28 Eylül '02
Sayı: 38 (78)


  Kızıl Bayrak'tan
  Hükümet krizinden kriz hükümetine...
  Sermayenin demokrasi oyunu ve emekçiler
  İstanbul 3. bölge bağımsız sosyalist milletvekili adayı Müslüm Turfan'ın açıklaması...
  Adana bağımsız sosyalist milletvekili adayı Özden Demirel'in konuşması...
  İşçi sınıfının bağımsız devrimci platformu altında birleşelim!
  İşçi ve emekçilerin bağımsız sosyalist milletvekili adayı Mustafa Uğur Akkaya'yı destekleyelim!
  Sermayenin çözümü seçimde, gençliğin çözümü devrimde!
  Seçimler ve sol hareket
  Seçimler, gençlik ve devrimci seçim platformları
  Demokratikleşme aldatmacası ve seçim yasakları
  Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!/2
  Emperyalist saldırganlığa meşruiyet sağlanamıyor
  Direnen Filistin kazanacak!
   Almanya'da Federal Parlamento seçimleri...
   "Medya Savunma Bölgeleri" demagojisi...
   Ulucanlar zindanından devrimin güçlü soluğu yükseldi
   Ulucanlar katliamının hesabı mutlaka sorulacak!
   Buca ve Diyarbakır katliamları
   Lütfen binin, tren kalkıyor!
   Güney Afrika'da genel grev hazırlığı
   Irak: Cezalandırma oyunu
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Siyonistler emperyalist saldırganlığı arkalarına alarak “Filistin’i Araplar’dan arındırma” kirli emellerine ulaşma hevesindeler...

Direnen Filistin kazanacak!

İsrail siyonizmi İkinci İntifada’dan bu yana vahşi katliamlarına her gün yenilerini ekliyor. Son bir yılda ise bu saldırılar kural tanımaz bir nitelik kazandı. Kentleri, kasabaları ve köyleri işgal etmek, yakıp yıkmak, keyfi toplu gözaltılar, katliamlar vb. rutinleşti. Son günlerde Arafat’ın Batı Şeria’nın Ramallah kentinde bulunan karargahını kuşatan işgalci ordu, Filistin Yönetimi’ne ait binaları dozerlerle yerle bir etti; birçok Filistinli öldürüldü, onlarcası tutuklandı. El Halil dışında işgal altındaki bütün Filistin kentlerinde sokağa çıkma yasağı uygulandı. Siyonistler hala Arafat ve Filistin Yönetimi’nin diğer liderlerini tecrit koşullarında tutuyorlar.

Amaç Arafat ve Filistin yönetimini sürgüne zorlamak

Şaron yönetimi, ordu sözcüleri aracılığıyla ilk kez, Arafat’ı sürgüne göndermek için zorladıklarını resmen ilan etti. Askeri bir yetkili, Arafat’ın istediği zaman karargahtan çıkabileceğini ve istediği ülkeye gitmekte “serbest” olduğunu açıkladı. İsrail kuşatma altındaki karargahta bulunanlardan 50 kişinin de teslim edilmesini istiyor. Bu talebi kesin olarak reddeden Arafat, şehit olmaya hazır olduğunu, sürgüne karşı direneceğini açıkladı.

Her türlü uzlaşmaya hazır olduğu halde Arafat’a karşı takınılan bu saldırgan ve tahammülsüz tutum, ABD-İsrail ittifakının Filistin’de işbirlikçi bir yönetimi başa getirmek amacını taşımaktadır. Bu planlarını bir türlü hayata geçirmeyen emperyalist-siyonist saldırganlar, bir engel olarak gördükleri Arafat’ı saf dışı bırakma çabasını sürdürüyorlar. Bu amaçla Arafat’ın karargahı kuşatılıp elektriği, suyu ve telefonu kesildi. Karargahta mahsur kalanlar “gönüllü” sürgüne gitmeye zorlanıyor.

Kasap Şaron Arafat’ın bittiğini ilan ederken, öte yandan direnen Filistinlilere terörist damgası vurarak Filistin halkının çıkışsız olduğu kanısını yaymaya çalışıyor. Böylece Filistin halkına boyun eğdirilebileceği sanılıyor. Bu planlar ABD emperyalizminden tam destek görürken, diğer emperyalist odaklar tarafından da sessizce onaylanıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı yaptırım gücü olmayan göstermelik kararları dışında, İsrail saldırılarına karşı kayda değer bir tepki olmamıştır. Bu durum siyonistleri büsbütün azdırıyor.

Kuşatmaya karşı kitlesel direniş

Siyonist işgalcilerin kuşatması ve Arafat’ı sürgüne gönderme planları Filistin halkı tarafından yoğun protestolarla karşılandı. Binlerce insan sokaklara çıkarak bu saldırıyı protesto etti. Sokağa çıkma yasağı uygulayan işgalciler, yasağı fiilen geçirsiz hale getiren göstericilere ateş açarak çok sayıda insanın ölümüne neden oldular. El Fetih’in yaptığı genel grev çağrısına kitlesel bir şekilde karşılık veren Filistinliler, evlerinin balkonlarına çıkıp tencere ve tavaları birbirine vurarak Arafat’a destek verdiler. Sürgünde yaşayan Filisitinliler ise binlerce kişinin katıldığı protesto eylemleri gerçekleştirdiler. Lübnan’da gösteri yapan Filistinliler, Arafat’a zarar verilmesi durumunda emperyalist ülkelerin büyükelçiliklerine saldırı yapılacağını duyurdular vb. Filistin halkının aldığı bu tutm, her koşulda İsrail’in saldırılarına karşı direnişten vazgeçilmeyeceğinin yeni bir ilanı oldu.

Siyonist işgale karşı kararlılıkla direnen Filistin halkı, emperyalist-siyonist planları bozuyor. Bush-Şaron haydutları tüm çırpınmalarına karşın Filistin’de işbirlikçi bir yönetimi başa geçirme hedeflerine ulaşamadılar. Zira en azgın saldırılar bile Filistin halkının kitlesel bir karşı direnişi ile boşa çıkarılabiliyor. İşgal karşısında sergilenen bu ölümüne kararlıktan dolayı, Ortadoğu’ya yönelik emperyalist-siyonist planların uygulanabilmesi pek de kolay olmayacaktır.

Amaç Filistin halkını tümden sürgüne zorlamak

Filistin direnişini ezmek, onursuz bir barış anlaşmasını kabule zorlamak amacıyla saldırganlığını artıran siyonistler, Amerikan emperyalizmi tarafından Ortadoğu’da estirilen savaş rüzgarıyla beraber aradıkları ortamı bulmuş oldular. Geçmişten beri ulaşmak istedikleri “Araplar’dan arınmış Filistin” düşü yeniden hortlamaya başladı. Bu gerici emellerine ulaşabilmek için emperyalist savaşı bulunmaz bir fırsat sayan Şaron yönetimi, savaşın bir an önce başlaması için çağrılar yapmaya başladı.

Siyonistler tarafından kurulan ve New York’taki siyonist Yahudiler tarafından finanse edilen bir “düşünce” kuruluşu sürgün planını hazırlamış bulunuyor. Gamla adlı bu kuruluşun “Transferin Lojistiği” başlıklı planı, “İsrail’i tehdit eden” Filistinli nüfusun tamamıyla sınır dışı edilmesi temeline dayanıyor. Plana göre İsrail devleti, işgal altındaki bölgeler ile Ürdün Nehri ve Akdeniz arasında kalan topraklardaki Filistinlileri 3-5 yıl içerisinde topyekûn sürgün etmeli. İsrail sınırları içinde yaşayan Filistinliler ise, ya yahudiliği kabul edecekler ya da onlar da sürgün edilecekler. İsrail açısından “tek çözüm” yolu olduğu öne sürülen bu planın Tevrat’a uygun olduğu da vurgulanmış.

İsrail’in son iki yılda Filistin ekonomisinde yarattığı yıkım sınırların kapatılmasıyla birleşince, Filistinlilerin %65’ten fazlası işsiz kaldı. Sanayi ve tarımda üretici güçlerin dumura uğratılması, hasat mevsimi yaklaşan ürünlerin işgalci askerler tarafından yakılıp sökülmesi, kuyu ve sulama kanallarının yıkılması sonucu Filistin’de milli gelir dibe vururken, emekçiler işsizlik, yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya bırakıldılar. Nüfusun büyük çoğunluğu günde 2 dolardan daha az bir gelirle geçinmek zorunda. Filistin halkının yaşamı neredeyse dış yardımlara bağımlı hale getirilmiş durumda. Ayrıca hastalıklar yayılıyor, özellikle çocuk ölüm oranlarında büyük artışlar yaşanıyor. Duvarlar ve elektronik çitlerle çevrilen Filistin yerleşim bölgelerinde halk, üstü açık bir cezaevinde yaşam mücadelesi veriyor.

Adı geçen siyonist “düşünce” kuruluşunun planında da Gazze Şeridi ve Batı-Şeria’da ekonomik baskının arttırılması ve işsizliğin yaygınlaştırılması tavsiye ediliyor. Böylece Filistinliler açlık-ölüm ile “gönüllü sürgün”lük arasında tercih yapmaya zorlanacak. Anlaşıldığı kadarıyla, İsrail’in özellikle 11 Eylül’den sonraki saldırıları bu plana göre hayata geçiriliyor.

Gerici güçler İsrail’in suç ortaklarıdır

Yoğunlaşan saldırılar üzerine kuşatma altındaki Arafat uluslararası kamuoyundan yardım isteyerek, İsrail’e karşı acilen harekete geçilmesi çağrısı yaptı. Özellikle BM, Arap Birliği ülkeleri ve Türkiye’den yardım talep etti. Ancak hiçbiri İsrail’e karşı kayda değer bir girişimde bulunmadı. Arap Birliği ülkelerinin girişimiyle BM Güvenlik Konseyi’nden hiçbir yaptırım gücü olmayan bir karar çıkartıldı. Ecevit ise, Bush’a mektup yazma lütfunda bulunacağını söylemekle yetindi. İsrail’le aralarının çok iyi olduğunu yineleyen Ecevit, arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu da ilan etti. İşgalin yaygın bir şekilde sürdüğü, peşpeşe katliamların yapıldığı bir dönemde yapılan bu tarz açıklamalar, siyonistlere sunulan destekten başka bir anlam taşımıyor.

“Teröre karşı savaş”tan, “terör karşıtı ittifak”tan bahseden açıklamaların sık sık yapıldığı bir dönemden geçiyoruz. Filistin halkının yaşadığı zulüm ve acılar, gerçekte kimlerin terörist olduğunu, hangi gücün insanlık için tehlike oluşturduğunu yeterli açıklıkta ortaya koyuyor.

Ne siyonist katliamlar ne de Filistin halkının açlığa mahkum edilmesi, Filistin direnişini ezmeyi başarabilir. Filistin özgürlüğüne kavuşmadan direniş bitmeyecektir!