- Kızıl Bayrak'tan...
- Dönemin görev ve sorumlulukları
- 30. yılında 15-16 Haziran, yol gösteriyor!
- KESK seçimleri 2000
- Öncü kamu emekçilerinin devrimci programı
- Onurlu kamu emekçisi hesap soruyor
- SASA grevinde kim kazandı?
- SASA grevinin ardından...
- En büyük asalaklardan Sabancı
- Murat Dil ölüme terkediliyor
- Sözün bittiği yerdeyiz!
- Saldırıyı karşı saldırıyla püskürteceğiz!
- Türkiye’de asgari ücret uygulaması...
- DEÜ’de hücre karşıtı platform
- Güney Kore: 70 bin işçi
- Clinton’ın son Avrupa gezisi
- Almanya: Kamu emekçileri greve
- Bir "iç savaş" güncesi
- Komünist militanlardan
- Senin ardından hep seninle!..
- Mücedele Postası...



 
 
Saldırıyı karşı saldırıyla püskürteceğiz!

Habip Gül


Sermaye devleti cezaevlerine yönelik yeni bir saldırı dalgasına hazırlanıyor. Aslında yeni olan politikalar değil. Çünkü hücre politikası birkaç yıldır hazırda bekliyor. Hatta bu politikayı hayata geçirmek amacıyla defalarca hamle yapılmış ve devrimci direniş karşısında her defasında bozguna uğramıştır. Aldığı yenilgilerden de ders çıkaran sermaye devleti, saldırı sürecine daha geniş ve kapsamlı bir hazırlıkla başlama telaşında. ‘96 SAG ve ÖO eylemlerinin ardından hazırlandığı anlaşılan, ancak 22 Kasım ‘98 tarihli ve sonrasında mehmetçik medyada güncelleştirilen saldırı planları 30 Aralık ‘98 tarihli MGK toplantısının kapsamını oluşturur niteliktedir. Bahsi geçen saldırı planının gazetelere yansıyan maddelerini olduğu gibi aktarıyoruz.

* Eylemlerin gerçek yüzünü ortaya koyan basın açıklamalarının yapılması.

* Bunların Türkiye’yi içeride ve dışarıda güç duruma düşürmek istedikleri.

* Eylemlere adli suçluların katılmadığını açıklamak.

* Cezaevlerinde örgütlü isyan ve ölüm orucu gibi durumlarda diğer ülkelerin tedbirlerinin açıklanması.

* Bayrampaşa Cezaevi başta olmak üzere terör örgütlerinin kontrolünde bulunan cezaevlerinde lider konumunda bulunan suçluların bu cezaevlerinden alınarak Eskişehir Cezaevi gibi müsait olan cezaevlerine nakillerinin sağlanması.

* Ölüm orucu eylemlerinde ağırlaşanların tıbbi müdahale amacıyla cezaevinden uzaklaştırılması.

* Sağlık Bakanlığı’nın müdahale yetkisi konusunda Tokyo ve Malta bildirgeleri çerçeveleri konusunda kamuoyuna açıklamalar yapılması.

* Terör suçlularının eylemlerinden zarar gören ailelerin cezaevi eylemlerine ve bunlara destek veren odaklara karşı bir tepki olmak üzere gösteri yapmalarının sağlanması.

* Örgütlü eylemler ve ölüm oruçları gibi menfi propagandaların TV, gazete ve dergilerde kontrolsüz bir şekilde haber konusu yapılmasının önlenmesi amacıyla mevcut yasaların ihtiyaca cevap verir hale getirilmesi.

* Cezaevlerinde yürütülen örgütlü eylemlerin asıl amaçlarını açıklayan yazı, makale, haber ve yorumların haber konusu yapılmasının önlenmesi amacıyla sağduyulu köşe yazarlarının ve özel TV yetkililerinin teşvik edilmesi.

* İhtiyaca cevap verecek yeni tip cezaevlerinin inşa edilmesi.

* Cezaevlerinde iç denetimi sağlayacak yasal düzenlemenin yapılması.

* Cezaevi personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi.

* Özel TV ve basın organlarının devlet aleyhinde olan konuları istismar etmelerini önleyecek yasal düzenlemelerin yapılması.

Görüldüğü gibi saldırı oldukça kapsamlıdır. Öncelikle kamuoyunun cezaevi direnişlerine karşı duyarlılığını ve desteğini kırmayı, saldırıları meşrulaştırmak amacıyla yoğun bir propagandayı esas almaktadır. Dikkati çeken diğer bir madde ise, “Terör suçlularının eylemlerinden zarar gören ailelerin cezaevleri eylemlerine ve bunlara destek onlan odaklara karşı tepki olmak üzere gösteri yapmalarının sağlanması”dır. Bu maddenin nedeni, tutsak ailelerine karşı yeni tür bir “Cuma Anneleri” adı altında sivil faşist odağın örgütlenmesidir. Böylelikle direnişlere destek veren tutsak ailelerine yönelik resmi kolluk kuvvetleri yerine -ya da yanısıra- bu sivil faşist odak saldırtılacaktır. Cumartesi Anneleri’ne karşı “CumaAnneleri”ni örgütleyen, ancak beklediği sonucu elde edemeyen sermaye devleti, şimdi de tutsak ailelerine karşı “terör suçlularından zarar gören aileleri” örgütleme çabasındadır. Bunun ne kadar başarılı olup olmayacağı bir yana, bizler bu saldırı odağını da hesaba katarak hazırlıklarımızı yapmak zorundayız.

Hücre uygulamasına geçişin zeminini birçok yönüyle hazırlamayı hedefleyen saldırı paketinde, başta Bayrampaşa olmak üzere kimi cezaevleri ilk saldırı için pilot nokta belirlenmiştir. Bu pilot cezaevlerinden biri (belki de başında) Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’dir. Uzun süreden beri Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ni oldukça abartılı ve yalan haberlerle hedef gösteren medya, bahsi geçen saldırı paketinin ön hazırlıklarını yapmaktadır.

Ceyhan Cezaevi’ndeki devrimci tutsaklara saldırıdan sonra başlayan cezaevi direnişlerinin hemen akabinde, başka bir cezaevine ait olan fotoğrafları ekranlarda göstererek, “Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde siyasi suçluların ellerinde telsizler var. Polis ve jandarma telsizlerine girip dinliyorlar. Birbirleriyle haberleşiyorlar.” şeklinde haberler çıktı. En son ise Yeni Yüzyıl gazetesinde büyük puntolarla “Ulucanlar Cezaevi’nde Firar Alarmı” başlığıyla bir haber çıktı. Cezaevinin yapısının tünel kazmaya müsait olduğu, denetimin siyasi tutuklularda olduğu, infaz koruma memurlarının koğuşlara giremediği, her an büyük bir firarın gerçekleşebileceği gibi, oldukça abartı, yalanla beslenmiş ve saldırıya zemin olabilecek bir haberdi bu.

Kürt
çocuklarıyız*

Alın açık, başlar dik
Yurtta yavru aslanız
Göğüs kalkan, kol çelik
Biz Kürt çocuklarıyız

Bizi kimse yenemez
Kızıl Bayrak inemez
Hür sesimiz dinemez
Biz Kürt çocuklarıyız

Düşmanıyız faşizmin
Kuvvetiyiz emekçinin
Yolundayız Habiplerin
Biz Kürt çocuklarıyız

Habip Gül yoldaşın oğlu Yoldaş



*İlkokul kitabındaki “Türk çocuklarıyız” şiirinden uyarlanmıştır
Bütün bunların MGK’nın “Acil Tedbirler” adlı saldırı programına zemin hazırlamak olduğuna kuşku yok. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nin öne çıkarıyor olması, olsa olsa bu saldırı dalgasının öncelikli hedeflerinden biri halinde olmasındandır.

Sermaye devleti yeni bir saldırıya sadece fiili olarak hücre cezaevlerinin inşası ve tutsakların hücrelere konulması anlamında hazırlanmıyor. Aynı zamanda bu saldırının zeminini hazırlayacak ve saldırıya her düzeyde olanak sağlayacak yasa ve düzenlemeleri de hazırlamış durumda. Belki de bütün bunlar zaten bugüne kadar varolan ve ugyulanmaya çalışılan yasalardı. Ancak bugün yeni olan şey, düşmanın cezaevleri cephesinde aldığı yenilgilerden çıkardığı derslerin sonuçlarına göre hazırlanıyor olmasıdır. Her saldırı biçim ve yöntemine göre ya da saldırının değişik aşamalarına uygun “icra makamı ve koordine merkezleri” oluşturulmuş. Basın yayın ve kimi köşe yazarlarına bu saldırı koordinesinin başında yer verilmiş.* Kuşkusuz bütün bunlar, gerek yasalarda gerekse pratikte işçi sınıfı ve emekçi yığınlara uygulanagelen katliam, işkence ve zulüm politikalarıdır. Ekonomik ve siyasi kriz içinde debelenen sermaye devletinin her alanda sarılabileceği tek bir can simidi var: Terör ve şiddeti en üst boyuta taşımak! Buna karşı her alanda olduğu gibi cezaevlerinde de karşı saldırıya hazırlanmak oldukça önemlidir.

Bugün komünist ve devrimci tutsaklar düne göre çok daha fazla deneyim, güç ve hazırlıklara sahiptirler. Sermaye devletinin “koordine merkezleri ve icra organları” bir kez daha yenilgiyi tadacaklardır.

Tekrar söylüyoruz: “Gelecekleri varsa, görecekleri de olacaktır!”
Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz!
Bedel ödeyerek kazandığımız mevzilerimizi bedel ödeterek koruyacağız!




* Ancak bu göreve gönüllü olan medya ve kimi köşe yazarları bilmelidirler ki, bu saldırı dalgasında MGK’nın kendilerine verdiği rol büyüktür. Bedeli de büyük olacaktır!

(S. Y. Kızıl Bayrak, sayı: 83, 12 Aralık ‘98)


ARSIV ANA SAYFA