- Kızıl Bayrak'tan...
- Dönemin görev ve sorumlulukları
- 30. yılında 15-16 Haziran, yol gösteriyor!
- KESK seçimleri 2000
- Öncü kamu emekçilerinin devrimci programı
- Onurlu kamu emekçisi hesap soruyor
- SASA grevinde kim kazandı?
- SASA grevinin ardından...
- En büyük asalaklardan Sabancı
- Murat Dil ölüme terkediliyor
- Sözün bittiği yerdeyiz!
- Saldırıyı karşı saldırıyla püskürteceğiz!
- Türkiye’de asgari ücret uygulaması...
- DEÜ’de hücre karşıtı platform
- Güney Kore: 70 bin işçi
- Clinton’ın son Avrupa gezisi
- Almanya: Kamu emekçileri greve
- Bir "iç savaş" güncesi
- Komünist militanlardan
- Senin ardından hep seninle!..
- Mücedele Postası...



 
 
“Çocuklarımıza dokunmak için önce bizi ezip geçmeleri gerekiyor”

Sözün bittiği yerdeyiz!


Sözü uzatmadan başlayalım. Bıçağın kemiğe dayandığı yerdeyiz. Keza bugüne kadar susmuş olanlar dahi döşenen vahşet taşlarıyla çığlık atmak zorunda kalacak.

Ben bir anayım, çaresizlikten kıvranmak yerine oğluna sahip çıkan bir anayım. F tipi adı verilen, “villa-oda” denilen kan tezgahının karşısında duran; susmanın başladığı yerde insanın biteceğini bilen bir anayım.

Girişten anlayacağınız gibi son bir -iki yıldır adını sıkça duyduğumuz- aslında mazisi daha eski olan F tipi cezaevlerinden bahsedeceğim!

Kendine F tipi denilen cezaevlerini bugüne kadar hep duyduk. Onları görme “şansımız” olmadı. Artık bu bir şans mıdır, şanssızlık mıdır bilemiyorum, ama F tipi cezaevini gezme imkanım oldu. İzmir’in Buca ilçesi Kırıklar köyüne gezmek amacıyla gitmiştik. Orada dağın başında yapayalnız ve insanı ürküten büyüklükte bir inşaat vardı. İlk aklıma gelen bunun bir fabrika inşaatı olduğuydu. Çalışan işçilere sorduk; meğerse yapılan inşaat, F tipi cezaevinin inşaatıymış. Bir anda tüylerim diken diken oldu. İşte o, “çocuklarımızı, kanlarını akıtarak koyacakları yer” dedim. Benim için dehşet verici bir durumdu. Dayanılmaz bir öfke ve kinle doldu o an içim. Her yerini gezdim inşaatın. 2,5 metrekarelik küçücük, itin bile yaşayamayacağı hücrelerle karşılaştım. Bir insan burada senelerini geçirirse kesin çıldırır diye düşündüm.

Tüm bu düşünceler zihnime üşüşürken, gece rüyamda bu cezaevini ellerimle paramparça ediyordum. Oğlumun, çocuklarımın buralara konmasına izin veremezdim. Bu öfkeyle parçaladım, yağlı beton kalın duvarları!

F tipi denilen bu Ortaçağ dehlizi bozması cezaevleri sadece fiziki imhayı içermiyor, onun asıl amacı psikolojik. Temelinde insana ait değerlerin imha edilmesi var. Bunu anlamak için kime, neye karşı yapıldığına bakmak yeterli. İçerde bizim çocuklarımız dayanışmayla yaşıyorlar. Yedikleri yemekten çamaşıra kadar herşeylerini birbirleriyle paylaşmasını biliyorlar. Kısacası yaşam kolektif sürüyor. Hücreleri yapanlar işte bunları imha etmek istiyor. Hücreleri yapanlar bu erdemlere karşı olanlardır. Bencilleşmiş, paylaşmasını bilmeyen kafaların ürünüdür F tipleri. Buradan tekrar sormak gerekiyor; cebindeki on kuruşu bile paylaşmasını bilen benim oğlum mu terörist, yoksa onu içeri tıkanlar mı?

Düşünüyorum bazen, insanlar kafalarını kaldırıp etraflarına baksalar ya. Görseler ne kadar yabancılaştığımızı birbirimize. Aynı binada oturduğumuz üst komşumuzun adını bile bilmiyoruz. İşte içerdekiler, siyasi tutsaklar, bu yabancılaşmaya, uzaklaşmaya inat paylaşmayı, birarada yaşamayı savunuyorlar. Yani onlar sadece kendilerini değil, bizi de savunuyorlar.

Televizyonlarda, basında çarşaf çarşaf okuyoruz. Silahlar, cep telefonu var diye içerde. Silah, cep telefonu mafyalarda var. Pislik yine aynı yerde. Bizim çocuklarımız ise bırakın bunları, yaşadıkları 10 metrekarelik yerden bile mahrum edilmek isteniyor. Bunları aslında hepimiz biliyoruz, yine de seçim meydanlarında sürekli yalan söyleyenlere inanıyoruz.

Ben tekrar F tipine dönmek istiyorum. Bu cezaevlerinden birinin yapımı da Sincan’da sürüyor. Geçenlerde bir grup milletvekili gezmiş burayı; “Bize anlatılanlarla gördüklerimiz aynı değil”, diyorlar. Yani Adalet Bakanlığı milletvekillerine bile yalan söylüyor, bize mi doğru söyleyecek? Bu cezaevinin açılışını kokteyllerle kutlayacaklarmış! Ulucanlar’daki gibi kan içicekler yine, kokteylde şarap kadehleriyle bunun provasını yapacaklar. Bu milletvekilleri Ulucanlar katliamının fotoğraflarını izlerken dayanamamışlardı. Yani kendi yaptıklarına kendileri bile tahammül edemiyorlar! Bu vahşetin sınırları işte bu denli akılalmaz boyutta. Zaten biri emir verir yaptırır, diğeri timsah gözyaşları döker.

Hücre cezaevleriyle çocuklarımıza her gün işkence yapılacak, tecrit içinde tecrit uygulanacak, yaşam bir karabasana çevrilecek. Bazen duyacağız haberlerde, tek parça ipin olmadığı, insanların çırılçıplak kaldığı hücrelerde filanca intihar etti diye. Kısacası siyasi tutsaklara yaşam hakkı tanınmayacak.

“Buraya kadar herşey yolunda” diye düşünenler yanılıyorlar. Yok öyle yağma! Biz çocuklarımızın göz göre göre öldürülmesine izin vermeyeceğiz!

Rüyamdan bahsetmiştim. Hücreleri yıktığım rüyamdan. İşte o rüyayı gerçeğe dönüştürene kadar bu işin peşini bırakmayacağız. Kurşuna, silaha, işkenceye karşı ana yüreğimizi koyacağız ortaya. Çocuklarımıza dokunmak için önce bizi ezip geçmeleri gerekiyor.

Hücre tipi cezaevini yaşama geçirmek isteyenler, kan içmeyi sevenlerdir, kan içmek isteyenlerdir. İçecekleri kan yalnızca tutsakların değil, anaların-babaların da kanı olacak. Yani bu sefer kan içicilerin işi kolay olmayacak. Dedim ya; sözün bittiği yerdeyiz!

Zeliha Ünal/İzmir



İzmir: “Tecrit hücrelerine karşı tüm insanlığı göreve çağırıyoruz”

İnşası süren F tipi cezaevi önünde eylem!


Ülkemizdeki cezaevleri; anti-demokratik ve olağanüstü yasalarla yönetilen bir ülke görüntüsünün yansıdığı bir aynadır.

Yıllardır iktidara gelenler ve iktidarı paylaşanlarca hiçbir insani düzenlemenin yapılmadığı cezaevlerinde, tüm sorunlar “güvenlik-asayiş” sorunu olarak görülmüş ve insani talepler “zor” ile yanıtlanmış/bastırılmıştır. Yine suçun niteliğine göre bir infaz sistemi uygulanan cezaevlerinde, siyasi mahkumlar birer hasım olarak görülmüş ve en temel insani hakları gözardı edilerek, kişi güvenliği, yaşam hakkı, sağlık hakkı, düşünce özgürlüğü, dış dünya ile iletişim gibi temel haklar sürekli ihlal edilmiştir.

Ülkeyi yönetenlerce cezaevleri rehabiltasyon merkezi olarak gösterilmiş, ancak pratikte bu söylemlerin tam aksine, cezaevleri “cezaevi-ölümevi” kimliğine bürünmüştür. Toplumu derinden sarsan ve yaralayan süresiz açlık grevleri, ölüm oruçları gibi olaylar taptaze iken, 1997 yılından itibaren 37 E ve 14 Özel tip cezaevinde “oda” tamamlanmıştır. 56. hükümet tarafından da 14 adet F TİPİ Cezaevi yapımı kararı alınmış ve ilk elden 6 tanesi için bütçeden 15 trilyon ayrılmıştır. 2000 yılı Haziran ayında tamamlanacak olan F tipi cezaevleri 2-3-4 kişinin kalacağı hücrelerden oluşmaktadır. Yüksek güvenliği-teknolojisi ile kamuoyuna sunulan F tipi cezaevlerinin asıl işlevi, “izolasyon ve tecrit”tir. 1991 yılında Eskişehir Cezaevi’nde denenen “tabutluk” uygulamaları, ülke genelinde F tipi adıyla yaygınlaştırılmak istenmektedir.

Hangi ad ile anılırsa anılsın, kişiyi toplumsal-sosyal-düşünsel varlık olma özelliğinden yalıtacak-yalnızlaştıracak olan ve kişinin ruhsal bütünlüğünde ağır tahribatlara yol açacak olan hücre tipi cezaevlerinin daima karşısında olacağız.

Cezaevlerinde yaşanan sorunların çözümü hücre sistemine trilyonlar akıtmak değildir. Tedavilerin yapılmadığı, onlarca mahkumun hastalanarak yaşamını yitirdiği, günlük 700.000 TL. gibi yiyecek bedelinin verildiği, bakım-onarımların yapılmadığı, sürekli saldırıların-ihlallerin yaşandığı, (Ulucanlar gibi bir saldırının belleklerde taptaze yer aldığı, ülkeyi yönetenlerin dahi Ulucanlar’da ölen mahkumların resimlerine bakamadığı, sırtları elek gibi olmuş, parmakları kırılmış, yüzleri tanınmayacak şekilde yanmış mahkum görüntülerinin yürekleri parçaladığı) cezaevlerinde hücre sistemi sorunların kamuoyundan saklanmasına ve baskıların katlanmasına hizmet edecektir.

Cezaevlerinde zaten var olan sorunları daha da ağırlaştıracak olan tecrit hücrelerine karşı tüm insanlığı göreve çağırıyoruz.
F tipi cezaevi yapımı durdurulsun!
Hücre sistemine hayır!
Hücre ölümdür, izin verme!

İHD İzmir Şubesi


Sermaye devleti hücre saldırısı konusundaki ciddiyetini hücre tipi cezaevlerinin inşasına son sürat devam ederek gösteriyor. Hücre tipine geçmek için son tuğlaların da konmasını bekliyor.

Hücre tipi yaşama karşı çıkan sesler ise yavaş yavaş yükselmeye devam ediyor.

3 Haziran Cumartesi günü, İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, İzmir’in Buca ilçesine bağlı Kaynaklar köyünde yapılmakta olan hücre tipi cezaevi önünde bir basın açıklaması yaptı. Yaklaşık 70 kişinin katıldığı eylemde “Hücre ölümdür izin vermeyeceğiz!”, “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” vb. sloganları atıldı.

Jandarma bölgesi olan Kaynaklar’a bağlı Kırıklar bölgesinde basın açıklaması öncesi, jandarma yetkilileri eyleme önce izin verdi. Sonra keyfi nedenlerle yapılmasını engellemeye çalıştı. Gerekçeyse bu konuyla ilgili bir yetkilinin gelmesinin beklenmesi olarak gösteriyorlardı. Daha sonra beklenen yetkilinin takviye kuvvet olduğu ortaya çıktı.

F tipi cezaevi önünde okunan basın açıklamasının tam metnini yan tarafta okurlarımıza sunuyoruz.

Kızıl Bayrak/İzmir


ARSIV ANA SAYFA