '02
Sayı: 41 (81)


  Kızıl Bayrak'tan
  3. yılında direniş ve hücre karşıtı mücadelenin sorunları
  Ortadoğu'da savaş çanları çalmaya başladı
  Türkiye ABD'nin gözde cephesi olmaya hazırlanıyor
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve açıklamalar...
  İçerde işçi ve emekçilere, dışarda kardeş halklara savaş ilan ediliyor!
  Sermaye iktidarı dört koldan savaşa hazırlanıyor!
  Kokuşmuş düzenin kirli adayları
  Kartal-Pendik bölgesi BDSP çalışmalarından...
  BDSP'nin Gülsuyu'ndaki çalışması güçlenerek sürüyor...
  Tayyip&Baykal: Kontrol edilmiştir!
  Zindanlar, zindancılık ve direniş geleneği
  Adana BDSP bağımsız sosyalist milletvekili adayı Özden Demirel'e destek...
  BDSP'nin Mamak'taki seçim çalışmaları giderek güçleniyor
   Yıkıma karşı direniş
   Tecriti meşrulaştırmaya yönelik eni bir manevra: "Sohbet genelgesi"
   Kamu emekçilerinin eylemlerinden...
   TC, Güney ve Kuzey Kürtleri...
   BDSP'nin üniversitelerdeki seçim çalışmaları sürüyor...
   Gençlikten...
   Eksen Yayıncılık'tan yeni bir kitap...
   İki sınıf, iki dünya!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İçerde işçi ve emekçilere, dışarda kardeş halklara savaş ilan ediliyor!

Düzen partileri geçtiğimiz hafta suskunluklarını bozarak Irak’a yönelik savaşın içinde yer alınması gerektiğini liderleri aracılığıyla açıkladılar. İMF programlarını uygulamayı taahhüt eden sermaye partileri, emperyalizme uşaklıkta, işçi-emekçilere ve kardeş halklara ise düşmanlıkta birleştiklerini bir kez daha ortaya koydular. ANAP lideri ve başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz “savaş çıkarsa katılmamız doğru olur”; DYP lideri Tansu Çiller “hiç kimse Kürt parlamentosunu toplayıp orayı başkent ilan etmesin, yoksa karşısında bizi bulur”; DSP lideri başbakan Ecevit “gelişmeler irademiz dışında bizi savaşa sürüklüyor”; MHP lideri Bahçeli “uydurma bir devlete müsaade etmeyeceğiz”; CHP lideri Baykal “ulusal çıkarlar için gerekli önlemler alınmalıdır, ancak bir askeri müdahale kararını yeni hükümt almalıdır”; AKP lideri Erdoğan “savaş kararını birlikte almalıyız” şeklinde açıklamalar yaptılar.

İMF programlarını en iyi ben uygularım diyenler şimdi de savaşa en iyi ben komuta ederim diyorlar. Savaşa girmek için öne sürdükleri neden ise, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulabileceği, bunun Türkiye’nin “ulusal çıkarlarına” aykırı olduğu. iddiasidir.

Ülke ekonomisini İMF’ye, dış politikasını ABD’ye, sözde demokratikleşme, insan hakları vb. sorunlarını AB aracılığıyla Avrupalı emperyalistlere bağlayan işbirlikçi uşak takımı, birden bire tepeden tırnağa “ulusalcı” kesilip savaş naraları atmaya başladı. Oysa savaşa girmelerinin nedeni “ulusal çıkarlar”ı değil, ABD’ye uşaklıklarının gereğidir. Sermaye devleti ve düzen partileri için “ulusal çıkarlar”, kardeş halkları katletmenin karşılığı olarak emperyalistlerden yeni krediler almak ve savaş koşullarını gerekçe göstererek savaş zamları, savaş vergileri, sıfır ücret artışları, toplu işten çıkarmalar vb. ile işçi ve emekçi yıkımını derinleştirmekten ibarettir.

ABD’nin bölgedeki petrol kaynaklarını ele geçirmek ve Ortadoğu ile Asya’da tam bir hakimiyetini kurmak için Irak’a savaş ilan etmesinin ardından, Türkiye ve ABD arasında yapılan pazarlıklar sonucu, Türkiye’nin ABD safında savaşa katılma kararı kesinleşmişti. Aylardır her iki ülkenin savunma bakanları, ordu yetkilileri ve bürokratları ABD ile Türkiye arasında adeta mekik dokumuş, Mehmetçiğin kanı üzerinden pazarlıklar tamamlanmış, gerekli planlamalar yapılmıştı. Aradan geçen zaman içerisinde işbirlikçi sermaye devleti savaşa yönelik olarak ülkedeki üslerin kullanıma hazırlanması, Türkiye-Irak sınırına askeri yığınak, Kuzey Irak’taki Bamerna Havaalanı gibi yerlerin ele geçirilmesi vb. hazırlıkları yerine getirdi. Şimdi sıra kitleleri savaşa ikna etmek için makul nedenler yaratmaya ve bunu propaganda etmeye geldi.

Kuzey Irak’ta üstelik zengin petrol yatakları üzerinde kurulabilecek bir Kürt devletinin Türkiye’nin “ulusal çıkarları”na aykırı olduğu savaşa katılma nedeni olarak sunuluyor. Bu gerekçe bir yandan da PKK’nin teslimiyetiyle etkisini yitiren şoven propagandayı yeniden tırmandırmak için kullanılmak isteniyor. Sermaye medyasından işveren örgütlerine, hükümet ve ordunun çeşitli düzeylerindeki kurumlarından üniversite rektörlerine kadar tüm düzen cephesinin düğmeye basılmışçasına başlattığı şoven kampanyaya düzen partileri de dört elle sarıldılar. Dün DSP ve MHP’yi iktidara taşıyan şovenizm rüzgarını arkasına almak isteyen düzen partilerinin her biri, Kürt halkını hedef alan bir savaşa şimdiden girişmiş bulunuyorlar.

Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletinin ABD’nin Türkiye’yi bölme planının bir parçası olduğunu söyleyen sol Kemalistler ise, sözde anti-emperyalist tavır takınarak, savaşa etkin olarak katılınması ve ABD’nin planlarının bozulması çağrısını yapıyorlar. Oysa daha geçtiğimiz günlerde ABD’nin Ankara büyük elçisi Robert Pearson yaptığı açıklamada bakın ne diyor: “Türkiye ile ABD’nin Irak politikası konusunda ayrı düşündüğüne ilişkin basın haberlerine karşın, Türkler ve Amerikalılar temel konularda uzlaştığımızı anımsamalıdırlar”, “ABD terörizmi yok etmek için devletler koalisyonuna liderlik etmek zorunda. Bu çabada Türkiye’den daha iyi bir müttefik olamazdı.”

ABD’nin Türkiye’yi bölmek istediğini iddia eden ve orduyu emperyalizmin oyunlarına müdahale etmeye çağıran sol Kemalistlere sormak lazım: Askeri üstlerini ABD’ye açan, istihbarat desteği sunan, topraklarını kullanmasına izin veren ve askerlerini de çok yakında hizmetine vermek için zemin hazırlayan sermaye devleti ve ordusu da ABD’nin Türkiye’yi bölme çabasına ortak oluyor olmasın? Sermaye devleti çok iyi biliyor ki, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulsa dahi bu bağımsız bir devlet olmayacaktır. Bizzat kurucu aktörlerinin kimlikleri bu konuda yeterince fikir veriyor

Barzani ve Talabani yıllardır Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşta ortak hareket eden, kendi halkını katletmekte sakınca görmeyen iki işbirlikçi haindir. Kuracakları bir “devlet” de olsa olsa, adı Kürdistan olan bir ABD eyaleti olacaktır. Sol Kemalistler bunu çok iyi bildikleri halde, “ulusal çıkarlar” perdesi ile ülkeyi emperyalizmin savaş arabasına bağlamak istiyorlar.

Kimi solcu geçinen aydınlar da, ABD’nin Türkiye gibi önemli bir müttefikinin karşı çıktığı bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceği değerlendirmesinden hareketle, sözde savaş karşıtlığına soyunuyorlar. Söylediklerinin özeti şu: ABD, Türkiye gibi bir dediğini iki etmeyen bir müttefiki varken bir Kürt devletine ihtiyaç duymaz ve izin vermez, o yüzden bizim savaşa katılmamız için bir neden yok!

“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!”
şiarıyla mücadeleye!

Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlu’nun “istenmeyen bir durumla karşılaşırsak bölgeye müdahale edebiliriz” açıklaması ile Ecevit’in “çok gencimiz ölebilir” sözleri, sermaye devletinin savaş kararını açıkça ilan etmesi anlamına gelmektedir. Devlet Bakanı Masum Türker’in “ekonomiyi savaşa hazırlıyorum” açıklaması ise, savaşın Irak’a yönelik askeri bir müdahalenin yanı sıra içeride de işçi ve emekçilere yönelik hak gaspları, savaş vergileri, zamlar vb. demek.

Emperyalizm ile işbirlikçi sermaye sınıfı dışarıda kardeş halkları, içeride ise işçi ve emekçileri hedef alan bir savaş ilan etmiş, tüm kurumlarıyla savaş hazırlıklarına girişmiş bulunuyor.

TSK’da ikinci bir emre kadar tüm izinler kaldırıldı. Ordu komutanlıklarından acil durum pozisyonu almaları istendi. Seferberlik ve savaş hali kanunu ve tüzüğü, milli koruma ve milli müdafaa mükellefiyetinin gözden geçirilip yenilenmesi kararlaştırıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından kriz yönetim talimatnamesi taslağı hazırlandı. Mülteci akınına karşı önlemler alındı. Milli Savunma Bakanlığı 81 ildeki cip, kamyon, çekici gibi araçlara sefer görev emri çıkardı. Emniyet müdürlükleri, MİT, mülki ve idari amirler savaş durumuna göre hazırlıklara hız verdi. Tüm bunlara Türk ve Kürt emekçilerinin birlikteliğini parçalamaya dönük tırmandırılan şovenist propagandayı da eklemek gerekiyor. Kısacası, içeride ve dışarıda savaş cephesi hazırlanıyor. Sırtını emperyalizme dayamış bir avuç işbirlikçi, milyonlarca işccedil;i ve emekçiye savaş ilan ediyor.

İşçi ve emekçiler de kendi cephelerinden savaşa her yönüyle hazırlanmalıdırlar. Emperyalist savaşı ve yıkımı durdurmak, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarıyla mücadeleyi yükseltmekle mümkündür.



Ankara İHD’den emperyalist savaşa karşı eylem...

“ABD’nin petrol düşleri için ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz!”

12 Ekim Cumartesi günü İHD Ankara Şubesi Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması yaptı.

Şube Başkanı, Amerika’nın çıkarları doğrultusunda ölmemek ve öldürmemek için, halkların kardeşliği için her Cumartesi bu alanda olacaklarını belirtti. Daha sonra oturma eylemine geçildi. Ardından şair Mehmet Özer şiirlerini okudu.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı basın açıklamasında, “ABD askeri olmayacağız!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Filistin’de İsrail terörüne son!”, “ABD’nin petrol düşleri için ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz!” vb. dövizler açıldı. “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “ABD askeri olmayacağız!” sloganlarının atılmasının ardından her Cumartesi Yüksel Caddesi’nde olunacağı vurgulanarak eylem sona erdirildi.

SY Kızıl Bayrak/Ankara