28 Eylül '02
Sayı: 38 (78)


  Kızıl Bayrak'tan
  Hükümet krizinden kriz hükümetine...
  Sermayenin demokrasi oyunu ve emekçiler
  İstanbul 3. bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı Müslüm Turfan'ın açıklaması...
  Adana bağımsız sosyalist milletvekili adayı Özden Demirel'in konuşması...
  İşçi sınıfının bağımsız devrimci platformu altında birleşelim!
  İşçi ve emekçilerin bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya'yı destekleyelim!
  Sermayenin çözümü seçimde, gençliğin çözümü devrimde!
  Seçimler ve sol hareket
  Seçimler, gençlik ve devrimci seçim platformları
  Demokratikleşme aldatmacası ve seçim yasakları
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!/2
  Emperyalist saldırganlığa meşruiyet sağlanamıyor
  Direnen Filistin kazanacak!
   Almanya'da Federal Parlamento seçimleri...
   "Medya Savunma Bölgeleri" demagojisi...
   Ulucanlar zindanından devrimin güçlü soluğu yükseldi
   Ulucanlar katliamının hesabı mutlaka sorulacak!
   Buca ve Diyarbakır katliamları
   Lütfen binin, tren kalkıyor!
   Güney Afrika'da genel grev hazırlığı
   Irak: Cezalandırma oyunu
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
“Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu”
etrafında birleşelim!..

57. hükümet birçok saldırılarıya imza attı. Ve elinden gelse atmaya devam edecektir ama onun tükenmişliği buna izin vermiyor. Örneğin bu hükümet bir Irak savaşını kıldıramaz. Olası bir Irak savaşında savaşa elbetteki burjuvazinin çocukları değil bizim gibi işçi ve emekçilerin çocukları gidecektir. Ve aynı şekilde Irak halkını katletmemizi isteyecekler. Ama bizim çıkarımız kardeş bir halkı katletmek değil, kendi sınıf düşmanlarımıza karşı kavga bayrağını açmaktır.

Yeni hükümetin çıkarmaya çalışacağı yeni iş yasası tasarısı ile kıdem tazminatı gaspedilmekte, bir çoğumuzun işsiz ve geleceksiz kalmasına yolaçacaktır. İşe girilirken esnek çalışma şart koşuluyor. Birçok yerde bu yasaya hazırlık başladı bile.

Ben bir metal fabrikasında çalışıyorum ve benim fabrikamda esnek çalışma uygulanması başladı bile. İşçilere bu saldırının neyi amaçladığını hiçbir zorluk çekmedim. Birçok fabrikada olduğu gibi baskı ve psikolojik işkence bizde de mevcut. Tepemizde 24 saat çekim yapan kameralarla üretimi izliyorlar. Yani F tipi gibi birşey. Konuşamıyorsun. Prim sistemi ve belli kapasite sınırı koyarak, işçileri rekabete zorlayarak yanlızlaştırıyorlar. Kapasiteyi çıkarmayınca da işten atmakla tehdit ediyorlar.

Fabrikanın çoğu hemen hemen genç işçi. Taşeron işçiler ise yoğunlukta. İşçilerle yaptığımız seçim sohbetlerinde çoğu oy kullanmayacaklarını söylüyorlar. Onlara bağımsız sosyalist bir aday olduğunu ve bu adayın bir fabrikada işçilik yaptığını sözettiğimizde inanmıyorlar ve oldukça şaşıyorlar.

Bu seçimlerde bağımsız sınıf platformaları büyük önem taşımakta. İşçi sınıfının kurtuluşu olan devrim ve sosyalizm davasının ve bağımsız sınıf tutumunun ilerletilmesinde bu platforumlara büyük görevler düşmekte. Öyleyse tüm işçiler, özellikle genç işçiler bu platformun etrafında bileşmeli ve mücadeleyi yükseltmelidirler. Aksi taktirde gençlik geleceksiz kalacak, işçi sınıfına saldırılar büyüyerek devam edecektir.

Tek yol devrimde, kurtuluş sosyalizmde!

Bir metal işçisi/İstanbul



Sendikalarımızın İMF’ye bağlanmasına
izin vermeyelim!

Düzenin çürümüşlüğünü ve Amerikancı düzen partilerinin kokuşmuşluğunu tüm çıplaklığı ile görebiliyoruz. Onların bize iktisadi ve sosyal yıkımdan başka bir şey vermediklerini, bizi İMF’nin ve Amerikan emperyalizminin kölesi haline getirdiklerini artık hepimiz biliyoruz. Çürüyen düzen yoksulluğumuza ve açlığımıza ek olarak baskı, zulüm ve acımız üzerinden kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, ABD emperyalizminin çıkarları için başta kardeş Irak halkı olmak üzere Ortadoğu halklarına karşı kanımızı pazarlıyorlar. ABD’nin askeri olarak kirli savaşa alet olmamızı, kardeş halklara kurşun sıkmamızı istiyorlar.

İşçi arkadaş! Ülkede savaş kapıdayken, İMF programı hızla uygulanırken, emekçiler yönelik baskı, şiddet ve terör artarken, hak gaspları yaşanırken, istikrarsızlık içinde kıvranan hükümet yeni bir seçime gidiyor. Sermayenin seçime hazırlık çalışmalarında yine bildik senaryolar oynanıyor.

Hepsi İMF’ci olan düzen partileri kendilerini aklama telaşı içinde. Hepsi birkez daha karşımıza geçip bizlerden oy dilenecekler. Baskı ve sömürü düzenlerini, İMF uşağı iktidarlarını kaldıkları yerden devam ettirebilmek için bizden oy isteyecekler. Yeni adlarla, yeni imajlarla makyaj tazeleyerek karşımız çikacaklar. Ancak adları ne olursa olsun programları nasıl olursa olsun özünde tüm Amerikancı düzen partileri aynıdır. Hepsi sermayenin çıkarları ekseninde birleşerek İMF programlarının savunucusu, uygulayıcısı ya da destekçisi oldular. Hepsi sermaye uşağı, İMF dostu, işçi ve emekçi düşmanı partilerdir. Hepsini hükümetteki icraatlarıyla gördük.

İşte tüm bunlar ortadayken, sendikalarımızın başına çöreklenmiş hain sendika bürokratları bu İMF partilerinden aday olma yarışına girdiler. Mecliste biz işçi ve emekçileri temsilen ve bizim çikarlarımızı savunmak için yer alacaklarını söyleyen bu ağalara sormak lazım; düne kadar hangi platformda bizim için mücadele ettiniz ki şimdi de mecliste mücadele edeceğinizi söylüyorsunuz? Mecliste saldırı yasaları bir bir imzalanırken; özelleştirmeler, işten atmalar, düşük ücret uygulanırken ses çıkartmayanlar, dahası tabandan gelen tepkileri bastıranlar mı savunacak bizim haklarımızı? Üstelik daha şimdiden İMF’ye bağlılık yemini eden, bu konuda adeta senet veren partilerden aday olanlar mı savunacaklar haklarımızı?

İşçi arkadaş,

Bu hainler bu ihanetleriyle halen sendikalarımızın başındalar. Ve biz işçileri temsilen orada yer alıyorlar. Bu hain takımı başta olduğu sürece, saldırıları püskürtebilmemiz ve haklarımızı koruyabilmemiz mümkün değil.

Onlar nasıl safını belirliyorsa, bizde onlara karşı tek vücut tek yürek olmalı ve safları sıklaştırmalıyız. Sendikaları bu bürokratlardan temizlemek için tüm inisiyatifi elimize almalıyız. Sermaye, sendika bürokratları ve İMF programlarıyla bizi teslim almaya çalışırken, biz de taban örgütlerimizde birlik olarak sendikalarımıza sahip çıkmalıyız. Sendikalarımızı İMF’ye bağlamaya çalışan bürokratlara ve İMF’ci düzen partilerine karşı tek silahımız olan örgütlü gücümüzü harekete geçirelim. Bu gücü harekete geçirdiğimiz taktirde onlardan hesap sorabilir ve kazanabiliriz.

Bir metal işçisi/İstanbul



Birleşelim ve örgütlenelim!

Ben bir tekstil işçisiyim. Size sorunlarımızdan ve kendimce çözüm yollarından bahsedeceğim.

Bizler öncü işçiler olarak fabrikalarda ve küçük atölyelerde gün geçtikçe daha fazla sömürüye maruz kalarak hak gasplarına uğruyoruz. Biz öncü işçiler hiçbir şey olmamış gibi oturamayız. Bu haksızlıklara boyun eğmeyip bu saldırıları geri püskürtmek zorundayız. Çalıştığımız işyerinin büyüklüğü ya da küçüklüğüne takılmadan mücadeleyi örüp, işçi sınıfının çıkarlarını korumalıyız.

Dostlar, çalışan ve üreten biziz. Toplumdaki her türlü zenginliği emeğimizle yaratan bizleriz. Fakat yarattığımız bunca değer burjuvazi denilen bir avuç asalak tarafından gaspediliyor. Herşeyi üreten bizlerin payına ise sefalet düşüyor. Güçlenmenin ve kazanmanın yolu birleşmek ve örgütlenmektir.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Bir tekstil işçisi/İstanbul



Satış elemanları örgütlenmeli ve
mücadele etmeli!

Satış elemanlarının sorunları da diğer çalışanlardan farklı değil. İş güvencesinin olmaması, çalışma saatlerinin diğer işkollarına göre daha fazla olması ve belli bir yaşa geldikten sonra işsiz kalma, iş bulamama gibi sorunlarla yüzyüze. Her zaman kapı önüne konulmakla tehdit ediliyor. Maaşını alıp almaması ya da ücretine zam yapılıp yapılmaması patronun insafına kalmış. Yabancı sermaye ortaklığı olan firmalarda çalışanlar nispeten dolgun ücret alıyorlar. Bu da beraberinde “bana değmeyen yılan bin yaşasın” fikrini getiriyor. Halbuki bu insanlar da işsiz kalabilmekte. Bütün bu olumsuz koşullara rağmen kurtuluş mücadele etmekten ve örgütlenmekten geçiyor.

Tüm işkollarında çalışan işçi ve emekçiler gibi satış elemanları da örgütlenmek zorunda. Bu mücadele derneklerde de olabilir, sendikalarda da. İlk etapta derneklerden başlanabilir..

Ülke genelinde bütün emekçilerin hakları gaspedilirken ve sömürülürken satış elemanlarının sessiz kalması anlaşılır gibi değildir. Soygunların bu kadar arttığı, baskı ve keyfi uygulamaların had safhaya ulaştığı bir süreçte sessiz kalmak, kendi sınıfını ve emeğini inkar etmek demektir. Bunun için mücadele etmek gerekiyor. Bu mücadele sınıf mücadelesidir. Sınıfına sahip çıkmayan, hakları için mücadele etmeyen her zaman ezilmeye, sömürülmeye mahkumdur.

Satış elemanı arkadaşlar önce kendi haklarını aramalı, mücadele etmeli. Örgütlenerek mücadele etmezsek ne çalışma saatleri düzelir, ne haklarımızı alabilir, ne de sosyal güvence kazanabiliriz. Sınıf mücadelesi belli işkollarının mücadelesi ile sınırlı olmaz. Topyekûn mücadele etmek gerekir. Tek kurtuluşun kendi ellerimizde olduğunu bilerek mücadelemizi kararlılıkla sürdürmemiz gerekiyor. Burada devrimcilere düşen görev, perspektifimizde öncelikli olmasa da, bu konuya eğilmektir.

Yaşasın sınıf mücadelesi, yaşasın sosyalizm!

SY Kızıl Bayrak okuru bir satış elemanı