17 Ağustos '02
Sayı: 32 (72)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye sınıfının seçimlere, işçi sınıfı ve emekçilerin devrime ihtiyacı var!
  Düzen siyasetinde çöküntüden çıkış çabaları ve Kemal Derviş...
  17 Ağustos depreminin yıldönümü...
  Saldırı yasalarına karşı örgütlü mücadeleye!
  Yeni iş yasasına karşı zorlu ve solukla bir mücadeleyi bugünden hazırlamalıyız!..
  KESK yönetiminin İstanbul yürüyüşü...
  "Iraklı muhalifler" çetesi Washington'da...
  Paşabahçe direnişinin gösterdikleri
  Enerji sektöründe yağma düzeni
  "Herşey eskisi gibi..."
  Emperyalist savaşa karşı devrimci direniş hattını örelim!
  Yeni dönem ve gençlik çalışması
  Ek niyet mektubu...
   Yeniden ayağa kalkışa, yeniden 15 Ağustos atılımına ihtiyaç var!
   ABD emperyalizminin "arka bahçesi" Latin Amerika kaynıyor!
   Marksist ideolojinin sanattaki yaratıcısı!
   Kolombiya'da sıkıyönetim!..
   İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
   Fatma Bilgin ÖO direnişinde yaşamını yitiren 93. kişi oldu
   İngiltere Bush'un paspası olmasın
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Enerji sektöründe yağma düzeni

Özelleştirmeler yıllardır emperyalist tekeller ve onların işbirlikçilerinin işçi ve emekçilere dönük temel saldırı noktalarından biridir. Sermaye sınıfı işçi ve emekçilerin sırtından elde edilen gelirlerle kurulan ve her biri kendi alanında iştah kabartan KİT’leri tam anlamıyla sınırsız vurgun yapabileceği bir sahaya çevirmeye çalışmaktadır. Henüz özelleştirilemeyen KİT’ler sermayeye kaynak aktarmak ve olanaklarını sonuna dek burjuvazinin hizmetine sunmak zorunda bırakılmakta, ardından işçi ve emekçilerin direnişlerinin kırıldığı en uygun noktada da tamamen sermayeye peşkeş çekilmektedirler.

Enerji sektörü diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de kilit bir sektördür ve oldukça kârlı bir yatırım alanıdır. Sermaye sınıfının enerji sektörünün temel noktalarını elinde tutan kesiminin rakiplerine oranla muazzam bir güce ve bununla orantılı bir kazanca kavuşacakları da sır değildir. Bu nedenle sermaye için enerji sektörü oldukça önemli bir mücadele alanıdır.

Elektrik enerjisi alanında piyasayı denetiminde tutan Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) sürekli olarak hedef konumda olmuştur. 1984 yılında yürürlüğe giren “3096 sayılı TEK dışındaki kuruluşların elektrik üretimi, dağıtımı ve ticareti hakkında kanun” ile çökertme politikalarına hız verilmiştir. Kanunla birlikte TEK dışındaki özel kuruluşların enerji üretimindeki rolleri düzenlenip onlara yeni olanaklar sağlanmıştır.

1993 yılında özelleştirmenin ilk adımı olarak TEK; TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye bölünmüş, bununla bağlantılı olarak da Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret ve İşletme Hakkının Devri gibi sermayeye yeni olanaklar sağlayacak adımlar atıldı. TEDAŞ’a bağlı elektrik dağıtım şebekeleri 29 görev bölgesine ayrılarak özerkleştirme ve hizmet olanaklarının arttırılması adı altında bölge şebekelerinin özelleştirilmesine başlandı. Bunların ardından önce Uluslararası tahkim ve Elektrik Piyasası Kanunu ile elektrik enerjisi sektörünün kapıları ardına dek emperyalist tekellerin yağmasına açıldı.

Yapılan anlaşmalar ve sermayeye sağlanan olanaklar sonucu TEAŞ Yap-İşlet ,Yap-İşlet-Devret modeliyle kurulan elektrik santrallerinden her yıl belli bir miktarda (bu yıl 69 milyar kwh) elektrik satın almak zorunda. Bu nedenle daha ucuza elektrik üretebilecek farklı olanaklar veya enerji kaynakları kullanılamıyor. Örneğin; özel kuruluşlarda üretim daha çok doğalgazla sağlanıyor ve bu da maliyetin artmasına neden oluyor. Oysa bundan çok daha ucuza elektrik üretilen kömürle çalışan santrallere sınırlandırmalar getiriliyor. Kömür ile üretim yapılan termik santrallerin üretimi bu nedenle 2 milyar kwh ile sınırlanmış durumda.

Burjuvazi lehine yapılan tüm bu değişiklikler haliyle yüklüce bir fatura çıkarıyorlar ortaya. Faturayı ödemekse her zamanki gibi işçi-emekçilere düşüyor. TEAŞ fahiş fiyatlarla elektrik satmasına rağmen 1 katrilyon 854 trilyon zarar etti. İlk bakışta mantıksız gibi görünen bu durumun altını biraz kazıyınca gerçek neden hemen ortaya çıkıveriyor. Yapılan anlaşmalar nedeniyle TEAŞ özel santrallerden 8-15 cent arasında elektrik satın alıyor. Sonra da aynı elektiği 12 centten piyasaya satıyor. Bu arada ortaya çıkan fatura da zamlar ve vergiler yoluyla işçi ve emekçilere yüklenirken, tekeller bu alış-verişten muazzam kârlar elde ediyorlar. Oysa TEAŞ aynı elektiriği kendi olanaklarıyla 1-3 cente maledebiliyor. Ancak satın alınacak miktar ve koşullar önceden belirlendiği için bu üretim sınırlı tutuluyor ve üretilen elektriğin piyasaya satış fiyaı da yüksek tutuluyor. Üretimin sınırlı tutulması sonucu Türkiye, Bulgaristan ve Gürcistan’dan elektrik satın almak zorunda kalıyor.

Ayrıca yüksek maliyetli doğalgazla üretim yapan santrallerin ihtiyacını karşılayabilmek için yine yurtdışından doğalgaz satın alınmak zorunda kalınıyor. İşçi ve emekçilere yüklenen fatura bununla da sınırlı kalmıyor. Bakım -denetim yetersizliği ve teknoloji yenilenmemesi sonucu üretimin %24’ü kaçak olarak devre dışı kalıyor. Bu kayıp her faturaya yaklaşık olarak %15-20 ek bir yük getiriyor. Elektrik faturalarından %5 TRT payı kesilirken %18 de KDV ekleniyor. Aylık 150 kilowatt/saati geçen tüketimlerde ise fatura %50 zamlı tahsil ediliyor. Buna bir de her aboneden alınan sabit ücret ekleniyor. Bu ise zaten fahiş fiyata satılan elektriğin fiyatını iyice arttırıyor.

Sermaye sınıfı uzunca bir süredir elektrik üretim ve dağıtımının devlet eliyle yapılmasının yanlış politiklar, siyasal çıkarlar ve bürokrasi nedeniyle maliyeti arttırdığını ve tüketiciyi zarara soktuğunu söylüyordu. Son dönemde ard arda yapılan zamların ardından bu yeniden dillendirilmeye başlandı. Burjuvazinin asıl amacı, bu karlı sektörde devlet denetimini tamamen ortadan kaldırıp sömürü olanaklarını dolaysız olarak ele geçirmektir. Artık devlet eliyle sermaye aktarılması ve olanaklar sağlanması burjuvaziye yetersiz gelmektedir. Artık sınırsız ve dizginsiz sömürü olanağı elde edilmek isteniyor.

Enerji sektöründe özelleştirmenin tamamlanması önündeki en büyük engel sektördeki işçi-emekçiler. Sektörde çalışanlar sınıfın nispeten de olsa örgütlülüklerini korumuş ve mücadele deneyimi olan bir kesimini oluşturuyor. Eğer santraller ve dağıtım şebekeleri de özelleştirilebilirse, tıpkı satılan diğer kurumlarda olduğu gibi var olan örgütlülükler dağıtılacak; taşeronlaştırma, sosyal ve ekonomik hak gaspları birbirini izleyecektir. Buradaki sendikalar tamamen tasfiye edilemeseler de salt nitelik olarak değil nicelik olarak da birer tabela örgütüne dönüştürülecekler. Sermaye sınıfının bu alanda kazanacağı başarının yeni saldırılar konusunda yolunu düzleyeceği de oldukça açık.



Kitle hareketinden kısa kısa...

Konak Belediyesi’nde grev kararı

Konak Belediyesi ve belediye işyerinde örgütlü Belediye-İş 4 No’lu Şube arasında haftalardır süren toplu sözleşme görüşmelerinden bir sonuç alınmadı. Bunun üzerine Belediye-İş Sendikası, Konak Belediyesi önünde masa kurarak her akşam belediye işçilerinin de katıldığı eylemler gerçekleştirdi. Ancak bu eylemlerden de sonuç alamayan sendika, 13 Ağustos salı günü Konak Belediyesi önünde kurduğu masayı kaldırarak, 23 Ağustos’ta Konak Belediyesi’nin tüm birimlerinde greve gitme kararı aldı. (SY Kızıl Bayrak/İzmir)

KESK yürüyüşünün engellenmesine tepki...

13 Ağustos günü, 17 Ağustos’ta Ankara’da yapılacak miting için KESK yöneticileri ve üyelerinin İstanbul’dan başlatmak istediği yürüyüşün polis tarafından engellenmesi, KESK İzmir şubeleri tarafından yapılan bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Konak-Sümerbank önünde saat 18:00’de toplanan KESK’liler, polisin engelleme tutumunu kınadılar. 100’ü aşkın emekçinin katıldığı eylemde; “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Yürüyüş hakkımız engellenemez!”, “Sadaka değil toplu sözleşme!”, “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” vb. sloganlar atıldı. (SY Kızıl Bayrak/İzmir)

“Ankara Savaş Karşıtı Platform”undan açıklama

Ankara’daki derneklerin, meslek odalarının, sendikaların, siyasi partilerin, aydın ve sanatçıların oluşturduğu “Ankara Savaş Karşıtı Platform” 10 Ağustos Cumartesi günü saat 12:30’da Sakarya Caddesi’nde savaş karşıtı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Alkışlarla başlayan eylem İHD Şube Başkanı’nın basın metnini okumasının ardından sloganlarla sona erdi. “ABD askeri olmayacağız!”, “Savaşın galibi yoktur, savaşa hayır!”, “Yoksulluğa son!” gibi dövizlerin açıldığı eylemde, “Savaşa hayır, kahrolsun emperyalizm!”, “Amerikan askeri olmayacağız!”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları atıldı. (SY Kızıl Bayrak/Ankara)