ARSIVANA SAYFA
 
03 Şubat '01
SAYI: 05
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Tuzaklar ve tuzağa düşenler
"Huzur"u bozanlar dizginsiz bir faşist terör dalgazının önünü açıyorlar
Başsavcı İMF'ye soruyor: Enerjideki yolsuzlukların talimatını siz mi verdiniz?
"Enerji piyasası" yasası gündemde
Örnek inisiyatifin kararları bir bir uygulanıyor
İşsizlik ve kapitalizm...
Tekstil'de satış sözleşmelerine izin vermeyelim!
SSK'yı tasfiyenin zenmini hazırlanıyor
KESK'in 3. Olağan Genel Kurulu...
Kapitalizmi savunanlar şiddet karşıtı olabilirler mi?
Direniş,katliam ve sol hareket/2
Tutsak yakınlarının Ankara girişimleri
TAYAD'lı Aileler: Yine bizim kapımız çalınıyor!...
Köln'de 40 bin kişilik coşkulu ve kitlesel gösteri
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/Ek belge
Zürih sokaklarında emperyalist haydutlara militan tokat!
Davos formu ve enternasyonal mücadele
Orta burjuvazinin işçiler üzerindeki etkisini kırmalıyız
Ölüm Orucu direnişçileri anlatıyor...
İHD İstanbul Şb: Ölümler 100. gününde, yeni ölümler istemiyoruz!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Onurlu bir yaşam için
F tiplerine karşı çıkmalıyız!

Bir buçuk yıl önce Ulucanlar Cezaevi’ne bir operasyon düzenlenmiş, 10 devrimci vahşice katledilmişti. Bu katliam aynı zamanda hücre tipi cezaevine geçmek için ilk saldırıydı. Ancak devrimci tutsakların kararlı direnişi tarafından boşa çıkarıldı.

İzmir’de Ulucanlar’da katledilen Habip yoldaşın cenazesine katılmak için Helvacı Köyü’ne gitmek istemiş, ancak jandarma barikatıyla karşılaşmıştık. Cenazeye katılmamıza izin verilmemiş, 70 kişi dövülerek gözaltına alınmıştı.

Halen devam eden bu davanın son duruşması, 30 Ocak günü Aliağa Adliyesi’nde yapıldı. İki tanığın dinlenmesinden sonra, hakim delillerin toplanması ve çekilen resimleri, gazete ve TV görüntülerini incelemek üzerine mahkemeyi 27 Mart 2001 tarihine erteledi. Mahkemeye katılım ilk mahkemelere oranla azdı. Yurtdışından Danimarka Uluslararası İşkence Kurbanları İçin Tedavi Konseyi, Nükleer Savaş Karşıtı Hekimler Birliği Almanya Seksiyonu Yönetim Kurulu, Berlin Tabip Odası, İnsan Hakları Savunucuları Destekleme Platformu üyeleri ile Alman Konsolos Yardımcısı ve Petrol-İş Sendikası’ndan temsilciler mahkemeyi izlemek için gelenler arasındaydı.

Önümüzdeki günlerde ise Ulucanlar davası var. Katiller aklanırken katledilenlerin yargılanmaya çalışıldığı bu dava, 19 Aralık’ta “hayat kurtarma” adı altında yapılan katletme operasyonunu teşhir etmek açısından bir olanak.

Biliyoruz ki F tipleri yalnızca içerideki devrimciler için yapılmadı. Bu hücreler hepimiz için. Zaten şimdiden yaşamımız hücreleştirilmeye çalışılmıyor mı? Yıkım saldırısının insanları intihara sürüklemesi, özelleştirmeler, işten çıkarmalar, asgari ücrete yapılan zam vb., bunların hepsi yaşamımızın hücreleştirilmesi değil mi? Kendi yaşamımıza sahip çıkmak için, onurlu bir yaşam için F (hücre) tiplerine karşı çıkmalıyız. Devlet çok iyi biliyor ki, içeriyi teslim alırsam, içeriye hakim olursam, dışarıdakilerini daha rahat etkisiz hale getirip teslim alabilirim. Devlet çok iyi biliyor ki, devrimciler işçi ve emekçilerin öncüleridir. İşte bu nedenle kendi yaşamımıza sahip çıkmak için içerideki devrimcilere sahip çıkmalıyız. Bunun için yapılacak her eyleme destek vermeli ve çalışmasını yapmalıyız.

Hücre saldırısına karşı devrimci tutsaklar bedenlerini siper ettiler ve hücrelerde Ölüm Oruçları artarak devam ediyor. Daha fazla bedel ödemeden hücreleri kapattırmak için biz işçi ve emekçiler daha çok çalışmalı, direnmeli, mücadele etmeliyiz. Herkesin yapacağı bir şeyler olduğunu unutmamalıyız.

Hücreler yıkılsın, tutsaklara özgürlük!
İçerde dışarda hücreleri parçala!

Bir emekçi/İzmir



Çürümüş düzenin yıkıcısı işçi sınıfı olacak!

Bu coğrafyada kanla, emekle ve büyük bir iradeyle karşı konuluyor zulme ve işkenceye. Yaşamın hücreleştirmesine karşı bedel ödeniyor. Bu çürümüş düzenin yıkıcıları, bugün zindanlarda inandıkları değerler uğruna bedenlerini ortaya koyuyorlar, bir adım bile gerilemeden. Ezilen sınıfların davasının tarihsel haklılığından alınan bir güçtür bu. Bizi teslim alamazsınız, devrim davası yenilmez diyorlar. Emeğin haklı mücadelesinde yolumuzu gün ışığı gibi aydınlatıyorlar.

Biz işçi ve emekçileri iliklerimize kadar sömüren, yarattığımız tüm değerleri gaspeden burjuvaziye bir cevaptır 19 Aralık direnişi. Hiçbir karalama bu onurlu tarih yaprağına leke süremez. Bu coğrafyanın işçi ve emekçileri, devrim davası uğruna tereddütsüzce canlarını verenleri, bütün bir devrimci mirası bir kızıl bayrak gibi taşıyacaklardır.

Öncülerimizi hücrelere katliamlarla koydular. İşkenceler, teslim alma çabaları orada da boşa çıkartılıyor. Direnişin mekanı değişti, onlar şimdi bayrağımızın çıtasını daha yukarıdan tutuyorlar. Bizlere sorumluluklarımızı, devrimci mücadelede iradenin tüm silahlardan daha büyük olan gücünü öğretiyorlar. Gün artık bu silahı kuşanarak, işçi sınıfının ve emekçilerin mücadelesine sarsılmaz güvenle sarılma günüdür. Ezilen halkların ulusal bağımsızlık mücadelesini sınıfsal mücadeleyle birleştirme günüdür.

Devrimciler yeni bedellere kararlılıkla yürüyorlar. Bizlere düşen 19 Aralık ruhuyla mücadeleyi örgütleme günüdür. Partili olma bilinci ve kararlılığı ile direnişi örgütleme günüdür.

Kanla yazılan tarih silinmez!
Devrimciler teslim alınamaz!
Devrim davası yenilmez!

Esenyurt’tan bir işçi



Umuda çığlık olmak!..


(Zindanlardaki ölümüne görkemli direnişte, ezilenlerin isyan ateşini kuşanarak şehit düşen yiğit devrimcilerin anısına...)

Son nefesinde
Evrenin her zerresine karışan
Özgürlüğün bedeli

Düşlediğin her nefeste eridiğin
Ama yılmadığın, direndiğin
Son nefesindeki son sesin
Özgürlük istemin, hücreye direnişin

Bizim yaşantımıza vuran prangan
Her insanı kendi hücresinden çıkaran direnişin
Ama kaybedişimiz seni, yüreğini

“Değer miydilere” karışmadan
Coşmadan, yumuşamadan
Yüreklerinin sesi yankılansın artık yüreklerimizde
Bu suskunluk niye?..

Ölüm bu kadar kolay mı?..
O gencecik insanların
Onurlu savaşında biz neyiz?..
Bizim görevimiz ne?
Dışımızdan destekler gibi görünüp
İçimizde büyüttüğümüz korkular
Kime hizmet eder!

Uyanalım artık dostlar, uyanalım,
Ölüyor bu genç insanlar
Vücutları eriyor günden güne
Hafızaları yitiyor, bitiyor.

Ya ben diye sor kendine
Bir kere daha sor, yine sor
Korku, korkuların işidir
Davran artık, davranma zamanı
Unutma gün gelir, günler gelir
Bir gün devran sana da gelir.

Bir eğitim emekçisi/İzmir