25 Mayıs'02
Sayı: 20 (60)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınırsız grev ve genel grev hakkı!
  Bürokratlardan oyalama taktiği
  Lastikte grev ertelemesi...
  Belediyelerde uyuşmazlık zaptı tutuldu...
  Kazanmanın yolu fiili-meşru mücadeleden geçiyor!
  Sınırsız söz ve basın özgürlüğü!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist kuşatmaya karşı direniyor!
  İP'li çete hem suçlu hem güçlü!
  Bu yasa meclisten geçmeyecek!
  Sınıf çalışmasının popüler politik araçları: Bültenler
  Metropol Kürtleri: Birleşik mücadeleye köprü
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı öfke her yerde büyüyor...
  Adana Öncü-İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   Şehitleri anmak, onları anlamak ve her koşulda mücadele ile yaşatmaktır!
   Bir özgürlük abidesi, bir direniş türkücüsü: jose Marti
   Ölüm Orucu Direnişi bir şehit daha verdi...
   Halk ozanlığı geleneğinin en büyük temsilcilerinden Mahsuni Şerif'i kaybettik...
   Nepal'de Yeni Demokratik Halk İktidarına selam!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi Bülteni’nin Mayıs sayısından...

Her gün 1 Mayıs ruhuyla mücadeleye!

Merhaba işçi, emekçi arkadaş!

1 Mayıs’ta alanlarda kol kola, omuz omuza yürüyerek insanca yaşamaya dair taleplerimizi, yeni bir dünyaya olan özlemlerimizi haykırdık. Ama şunu çok iyi bilmeliyiz ki, 1 Mayıs’ta yakaladığımız coşku ve kitleselliğimizi aşan bir birlik, mücadele, dayanışma ruhu ve bilinciyle ortak sorun ve taleplerimiz etrafında işyerlerimizde, fabrikalarımızda ve tüm alanlarda sınıfa karşı sınıf politikasını hayata geçirdiğimiz ölçüde her günü 1 Mayıs yapabiliriz. Sermayenin her türlü saldırısını püskürterek, haklarımızı koruyabilir ve gaspedilen haklarımızı kazanabiliriz. Öncelikle sahip olduğumuz değer ve mevzileri korumasını bilmeli, sınıf duyarlılığımızı gösterebilmeliyiz.

Bültenimizle sahip olduğumuz değerler için; emeğimiz, alınterimiz için; gelecek güzel günler ve onurumuz için diğer işçi ve emekçi kardeşlerimize sesimizi duyurabilmeliyiz. Yaşamı her gün tekrar tekrar üreten biz işçi ve emekçiler bültenimize sahip çıkmalı, düşünce, öneri ve eleştirilerimizle katkı sunmalıyız. Ancak böyle yaparsak bülten gerçekten işlevini yerine getirecek, belediyedeki işçi arkadaşımız BOSSA’daki işçi kardeşimizin sesini duyacak, SASA işçisi kardeşimiz farklı sektör ve alanlarda çalışan işçi kardeşlerinin sesine, sorunlarına kulak verebilecektir.

Sermayenin işçi sınıfına yönelik saldırıları yalnızca iktisadi ve sosyal alanlarla sınırlı değildir. Sınıfın sahip olduğu her değer ve mevziye azgınca saldırmaktadır. İşçi sınıfı bu saldırılara karşı ancak birlikte mücadele ederek ve dayanışma göstererek yanıt verebilir. Bu ihtiyaç çok açık ve net bir şekilde hepimiz tarafından görülmekte ve hissedilmektedir. Sınıf birliğini ve mücadelesini geliştirmek, sahip olduğumuz değer ve mevzileri koruyup geliştirmek temel ve güncel bir öneme sahiptir.

1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak tarihe geçtiği için, sermaye devleti bugünü bahar bayramı ilan ederek içini boşaltmaya çalışmış ya da gün gelmiş katliamlar yapmış, gün gelmiş yasaklama yoluna gitmiştir. Yine de 1 Mayıs geleneğini yok edememiştir. İşçi sınıfı her gün 1 Mayıs bilinciyle hareket etmeli, bugüne sahip çıkarak sınıf düşmanlarının her türlü saldırısını boşa çıkaracak duyarlılığı göstermeli ve yarınlara bu bilinçle hazırlanmalıdır.

Öncü bir işçi



SASA işçisi esnek çalışmaya, düşük ücretlere ve taşeronlaştırmaya karşı

Grev silahını kuşanıyor

SASA’da 2 ay önce başlayan TİS görüşmeleri işverenin esnek çalışma ve düşük ücretler konusundaki ısrarcı tutumundan dolayı tıkanmıştır. Arabulucuyla da bir antlaşma sağlanamayınca, işyerinde örgütlü bulunan Türk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikası bir basın açıklamasıyla grev kararını astı. Sendikanın enflasyon artışı kadar zam talebine işveren, sözleşme görüşmelerinin 6’şar aylık dilimler halinde yapılmasını ve her 6’şar aylık ücret artışlarının %8-9 gibi düşük bir ücret olmasını dayatmıştır. Bunun yanında ilk işe girenlerin ihbar tazminatlarının kaldırılmasını, Pazar çalışmasının normal çalışma gibi sayılmasını dayatmıştır. Sendika 200 taşeron işçisinin kadroya alınması ve sendikal haklardan yararlanmasını talep etmektedir.

SASA’da işverenin esnek çalışma ve düşük ücret dayatmalarına karşı tıkanan görüşmeler sonucunda grev kararı alındı. Grev kararının alınmasının ardından işverenin 36 işçiyi ücretsiz izne ayırması bu sürecin ne kadar çetin geçeceğini gösteriyor. İşverenin tutumu ne kadar katı olursa olsun, bu sorunu kendi lehine çevirecek ve bu saldırıyı püskürtecek olan SASA işçisidir. Yeter ki SASA işçisi geçmiş deneyimlerinden doğru sonuçlar çıkarabilsin. Bundan önceki dönemde de sözleşme tıkanmış ve greve çıkılmıştı. Grevin 13. gününde imzalanan sözleşmede alınan ücret zammı, işverenin grevden önce vermiş olduğunun altında bir ücret olmuştu. Sözleşmeden sonra 137 işçi kadroya alınırken 91 işçi işten atılmıştı. SASA işçisinin tutumu, gerek Türkiye’deki diğer işyerlerinde yapılacak TİSler için, gerekse Adana’da devam eden Büyükşehir Belediyesi, Seyhan Belediyesi ve önümüzdeki aylarda başlayacak olan tekstil sektöründe ki TİS’ler için örnek teşkil edeceği için önemlidir.

Diğer taraftan sermaye esnek üretimi çalışma yaşamına sokmak için hemen her TİS görüşmelerinde bunu dayatıyor. Bu anlamda SASA işçisine dayatılan esnek çalışmaya karşı koyacağı militan tutum özel bir önem taşımaktadır. Esnek çalışma saldırısı örgütsüz olan işyerlerinde sessiz sedasız hayata geçiriliyor. İşveren keyfi olarak işçileri ücretsiz izine gönderiyor ve istediği zaman geri çağırıyor. Ancak örgütlü işyerlerinde bu uygulamayı çok rahat hayata geçiremiyorlar. Bazı işyerleri hariç (Yüreğir Belediyesi). Ancak Çukobirlik’te ücretsiz izin uygulaması hayata geçirilmeye çalışıldı, sendika geç de olsa tabanın da basıncıyla bu saldırıya karşı işyerinde eylem hayata geçirerek anlamlı bir yanıt vermiş oldu. Bu saldırıyı ‘96’dan beri hayata geçirmeye çalışan sermaye, yşadığımız ekonomik krizi de bahane ederek birçok iş yerinde işçi kıyımları yaptı, birçok işyerinde de ücretsiz izinleri gündeme getirdi. Ve sendika ağaları da sözüm ona sağduyuyla hareket ederek krizden kurtulma adı altında fedakarlık yapmak gerektiği yalanlarıyla, “ülke menfaatleri” söylemleriyle işçileri ikna etmişlerdir. SASA’da krizden sonra bir aylık ücretsiz izin uygulamasını sendika yönetimiböyle tanımlamaktadır. Oysa krizden etkilenen sermaye olmamıştır. Sermaye kârına kâr katarken, işçiler aldıkları sefalet ücretlerine rağmen 1-2 ay ücret almadan yaşamak zorunda kalmışlardır.

Sermayenin bu saldırıyı bu kadar rahat ve pervasız hayata geçirmeye çalışmasında sendika yönetimlerinin bu ihanetçi tutumu da önemli ölçüde etkili olmuştur. Ve sendikaların bu tavizkar ve sermayenin çıkarlarıyla çakışan tutumları sermayeyi cesaretlendirmiştir. Yıllardan beri uygulanagelen taşeronlaştırma saldırılarına karşı anlamlı bir yanıt verilemeyişi sonucunda birçok işyerinde kadrolu işçilerle taşeron işçi sayısı hemen hemen birbirine yaklaşmıştır. Bu durum, işçi ücretlerinin düşük tutulmasından örgütlülüğün oluşturulamamasına kadar bir dizi olumsuz etki yaratmıştır. Bu anlamda SASA’da çalışan 200 taşeron işçisinin kadroya alınması talebi oldukça önemlidir. Bu talep daha da genişletilmeli, taşeron işçiler tamamen sendikal haklardan yararlandırılmalıdır.

Taşeronlaştırma yoluyla sendikal örgütlülüğü bitirme saldırısı sadece SASA işçisinin karşı karşıya olduğu bir sorun değildir. Bugün BOSSA’larda ve MENSA’da da görülmektedir. Dün Çimse-İş bu sorundan dolayı yetki kaybetmiş durumdadır. Ayrıca Paksoy Yağ fabrikasında yaşananları da eklemek gerekir.

Esnek çalışmaya, taşeronlaştırmaya, düşük ücretlere izin vermeyelim!
SASA işçisi yalnız değildir!



1 Mayıs’ta alanlardaydık!

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan bir Mayıs’ta talep ve şiarlarımızla alanlardaydık. “Emperyalist savaşa, İMF programlarına, baskı ve teröre HAYIR!/Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi” yazılı pankartımızla işçi sendikalarının arkasında yerimizi aldık. Attığımız sloganlar, taşıdığımız dövizler; yaşadığımız iktisadi-sosyal yıkıma, işsizliğe, yoksulluğa, emperyalist ve siyonist saldırganlığa, faşist baskı ve teröre karşı tepkimizi dile getirmekteydi.

Alana girerken Öncü İşçi Platformu Girişimi pankartımız anons edildiğinde, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganımıza çevredeki sendikalardan işçi ve emekçiler de katılarak bizleri selamladılar. Alandaki duruşumuz, canlılığımız, pankart ve dövizlerimizle olumlu bir etki bıraktık.

Adana Öncü İşçi Platformu Girişimi çalışanı