17 Ağustos '02
Sayı: 32 (72)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye sınıfının seçimlere, işçi sınıfı ve emekçilerin devrime ihtiyacı var!
  Düzen siyasetinde çöküntüden çıkış çabaları ve Kemal Derviş...
  17 Ağustos depreminin yıldönümü...
  Saldırı yasalarına karşı örgütlü mücadeleye!
  Yeni iş yasasına karşı zorlu ve solukla bir mücadeleyi bugünden hazırlamalıyız!..
  KESK yönetiminin İstanbul yürüyüşü...
  "Iraklı muhalifler" çetesi Washington'da...
  Paşabahçe direnişinin gösterdikleri
  Enerji sektöründe yağma düzeni
  "Herşey eskisi gibi..."
  Emperyalist savaşa karşı devrimci direniş hattını örelim!
  Yeni dönem ve gençlik çalışması
  Ek niyet mektubu...
   Yeniden ayağa kalkışa, yeniden 15 Ağustos atılımına ihtiyaç var!
   ABD emperyalizminin "arka bahçesi" Latin Amerika kaynıyor!
   Marksist ideolojinin sanattaki yaratıcısı!
   Kolombiya'da sıkıyönetim!..
   İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
   Fatma Bilgin ÖO direnişinde yaşamını yitiren 93. kişi oldu
   İngiltere Bush'un paspası olmasın
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Ek niyet mektubu...

İMF’ye “saldırılara devam edeceğiz” sözü!

Göreve geldiği andan itibaren emekçileri yıkıma götüren İMF-TÜSİAD programını büyük bir kararlılıkla uygulayan Ecevit hükümeti, giderayak İMF’ye yeni niyet mektubunu sundu. İşçi sınıfı ve emekçiler için çok ağır bir yıkım olan İMF programını tavizsiz biçimde uygulayan, İMF istedi diye “15 günde 15 yasa” çıkaran sermaye hükümeti, 30 Temmuz 2002 tarihli ek niyet mektubuyla kurulacak olan hükümetin ilk icraatlarının neler olacağını da özetlemiş.

30 Temmuz 2002 tarihli ek niyet mektubundan bir gün önce Ecevit-Bahçeli-Yılmaz imzasıyla İMF Başkanı Hörst Köhler’e gönderilen bir mektupta, verilen sözlerin tutulacağı, kararlı davranılacağı ifade ediliyor. Onların İMF’ye söz vermesi demek, emekçilere yeni bir saldırı demek. 1.1 milyar doların karşılığını fazlasıyla emekçinin cebinden çıkarılması demek.

Diğer taraftan Dünya Bankası’nın Türkiye için öngördüğü Program Amaçlı Mali Sektör ve Kamu Sektörü Uyum Kredisi’nin 450 milyon dolarlık ilk dilimi de Ağustos ortasında serbest bırakılacak. Bunun ön şartı ise mali kontrol ve denetim yasasının çıkarılması. Kısaca, sunulan ek niyet mektubunda yasal düzenlemeler adı altında işçi ve emekçilere saldırılara şu başlıklar altında devam edilecek.

Yeni zamlar geliyor. “KİT’lerin daha evvelki gelir kaybını tamamen karşılamak için gerekli olan tüm reel fiyat artışları yapılacaktır” sözünün bir gereği olarak geçen hafta tekel ürünlerinden çaya, şekerden petrol ürünlerine ve daha pek çok temel tüketim mallarına zam yapıldı. Bu zamların devam edeceği ise açık.

Kamuda istihdamın azaltılmasına devam edilecek. KİT’lerde ve kamu sektöründe çalışan kamu işçilerinin istihdamının azaltılması İMF’nin vazgeçilmez talebiydi. Hükümet 11 bin 342 kamu işçisini zorunlu emekliliğe sevketmişti. Son bir yıl içinde hız verilen kamudaki tasfiyeye devam edileceği, niyet mektununun verdiği sözle bağlanmış oldu. Paşabahçe işçileri de bu saldırıdan payını aldı.

Ek niyet mektubunun bu maddeyle ilgili hususlarından biri de zorunlu emeklilik uygulamasını memurları da kapsayacak bir şekilde genişleten bir kanunun hazırlanmasıdır.

Kamu bankalarının özelleştirilmesine hız verilecek. Hükümet, DB gözetiminde kamu bankalarının özelleştirilmesine hız vermeyi taahahüt etti. Geçen hafta Türkbank tasfiye edildi. Sırada Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank var. Halkbank’ın özelleştirilmesi için Eylül ayı sonuna kadar bağımsız bir danışman atanacak ve banka 2003 yılının ilk üç ayında satışa hazır hale getirilecek. Ziraat Bankası için de kolları sıvayan hükümet DB’nin gözetiminde bir satış stratejisi hazırlıyor.

Tüm bu satışların faturası ise banka çalışanlarına çıkıyor. Son iki yılda bu nedenle işşiz kalan banka çalışanlarının sayısı 20-30 bin arasında. Türkbank çalışanları geçen hafta bankalarının tasfiyesini kitlesel olarak protesto ettiler. Haziran ayı sonuna kadar 800 banka şubesinin kapatılması öngörülmüştü. Henüz kapatılamayan 12 şube en kısa sürede kapatılacak.

Özel bankalara sermaye desteği verilecek. Kamu bankalarını yerli ve yabancı tekellere peşkeş çeken sermaye hükümeti, bir taraftan da özel bankaların kasasına cebimizden para koymaya devam edecek. Bankaların halihazırda 1.3 katrilyonluk açığı bulunuyor. Bu açığın kapatılamayan kısmı için kaynak ise kamu desteği, yani bizim vergilerimizdir.

Öte taraftan, fona devredilen Pamukbank için 4 Ekim’e kadar teklif yapılacak ve yönetimi fona devredilen Yapı Kredi Bankası’nın mülkiyet sorununu çözmek için 16 Eylül tarihine kadar bir strateji oluşturulacak.

KİT’lerde özelleştirmeler tamamlanacak. Yeni niyet mektubu özelleştirmeler için 700 milyon dolarlık satış hedefi belirledi. Bu hedefin içinde Ekim ayına kadar PETKİM hisselerinin en az yüzde 5’inin blok satışı önemli bir yer tutuyor. Elektrik sektöründe potansiyel olarak hazine garantili olabilecek projeler hariç, kamuya ait tüm temel elektrik üretim ve dağıtım varlıkları için ön yeterlilik ihaleleri 2003 Şubat’ına kadar düzenlenecek. BOTAŞ’ın iki dağıtım iştiraki, 2003 yılında özelleştirilmesi amacıyla bu ay içinde özelleştirme idaresine devredilecek.

Ödenmemiş vergi borçları için yeni düzenleme. 15 Eylül’e kadar tamamlanması öngörülen plan, belli başlı kamu teşebbüsleri ve belediyelerin mali açıdan yeniden yapılandırılmasını hedefliyor. İç ve dış borçların geri çevrilmesi için de faiz dışı fazlanın arttırılması öngörülüyor. Yeni İMF planında sosyal harcamaların büyük oranda kısılması anlamına gelen faiz dışı fazlanın 2003 yılında GSMH’nin yüzde 6.5 oranına indirilmesi, halka hizmetlerin kısıtlanması demek.

Bütçeye transfer yapılacak. Bütçe açığının giderilmesi için, bazı hesaplardan bütçeye 300 trilyon transfer edilecek.

SSK yasası çıkarılacak. Sosyal güvenlik kuruluşlarına ilişkin yasal düzenlemeler 2003 yılı sonuna kadar meclisten çıkarılacak. Bu düzenlemenin sosyal güvenlik sistemini ortadan kaldırıp bu alanı tekellerin yağmasına açacağı biliniyor.

Ücret artışları sınırlandırılacak. Memur maaşları programlanan enflasyonla uyumlu olarak düzenlenecek. Memur maaşlarıyla işçi ücretleri arasındaki farkı azaltmak-eşitlemek görüntüsü altında tüm çalışanların ücretleri aşağıya çekilecek.

Bu düzenlemeleri hızla gerçekleştirmek için İMF’ye söz veren hükümet, bu konuda kararlı olunacağını da ilan etmiş bulunuyor. Seçimle gelecek hükümeti de bağlayan bu kararlar yeni değil. On yıllardır istikrar sağlamak için uygulanmak zorunda olduğu iddia edilen İMF programları, ülke ekonomisini çöküşe sürüklerken, emekçilerin yaşamını da cehenneme çeviriyor. İMF programlarının getireceği iddia edilen istikrar, sömürünün arttırılarak sürdürülmesinin istikrarıdır. Sefaletin istikrarlı olarak büyümesidir. Bu programların yarattığı yıkımdan kurtulmanın tek yolu ise, işçi ve emekçilerin kendi devrimci sınıf programıyla mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.

Komünist bir metal işçisi



3 Kasım seçimlerinin faturası da
işçi ve emekçilere kesilecek!

Meclis'in erken genel seçim kararı almasının ardından seçimlere katılacak olan partilerin devlet hazinesinden alacakları yardımın tartışmaları yapıldı. Bunun için acilen toplanan Plan ve Bütçe Komisyonu “Seçim Bütçesi Yasası”nı hazırladı.

Devletin “seçim yardımı” için kaynak sıkıntısı çekmediği ortada. Plan ve Bütçe Komisyonu’nun hazırladığı seçim bütçesi 150 trilyon civarında. Bunun 50 trilyonu aşan kısmı Yüksek Seçim Kurulu’na aktarılacak, 100 trilyonluk bölümü ise 7 siyasi partiye paylaştırılacak. Hazineden aktarılan parayla SEKA’da seçim bilgi kağıtlarının basımı geceli-gündüzlü yapılıyor. Ayrıca Hindistan’dan getirilecek 160 bin şişe boyanın da siparişleri verilmiş bulunuyor.

Rize’deki selden maddi ve manevi kayba uğrayan halka ancak bir hafta sonra iş makineleri ve helikopterler gönderen devlet, Afet Yasası’nı uygulamamış ve maddi yardım vermemiştir. Oysa seçim bütçesi için anlık kararlar çıkartmış ve uygulamaya başlamıştır.

Seçim için birçok özel şirket devreye girdi. Turizm şirketleri seçim pastasından en büyük payı kapmak için sıra bekliyor. Ayrıca kullanılacak olan bayrak, flama, pankart, afiş, bildiri vs. için şirketlerle anlaşmalar yapılmakta. Gerek siyasi partiler ve onlara destekte bulunacak olan sermaye çevreleri, gerekse hazine para musluklarını sonuna kadar açmıştır. 2002 3 Kasım’ına kadar yapılacak seçim masrafının 1 katrilyonu bulacağı hesaplanmaktadır.

İşçisine 6 ayda zam vermeyen, işten atan fabrika patronları, kendi çıkarları için seçimlere büyük miktarda paralar akıtmaktadırlar. Bu seçimlerin Türkiye'deki tekeller arası savaşa dönüşeceği ortadadır. Hükümetten bir bir istifa edenler her ne kılıf bulurlarsa bulsunlar, İMF-TÜSİAD darbesinden bazı tekeller kârlı çıkmıştır. Borsada birilerinin hisseleri dibe vururken birilerininki de yükselmiştir.

Tarihinin en ağır ekonomik krizini işçi ve emekçilere fatura eden sermaye hükümeti, 2003 yılının sonuna kadar kamuda işçi kıyımını gerçekleştirecek. İMF'ye verdikleri taahhüdü yerine getirecek. İşçiye, kamu emekçisine sefalet zamlarını dayatmaya devam edecek, yıl sonuna kadar 185 milyon asgari ücretle geçinen milyonlarca emekçinin sayısı artacak, işsizlik daha beter olacaktır. İş güvencesi yasasının 15 Mart 03'te yürürlüğe girme tarihine kadar binlerce insan işsiz kalacak. Ekonomideki büyüme halihazırda 0.7 düzeyindedir. Buna karşılık Ortadoğu’nun jandarması Türkiye, en çok askeri malzeme satın alan 4. ülke haline gelmiştir.

Hazinenin seçim yardımları belli şartlara bağlanmış. Buna göre mecliste en az 3 milletvekili ve 41 ilde örgütlenme koşulu getirilmiş. En fazla yardımı 19 trilyon ile DSP alacak. Hazinenin seçim yardımı dışında siyasi partiler meclisteki durumlarına göre her yıl devlet yardımı almaktalar. 2002 yılında yardım alanların başında yine koalisyon partileri ön sırada. 3 Kasım seçimlerinin 1 katrilyonluk maliyetinin yine bizim sırtımıza yükleneceği açıktır. İşçi ve emekçiler bu durumu artık reddetmek zorundadırlar.

Türkiye ağır bir ekonomik borç yüküyle seçime gidiyor. 57. Hükümet 3 yıl içinde rantiye kesime 101.5 miyar dolar iç borç faizi ödemiştir. Dış borç yükü ise 117 milyar dolara fırlamıştır. Toplam iç ve dış borç miktarı 204 milyar dolardır. 2003 bütçesinde, Türkiye 2005 yılı sonuna kadar toplam 63 milyar dolar dış borç ödemek zorunda bırakılmıştır. Kişi başına düşen borç miktarı 2918 dolardır. 185 milyonla çalışan asgari ücretlinin yıllık geliri 1500 dolar bile değildir. Asgari ücretlinin borç yükü altında yoksulluğu daha da artacaktır.

Önceki seçim dönemlerinde oy kaygısıyla zamları devreye sokmayan hükümet, şimdi İMF programı doğrultusunda otomatiğe bağlanan zamları ertelemeyi söz konusu bile yapmamaktadır.

Sermaye iktidarı 3 Kasım seçimlerini bir kurtuluş olarak görse de, uygulayacağı ekonomik programlar ve ona eşlik edecek devlet terörüyle, yeni hükümetin de kısa sürede inandırıcılığını yitireceği açıktır.

A. Engin