12 Ekim '02
Sayı: 40 (80)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa karşı işçi ve emekçi direnişi!
  Çankaya'da savaş hazırlığı
  Emperyalist saldırganlığa sesimizi yükseltmenin zamanıdır
  "BDSP" adaylarının işçi sınıfına ve emekçilere çağrısıdır...
  Kurtköy-Aydos'ta seçim çalışması deneyimleri
  Gülsuyu seçim çalışmaları deneyimi
  Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu'nu destekleyelim!
  İşçi ve emekçilerle seçim üzerine konuştuk...
  Hüseyingazi'de coşkulu açılış!
  Holdingçi "Genç Parti" üzerine
  Seçim kampanyası üzerine
  Kapitalizmde çocuk...
  Ankara Öncü İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   Siyonistler Gazze Şeridi'ni işgal etmeye hazırlanıyorlar
   İşçi sınıfının kurtuluşu AB'de değil kendi sınıf mücadelesindedir
   Bir kez daha Güney Kürdistan üzerine...
   Seçimler ve parlamenter hayaller
   Dünya halkları emperyalist savaşa karşı seslerini yükseltiyorlar
   Dünyadan kısa kısa
   Bu gençlere dikkat!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İşçi ordusu uyanıyor!

İşyerimizde maaşlarımızın geç yatmasına tepki olarak mesaiye kalmama kararı aldığımızda, başta çalıştığımız bölümün şefi olmak üzere herkes çok şaşırmıştı. Bölüm şefi önce işçilerin ciddiyetini ölçmek için arkadaşları tek tek dolaşıp; “Böyle yaparsanız sizin için iyi olmaz. Pazartesi patron hepinizi kapının önüne koyar. Hepiniz işsiz kalırsınız. Zaten şimdi gitseniz de hemen yarın taşeronlara haber veririz, gelirler çalışırlar. Sizin yapacağınız işi onlar da yapıyor. Hem de maliyeti daha ucuz” diyerek, arkadaşları açıktan tehdit etti.

Baktı ki bu tehdit ciddiye alınmıyor, üretim müdürünü çağırmak zorunda kaldı. Üretim müdürü, “Çocuklar, şefiniz bana geldi, bir şeyler söyledi. Benim bu söylenenlere pek inanasım gelmedi. Benim işçilerim böyle bir şey yapmazlar, değil mi çocuklar?” diyerek bize sordu. Tabii sorusunun cevabını aldı. Ama istediği gibi değil. Ben arkadaşların seçtikleri sözcü olarak konuşmaya başladım: “Siz bizim maaşlarımızı zamanında vermezseniz, avanslarımızı kaldırırsanız, bize okutmadan bir sürü belge imzalatıp sonra da en ufak bir olayda, elimizde sözleşmen var istediğimiz gibi çalışıyorsan çalış, çalışmıyorsan geç git diyebiliyorsanız, neden biz geciken maaşlara, verilmeyen diğer sosyal haklarımıza karşılık olarak tepkimizi koymayalım” dedim. Bu tepkiyi beklemeyen müdüre hayli şaşırmıştı. “Çocular size ne oldu böyle, siz daha düne kadar hiçbir şeye itiraz etmezdiniz” deyince, arkadaşlardan birisi hemen cevabını verdi. “Biz uyanıyoruz, uyanmaya başladık müdüre hanım”. Bu sözler müdürede soğuk duş etkisi yapmıştı.

Benim çalıştığım bölümde üretim ile ilgili bu konuşmalar yapılırken, diğer bölümde arkadaşlar çalışıyorlardı. Bu, ben ve benim gibi düşünen birkaç arkadaşın işyerindeki örgütlenmeyi iyi yapamamasından kaynaklanmıştı. Ama mesaiye kalmama fikri bizim aklımıza 16:00 çay paydosunda gelmişti; hemen organizasyonunu yapmış, saat 17:00’de mesaiye kalmama ve cumartesi-pazar mesaiye gelmeme kararı almıştık. Kendi bölümümüzde 3-4 kişi hariç eylemimizi sürdürdük. Patron uşağı bize, “Hiç olmazsa pazar gelmeyin ve bu akşam mesaiye kalmayın. Ben size söz veriyorum, maaş konusunda genel müdürle konuşacağım. Pazartesi size bir açıklama yaparım” dedi. Biz cuma günü kalmadık. Cumartesi çalışmak isteyen bazı arkadaşlar geldi.

Biz patronun uşağının bize verdiği vaadlere inanmıyoruz. Pazartesi diğer bölümlerdeki arkadaşlarla da konuşup ödenmeyen maaşlarımızın neden ödenmediğinin hesabını soracağız. Bize okutulmadan imzalatılan sözleşmelerin iptalini dayatacağız.

Korkun sermayedarlar ve uşakları, işçi ordusu uyanıyor!

Bir tekstil işçisi/İzmir



Pendik’te kadın etkinliği...

“Bu düzende kadın olmak”

Emekçi kadınlar kapitalist toplumda daima çifte sömürüye maruz kalmış, ezilmiş, ikinci cins konumuna itilmiştir. Çalışma yaşamında en az yer verilmiş, ev yaşamında ise ev içi köleliğe mahkum edilmiştir. Eğitilmesi, bilinçlenmesi ve örgütlenmesi her yolla engellenmiştir. Kadınların özgürleşmesi, toplumun özgürleşmesini de daima hızlandırmıştır.

Geçtiğimiz günlerde bulunduğumuz semtte emekçi kadınların sosyalleşmesine, kabuğunu kırmasına, bilinçlenmesine hizmet edecek oldukça anlamlı bir etkinlik gerçekleşti. Semtte bulunan bir yöre derneğinin gençlik komisyonu, kadınlara yönelik bir etkinlik düzenledi. Kahve köşelerinde oyunlara boğulmaktansa, kendilerini geliştirmeyi ve kültürel faaliyetlerde bulunmayı tercih eden gençler, iş çıkışlarından geç saatlare kadar çalışarak bu etkinliği hazırlamışlar.

50 civarında kadının katıldığı etkinlikte program açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmada kadınların bu toplumda işte, evde, semtte karşı karşıya kaldığı sorunlar anlatıldı. Konuşmanın ardından etkinliğe destek veren Pendik İşçi Kültür Evi’nden bir arkadaş söz aldı. Etkinliğin anlamına ve kadınlar için önemine dair yaptığı kısa konuşmanın ardından İşçi Kültür Evi Bülteni’nin ilk sayısında yer alan “Bu düzende kadın olmak” adlı yazıyı okudu.

Metnin okunmasının ardından arkadaş, kadınlara sorunların anlatılması ve paylaşılması çağrısında bulundu. İlk tepki, kocası işten atılan bir kadından geldi. Eşinin aylardan beri işsiz olduğunu ve bunun yarattığı zorlukları dile getirdi. İkinci söz alan kadın ise, kızının üniversiteyi kazanmasına rağmen yoksulluktan kaynaklı üniversiteye gönderemediğini söyledi. Sınırlı da olsa söz alan kadınların hepsinin yüzlerinden okunduğu gibi, dillendirdiklerinden de anlaşılıyordu ki evin ve çocukların sorumluluğunu üstlenen kadınlar, yoksulluğun acısını en fazla yaşıyordu. Konuşmaların ardından İşçi Kültür Evi temsilcisi arkadaş, bu tür ortamların sürekli yaratılması gerektiğini, bunun için gerekli kurumların mevcut olduğunu vurgulayarak birlikte paylaşmaya, üretmeye davet ederek sözlerini tamamladı.

Konuşmaların ardından özelllikle analar için yakılmış türküler seslendirildi. Sıra gençlerin kendilerinin yazıp oynadığı, kadının ezilmişliğini anlatan oyundaydı. Oyunun konusunu erkeğin kadın üzerindeki baskısıydı. Oyunda kadının seçimlerde vereceği oyu bile kocasının belirlemeye çalışması eleştiriliyordu. Konunun gündeme denk düşmesi ise oyunu daha anlamlı kılıyordu. Mizahi öğelerin de yer aldığı oyun kadınlar tarafından ilgiyle karşılandı ve büyük beğeni topladı. Tiyatrodan sonra halaylar ve oyunlarla kadınlar eğlendiler. Kadınların oyunlara katılımı az olmasına ve çekingen davranmalarına rağmen oldukça sıcak ve canlı bir ortam oluştu. Programın gündemlerinden bir diğeri yemek yarışması idi. Kadınların bir kısmı ellerinde yemeklerle gelmişlerdi. Toplanan jüri, yemekleri test ederek dereceye girenlere ödüllerini verdi.

Programın sonlarına doğru etkinliği öğrenerek gelen YTP’liler ise ilgisizlikle karşılandı. YTP İlçe Başkanı daha geç bir saatte gelip çok kısa bir konuşma yaptığında ise salonda hiçbir kadın kalmamıştı.

Etkinliğin toplamına bakıldığında gençlerin bu çabalarını takdir etmek gerektiği gibi desteklemek, büyütmek gerekiyor. Ancak asıl olması gereken, kadınların sosyalleşmesini, bilinçlenmesini sağlayacak olan bu ve benzeri etkinlikleri bizzat kadınların örgütlemesi, hayata geçirmesi ve büyütmesidir.

Bir okur/Pendik



Çözüm mücadelede!

Türkiye’de erken seçim oyunu artık geleneksel hale gelmiştir. Burjuvazinin işçi ve emekçileri yönetmedeki kuklaları olan düzen partileri İMF-TÜSİAD saldırı programlarını uygulamakta tekleşmiş ve bunun sonucunda da oldukça yıpranmışlardır. Düzen partileri, sermayenin egemenliğini sürdürmesi için üzerlerine düşeni yapmalarının bedelini ödüyorlar. Burjuvazi ihtiyaçları gerektirdiğinde yılların sadık politikacılarını harcamaktan, partileri bölmekten geri durmuyor

Burjuvazinin işçi ve emekçileri yönetmede yaşadığı sıkıntı bugün tüm kapitalist ülkelerde yaşanmaktır. Buna rağmen, yıllardır iktidarda olmanın kazandırdığı deneyimle kitleleri yönetme konusunda ustalığa sahiptir.

CHP işçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin, dönem dönem değişse de, oyunu alabilen bir parti. Bugün tüm yıpranmışlığına rağmen yeniden parlatılıp kitlelere alternatif olarak sunuluyor. Oysa işçi ve emekçilere karşı saldırıların en yoğun olduğu zamanlarda düzen solunun hükümette ya da hükümete ortak olduğunu görürüz.

İşçi sınıfının bağımsız devrimci platformuyla komünistler seçimi sınıfa ve emekçi kitlelere seslenmenin bir olanağı olarak kullanıyorlar. İşçi ve emekçilerin umutlarını düzene ve parlamentoya bağlayan reformistler karşısında sınıfın tek gerçek platformudur. İşçi sınıfı ve emekçiler bağımsız temsiliyetini burada bulacaktır.

Bağısız Devrimci Sınıf Platformu düzenden hesap sormanın aracıdır.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu etrafında birleşerek, düşük ücretlere, fazla çalışmaya, esnek üretime, hak gasplarına, sendikasızlığa, işten atılmaya karşı mücadeleyi yükseltelim.

Düzen partilerine verilecek oyumuz yok, sorulacak hesabımız var!
İşçi sınıfının devrimci programı altında birleşelim!

H. Eren