Emperyalist savaş ve mülteciler
Dünya üzerinde çoğu savaşlardan kaynaklı olmak üzere 12 milyon civarında mülteci bulunuyor. Kendi ülkelerinde barınamayan bu insanlar, gittikleri ülkelerde de barınacak yer sorunu başta olmak üzere açlık ve salgın hastalıklar gibi birçok sorunla karşılaşıyorlar. Sığındıkları ülkelerde ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalıyorlar.
91 Körfez Savaşının yolaçtığı yıkım ve sefalet ortamından kaçan yaklaşık 600 bin Iraklı bir çok zorlukları aşarak ulaşabildikleri ülkelerde sefaletten kurtulamamışlardı. Bugün de emperyalist savaş ile birlikte ikinci kez mülteci hayatı sürmeye zorlanıyorlar. Uygulanan ambargo yüzünden iyice bunalan Iraklılar şimdi de kafalarının üzerine yanlışlıkla düşecek bombalardan ve savaş ortamından kaçmaya çabalıyor.
En iyimser tahminlere göre bile mülteci sayısının 1 milyon civarında olacak olması çevre ülkeleri, özellikle de Türkiyeyi endişelendiriyor. Türk devleti sınırın Irak tarafında, yaklaşık 25-30 km içeride, bir tampon bölge oluşturarak ortaya çıkacak olan göç dalgasını burada karşılamayı, bu insanları hiçbir şekilde Türkiyeye sokmamayı planlıyor. Diyarbakır Valisi Nusret Miroğlu tarafından yapılan bir açıklamada, oluşturulan bu tampon bölgede 500 bin civarında mültecinin barınma sorununa çözüm getirileceği, ayrıca eğitim ve psiko-sosyal destek de dahil ihtiyaç duydukları her türlü hizmetin verileceği iddia edildi. Hatta basın önünde konuyla ilgili çeşitli tatbikatlar yapıldı. Ancak, 17 Ağustos depreminin ardından kendi vatandaşına hiçbir hizmet götüremeyen, 4 yıldır insanları prefabrik konutlarda süündürerek başlarını sokacakları birer ev veremeyen Türkiye Cumhuriyetinin 1 milyon Irak vatandaşına bu hizmetleri veremeyeceği gibi böyle bir niyetinin olmadığı da açık. Onların Irak halklarına verebilecekleri tek şey daha fazla baskı ve sefalet olacaktır.
Mülteci sorununa karşı öne sürülen bu çözümün arkasındaki işgalci heves su götürmez bir gerçeklik. Yıllardır Güney Kürdistanda fiili işgal pozisyonunda olan Türk ordusu, bu planla daha içerilere ve daha da kalabalık bir şekilde girmeyi planlıyor. Böylece savaş sonrasında Güney Kürdistanda ortaya çıkabilecek çeşitli durumlara müdahale etmeyi, bölgenin siyasetinde rol oynamayı umuyor.
Emperyalist savaşla beraber insanlar açlık ve sefaleti bile kendi topraklarında yaşayamayacak, ölümü göç yollarında bekleyecekler. Savaşların kaynağı olan kapitalizm ortadan kaldırılmadan bu sorunlar hiçbir şekilde çözülemeyecekt. Savaş ve sefalet kapitalizmin eseridir. Barış ve insanca bir yaşam ise sosyalizmin eseri olacaktır.
|