Hayatını sınıfa ve emekçilere adamış bir halk filozofu Bertolt Brecht...
Marksist ideolojinin sanattaki yaratıcısı! D. Gümüş Bertolt Brecht zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Daha çocukluk yaşlarında burjuvaların şehri olan Augsburgda gezintiye çıkan insanları alaya alan küçük gösteriler yaparak dikkatleri üzerine çekmeyi başarır. Liseyi bitirdikten sonra Münihe giderek tıp eğitimi almaya başlar. Aynı yıllarda 1. Dünya Savaşının başlamasıyla Almanya şovenizme ve militarizme teslim olur. O da askere çağrılır, Augsburgdaki askeri hastanede sağlıkçı olarak görev yapar. Burada savaşın acı, sefalet, yoksulluk ve zulüm getiren yok edici vahşi yüzüne tanıklık eder. Bu onun yaşamında hiç unutamayacağı bir iz bırakır. Dünyayı sorgulamaya başlar ve duygularını şiirlere aktararak tüm benliğiyle emperyalist savaşa karşı çıkar. Gecenin geç saatlerinde Savaştan sonra öğrenimini yarıda bırakarak, Münihte bir çatıkatına yerleşip çeşitli dergilerde yazarlık yapar. Burada şiirlerinin yanında yazdığı tiyatro oyunları da tanınmaya ve halkın beğenisini kazanmaya başlamıştır. Oyunlarında daha çok yakından tanıdığı burjuva kültüre duyduğu nefreti alaycı bir dille aktarır. Onun kahramanları, zengin evinde çalışan hizmetçi, oğullarını askere gönderen ana, pazardan filesi boş dönen yaşlı kadın, sarhoş balıkçı gibi tiplemelerle yoksul halkın içinden çıkar. Münih ve Berlinde sanat çalışmalarını şiir kitapları yazarak ve yeni oyunlar sergileyerek sürdürür. Sahneyi insanlara güzel bir şey sunmak için değil, onları değiştirebilmek için kullanmış ve perde kapandığında koltuklarında oturan insanların yüzünde farklı bir ifade yaratmayı başarmıştır. Bu yıllarda Marksizmi kavrayarak devrimci kimliğe kavuşur. 1. Dünya Savaşından yenilgiyle çıkan ülkesindeki siyasi gelişmeleri ve karşı-devrimci yükselişi yakından izlemekte ve kaygı duymaktadır. Karşı-devrimci hareketin yükselmesiyle birçok devrimci illegal yaşama geçmek zorunda kalmıştır. Brecht, Ört izlerini şiiriyle devrimcileri uyararak, illegalitenin gereklerini şöyle sıralar; ... Dikkat, ölümü düşündüğünde Ancak 1933te Almanya Hitler faşizminin pençesine düşmekten kurtulamaz ve karanlık yıllar başlar. "Düzen bozulmuştu kentlere geldiğimde Bu dizeler, tam 15 yıl sürecek sürgün yaşamının nasıl başladığını anlatır. Danimarkada bir kasabaya yerleşir. Ve burada tümüyle siyasi şiir ve marşlarla sınıfı bilinçlendirmeye çalışır, gelecek güzel günlere nasıl ulaşılacağını anlatır: "... Sürgün yıllarında, bir gün mutlaka Almanyaya geri dönme inancıyla, İsveç, Finlandiya, Sovyetler Birliği ve kapitalizmin krallığı olan ABDye gidererek, zor koşullarda sanat yaşamını sürdürür. Tiyatro alanında klasik tiyatronun karşısına epik tiyatroyu çıkararak, farklı ve ilginç bir tarz yaratmıştır. Bu sürede soyut, kuru ve kışkırtıcı üslup ve dili bir yana bırakıp, daha somut, yol gösterici ve öğretici bir tarzı benimser. Ben bir oyun yazarıyım. Döneminde tiyatroya en büyük yenilik ve katkıyı getiren isim olmuştur. İçinde yaşadığımız çağı sorgulayarak, marksist ideolojiye dayanarak sürekli üretir. Eserleriyle faşizme ve kapitalist sisteme karşı mücadele eder. Kafkas tebeşir dairesi, Cesaret ana, Galilei, Üç kuruşluk opera oyunlarında elde ettiği başarı ve gücü, burjuvaziye karşı yönelttiği eleştiriden ve ezilenlere duyduğu güvenden alır. Ancak kimliği ve eserleri nedeniyle Amerikada sıkı bir sorgulamadan geçirilir, eserlerinin birçoğu yasaklanır. Bir fırsatını bularak en değerli hazinesiyle, tüm yapıtlarının içinde olduğu mikrofilmleriyle İsviçreye geçer. Bu yıllarda savaş bitmiş, Almanya iki siyasi kimliğe bölünmüştür. Uzun sürgün yıllarını 1948 yılında noktalayarak, Doğu Berline yerleşir. Çünkü Batı "çürümüş ve yenilikten uzaktır, yıkılma zamanı gelmiştir. Büyük bir kalabalık onu bekliyorken, o tek başına yıllarca özlemini duyduğu, savaştan çıkan harabe görünümündeki şehrin sokaklarında dolaşmaya başlar. Baba kenti, nasıl buldum seni? Ve burada en büyük hayalini gerçekleştirerek, sürgünde birlikte olduğu yakın dostlarıyla Berliner Ensemble Tiyatrosunu kurar. Devrimci, yazar, şair, tiyatro bilimcisi, yönetmen ve kuramcı kimliğinin kusursuz birleşimiyle, oyunlarını tekrar gözden geçirir. Kullandığı üslup ve tarz, sanatsal içerik, müzik, eşsiz sahne tasarımıyla sunduğu oyunlar halkın büyük beğenisini kazanır. Yaşamının son yıllarını geçirdiği Doğu Almanyada da, herşeye kuşkucu ve eleştirel yaklaşımından kaynaklı yanlışlara karşı doğruları büyük bir inatla savunmaya ve yol göstermeye devam eder. Bertolt Brecht, 14 Ağustos 1956 gecesi, hastalığa yenik düşer. Onun ölümüyle insanlık, devrimci sanat yoluyla toplumun değişip yenilenmesinde bugün bile yol gösterici olan bir neferini yitirir. |
|||||