Kızıl Bayrak'tan...
Görülmekte
olan Fazilet davasının, 28 Şubat hukukuna göre kapatma cezasıyla sonlanması
gerekiyor. Ancak hükümet cephesinden gelen telaşlı açıklamalara bakılırsa,
21 Şubat hukuku 28 Şubata baskın çıkacak gibi görünüyor. Sadece
hükümet cephesi de değil, burjuva ekonomi otoriteleri de ağız birliği
etmişçesine, yaşanmakta olan krizin bir erken seçimi kaldıramayacağını
tekrarlayıp duruyorlar. Krizin, sermaye iktidarının işbaşındaki hükümette simgelenen ölümcül
kararlılığı sayesinde yönetilebildiği gözönüne alınırsa, Fazilet
davası ve erken seçim ihtimali üzerinden koparılan kriz derinleşir
velvelesinin pek de boşa olmadığı ortadadır. Lakin, burada asıl anlatılmak
istenen, olası bir erken seçimin getireceği yükten ziyade, büyük zorluklarla
dengede tutulmaya çalışılan siyaset arenasındaki dalgalanmanın para piyasalarına
yapacağı etkidir. Yoksa, her zaman ve her konuda olduğu gibi, seçim masraflarını
da eninde sonunda işçi sınıfı ve emekçilere fatura edeceklerine göre,
işin bu kısmı onlar için ciddi bir sorun teşkil etmeyecektir. Fazilet davası ve üzerine koparılan yaygaranın işçi sınıfı ve emekçiler
cephesinden önemi ise, düzenin bu gelişmeyi de sınıfa karşı kullanıyor
olmasıdır. Burjuva medyaya bakılırsa, Ankara Fazilet davasına kilitlenmiştir.
Oysa gerçek hiç de böyle değil. Fazilet davası yavaş yavaş görüledursun,
Ankara harıl harıl saldırı yasalarını çıkarmaya devam ediyor. Medyanın,
Fazilet davasında sonuç yarın açıklanacak duyurusunu, Tahkim
yasası Meclis Genel Kurulunda kabul edildi haberi izliyordu.
Bir başka haber de, kamu emekçilerinin sahte sendika yasasına karşı yarın
(22 Haziran Cuma) yine Ankarada eylem yapacağı idi. Demek ki, Ankara kendi işine (işçi sınıfı ve emekçilere saldırı programını
işletmeye) bakarken, kitleleri de Fazilet davasına kilitlemekten medet
umuyor. Öyle ya, işçi ve emekçiler Mecliste yine kendi aleyhlerine ne
kararlar çıktığıyla ilgileneceklerine, Fazilet davasıyla ilgilensinler
daha iyi. Ancak, kamu emekçilerinin Ankara çıkarması hazırlığı da gösteriyor ki,
düzenin bu konudaki umutları boşa çıkmaya mahkumdur. Kitlelerin bugünkü
sessizliği, Ankarada ne olup bittiyle ilgilenmediklerinden değil,
henüz bir çıkış yolu bulamamalarındandır. Bu yol sınıfın devrimci birliği
ve mücadelesidir. Bu yol devrimci sınıf partisinin yoludur. Ve sınıf devrimcilerinin
çabalarıyla, er-geç, işçi sınıfı ve emekçiler bu yolda yürümeye başlayacaklardır. Gazetemizin 16 Haziran tarihli 13. sayısında, orta sayfada yayınlanan
Özelleştirme saldırısı ve Telekom işçilerinin mücadele platformu
başlıklı broşürün Yararlanılan kaynaklar kısmında anılan
KİGEM, Telekomda özelleştirme başlıklı araştırmanın
yazarları yanlışlıkla Funda Başaran, Gaye Yılmaz olarak verilmiştir.
Doğrusu Funda Başaran, Önder Özdemir olacaktır. Düzeltir,
özür dileriz. |
|||||