ARSIVANA SAYFA
 
11 Kasım '00
SAYI: 42
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Zindan direnişine karşı sistematik devlet provokasyonları
Ölümleri mi bekleyeceğiz?
Kamuda özelleştirme ve mücadelenin sorunları
Kamu emekçilerine sesleniş!
Faşist partiye kongre cilası tutmadı
Gençlik hareketinde yeni bir dönemin işaretleri
YÖK nedir?
YÖK’e karşı yaygın ve kitlesel eylemlilik
6 Kasım eylemlilikleri üzerine
Komsa grevinin başarısı için
Metal işkolundaki satış sözleşmesinin ardından
Sendikalaşma çerçevesinde gelişen işçi direnişleri
SAG direnişçilerinden çağrı
“Çete devletine diz çöktüreceğiz! Biz kazanacağız!”
Süresiz Açlık Grevi üzerine sendikacılar ve öncü işçilerle konuştuk
Devletin F tipi saldırısı durdurulmalıdır!
Bern’de 25 bin kişilik işçi-emekçi gösterisi
Yıkım halkın örgütlü gücüyle püskürtülebilir!
Sermaye cumhuriyeti 77. yılında çürümenin doruğunda!
Fikir ve eleştiri..., Küfür ve hakaret...
Atılım’ın küfürbaz takımına...
Zindanlar'dan
Mücadele Postası
 



 
 
TKİP taraftarı işçiler olarak eyleme etkin biçimde hazırlandık ve katıldık

Bern’de 25 bin kişilik işçi-emekçi gösterisi


Sermayenin genişleyen saldırılarına ve artan hak gasplarına karşı ücretlerin yükseltilmesi ve iş güvencesi talebiyle, İsviçre’nin başkenti Bern’de sendikaların düzenlediği yürüyüş ve mitinge, 25 bin kişilik bir kitle katıldı. Kamu emekçilerine saldırı anlamına gelen toplu iş sözleşmesi görüşmeleri de, protesto gösterisinin temel konularından biriydi.


Kapitalizmin vitrini dökülüyor

Emperyalist merkezlerde hazırlanan ve dünyanın her yerinde uygulanan saldırı programı İsviçre’de de hemen olduğu gibi uygulanıyor. Esnek çalışma ve onun yarattığı sonuçlar, özelleştirme, ücretlerin düşürülmesi, türlü gerekçelerle binlerce iş yerinin yok edilmesi, emeklilik reformu adı altında mezarda emeklilik (kadınlarda 64’e çıkarılıyor) vb. vb., bunlar İsviçreli işçi ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı ve sonuçlarının somut olarak görüldüğü saldırılardır. Bunları yabancıları hedefleyen ırkçı-faşist yasa ve saldırılar tamamlıyor.

Kapitalizmin kendini en güçlü hissettiği ve önemli bir zenginlik birikimine sahip olan bu küçük ülke, kapitalizmin sorunlar karşısındaki çaresizliğine, emekçileri hedef alan saldırılarına ve bunun yıkıcı sonuçlarına sahne oluyor. Kapitalizmin vitrini parçalanıyor. Kitlesel işten atmalar burada da yaşanıyor. Özelleştirilmesi hedeflenen İsviçre telekomunda onbinlerce işçi işten atılmayla karşı karşıya bulunuyor. Sağlık ve eğitim alanındaki hak gasplarını yenileri izliyor, personel sayısı önemli oranda azaltılıyor. Hastalık sigortaları, primleri sürekli yükseltiyor ve ödedikleri ilaçlarda elemeler yapıyorlar. Bazı işyerleri işçilere “şu an ödenen ücretlerin altında ücret ödenecektir, kabul etmiyorsanız iş yeri kapatılacaktır” tehdidinde bulunuyor ve ücretler düşürülüyor. Bu çerçevede yabancı işçiler yerli işçilere karşı ucuz iş gücü olarak kullanılıyor ve bu yolla işçiler arasında düşmanlık körükleniyor. Son beş yılda reel gelirde önemli ölçüde bir gerileme yaşandı vb.

Saldırıların devam edeceği kesindir ve şu an kamu emekçilerini hedefleyen bir saldırı gündemdedir. Hazırlanan bir kararnameyle kamu emekçilerinin hakları yok edilmek ve iş güvenceleri ortadan kaldırılmak isteniyor. Özel sektörde çalışanlarla kamu sektöründe çalışanlar karşı karşıya getiriliyor. Kararnamenin onaylanması durumunda onbinlerce kamu emekçisi kendini sokakta bulacaktır. Sendikalar karşı çabalarına rağmen uğursuz bir rol oynuyorlar. İşverenlere ya da sermayeye adeta, “işten atılmalar toplu olmasın ama tek tek yapılsın” diyor.


25 bin emekçinin eylemine etkin biçimde hazırlandık

İşçi ve emekçiler saldırları hiç de sineye çekiyor değiller. Hoşnutsuzluk ve mücadele isteği gelişiyor. Saldırılara gösterilen tepkiler, grevler, 25 bin emekçinin Bern’de bir araya gelmesi bunun somut örneklerinden biridir.

Sendikaların örgütlediği eyleme gerekli ilgiyi ve hassasiyeti gösterdik. Propaganda metaryellerimizi hazırladık ve Türkiyeli kitlenin eyleme katılımını sağlamak doğrultusunda bir çaba ortaya koyduk. TKİP İsviçre Örgütü imzasıyla çağrı bildirisi hazırladık ve eylem öncesi Türkiyelilerin posta kutularına yaygın bir şekilde dağıttık. Ayrıca BİR-KAR’ın İsviçre kolu tarafından Almanca bir bülten hazırlanmıştı ve biz de çalışmamızda bunu yaygın bir biçimde kullandık.

Eylem günü sendikaların tuttuğu trenlerle eylem alanına gittik. Yol boyunca trende Türkçe bildirimizi ve Almanca bülteni dağıttık. Eylem alanına vardığımızda Almanca “Kapitalizm baskı, sömürü, işsizlik, savaş ve barbarlık demektir” imzalı pankartımızı açtık. Almanca bültenlerimiz büyük bir ilgi gördü ve emekçiler tarafından adeta kapışıldı.

Son dönem eylemlerin gösterdiği dikkat çekici bir olgu var. O da emekçilerin politik propagandaya son derece açık olduğu gerçeğidir. Türkiyeli gruplar arasında eyleme propaganda metaryalleriyle müdahale eden tek harekettik. Anlamlı slogan ve pankartların dışında sıkça “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganının altılması dikkat çekiciydi. Kitleye genel bir coşku egemendi. Ama özellikle de Fransız kantonlarından gelenlerin ve İtalyanların coşkusu belirleyiciydi.

İsviçre toplumundaki gelişmelere hiç ilgisiz kalmadık ve kalmayacağız. Yerli sınıf kardeşlerimizle birlikte omuz omuza olmak ve buradaki sorunlardan hareketle politika üretmek ve buna uygun bir duruş sergilemek, partimizin yurtdışı politikasıdır. Partimizin yurtdışı politikalarına somut bir içerik kazandırmak ve pratikte karşılığını vermek temel görev ve sorumluluğumuzdur. Bunun gerektirdiği tutum ve davranışı ortaya koymaktan geri durmayacak, partimizi İsviçreli emekçilere, ilericilere ve devrimcilere daha yakından tanıtacağız.

İsviçre’den TKİP taraftarı işçiler





NPD’nin Berlin yürüyüşünden gözlemler...

Alman polisi faşistleri korumak için seferber oldu


Alman medyasında aylardır süren faşist NPD’nin (Milliyetçi Demokrat Parti) kapatılmasına yönelik tartışmalar gündemden giderek düşürülse de devam ediyor. Bu tartışmalar üzerine NPD 4 Kasım 2000 günü Almanya’nın başkenti Berlin’de merkezi bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe bin civarında Hitler yanlısı faşist katıldı. Çoğunluğu gençlerden oluşan Nazilerin güvenliğini sağlamak amacıyla Berlin polisi tam bir seferberlik içine girdi. 1800 polis bin civarında faşisti korudu.

NPD’nin yürüyüşünü protesto etmek amacıyla anti-faşistlerin başvurduğu yürüyüşe izin verilmedi. Buna rağmen bir araya gelen bin civarında anti-faşist NPD’nin yürüyüşüne engel olmaya çalıştı. Berlin polisinin özel olarak çıkardığı bildiri dikkat çekiciydi. Bildiride, NPD’nin yasaklanmadığı, Almanya’da yürüyüş haklarının demokrasinin gereği olduğu vurgulanıyor, bu konuda toleranslı davranmak ve şiddete başvurmamak gerektiği çağrısı yapılıyordu. Özel eğitilmiş polisler anti-faşist kitleyi ikna etmeye çalışıyorlardı.

Yürüyüşün yapılacağı alanı tam bir abluka altına alan polis, hiçbir şekilde yürüyüşün engellenmesine müsaade etmeme kararlılığındaydı. Polis Nazileri yürütebilmek için yürüyüş güzergahında özel önlemler almıştı. Kitleyi geriye itmek için önce 2-3 sıra polis, peşinden onlarca polis minübüsü, tazyikli su sıkma arabası, barikatları yarmak için dozerler, özel kameralı minübüsler, robokoplar, İngiliz atlarına binmiş süvari birlikleri, vb...

Tüm bu önlemlere rağmen anti-faşist gruplar, yürüyüş başlar başlamaz kol kola girerek, yürüyüş güzergahında barikat oluşturdular. “Naziler defolun, Alman polisleri faşistleri koruyor!”, “Faşizmin arkasında kapitalizm, özgürlük mücadelesi enternasyonaldir!”, “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganları atarak polisle göğüs göğüse çatıştılar. Polisin anti-faşist kitleye dönük tekme ve yumruklu saldırısı birçok insanın yaralanmasına neden oldu. Geri çekilen anti-faşist kitle bir süre sonra tekrar barikat kurdu. Kurulan barikat polis tarafından tekrar dağıtıldı. Yine birçok anti-faşist yaralandı ve gözaltına alındı. Az sayıda polisin olduğu bir alanda NPD’li faşistler ile anti-faşistler arasındaki süren çatışma bir anda yumruklaşmalara ve taşlara yerini bıraktı. Polisin müdahalesiyle çatışmaya son verildi.

Miting alanına gelindiğinde, alanın polis tarafından demir bariyerlerle çevrildiği görüldü. Alana alınan NPD’li faşistler polis güvenlik çemberiyle korundular. Güvenlik çemberinin dışındaki anti-faşistler de polisleri çembere almışlardı. Faşistlerin yapmak istediği konuşmalar anti-faşistlerin attıkları sloganlarla bloke edildi.

Alana girildiğinde saat 15:00’di. 18:00’e kadar izinli olan miting, anti-faşistlerin her saat biraz daha çoğalması nedeniyle saat 16:00’da bitirildi. Bu arada polis anti-faşistlerin NPD’li faşistlere taş ve yumurta atmaları nedeniyle saldırdı. Faşistlerle çatışmak isteyen anti-faşistler her defasında polis terörüyle karşılaştılar.

Sıra faşistlerin alandan metrolara götürülmesine gelmişti. Önce anti-faşistlerin dağıtılması gerekiyordu. Bundan dolayı polis anti-faşistlere saldırmaya başladı. Bu esnada faşistleri yeterince koruyamadılar. Karşı karşıya gelen faşistlerle anti-faşistler arasında çatışma yaşandı. Taşlar ve şişeler havada uçuşuyordu. Yumruklar havada “Faşistler defolun, hepinizi ele geçireceğiz!”, “Faşizme karşı her yerde mücadele!” sloganları atılıyordu. Kısa süren çatışmadan sonra faşistler polis eşliğinde metrolara kadar götürüldüler. Anti-faşist gruplar protestolarını metroların önünde de devam ettirdiler.

Irkçılığın ve faşizmin yükseltildiği bu dönemde Alman faşistlerine verilen bu cevap oldukça anlamlıydı. Faşist saldırıların önüne geçmek, alanlarda verilecek mücadeleyle mümkündür. Her alanda faşistleri teşhir etmek, anti-faşist mücadeleyi geliştirmek, kitleleri eylemlere çekmek görev ve sorumluluğuyla yüzyüzeyiz.

Faşizme geçit yok!
Yaşasın enternasyonal mücadele!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!

BİR-KAR/Berlin