ARSIVANA SAYFA
 
03 Şubat '01
SAYI: 05
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Tuzaklar ve tuzağa düşenler
"Huzur"u bozanlar dizginsiz bir faşist terör dalgazının önünü açıyorlar
Başsavcı İMF'ye soruyor: Enerjideki yolsuzlukların talimatını siz mi verdiniz?
"Enerji piyasası" yasası gündemde
Örnek inisiyatifin kararları bir bir uygulanıyor
İşsizlik ve kapitalizm...
Tekstil'de satış sözleşmelerine izin vermeyelim!
SSK'yı tasfiyenin zenmini hazırlanıyor
KESK'in 3. Olağan Genel Kurulu...
Kapitalizmi savunanlar şiddet karşıtı olabilirler mi?
Direniş,katliam ve sol hareket/2
Tutsak yakınlarının Ankara girişimleri
TAYAD'lı Aileler: Yine bizim kapımız çalınıyor!...
Köln'de 40 bin kişilik coşkulu ve kitlesel gösteri
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/Ek belge
Zürih sokaklarında emperyalist haydutlara militan tokat!
Davos formu ve enternasyonal mücadele
Orta burjuvazinin işçiler üzerindeki etkisini kırmalıyız
Ölüm Orucu direnişçileri anlatıyor...
İHD İstanbul Şb: Ölümler 100. gününde, yeni ölümler istemiyoruz!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Tekstil patronları saldırıda sınır tanımıyorlar...

Tekstil’de satış sözleşmelerine
izin vermeyelim!

Türk-İş’e bağlı TEKSİF, DİSK’e bağlı DİSK-Tekstil, Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş’te grev kararı alındı. Bu grev kararı 54 bin tekstil ve dokuma işçisini ilgilendiriyor. Türkiye’de tekstil sektöründe çalışan bir milyona yakın işçinin küçük bir kesimi örgütlü durumda. Her toplusözleşme dönemindeki işçi çıkartmalar sonucu örgütlü işçi sayısını gün geçtikçe azalmaktadır. Sendikalar bu duruma seyirci kalmaktadır. Satış rakamlarıyla imzalanan toplu iş sözleşmeleri ise işçilerin onayı alınmadan adeta dayatılmaktadır.

Bu işkolundaki üç sendika ilk defa ortak hareket etme kararı almıştır. Her üç sendika başkanının yaptığı açıklamalar, işçiye güven verme amacı taşımaktadır. 54 bin işçiyi ilgilendiren bu görüşmelerde, şimdiye kadar patronlar pervasız bir biçimde davranmış, sözleşmelere bir takım talepler ekleyerek işçilerin kazanılmış haklarını gaspetmek yolunda adımlar atmışlardır. Mesai ücretlerinin yarıya düşürülmesi, hafta sonu ve yıllık izinlerin kısaltılması, fiili olarak uygulanan zorunlu mesailer için normal çalışma saati ücretlerinin ödenmesi vb. saldırılarla, işçilere adeta “bedava çalışın” denilmektedir.

Altı aydır süren görüşmelerde sendikaların istediği zam oranı %35 iken, işveren %15 gibi komik bir zam dayatmaktadır. Ortalama brüt işçi aylığı 225 milyon TL’dir. Bir işçinin eline kesintilerden sonra çok az bir maaş geçmektedir. Dört kişilik bir ailenin zorunlu giderleri her ay gelen zamlarla artmakta, buna rağmen patronlar hala utanmadan “bizim bahşettiğimiz maaşla geçinin” deme cesaretini göstermektedirler.

Her TİS döneminde patronların işçi maliyetlerinin yüksek oluşu yalanlarını dinliyoruz. Bizi fabrikaları kapatmakla tehdit ediyorlar. “Tekstilde ihracat durdu, kredi alamıyoruz” vb. diyorlar. Oysa tekstil patronları gün geçtikçe palazlanmakta, sendika bürokratlarını da arkalarına alarak işçiler üzerinde her tür oyunu oynamaktadırlar.

Alınan grev kararı eğer satışla sonuçlanmazsa, 21 Şubat’ta 54 bin tekstil işçisi greve çıkacak. Tekstil işçileri bir süre önce metal sektöründe yaşanan satışları unutmamalıdırlar. TİS, dönen ayak oyunlarıyla, yangından mal kaçırırcasına, metal işçilerinden habersiz imzalanmıştır. Bu yaşanan deneyim ışığında işçiler eylemliliklerini ortaklaştırmalı, 21 Şubat’ta greve çıkılacakmış gibi hazırlık yapmalıdırlar.

Sendika başkanlarının arkasından gitmemeli, taleplerimiz doğrultusunda görevlerini yapmaya zorlamalıyız. Bunun için tabanda örgütlenmeli, TİS komiteleri oluşturmalı, sendika bürokratları üzerinde denetim kurmalıyız. Sermayenin, işçi sınıfı ve emekçilere karşı planladığı her türlü saldırıda, hain sendika bürokratlarının başrolde olduğunu unutmamalıyız. ESK’da yeralan bu hainlere “toplumsal mutabakat” adına mücadelenin önüne set çekme görevi verilmiştir. Sözde örgütlüyüz, ama tam anlamıyla iç birliğimizi ve bütünlüğümüzü sağlayamamış, kendi öz taban örgütlenmelerimizi yaratamamış olmamız nedeniyle, sendika bürorakratları bize ihanet etmede sınır tanımıyor. Buna izin vermemeli, örgütlü birleşik mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Partili bir tekstil işçisi




Sümerbank yağmasına karşı işçi eylemi

Sümerbank işçileri, Sümer Holding A.Ş’ye bağlı İzmir Basma Sanayi işletmesinin İzmir Ticaret Odası (İZTO) Eğitim ve Sağlık Vakfı’na devredilmesi kararına karşı protesto eylemi yaptılar.

Özelleştirme saldırısının çeşitli manevralarla yapılmaya çalışıldığı Sümerbank, daha önce İl Özel İdaresi’ne bedelsiz olarak verilmiş, ardından da “Ekonomi Üniversitesi yapılacak” denilerek İzmir Ticaret Odası’na devredilmişti. 160 dönüm arazi üzerine kurulmuş olan Sümerbank’ta 745 kişi çalışıyor. Tüm malvarlığıyla devredilen Sümerbank, bu haliyle tam bir yağmalanma sürecini yaşıyor.

Sümerbank işçileri bu yağmanın önüne geçebilmek için saat 12.00’de fabrika önünden Alsancak’taki TEKSİF İzmir Şubesi’nin önüne kadar yürüdüler. Burada Tekel Sigara Fabrikası’nda çalışan işçiler de “Özelleştirmeye hayır!” ve “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!” sloganlarıyla Sümerbank işçilerini desteklediler. TEKSİF İzmir Şube Başkanı ve diğer sendika yöneticilerinin konuşma yaptığı eylemde ayrıca, “İşçiler el ele genel greve!”, “Hükümet istifa!”, “Kahrolsun İMF, bağımsız Türkiye!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir