İşçiler, emekçiler, işsizler, gençler, kadınlar; Bize yıllardır cehennem hayatı yaşatanlar şimdi bizden oy isteyecekler. 57. hükümetin emekçi kitlelerde yarattığı güvensizlik karşısında düzen, seçim gündemiyle yeni bir soluk borusu açmaya çalışıyor. 57. İMF-TÜSİAD patentli hükümet gidip yerine bir başkası gelecek. İşçiler, emekçiler ve tüm ezilenler üzerinde uygulanan yıkım programlarının yarattığı ağır tahribat ise ortada. Ülke tarihinde gelmiş geçmiş en büyük ekonomik, sosyal saldırılar, katliamlar ve emperyalistlerle süren kölece ilişkilerin katmerleşmesi son 3 yıl içinde yaşandı. Son 3 yılda yaşam koşullarımız daha da kötüleşti, işsiz kaldık, aç kaldık, ezildik... Her yeni seçimde farklı maskelerle ve boş vaadlerle karşımıza çıkanlar bugüne kadar hep tek bir program altında birleştiler. Söylemleri, isimleri değişikti belki ama hepsi Amerikancı, hepsi büyük patronların partileriydiler. Programları tekti diyoruz. Çünkü hepsi milyonlarca emekçinin alınterinin sömürüsü üzerine kurulu kapitalist sistemin devamlılığını sürdürmek için karşımıza çıkıyorlardı. Ve bugün yine aynı amaçla karşımızdalar. Bizden utanmadan oy istiyorlar. Peki bizden oy isteyenler kimdir? Bunlar; milyonlarca işçi ve emekçiyi açlık, sefalet ve işsizlik içinde yaşamaya mahkum edenlerdir, Bunlar; İMFnin bir dediğini iki etmeyen, bizi İMF-TÜSİAD yıkım programlarıyla işsiz, aç, yoksul bırakanlardır. Bizleri hastane kapılarında süründürenler, ilaçsız, çaresiz bırakıp bizi ölüme mahkum edenlerdir. Bunlar; ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını emperyalistlere altın bir tepsi içinde sunanlardır; uzun çalışma saatleri, düşük ücretlerle her türlü sosyal güvenceden yoksun bırakarak bizleri vahşice sömürenlerdir. Bunlar kim? Bunlar emperyalist efendilerinin emirleri karşısına el pençe divan dururken bizim kanımızı, canımızı birkaç kuruşa satanlardır. İnsanca bir yaşam istediğimizde aslan kesilip bize azgınca saldıranlardır. Daha çok kâr hırslarının sonucu ekonomik krizlerin faturasını bizlerin sırtına yükleyenlerdir. Biz işçi ve emekçilere demokratik hak ve özgürlük tanımayanlar hortumcuları, katilleri, çeteleri, Susurlukçuları aklayanlardır. Onbinlerce insanı depremde diri diri toprağın ve beton yığınların altında bırakanlar, deprem yardımlarını kendi kasalarına aktaranlardır. Biz boş vaadler değil insanca bir yaşam istiyoruz! Bu ülkede işçi ve emekçiler sayısız saldırı, yıkım programları ve katliamlar yaşadı. Şimdi kapımızda ABD emperyalizminin Iraka yapmayı planladığı saldırı hazırlığı var. ABD çıkarları için bölgede yine ölüm rüzgarları estirilecek. Ve ABD emperyalizminin işbirlikçisi sermaye sınıfı ve onun devleti bu savaşın ortağı olmak niyetindeler. Onlar bizden kardeş komşu halkları öldürmemizi, emperyalistlerin kirli çıkarları için ölmemizi isteyecekler. Ve seçilecek hükümet bu planın sadık bir uygulayıcısı olacak. 3 yıl içinde birçok İMF programları uygulandı. 57. hükümetin işçi ve emekçilere yönelik ilk icraatı ise mezarda emeklilik oldu. Ardından emperyalist tekellere bu ülkenin kaynaklarını ve ucuz iş gücünü peşkeş çekmek anlamına gelen tahkim yasası geldi. İMFnin bir dediği iki edilmezken peşpeşe yaşanan krizlerin faturası; kapının önüne konan milyonlarca işsiz, yüzde sıfır zam, özelleştirmeler, temel tüketim maddelerine yapılan ve ardı arkası kesilmeyen zamlar, paralı eğitim, vb. saldırılarla bize ödettirilmeye çalışıldı. Birbiri ardına o kadar çok saldırıyla karşı karşıya kaldık ki... Dışarıda ABD emperyalizminin Ortadoğudaki jandarmalığı görevini başarıyla uygulayanlar, içerde de yaşamlarımızı teslim almaya çalıştılar. Örgütlenme, basın, toplantı özgürlüğünü ortadan kaldıran bu devlet İMFnin yıkım programlarını rahatlıkla uygulayabilmek için işçi ve emekçilerin öncülerine sistemli saldırılar düzenlediler. Cezaevi katliamları, F tipi hücreler geldi arka arkaya. AByi demokratikleşmenin bir basamağı olarak bizlere gösterenler daha dün gündüz gözüyle bir kahvede bildiri dağıtmak isteyen genç bir insanı öldürdüler. İdam cezasını kaldırmayı demokratikleşmenin bir göstergesi sayanlar yıllardır yargısız infazlarla, gözaltında kayıplarla yüzlerce cana kıymadılar mı? Kürt halkını yıllardır imha ve inkar eden bunlar değil mi? AB sahte refah ve sahte demokrasiden başka bir şey değildir. Tüm yaşadıklarımız bize tek bir seçenek gösteriyor. Bizlere tüm bunları yaşatanlardan hesap sormak! İşte bu nedenle biz İşçi Kültür Evleri olarak İMFci-Amerikancı sermayenin partilerini değil işçi sınıfı ve emekçilerin bağımsız sosyalist adayı Mustafa Uğur Akkayayı destekliyoruz. Düzen partilerine verilecek her oy açlığa, işsizliğe, yıkıma ve savaşa verilmiş destek demektir. Tüm işçileri, emekçileri, işsizleri, gençleri, kadınları işçi sınıfının bağımsız devrimci sınıf platformunda birleşmeye çağırıyoruz. Ankara İşçi Kültür Evleri (Mamak İşçi Kültür Evi ile Hüseyingazi İşçi Kültür Evinin
Seçimler, sendikaların tutumu ve Türkiye erken seçim sürecine girmiş durumda. Seçimler işçi ve emekçilerin kapsamlı yıkım saldırılarıyla felakete sürüklendikleri bir dönemde gerçekleşiyor. İMF politikaları sonucu ülke tam bir borç batağına saplanmış bulunuyor. Devletin topladığı vergiler borç faizlerine bile yetmiyor. 2000 yılında vergiler faizlerin %90a yakın bölümünü karşılarken, 2001 yılında faiz ödemelerini karşılayamaz durumda. Yakın dönemde Iraka dönük gerçekleşecek emperyalist savaş için ise karar alınmıştır. Türkiye bu savaşa fiilen katılmak mecburiyetinde bırakılmaktadır. Çalışma yaşamının Ortaçağ karanlığına sürüklenmesi, kuralsız çalışma koşullarının egemen kılınması demek olan Bilim Kurulunun hazırladığı yeni iş kanunu taslağının 15 Marta kadar çıkarılacağının sözü de mclis tarafından verilmiş bulunuyor. Seçimler, burjuva düzen partileri için hoşnutsuzluğu büyümüş ve sorunlarına çözüm arayışı peşindeki kitleleri sahte vaadler ve çözümlerle aldatmanın, onların parlamento dışı arayışlarının önünü kesme olanağıdır. Burjuva siyasetçileri bunun için mücadele ederek kendi sınıflarına hizmet etmektedirler. Peki sendikacılar, özellikle sınıf sendikacılığı yaptığını iddia edenler mevcut tutumlarıyla kime hizmet ediyorlar? Sınıf sendikacılığı yaptığını her platformda ifade eden Sabri Topçunun seçim startını verdiği konuşması bu açıdan çarpıcıdır: Bu ülkede barışı, özgürlüğü getirene kadar, kanımızın son damlasını akıtana kadar, halkımız için mücadele edeceğiz. Bugün iki parti seçimlere giriyor. Biri İMF uşağı, diğeri özgürlükten, kardeşlikten, barıştan yana. İşte bu ittifak partisidir. Emeğiyle geçinen tüm insanları birliğimize davet edeceğiz. Bunun için varız. Bunun dışında kalanlar utansın, arkadaşlar. Burjuva basının seçim heyecanını azaltmaya çalışıyor. Hesaplar yapıyor. Biz ise Kocaelide startı veriyoruz. Barajı yıkacağız, başka çaremiz yok. Gerçekten de reformistlerin başka çaresi kalmamıştır. Burjuva parlamentosunu işçi ve emekçiler nezdinde olumlamaktan başka çıkar yolları yoktur. Bir başka örnek. Uluslararası Sendikal Konferansın İstanbul delegasyonu, çeşitli işkollarından sendikacı ve işyeri temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı düzenleyip bir sonuç bildirgesi yayınlamış. Emek barış ve demokrasi bloğunun emekçiler cephesinde heyecan yarattığı vurgulanarak, bloğu destekleme kararı alınmış. Toplantıda İMF programına ve savaşa karşı emekçi talepleri dile getirilerek, her yerin seçim alanına çevrilmesi önerilmiş ve ABDnin olası bir Irak saldırısına karşı Birleşmiş Milletlere mektup gönderilmesi kararı alınmış. Toplantıda ayrıca özelleştirme, sendikasızlaştırma, esnek çalışma gibi saldırıların arttığına, kazanılmış hakların yokedilmek istendiğine dikkat çekilmiş. Reformist platformun ve onu destekleyen sendikacıların düştükleri durum yeterince açık. Savaşa karşı alınan tek karar BMye mektup yazmak! Uluslararası Sendikal Konferansın İstanbul delegasyonu geniş katılımlı bir toplantı örgütlüyor; işçi sınıfına tarihinin en büyük saldırıları gerçekleşirken, buna karşı ne yapılması gerektiği reformist sendikacıların gündemine bile girmiyor. Başka örnekler verilebilir. Biz zaten satılmış olan sendika bürokratlarını bir yana koyuyoruz. Çünkü onlar (B. Meral, vb.) çoktan saflarını seçmiş durumdalar. Ama kendilerine sınıf sendikacılığı yaftası takan reformist sendikacıların geldikleri nokta ibret vericidir. Görev artık öncü işçilere düşmektedir. Öncü işçiler mevzilerin ve barikatların önüne geçip reformist sendikacıları kenara itmek zorundadırlar. Çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde! şiarımız öncü işçilere mücadelenin yolunu göstermektedir. Seçimlerden, burjuva parlamentosunun iç yüzünü ve temel işlevini teşhir etmenin, devrimci ilke ve amaçları propaganda etmenin, kitlelere gerçek kurtuluş yolunu göstermenin bir aracı olarak yararlanmalıyız. Bu çerçevede bağımsız devrimci sınıf platformunu işçi ve emekçilere anlatmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Biz öncü işçilerin burjuva parlamentosundan beklentileri, buna dair hayalleri yoktur. Bizim amacımız devrim ve sosyalizm mücadelesini örgütlemektedir. İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır! T. Yıldız |
|||||