25 Mayıs'02
Sayı: 20 (60)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınırsız grev ve genel grev hakkı!
  Bürokratlardan oyalama taktiği
  Lastikte grev ertelemesi...
  Belediyelerde uyuşmazlık zaptı tutuldu...
  Kazanmanın yolu fiili-meşru mücadeleden geçiyor!
  Sınırsız söz ve basın özgürlüğü!
  Filistin halkı emperyalist-siyonist kuşatmaya karşı direniyor!
  İP'li çete hem suçlu hem güçlü!
  Bu yasa meclisten geçmeyecek!
  Sınıf çalışmasının popüler politik araçları: Bültenler
  Metropol Kürtleri: Birleşik mücadeleye köprü
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı öfke her yerde büyüyor...
  Adana Öncü-İşçi Platformu Girişimi Bülteni'nden...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   Şehitleri anmak, onları anlamak ve her koşulda mücadele ile yaşatmaktır!
   Bir özgürlük abidesi, bir direniş türkücüsü: jose Marti
   Ölüm Orucu Direnişi bir şehit daha verdi...
   Halk ozanlığı geleneğinin en büyük temsilcilerinden Mahsuni Şerif'i kaybettik...
   Nepal'de Yeni Demokratik Halk İktidarına selam!
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Filistin halkı emperyalist-siyonist kuşatmaya karşı direniyor!

Siyonist İsrail, Filistin işgaline, Filistin halkına yönelik katliamlarına devam ediyor. Biçimsel bazı değişiklikler dışında sorun bütün yakıcılığıyla varlığını koruyor. İşgalde yeni aşama olarak tanımlanan siyonist taktik, birçok Filistin kent ve kasabasında devreye girmiş bulunuyor. Bu taktik; “kenti kuşatma altında bulundur, istediğin zaman kente gir, cinayetlerini işle, aradıklarını tutukla, yıkmak istediğini yık ve sonra kentten çekil” şeklindedir. İşgalin görünürde hız kesmesinden sonra yıkım, tutuklama ve cinayetler sürüyor. Ancak buna rağmen medya tekelleri işgali bitmiş gibi yansıtmaya devam ediyorlar. Bir intihar saldırısı olduğunda ise, bunu barış sürecine vurulmuş bir darbe olduğu çığırtkanlıkları ortalığı kaplıyor.

Gazze Şeridi’nin fiilen işgal edilmemesi, siyonistlerin bir politika değişikliğinden dolayı değil, onları bekleyen güçlü bir direnişten korktukları içindir. İsrail kabinesi “birliklerimiz Gazze’deki terör altyapısına müdahale edilmesi gerektiği konusunda hemfikirdir” açıklamasının ardından müdahale ertelendi. “Gazze’nin kalabalık nüfusa sahip olduğu, bundan dolayı çok sayıda sivilin ölebileceği hesaba katılarak saldırının ertelendiği” şeklindeki açıklamanın hiçbir inandırıcılığı yok. Başta Cenin mülteci kampı olmak üzere, işgal edilen kentlerde sivil Filistinliler tüm dünyanın gözleri önünde acımasızca katledildiler. Koşullar uygun olduğu anda, siyonist İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne saldıracağı açıktır. “Ölümüne bir direnişe hazır olduklarını”, bu kez “iyi kurban” olmayacaklarını açıklayan Filistinli direnişçilerin kararlılığı şimdilik siyonist orduyu frenlemiş bulunuyor.

Siyonistlerin amacı bütün Filistin
topraklarını işgal etmektir

Şaron-Netanyahu gibi eli kanlı katillerin partisi Likud, bağımsız bir Filistin devletini hiçbir koşulda kabul etmeyeceklerini, parti kararı olarak ilan etti. Şaron’u bile geride bırakan açıklamalarıyla Netanyahu, yaptığı konuşmada, “Arafat’ın rejimini tamamen ezmeli ve onu devre dışı bırakmalıyız. Eğer barış arıyorsak Arafat’ı devirmekten başka seçeneğimiz yok” şeklinde konuştu. Netanyahu, “Bir Filistin devleti; Filistin’e giren tank ve uçaklara karşı saldırıya geçebilir, başka devletlerle ilişkiler geliştirebilir, diğer Arap devletleriyle ittifak kurabilir. Bu ise İsrail ordusunun ellerini zincirlemek anlamına gelir. Dolayısıyla bir Filistin devletini ne Arafat’la ne de Arafat’sız, ne bugün ne de yarın kabul etmeyeceğiz” sözleriyle asıl niyetlerinin bütün Filistin topraklarını işgal etmek olduğunu açıkça dile getirdi.

Kasap Şaron ise Netanyahu’dan geri kalmayarak “ Çürümüş, rüşvetçi ve diktatör bir terörist rejimle barış yapamayız. Farklı bir Filistin yönetimi kurulmalıdır. Bugün Filistin devleti sorunu gündemde değil, bugün terörü ezmek ve Filistin Yönetimi’nin terörist altyapısıyla savaşmakla ilgileniyoruz” açıklamasıyla, niyetlerinin Filistin’de işbirlikçi bir yönetimi işbaşına geçirip, bağımsız onurlu bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek olduğunu doğrudan dillendirdi.

Şaron, Netanyahu gibi katillerin ve onun faşist partisi Likud’un barış diye bir derdi olmadığı sır değil. Ancak son açıklamalarla, maske takma gereği duymadan siyonist hedeflerini yalın bir şekilde dile getirdiler.

ABD emperyalizmi Filistin’de
işbirlikçi bir rejim istiyor

Amerikan emperyalizmi Ortadoğu’yu tam hakimiyet altına alma planını hayata geçirebilmek için Arafat’ı tümüyle işbirlikçi konuma düşürmek istiyor. Şaron’un Arafat’ı fiziki ya da siyasi olarak tasfiye etme planı Bush’tan onay görmedi. Ancak Bush ve ekibi Arafat’a çok yönlü basınç uygulayarak istedikleri çizgiye çekmeye çalışıyorlar. ABD yönetimi tarafından yapılan açıklamalarda, Arafat’la Filistin Yönetimi’nin lideri olarak görüşmeye devam edileceği, ancak Arafat’ın barışa ulaşmak için lafta değil eylemde bulunmasının beklendiği dile getiriliyor. Amerikan emperyalizmi Filistin Yönetimi’ne, seçime gidilmesi ve “reformlar” yapılması konusunda baskı uyguluyor. Bu yönlü açıklamaların ardından Arafat, Filistin’de seçime gidileceğinden sözetmeye başladı. Br süre önce Bush’u ziyaret eden Şaron da, emperyalistlerden Filistin’e bir hükümet atamalarını talep etmişti.

Siyonist işgale destek, Filistin halkının katledilmesine onay vermek amacıyla İsrail’i ziyaret eden Amerikan Kongresi’nden bir heyet, küstahça bir üslupla, Filistin’de kukla bir yönetimi başa geçirme niyetinde olduklarını açıkladı: “Amerika, Filistin halkına başka bir lider arıyor. Amerika için tam da Filistin’deki yönetimi değiştirme vaktidir.” Bu açıklamayı yapan heyet, İsrail’in katliamlarını desteklemekten gurur duyduğunu da dile getirmekten kaçınmadı.

Aynı konuda açıklama yapan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice ise, “mevcut Filistin Yönetimi, ihtiyacımız olan Filistin devletinin kurulmasını sağlayabilecek türden bir yönetim değil” ifadelerini kullandı.

Bu arada, ABD’nin Filistin’e ilişkin planları doğrultusunda, CİA şefi Tenet’i bölgeye gönderip Filistin güvenlik örgütünü yeniden yapılandıracağı da açıklandı. Ayrıca ABD emperyalizminin bölgedeki uşaklarıyla birlikte bir Ortadoğu konferansı düzenlemeyi planladığı ve bu konferansın Türkiye’de yapılabileceği üstünde duruluyor. Tüm bunlar Amerikan emperyalizminin Filistin’le ilgili kirli planlarına işaret ediyor.

Bush-Şaron ve işbirlikçi Arap rejimleri
“reform” için Arafat’a baskı yapıyorlar

ABD ve İsrail, Filistin Yönetimi’nin bugünkü haliyle yürümeyeceğini ileri sürüyor. Bir süreden beri Suudi Arabistan’daki Amerikan uşağı krallık rejimi de aynı çizgiyi benimsedi. Gündeme getirilen “reform” projesine göre; Filistin Yönetimi’nde önce demokratikleşme, şeffaflık, iyi yönetim yaratılmalı, yolsuzluklara son verilmeli ve piyasa ekonomisi kurulmalı. Bir başkanlık kurumu getirilerek, Arafat sembolik ve etkisiz bir konuma itilmeli. Bu plan, emperyalizme ve siyonizme uşaklık edecek bir kukla yönetimin Filistin halkının başına bela edilmesinden başka bir anlam taşımıyor.

Bir işbirlikçi yönetim kurulamadığı durumda, Arafat’a yüklenip onu bu noktaya çekerek tamamen onursuzlaştırmak istiyorlar. Ancak Arafat onların istediği düzeye istese de düşemez. Zira bu onun intiharı anlamına gelir. Filistin halkı yükselttiği direnişle, satılmış bir liderliği kabul edecek bir halk olmadığını kanıtlamış bulunuyor.

Elli yılı aşkın bir süreden beri Filistin halkını katleden, mülteciliğe mahkum eden bu zorbaların Filistin halkı adına “reform” istemeleri yalnızca bir arsızlık değil, Filistin halkıyla alay etmektir. Aynı zamanda amaçları, “reform” vb. ile halkın dikkatini başka yönlere çekmek, Cenin’de işledikleri toplu kıyımı unutturmak, halen devam eden işgal ve katliamları geri plana itmektir. Ayrıca bu yapay sorunlarla Filistinlileri birbirine düşürmek de kirli hedefleri arasındadır. Bölgedeki Amerikan işbirlikçisi gerici Arap yönetimlerinin bir kısmının Arafat’tan kurtulma planına destek olmaları da emperyalist-siyonist güçlerin işini kolaylaştırıyor.

Arafat’ın kuşatmadan kurtulduktan sonra attığı geri adımlar, gittikçe sıkıştığının bir göstergesi. Cenin mülteci kampında incelemelerde bulunmaktan kaçınması, Nativitas Kilisesi’nden çıkan Filistinli direnişçilerin 13’ünün sürgüne, 26’sının cezaevine gönderilmesi, ardından Hamas’ın eylemlerini kınaması ve Hamas militanlarının tutuklaması vb., Arafat’ın gittikçe uzlaşma batağına saplandığını gösteriyor. Filistin Yönetimi’nin hatalı olduğu, bu hataları düzeltmek için gerekli reformları yapmanın zamanının geldiği açıklamaları, Arafat’ın kendini kabul ettirme çabalarıdır. Ancak emperyalist-siyonist çizgi için bu kadarı yeterli değil. Zira onlar ısrarla onursuz bir teslimiyeti dayatıyorlar. Bu gelişmelerin ardından açıklama yapan Filistinli örgütler, Arafat’ın ABD ve İsrail’e taviz erdiğini ve yaptığı anlaşmaların utanç verici ve kabul edilemez olduğunu dile getirdiler.

Filistin’i gettolara ayırarak direnişi
tecrit etme planı devrede

Siyonist şefler tarafından sık sık gündeme getirilen Filistin kentleri ile İsrail arasında tampon bölgelerin oluşturulması, işgal sonrasında fiilen uygulanmaya başlandı. Ülkenin pek çok yerine çitlerin çakıldığı, bunların Filistin yerleşim bölgelerini salt İsrail’den değil, fakat her yerden yalıttığı açıklanıyor. Kapsamlı bir tecrit planı olan bu uygulama ile Filistin yarı açık bir hapishaneye çevrilecek. Batı Şeria kent ve kasabalarında yaşayan Filistinliler, bir yerden bir diğerine, özel izin olmadan seyahat edemeyecek.

Bu uygulama ile Batı Şeria kapalı gettolardan oluşan bir ağa dönüştürülecek. Bu tecrit Filistin ekonomisi ve sosyal yaşamına da ağır bir darbe vuracak. Ramallah, Beytüllahim, Cenin, Nablus, Eriha, El Halil, Tulkarem ve Halkiye kentlerinde oturan Filistinliler hiçbir şekilde Kudüs’e sokulmayacak. Özel izne tabi seyahatler ise 19:00 ile 05:00 saatleri arasında yasaklanmış bulunuyor. Siyonist ordunun kuşatması altında bulunan bu yerleşim yerleri her an tankların, bombardıman uçaklarının saldırısına maruz kalabilecek. Kuşatma yardım konvoyları ve mal taşımayı da kapsayacağı için, bu durum günlük yaşamı olağanüstü zorlaştıracak.

Bu kuşatma ile Filistin direnişinin etkisizleştirilmesi hesabı yapılıyor. Bunu başarabildikleri durumda, emperyalist-siyonist planların önündeki önemli bir engelin ortadan kalkacağı varsayılıyor. Böylesi bir başarı, Filistin’de işbirlikçi bir yönetimi başa getirmenin de zemini olabilecek. Tecrit içinde yaşamaya mahkum edilen Filistin halkının bu aşamadan kurtulmak için Filistin’i terk ederek, siyonistlerin “Araplardan arınmış Filistin” düşlerinin gerçekleştirilmesi bir başka amaç.

Tabii bunlar siyonistlerin beklentileri. Filistin halkı özgür bir vatandan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğini defalarca kanıtlamıştır.

Siyonistler Filistin topraklarını
yağmalamaya devam ediyor

Filistin halkı gettolara hapsedilirken, Filistin topraklarının yağmalanması tüm hızıyla devam ediyor. Oslo Anlaşmasından sonra, ırkçı yerleşimcilerin Filistin topraklarını yağmalamaya son verecekleri İsrail tarafından taahhüt edilmişti. Ancak siyonistler verdikleri bu söze hiçbir zaman uymadılar. Filistin topraklarının işgali kesintisiz bir şekilde devam etti. Mülteci milyonlarca Filistinlinin dönmesi ise hep reddedildi.

Siyonistler son aylarda toprak yağmasını özendirerek, geçen yıla oranla iki katına çıkmasını sağladılar. Geçen yıl yerleşimciler için açılan toplam inşaat ihale sayısı 810 iken, bu yılın ilk beş ayında bu sayı 957’ye ulaşmıştır. Yerleşime açılan Yahudi birimlerince “güvenliği sağlamak” gerekçesiyle kontrol edilen toprak oranı yerleşim alanlarının çok üstündedir. Örneğin Batı Şeria’da Yahudi yerleşimcilerin kontrol ettiği toprak miktarı yüzde 41.9’a ulaşmıştır. Yaygın olan bu toprak yağmasından dolayı, Filistin yerleşim alanları birbirinden ayrılmış, bütünlüğünü yitirmiştir. Böylece İsrail siyonizmi Filistin topraklarını asıl sahiplerinden arındırma planını hızla hayata geçirmektedir.

Emperyalizmin planları Filistin halkının
direnişine çarpacaktr!

Saldırı, katliam ve tecritle emperyalist-siyonist haydutlar planlarını hayata geçirmeye çalışmaktadırlar. Ancak bu planların başarı kazanması sadece onlara bağlı değildir. Saldırının asıl hedefi Filistin halkı olmakla beraber, bu sorun bütün Ortadoğu’nun ve dünya halklarının kaderiyle ilgilidir. Filistin halkının maruz kaldığı vahşet bütün halkların tepkisini çekmiş, bu tepkiler eylemlerle ortaya konulmuştur. Buna rağmen en ağır faturayı bu yiğit halk ödemektedir. Karşısında, askeri yönden yüzlerce kat daha güçlü ve bir o kadar zalim düşmanlar bulunmaktadır. Ama güçler dengesindeki bu uçuruma rağmen, Filistin halkının özgürlük özlemi ve direnişi kırılamamıştır. Emperyalist gerici planlar Filistin halkının direnişine çarpmaktadır. Bu direnişçi kimliğin korunup güçlendirilmesi, her anti-emperyalist ücün temel sorumluluğudur.

Halen Filistin halkının en temel sorunu devrimci önderlik alanında yaşanan boşluktur. Arafat’ı aşan bir önderliğe duyulan ihtiyaç açıktır. Ama bunun ne emperyalist zorbaların ne de siyonist katillerin istedikleri doğrultuda olmayacağı da... Yüzünü İsrailli işçi-emekçilere, Filistin’inin işgaline karşı çıkan güçlere çeviren, devrimci bir önderlik ihtiyacıdır söz konusu olan. Yıllardır iflas üstüne iflas yaşayan uzlaşmacı Arafat çizgisinin bir çıkış olamayacağı defalarca kanıtlanmıştır. İslami gericiliğin bir halkı özgürlüğüne kavuşturamayacağı da, ibret verici bir örnek olarak Afganistan’da görülmüştür. Tek gerçek çözüm, devrimci önderliğin direniş içinde yaratılmasıdır.

Filistin halkıyla dayanışma eylemleri devam ediyor. Sonuncusu Londra’da yapılan elli bini aşkın insanın katıldığı eylemde Bush-Şaron ikilisi katil ilan edildi, Filistin halkının direnişi sahiplenildi. Daha önce sol parti ve sendikaların Roma’da gerçekleştirdiği, ağırlığı işçi ve emekçilerden oluşan eyleme de 80 bini aşkın insan katılmıştı. Bu eylemlerin en anlamlısı, Tel Aviv’de yapılan ve 100 bine yakın barışçının katıldığı gösteri oldu.

Son derece anlamlı bu dayanışma eylemlerinin daha da geliştirilmesi apayrı bir önem taşımaktadır. Enternasyonel dayanışma daha da yaygınlaştırılmalıdır ki, bu haydutların vahşi planlarının önüne geçilebilsin. Başta Türkiyeli emekçiler olmak üzere, tüm bölge halklarının bu konudaki duyarlılığının politik eylemlerle kendini ifade etmesi, her zamankinden daha acil bir önem kazanmıştır.