- Kızıl Bayrak'tan...
- Dönemin görev ve sorumlulukları
- 30. yılında 15-16 Haziran, yol gösteriyor!
- KESK seçimleri 2000
- Öncü kamu emekçilerinin devrimci programı
- Onurlu kamu emekçisi hesap soruyor
- SASA grevinde kim kazandı?
- SASA grevinin ardından...
- En büyük asalaklardan Sabancı
- Murat Dil ölüme terkediliyor
- Sözün bittiği yerdeyiz!
- Saldırıyı karşı saldırıyla püskürteceğiz!
- Türkiye’de asgari ücret uygulaması...
- DEÜ’de hücre karşıtı platform
- Güney Kore: 70 bin işçi
- Clinton’ın son Avrupa gezisi
- Almanya: Kamu emekçileri greve
- Bir "iç savaş" güncesi
- Komünist militanlardan
- Senin ardından hep seninle!..
- Mücedele Postası...



 
 
Güney Kore: 70 bin işçi greve gitti


Güney Kore’de işçi sınıfının kabaran öfkesi, devletin kolluk güçlerinin saldırılarına, gözaltılara rağmen bastırılamıyor. Geçtiğimiz günlerde yine, en büyük işçi örgütü olan Kore İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (KCTU) grev çağrısı üzerine, devletin “tutuklama” tehditlerine rağmen, büyük tekellerde çalışan işçiler ve sağlık emekçileri başta olmak üzere 70 bin işçi greve gitti.

Toplusözleşmelerde sermayenin kendi taleplerinde ayak diremesi karşısında otomobil ve metal işkollarında çalışan binlerce işçi işi durdurdu. Başkent Seul’de ise 20 bin işçi protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. Ayrıca 16 hastanede çalışan sağlık emekçileri de iş bıraktılar. Bazı işletmelerde işçiler sadece kısa süreli eylemlere gidilmesinden yana olduklarını ifade ederken, özellikle metal işçileri uzun vadeli eylemlerden yana tavır aldılar.

500 bin işçinin örgütlü olduğu KCTU eylemlerin hafta sonunda daha kitlesel sürdürüleceğini açıkladı. Eylemlerin ana talepleri; 40 saatlik çalışma haftası ve ekonomik krizden bu yana sürekli eriyen ücretlerin %15.2 artırılması. Geçen yıllarda sendikalar kriz nedeniyle kitlesel işten atılmaları önlemek için birçok durumda zam talebinden vazgeçme yoluna gitmişlerdi. İşçiler şimdi ücretlerin artırılmasını istiyorlar.

Grev öncesinde militan bir eylemlilik süreci yaşandı
Bu yıl, son iki yılın en militan 1 Mayıs’ı kutlandı. KCTU yönetimi, resmi mitingi 29 Nisan’a almış ve işçi sınıfı saflarında biriken öfkeyi yatıştıracağını ummuştu. Ama sınıf bilinçli işçiler, kinlerini kuşanarak alanlara çıktılar. Devletin resmi güçlerinin azgınca saldırılarına karşı direnişler ve sokak çatışmaları yaşandı.

Nisan ayı ise otomobil işçilerinin militan eylemlerine sahne oldu. Daewoo Motor işçileri işyerlerinin yabancı şirketlere satılmasına karşı greve gittiler. General Motors, Ford, DaimlerChrysler gibi yabancı şirketler Daewoo’yu satın alarak, Kore ve Doğu Asya pazarlarını ele geçirmeyi amaçlıyorlardı. İşçiler bunun kendi cephelerinde kitlesel işten atılmalar ve işyerlerinin kapatılması anlamına geldiğini biliyorlardı. Bu yüzden direnişe geçtiler.

Nisan ayı başında tüm ülkedeki Hyundai, Kia ve Sang-Yong işçileri de grevdeki sınıf kardeşleriyle dayanışma amacıyla greve gittiler. Otomobil işçileri bir hafta üretimi durdurdular. Hükümet grevleri engelleyememenin öfkesi ile işçi ve sendikacılara azgınca saldırdı, Daewoo sendika yönetimini tutukladı. Hyundai otomobil işçileri ve diğer sendikacılar ise tutuklama emriyle aranıyorlar.

Güney Kore sermaye sınıfı için kârlarına kâr kattıkları bir sömürü cenneti. Örneğin Cumartesi günü resmi işgünü ve haftalık çalışma süresi 50 saati buluyor. Geçtiğimiz yıllarda haftalık çalışma saatleri, kitlesel işten atılmalara rağmen daha da yükseldi, ‘99 yılında ‘80’li yılların sonundaki düzeye ulaştı. OECD istatistiklerine göre, Güney Kore sanayi ülkeleri içinde en uzun çalışma saatine sahip ülke olarak ilk sırada yer alıyor. Güney Kore işçileri yılda 2390 saat çalıştırılıyor. Güney Kore işçilerini 1957 saat ile Amerikalı sınıf kardeşleri izliyor. Japon işçileri 1871, Alman işçiler 1526 saat çalışıyorlar (‘98 yılı). Uzun çalışma saatleri ölümle sonuçlanan iş kazalarının artmasına yol açıyor.

KCTU çalışma saatinin haftalık 40 saate düşürülmesi, cumartesi gününün resmi tatil ilan edilmesi taleplerinde ısrar ediyor.

KCTU yanısıra bir dizi talepte bulunuyor. Bunlar, kamu emekçilerinin sendikal örgütlenmesi üzerindeki yasağın kalkması gibi politik talepleri de içeriyor. Halen yürürlükte olan yasaya göre, işsizler hiçbir sendikaya üye olamıyorlar. İşini kaybettiği andan itibaren sendikalı işçi sendika üyesi sayılmıyor.

Sağlam bir sosyal güvenlik sisteminin inşası, taleplerin içinde önemli bir yer tutuyor. Halen işsiz kalanların büyük bir kısmı parasal yardım olanağından mahrum. Güney Kore’de gayri safi milli gelirin %5,4’ü sosyal giderler için harcanıyor. Böylece OECD istatistikleri sıralamasında en sonda yeralıyor.

KCTU ayrıca dış politikada liberalleşmeye, Dünya Ticaret Örgütü ve diğer sanayi ülkeleriyle sürdürülen ticari anlaşmalara karşı talepler yükseltiyor.

İşçi sınıfının bu talepleri toplumun diğer sosyal kesimleri tarafından da destekleniyor. En büyük destek, ithalat için uygulanan kısıtlamaların kaldırılması sonucunda Amerika ile rekabet edemeyerek yıkıma uğrayacak küçük köylü federasyonundan geliyor.



Arjantin:

işçi sınıfı yine ayakta!


İMF temsilcileri Arjantin hükümetine yeni istikrar programını dikte ettirmek için Boines Aires’te bulunuyorlar.

Bu Arjantin işçilerinin 31 Mayıs’ta başkent sokaklarını bir kez daha mücadele arenasına dönüştürmeleri için yeterli bir sebepti. İşçiler, dünya işçi sınıfı ve halklarının düşmanı İMF’ye ve uşağı De La Rua hükümetinin ekonomi politikalarına karşı yürüdüler. Şiarları, pankart ve dövizleriyle, İMF’nin direktiflerine harfiyen boyun eğen hükümeti protesto ettiler.

Başbakan Fernando De La Rua, işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına saldırılarını tırpanlamak için hazırladığı istikrar paketini parlamentoya sundu. Pakette yeralan ve protestolara neden olan değişikliklerden bazıları; devlet hizmetinde çalışanların maaşlarının %12-15 oranında kısıtlanması, emekli maaşının kısıtlanması, sağlık sisteminin işçi ve emekçilerin aleyhine yeniden düzenlenmesi gibi tedbirleri içeriyor. Hükümet, 1997’deki Asya kriziyle konjonktürel bir gerileme yaşayan Arjantin ekonomisini, bu tedbirlerle yeniden canlandıracağından dem vuruyor.

Arjantin’de hükümetin çıkarmayı planladığı yasa, Nisan ayında işçi sınıfının militan protestolarıyla karşılanmış, işçiler parlamento önünde barikatlar kurmuş, polisle çatışmıştı. Hükümet, işçilerin kararlı duruşları ve eylemleri karşısında çıkarılacak yasayla ilgili tartışmaları Mayıs ayına ertelemek zorunda kalmıştı. Böylece işçi sınıfının öfkesinin süreç içinde yatışacağını ummuştu. Ama yanıldıklarını anlamakta gecikmediler. Ve işçiler hükümetin saldırı paketini sanıldığı gibi kolay kabul etmeyeceklerini bir kez daha gösterdiler.

Dünya işçi sınıfı ve halklarının can düşmanı İMF, bugün artık, soygun ve sömürü politikalarını sürdürdüğü her coğrafyada işçi ve emekçi kitlelerin protestolarıyla karşılanıyor.



Melbourne’de “Hücre” karşıtı miting...

“Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”


Melbourne İnsan Hakları Komitesi’nin Çağrısı ile, “Hücrelere hayır, özgür tutsaklar yalnız değildir!” adı altında bir miting düzenlendi.

Mitinge DHKC-Devrimci Halk Güçleri, TKİP taraftarları, Victoria Kürdistanlılar Derneği ve Anadolu Kültür Merkezi destek verdi.

Yürüyüşte, İngilizce olarak “Hücre ve izolasyon tipi cezaevlerine hayır”, “Türkiye’de ve dünyada insan hakları ihlallerine son”, “Türkiye’de cezaevleri katliamlarına son”, “Türkiye’de gözaltında işkencelere son”, “Kayıplara son”; Türkçe olarak ise “Haklıyız Kazanacağız”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” yazılı pankartlar taşındı.

Yürüyüş boyunca İngilizce ve Türkçe “Politik tutsaklara özgürlük”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Özgür tutsaklar yalnız değildir”, “Abdullah Öcalan’a özgürlük” gibi sloganlar atıldı.

Yürüyüş sonunda komite temsilcisi tarafından Türkiye’de ki cezaevlerinde meydana gelen olayları, F tipi hücre cezaevlerini ve bunların tutsaklar üzerinde bırakacağı etkileri anlatan bir metin okundu. Yürüyüş alkışlarla sona erdirildi.

Avustralya’dan TKİP taraftarları


ARSIV ANA SAYFA