04 Ağustos '01
Sayı: 20


Kızıl Bayrak'tan
Sosyal yıkım ve "sosyal patlama"

Bozacının şahidi şıracı

"Taleplerimiz karşılanıncaya kadar direnişimiz devam edecektir!..."

Tayyipçi "yeni oluşum" parlatılıyor
Açığa çıkan yalanlar
Sınıf ve kitle hareketi
"Ortak talepler etrafında birleşerek mücadele etmeliyiz"
"Saldırılara karşı mücadeleyi Hacıbektaş'ta yükseltelim"
"Yüce Türk adaleti derin devletin elinde"
Ordu ve yolsuzluk
PKK-DÇS: 2 Ağustostan günümüze...
Sınıf hareketinin sorunları
Uluslararasi politika
'96 Zindan direnişi
Ölüm Orucu Direnişi 289.gününde sürüyor
Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli yoldaşın direniş günlüğünden

Basından

Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen tüm kurumlarıyla çürüyor...

Ordu ve yolsuzluk

Sermaye düzeni bütün kurumlarıyla çürüyor. Düzenin hangi kurumuna el atılsa oradan pis kokuların yükseldiği görülüyor.

Çürüme ve kokuşma, şu an düzenin en itibarlı kurumlarından ordu için de geçerli. Sermaye devletinin belkemiğini oluşturan, düzen açısından taşıdığı kritik önem nedeniyle de her türlü denetimin dışında tutulan ordu içerisinde yaşanan büyük yolsuzluklardan bir kısmı son zamanlarda ortalığa dökülmeye başladı.

Hemen belirtelim ki, orduda bir takım yolsuzlukların yaşanmasının hiçbir şaşırtıcı yanı yoktur. Çünkü ordu sermaye devletinin en temel kurumudur, onun omurgasıdır. Sermaye düzeninin organik bir parçasıdır. Sermaye düzeni ise sömürü ve kan üzerine kurulu bir düzendir. Yolsuzluk, hırsızlık, vurgunculuk, haksız kazanç, kara para gibi her türden pislik, daha fazla kazanmaktan başka hiçbir şeyin mübah olmadığı bu sistemin doğasında vardır. Kapitalist sistemin kendisi üretir bütün bu pislikleri. Sermaye devletinin tüm kurumları bir biçimde bu pisliklerin içindedir. Dolayısıyla bu sistemin organik bir parçası olan, düzenin korunmasında payı tartışmasız olan sermaye ordusunun bu pisliklerin dışında olması beklenemez.

İşin bir ikinci boyutu şudur. Türkiye`de ordu devlet bütçesinin yarısına yakınını kontrol etmektedir. Orduya bütçeden ayrılan resmi pay 8.7 milyar dolardır. Ordunun elinde 2030 yılına kadar yüzde 60`ı ABD firmalarına verilmek üzere toplam 150 milyar dolarlık yeni proje bulunmaktadır. Bu da göstermektedir ki, sermaye düzeninin selameti için militarist örgütlenmeye muazzam parasal kaynaklar ayrılmakta, bu paralar `ülke güvenliği´ için generaller tarafından kullanılmakta, herhangi bir kurum bu harcamaları denetleyememektedir. Örneğin sadece okyanuslarda kullanabilecek bazı uçak gemisi siparişlerinin Genelkurmay tarafından neden verildiğini kimse soramamaktadır. Trilyonluk savunma sistemlerinin, her türlü silah ve araç-gereç alımlarının ihaleleri komutanların tercihleri doğrultusunda yapılmaktadır. Ortada çok büyük paralar dönmekte, bunun kendisi büyük vurgun ve yolsuzlukların zeminini oluşturmaktadır.

Öte yandan ordu sadece siyasal planda değil, ekonomik planda da sermaye sınıfının bir parçasıdır. Bunun en somut göstergesi OYAK`tır. OYAK subaylara ve emekli subaylara ait bir örgütlenmedir ve bugün ülkenin en büyük sermaye gruplarından biri durumundadır. Türkiye`nin en büyük sanayi işletmelerinden OYAK-Renault bu kuruma bağlıdır örneğin. Gene Oyakbank, daha geçtiğimiz hafta devletten Sümerbank`ı almış ve ülkenin en büyük bankalarından biri durumuna yükselmiştir. Ordu mensuplarına ait daha pek çok irili ufaklı sanayi kuruluşu ve ticari işletme bulunmaktadır. Üst rütbeli subaylarca yönetilen bu kapitalist işletmelere devlet tarafından birçok ayrıcalık sağlanmaktadır. Örneğin bunlardan çok az vergi alınmaktadır. Bu ayrıcalıklar sayesinde ordu mensuplarına ait bu kuruluşlar çok büyük kârlar elde etmekte, kriz dönemleri bunların zayıf düşmesine değil, tersine daha da güçlenmesine hizmet etmektedir.

Dolayısıyla, orduda yolsuzlukların yaşanması hiç de şaşılacak bir durum değildir. Eğer sistem kapitalizm ise ve ortada büyük paralar dönüyorsa, her türlü pisliğin yaşanması son derece normaldir.
Şimdi omuzu kalabalık generaller takımının içinde yeraldığı yolsuzluklardan bazı örneklere geçebiliriz.

OYAK`ta 112 trilyon
kimin cebine gitti?

Ordu mensupları tarafından 1961 tarihinde kurulan OYAK`ın son Genel Kurulu 14 Nisan`da yapıldı. Genel Kurul`a ve kamuoyuna sunulan rapora göre, 2000 yılında OYAK`ın iştiraklerinin brüt satış hasılatı 2.3 katrilyon lira ve brüt kâr toplamı 287.7, net 81.2 trilyon lira olarak gerçekleşmiş. 2000 yılında varlığını bir önceki yıla göre yüzde 59 oranında artırarak 551,5 trilyon liraya çıkartan OYAK`ın elde ettiği kâr ise 217,4 trilyon lira. Bu rakamlar da gösteriyor ki, OYAK oldukça büyük bir kuruluş.

Aşağıdaki satırlar, sözü edilen Genel Kurul`dan bir süre sonra OYAK mensubu bir emekli general tarafından basın kuruluşlarına yazılmış:

"Kapalı bir kutu olan OYAK`ın trilyonlarının hortumlandığını Genel Kurul`da öğrenmiş bulunuyorum. Genel Kurul`da gündeme alınan ve müzakere edilen konuların kayıt altına alınıp yayımlanması bir zorunluluk iken, bunların kayıtlardan çıkarılarak gizlenmesini ve üstünün örtülmesini amaçlayan bir anlayışla, uçurulan 112 trilyon liranın kimler tarafından hortumlandığının anlaşılması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle aşağıdaki bilgileri size de gönderiyorum. Kolaylık diliyor, gözlerinizden öpüyorum. İmza: Em. G."
Bu mektup OYAK`ın 112 trilyon lirasının `şerefli´ kimi komutanlar tarafından cebe atıldığını gösteriyor. Yani OYAK`ın sermayesinin yaklaşık beşte biri bir çırpıda çalınmış.

Her bahaneyle yolsuzluklara karşı mücadele etmek konusunda topluma vaaz veren generaller bu büyük hırsızlık karşısında ne yapmışlardır peki? Tam da kendilerinden beklenmesi gerekeni yapmışlar, OYAK Genel Kurulu`nda bu büyük yolsuzluğun üstünü örtmüşlerdir. Genel Kurul bittikten sonra da Anıtkabir`e atalarının huzuruna gitmişlerdir.

Bu yolsuzluğu basına duyuran emekli generalin mektubu şöyle bitiyor:

`Halktan gizlemekle bu hortumlamanın önünü aldığını zannedenler; sivillerde olduğu gibi, askerin de yolsuzluklara kanat gerdiği, koruduğu anlayışını güçlendirdiğini anlamıyor mu?´

HAVELSAN`da kurulan talan tezgahı

Yolsuzluklarıyla ünlenen bir başka kuruluş olan HAVELSAN, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı`na ait bir şirket. Yönetim kurulu üyelerinin tamamı emekli generaller. Şirketin idari kadroları ise generallerin çocukları, emekli subaylar ve onların yakınlarından oluşuyor. HAVELSAN, geçen hafta yayınlanan uluslararası bir rapora göre, savunma sektöründe dünyanın en büyük 100 şirketi arasında. Başta Hava Kuvvetleri olmak üzere orduya, yanısıra sivil kamu kuruluşlarına elektronik sistemler üretiyor.

Şirketin başındaki emekli generaller ile komutanlar arasında kurulan çıkar ilişkileri nedeniyle, ordunun açtığı ihalelerin hemen hepsi HAVELSAN`a veriliyor. Hatta ihale şartnameleri doğrudan HAVELSAN yöneticisi emekli generaller tarafından hazırlanıyor. Bunlar trilyonluk ihaleler olduğu için, şartnameler başka şirketlerin girmesini engelleyecek şekilde düzenleniyor. Kısacası ihalelerin HAVELSAN`da kalması için her türlü ayak oyunu sergileniyor. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü`ne bilgi işlem sistemi kurulması için açılan ihale bunun son somut göstergesi. Kurulacak sistemin 10 milyon 650 bin dolara malolacağı hesaplanmışken HAVELSAN bu iş için 150 milyon dolarlık teklif verdi. Ve ihale tartışmasız HAVELSAN`a verildi. Konunun basına yansıması üzerine Cumhurbaşkanı soruşturma başlattı.

Şirketteki yolsuzlukları kamuoyuna duyurmaya çalışan alt rütbeli bazı askerler, HAVELSAN yönetimindeki emekli generallerin ordudaki tayin ve terfilerde bile etkin olduklarını yazıyorlar:

`HvBS (Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi) projesinde Alb. Suha Atatüre ihtimal yokken HAVELSAN`daki emekli generallerin yoğun baskısıyla general yapıldı. Projelerde HAVELSAN çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen subaylar ilgili projelerden uzaklaştırılmaktadır. Örneğin HvBS projesinden Yarbay Osman Sari HAVELSAN çıkarları doğrultusunda hareket etmediğinden projeden uzaklaştırılmış ve sonradan da emekli olmak zorunda bırakılmıştır. Bnb. Veysel Altuntaş da benzer bir akıbete maruz bırakılmıştır.´

İhalelerin HAVELSAN`a verilmesi karşılığında generallere ve yüksek rütbeli subaylara değerli hediyeler gönderildiği, yılbaşı ve özel günlerde generallere bu tip hediyeler verilmek üzere HAVELSAN bütçesinden büyük bir miktar ayrıldığı birçok kişi tarafından ifade ediliyor.

Yanısıra HAVELSAN, aldığı birçok ihalede işi zamanında yetiştirmemekle, hemen hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemekle eleştiriliyor. Fakat buna rağmen şirkete hiç aksatılmadan ödeme yapıldığı biliniyor. Örneğin Hava Kuvvetleri üslerinde bulunan uçak simülasyonlarının yıllık bakım ihaleleri gibi birçok rutin ihale HAVELSAN`a verildi, sözleşme gereklerini yerine getirmediği halde ödemeler aksatılmadan yapıldı.

HAVELSAN`ın bir çiftlik gibi kullanıldığını, kurulan tezgah sayesinde buradan birçok komutanın ve emekli generalin büyük kazançlar sağladığını basına açıklayan alt rütbeli asker mektubunu şöyle bitiriyor:

`HvBS proje yönetiminde görev yapan proje direktörü Deniz Eser isimli bayan, eşi Baykan Eser`e projede koordinator gibi görev yaptırmaktadır ve Baykan Eser kendisine ait başka bir şirket sahibi olarak bu projede görev yapmakta ve yaptığı çalışmalarının karşılığı faturaları karısına onaylatmaktadır.

`Proje yöneticisi gözüken Handan Durmuşoğlu, yeni mezun ve şimdiye kadar proje tecrübesi olmayan birisi olarak böylesine büyük ve silahlı kuvvetler açısından hayati olan bir projenin başına getirilmesi ilginçtir. Deniz Eser, Baykan Eser çiftinin, proje direktörü ve koordinatörü gibi en kritik görevlerde yer almaları projedeki başarısızlığın en büyük sebebidir. Böylesine önemli bir projenin böylesine vasıfsız kişilerin eline teslim edilmesinin arkasında hangi güçlerin olduğu oldukça merak konusudur. General Suha Atatüre mi, yoksa onun da üzerinde bir güç mü?´

CASA uçakları ve yolsuzluk

Yakın tarihlerde İspanya`dan alınan CASA nakliye uçaklarının üçü son bir yıl içinde düştü. Uçaklar düştükten sonra yapılan araştırmalar gösterdi ki, bu uçaklar alınmadan önce haklarında birçok olumsuz rapor hazırlanmış. Alınmamaları için çaba sarfedenler olmuş. Fakat buna rağmen generallerin içinde olduğu çıkar ilişkileri nedeniyle bu uçaklar satın alınmış. Bir emekli askerin yazdığı bir mektuptan alınan şu satırlar, işin içyüzünü önemli ölçüde aydınlatıyor, ordunun açtığı ihalelerde ne tür dolapların döndüğünü bir kez daha kanıtlıyor:

`Uçakları kullanacak olan uzman personelin vazgeçilemez olarak belirlediği şartları karşılamamasına rağmen bu uçaklarda ısrar edilmesi üzerine, rapor ve iddiaları değerlendiren Denetleme Kurulu projenin durdurulmasına karar vermiştir.

Ancak, uçakların CASA olması konusunda aşırı ısrarcı olan dönemin Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Özden Örnek iddia ve raporları inceleme, inceletme ve cevap verme ihtiyacı bile hissetmeden, üst düzey bir komutandan beklenmeyecek basiretsizlikle, belki de kişisel çıkarlar uğruna projeyi tekrar hayata geçirmiştir.´

`Konuyla ilgili olarak 20 Ağustos 1998 tarihinde savunma sanayii müsteşarlığında bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda Koramiral Özden Örnek tekrar aynı görüşleri savunmuş, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, uçağın Deniz Kuvvetleri`nin harekat ihtiyaçlarını karşıladığını ve bu uçakların geciktirilmeden alınması gerektiğini belirtmiştir. Bunun üzerine Denetleme Kurulu heyeti, Özden Örnek`in görüşlerine atıfta bulunarak projenin tekrar başlatılmasına karar vermiştir."

`Bu arada Amiral Feyyaz Öğütçü de projede olumsuz görüş bildiren Murat ismindeki Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) personeline özel yemek yedirmiş, kapalı kapılar arkasında anladığı dilden konuşmuş ve Murat ondan sonra mum (!) gibi olmuştur.´

Tüm bu sıraladıklarımız, orduda dönen dolapların sadece küçük bir kısmı. Ve büyük ölçüde de, durumdan rahatsızlık duyan ya da yağmadan pay alamayan askerler tarafından sızdırılmış kırıntı bilgilere dayanıyor. Uluslararası silah tekellerinin aldıkları ihalelerin yüzde 15-20 kadarını ilgili ülkelerdeki yetkililere rüşvet olarak dağıttıkları bilindiğine göre, dönen rüşvet ve yolsuzluk çarkı çok daha büyük olmalı.
İşin aslına bakılırsa, rakamların büyüklüğü çok da önemli değil. Önemli olan, sermaye düzeninin en temel kurumlarıyla birlikte büyük bir hızla çürüyor olması. Düzenin sahipleri, koruyucuları ve uşakları arasında yaşanan sömürü ve yağmadan pay kapma savaşları bu çürümeyi daha da hızlandırıyor. Önemli olan, bu temel gerçeğin işçi ve emekçilere daha somut gösterilebilmesidir.

 


 

Düzene dipçikli hizmetin karşılığı!

Komutanlıkları döneminde sermayeye hizmette kusur etmeyen, bunun için Kürdistan`da kan döken, ülkenin her yanında işçi ve emekçilerin karşısına dikilen, emperyalizmin hizmetinde başka halkların topraklarında işgalci güçlerin komutanlığını yapan generaller, emekli olduktan sonra sermaye tarafından ödüllendiriliyorlar. Ezici bir çoğunluğu banka ve holdinglerin yönetim kurullarında yeralıyor. Hiçbir iş yapmadan ayda 10-15 milyarı cebe indiriyorlar. Sermaye düzenine dipçikli bekçiliğin karşılığı olarak!

Sermayenin ödüllendirdiği emekli generallerden bazıları

Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Semih Sancar (Akbank YK), Org. Muhittin Fisünoğlu (Sümerbank), Org. Teoman Koman (İnterbank), Oramiral Vural Beyazıt (Etibank), 12 Eylül`ün Orgenerallerinden Turgut Sunalp (Netaş ve Garanti Bankası Yön. Kur. Üyesi), Org. Adnan Ersöz (İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi), 12 Mart`ın ünlü darbecilerinden Org. Faik Türün (Umumi Mağazalar Yönetim Kur. Üyesi), Org. Süreyya Yüksel (Yaşar Holding Danışmanı); Org. İbrahim Şenocak (Etibank Yönetim Kurulu Başkanı); Org. İsmail Hakkı Akansel (PETKİM Danışma Kurulu Üyesi); Org. Vecihi Akın (AKSİGORTA Yönetim Kurulu Üyesi); Org. Doğan Özgöçmen (Yapı Kredi Bankası Yönetim Kur. Üyesi); Org. Suat Aktulga (LASSA); Org. Şeref Akıncı (Doğuş Holding Yönetim Kurulu Üyesi); Org. Kemalettin Eken (Şekerbank Turizm Yönetim Kur. Üyesi); Org. Sabri Deliç (Profilo Holding Başkan Yardımcısı); Oramiral Bülent Ulusu (AKSA Yönetim Kurulu Üyesi); TİKKO gerillası oğlu Cemil Oka`yı ihbar ederek öldürten Org. Nazif Oka (Hema Holding Yönetim Kur. Üyesi); Org. Halil Sözer (Borusan Yönetim Kur. Üyesi); Korg. Fevzi Aysun (Derborsa Yönetim Kur. Üyesi); Korg. Hikmet Kesim (Türk/ABD Havacılık San. (TAİ) Yön. K. Ü.); Korg. Tevfik Alpaslan (Altay şirketler Grubu); Tümg. Cemil Mete (Minex Savunma Sanayi Yön. Kur. Üyesi); Tümg. Hayri Sözen (Borusan Danışmanı); Tümg. Servet Bilgi (Bekoteknik Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Tanju Erdem (Yaşar Holding Danışmanı); Tuğg. Fikri Topsever (AKSA Personel Müdürü); Tuğg. Sezer Bilgili (Pamukbank Denetçisi); Tuğg. Şahap Ar (Alarko Holding Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Sıtkı Sunday (Otomarsan Başkan Vekili); Tuğg. Orhan Köker (Profilo Holding Müşaviri); Tuğg. Yılmaz Oral (Hema Holding Yönetim Kur. Üyesi); Tuğg. Kamuran Gümüşsoy (GİMA Yönetim Kur. Üyesi.)