Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Nisan 2003
Sayısı: 59
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Emperyalistlere ve uşaklarına karşı kavgayı yükseltelim!
  Zafer direnen halkların olacak!
  Gençlik Beyazıt Meydanı'ndan haykırdı!
  Emperyalistler arası çatlak derinleşiyor
  Emperyalist savaşa karşı eyleme, boykota direnişe!
  Gençlik kitlesel bir katılımla emperyalist barbarlığı lanetledi...
  Emperyalist savaş ve mülteciler
  1 Mart mitingi ve gençlik...
  Gençliğin mücadelesini örgütleyelim!.
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Semtlerin emekçi gençliği içinde çalışmanın sorunları
  YÖK-YEK tartışması ve perde arkası
  '68'in anti-emperyalist mücadele ruhuyla barikatları aştık!>
  Savaşa karşı eylem ve etkinliklerden...
  "Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo'yu unutmadık!"
  Etkinliklerden...
  1 Mayıs'ta alanları zaptedelim!
  İşletmeye dönüşen bir kurum: Üniversite
  Hatice Yürekli: Devrim davasına adanmış bir yürek
  Edirne'de polis terörü
  Siyasal çalışma iddia ve ciddiyet gerektirir!
  Okur mektupları



 
 
Siyasal çalışma iddia ve ciddiyet gerektirir!

Gençlik ülke çapında emperyalist savaşa ve işgale karşı mücadelesini sürdürüyor. Ülkemiz gençliği ABD’nin emperyalist saldırganlığını eylemler ve ders boykotları ile karşıladı. Bu eylemlerden birisi de savaşın çıktığı gün “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!” haykırışlarının yankılandığı Beyazıt eylemiydi. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı eylem coşkusu, kararlılığı, ve kitleselliği ile üniversitelerin savaşa ve işgale karşı gür bir haykırışına dönüştü. Savaş başladıktan sonra gerçekleşen bu ilk kitlesel gençlik eylemi ilk defa karşılaşılan bir ciddiyetsizlik ve ilkesizlik örneğine de sahne oldu.

Eylem öncesinde gençlik grupları tarafından tartışılmış ve savaşın başladığı gün tüm üniversitelerde yerel eylemler ile merkezi bir Beyazıt eylemi kararı alınmıştı. Savaşın başladığı Perşembe sabahı eyleme ilişkin son tartışmalar yapıldı. Bu toplantıda Özgür Gençlik son dönem moda haline getirdiği “propaganda-ajitasyonda serbestlik ilkesi”ni gündeme getirdi. Bugüne kadar çok sayıda ortak eylemler örgütlenmesine ve geçen sene 18 Mayıs eyleminde ortak pankartın en kararlı savunucuları kendileri olmalarına karşın bunu nasıl “ilkesel” bir sorun olduğu açıklanamadı.

Bir siyasetin görüşlerini ortaya koyması ve tartışması en doğal hakkıdır. Örgütlenen eyleme katılmamak veya alternatif eylem örgütlemek de daha önce çokça yaşadığımız bir durumdur. Eylem öncesi yapılan tartışmada da Özgür Gençlik’e bu söylenmiştir. Bu noktada ilkeli davranan, kendine ve gücüne güvenen bir siyasetten beklenecek olan, eyleme ilişkin eleştirilerini sunmak, herkesin kendi pankartı ile alana çıkmamasını “mahkum etmek” ve kendi çizdikleri “daha tutarlı” hattaki eylemi organize etmektir. Ancak Özgür Gençlik bunu yapamadı; “ortak irade bizi yansıtmıyor, bu nedenle eylemden çekilmiyoruz ve eyleme kendi dövizlerimizle katılacağız” dedi. Bu anlaşılmaz tavır karşısında “eylem saatini değiştirme” önerisinde bulunduk. Buna karşı arkadaşlar ısrarla eylemde kendi dövizleri ile bulunacaklarını ifde ettiler. Toplantıda ortaklaştırabileceğimiz birşey kalmadığı için arkadaşlardan toplantıdan çıkmaları istendi. Buna karşılık söylenen “gözlemci olarak toplantıda kalma hakkımız var” oldu. Öncesinde yapılan onca tartışmaya rağmen dışında bulundukları eylem komitesinin inisiyatifini hiçe sayarak alanda “Özgür Gençlik” imzalı dövizlerini açtılar. Ve son toplantıya katılmamasına karşılık “Kaldıra&ccdil;” ile “Özgür Eğitim Platformu” da Özgür Gençlik’in bu daha “militan” ve daha “devrimci” döviz açma tutumuna destek oldular, onlar da kendi dövizlerini açtılar.

Tüm siyasetlerle eylem sonrasında yapılan değerlendirme toplantısında ortaya koyduğumuz ve ciddi bir cevap alamadığımız soruları devrimci kamuoyu karşısında bir kez daha soruyoruz:

“Eylem komitesinden ve toplantıdan çıkarılmanıza karşılık, ortak pankart olduğu için sizin iradenizi yansıtmayan bir eyleme neden katıldınız?”

“Çeşitli eylemler üzerinden çeşitli tartışmalar ortaya konulur ve herhangi bir siyaset cephesinden eyleme dair çizilen genel hat uygun görülmezse bu bir ayrılma nedeni olarak tanımlanırdı. Sizin kendi uygun bulduğunuz hattı yansıtmayan bir eyleme karşı alternatif bir eylem örgütleme imkanınız varken ve devrimcilik, iddialılık bunu gerektiriyorken, ortaya koyduğunuz tavır iddiasızlık, ciddiyetsizlik ve bağımsız gücüne güvenmeme değilse nedir?”

“Eylemin ortaklaştığı şiarlara bir eleştiriniz yoksa kendi dövizlerinizle çıkmaktaki ısrarınız (ki dövizler zaten imzasız bir şekilde eylemde kullanılan veya kullanılabilecek dövizlerdi) dar grupçuluk değil de nedir?”

Gençlik hareketinin son birkaç yıldır yaşadığı gelişme sürecinin savaşın başlaması ile beraber yeni bir düzeye çıktığı şu günlerde gençlik hareketinin böylesine ciddiyetsizliklerle ve ilkesizliklerle kaybedeceği zaman yoktur. Gençlik hareketi önündeki bu tür engellere takılmadan gelişimini sürdürecektir.

İstanbul’dan genç komünistler olarak bu tarz ciddiyetsizlik ve ilkesizsizliklere, dar grupçu yaklaşımlara karşı gençliğin çıkarlarını kararlılıkla savunacağız.

Ekim Gençliği/İstanbul



“Kurtuluş yok tek başına...”

Günümüzde meslek liseleri kolay yoldan iş bulmak, meslek edinmek için yoksul kitlelere bir olanak olarak gösterilmektedir. İşsizliğin hızla arttığı ülkemizde bu liselerin amacı açıktır. Meslek lisesi öğrencilerinin staj adı altında fabrikada çalıştırılması, onların daha okuldayken kapitalizmin sömürü çarkıyla tanışmasına vesile olmaktadır. Böylelikle kendi yarattıkları değerin bir avuç sermayedarın kasasına nasıl aktığını görmektedirler. Stajın kendisi yoğun bir sömürü biçimine dönüşmüştür. Öğrencilerin emeği karşılıksız olarak kullanılmakta, yarattıkları artı değere kapitalist patronlar tarafından el konulmaktadır.

Kapitalist sistemin ayakta kalması için eğitim kurumlarında yetişenler okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan ve karşı çıkmayan bireyler olmak zorundadırlar. Kapitalistlerin istediği; fabrikada önündeki makineyi çalıştıracak kadar kendini geliştirmiş, işsiz kaldığında isyan etmeyip kader diyecek, boş zamanlarında televizyon izleyecek ve yoz sohbetler edecek bir insan tipidir. Bazı teknik bilgilere sahip, devleti ve sistemi değişmez mutlak güç olarak gören köleler ordusu yaratmaktır. Bu tip bir eğitim yine aynı şekilde yetiştirilmiş öğretmenler tarafından verilmektedir. Dayak atan öğretmen ve müdürler, kılık kıyafet kontrol etmekten başka becerisi olmayan öğretmenler, polisle işbirliği yapan müdürler, öğrencilerin karşısında düzenin devamı için çırpınıp duran görevlilerdir. Okul idareleri sermaye devletinin bekçilri konumuna gelmişlerdir.

Liseli gençlik başta öğretim kadrosunun uyguladığı şiddet olmak üzere kayıt ve aidat vb. paralara karşı mücadele etmelidir. Okullarda yapmamız gereken, sorunun hepimizin sorunu olduğunu kavratmak, birlikten kuvvet doğacağını ve kendi gücümüze inanmamız gerektiğini göstermektir.

Adana Liseli Gençlik Platformu’ndan bir öğrenci