ABD emperyalizmi kirli savaşı başlattı...
Zafer direnen halkların olacak!
ABD emperyalizmi enerji kaynaklarını ele geçirmek ve dünya üzerinde tam egemenlik kurmak için tüm halklara savaş ilan etmiş bulunuyor. Bunu yaparken de her türlü yalana, demagojiye ve çarpıtmaya başvuruyor. Kimi zaman ülkelere demokrasi götürme, kimi zaman bir ülkeyi diğer bir ülkenin tehdidinden korumak adı altında ölüm ve yıkım kusuyor.
Son Irak müdahalesi de böyle başladı. Saddam bir diktatördü ve halkına zulmediyordu. Ortadan kaldırılmalı, Ortadoğu barışı bu yolla sağlanmalıydı.
ABD savaş hazırlıklarını sürdürürken birçok ülkeyi de ziyaret etti. Kimini rüşvetle, kimini tehditle ikna etmeye çalıştı. İspanya, İtalya, Japonya, Güney Kore, Çin, Pakisan, Meksika ziyaret edilen ülkelerdendi. Görüşmelerden çıkan sonuç tam bir parçalanmışlık oldu. NATO, AB içindeki çatlaklar, BMden ortak bir karar çıkmaması, emperyalistler arası çıkar çatışmaları
Bu parçalılık ve sıkışmışlıkla ABD ve İngiltere savaşın startını verdi. Güneydeki kentleri ele geçirdiklerini açıklamışlarken, beklemedikleri bir direnişle yüzyüze kaldılar. Şehir merkezlerinde konumlanmış Iraklılar ABDye korkulu saatler yaşatıyorlar. Zira Irak halkı ABDnin iddia ettiği gibi teslim olmayı değil direnmeyi seçmiş durumda. Umm Kasrda, Nasıriyede, Necefte ve Basrada şiddetli çarpışmalar yaşanıyor.
El Cezire televizyonunda gösterilen ABD askerlerinin durumuna çok sinirlenen ABD, aylardır Guantanamoda kafeste tuttuğu Afganistanlı tutsaklara insanlık dışı uygulamalar yaparken ihlal ettiği Cenevre sözleşmesine gönderme yaparak Iraka ateş püskürüyor. Tek Iraklı askerin teslim olmasını saatlerce televizyonlardan izletenler, esir alınan Amerikan askerlerinin görüntüsünü kendi halklarından saklıyorlar. Çünkü esir alınan ABD askerlerinin düştüğü durum, gözbebeklerindeki korku, ABD emperyalizmine Vietnamı hatırlatıyor. Bir halkın direndiği zaman en son teknolojinin kâr etmediğini Filistinden, Vietnamdan biliyor.
Savaş ve Türkiye cephesi
İkinci tezkerenin meclisten geçmemesi sermaye cephesinde büyük bir üzüntü kaynağı oldu. TÜSİAD yaptığı açıklamalarla hayal kırıklığını gizlemedi. Ordu en sonunda Bu koşullarda savaşa girmeliyiz, dışında kalamayız! diyerek tavrını açıktan ve net olarak koyarken, tekelci medya savaş nidalarını arttırdı. Bu keşmekeş içinde Siirt seçimlerinden Tayyip Erdoğan milletvekili seçilerek yeni hükümeti kurdu. Hemen yeni tezkere meclise getirildi. Bu arada ABDnin savaşı başlatması hükümeti zor durumda bıraktı. ABD emperyalizmi ile dün kan parası için pazarlık yapanlar, bugün pazarlıksız ve parasız savaşa girmek zorunda olacaklarının propagandasını yapıyorlar. ABD medyasında Türkiyeye verilmesi öngörülen ekonomik yardım paketinin, savaşın getireceği kayıpları telafi ederek ekonomiyi istikrara kavuşturacağını, ancak Türkiyenin şu anda para olmadan savaş biçimindeki en kötü seçenekle karşı karşıya kaldığı ifade ediliyor. Hükümet ise faturayı Türkiyedeki savaş karşıtı muhalefete kesti.
Şimdi Türkiye eşi görülmemiş bir işgalin altında bulunuyor. Üslerin ve havaalanlarının modernizasyonunu içeren tezkerenin meclisten geçmesi (6 Şubat) ikinci ayını doldurdu. İkinci tezkerenin meclisten geçmesi ile işgal daha da hızlandı. İskenderun ve Mersin limanlarına, İncirlik Üssüne Amerikan askeri malzemesi yığınağı hızla artmakta, buradan kara yoluyla Irak sınırında oluşturulan yeni üslere nakli sürmektedir.
Bu arada yaratılan ABDyi küstürdük havası içinde sermayenin satılık kalemleri ABD İncirlik Üssünü ve İskenderun Limanını kullanmıyor diye göz yaş dökmeye başladılar. Amerikancı medyanın satılık kalemleri, bugünlerde Irak halkının direnişini en çok isteyenlerin başında geliyorlar. Bunun nedeni Irak halkının direnişinin desteklenmesi değil, ABDnin kuzey cephesi için Türkiyeye muhtaç olması ve Türk ordusunun bu yolla savaşa girme isteğidir.
Kirli savaşa karşı öfke büyüyor
Türkiyenin her yerinde işçiler, emekçiler ve gençler savaşa karşı tepkilerini alanlarda dile getiriyorlar. Savaşa hayır diyen binlerce insan ABD emperyalizmine öfkesini kusuyor. Tezkerenin meclisten geçemediği gün Ankara sokakları yaklaşık 50 bin kişi tarafından eylem alanına çevrilmişti. Türkiyenin her yerinden Ankaraya gelen savaş karşıtları sloganlarıyla seslerini ABD emperyalizmine ve işbirlikçilere duyurmuştu. Tezkerenin meclisten geçtiği gün ise binlerce savaş karşıtı gösterici alanlara aktı. Savaşın çıktığı gün yine milyonlarca insan tüm dünyada alanlardaydı. İstanbulda 5 bini aşkın kişi İstiklal Caddesini işgal ederek ABD Konsolosluğu önüne kadar yürüdü. Ankara, Trabzon, Edirne, İzmir, Eskişehir, Hatay ve daha birçok ilde binlerce kişi ABD emperyalizmine öfkesini haykırdı.
Gençlik ve savaş
Emperyalistlerin dizginlerinden boşalan saldırganlığı öğrenci gençlik cephesinden ilk andan itibaren eylemli tepkilerle karşılandı. Hemen tüm üniversitelerde eylemler, basın açıklamaları ve etkinlikler yapıldı. Referandum sandıkları, açılan masalar, oluşturulan platformlar, eylemler ve etkinlikler ile üniversiteler Emperyalist savaşa hayır! diyor. Liselerde de son dönem bir hareketlilik yaşanıyor. Birçok lisede küçük çaplı savaş karşıtı eylemler yapılıyor.
Öğrenci gençlik emperyalist savaşı püskürtecek birikime sahiptir. Çünkü o 6. Filoyu denize dökmüş bir tarihten beslenmektedir. Emperyalist savaşa karşı mücadelede en büyük gücü bu tarihten almaktadır.
İşçi-emekçi gençlik savaş karşıtlığı noktasında bir tereddüt yaşamazken, bu süreci hala eylemli bir çizgiye dökememiştir. Genç işçiler belli yerellerde oluşturulan emperyalist savaş karşıtı platformların bileşeni olsalar da, etkin bir mücadele içinde değiller. İşçi gençliği eylemlere taşıyabilmek için onu atölyelerde, fabrikalarda harekete geçirmek gerekiyor. İşçi gençlik bombalar altında direnen Filistin ve Irak halklarının yanında olacaktır. Çünkü o 15-16 Haziran direnişlerinin yaratıcısı bir sınıfın parçasıdır. Emperyalist savaşın durdurulmasında en büyük gücü kendi tarihinden alacaktır.
Tüm cepheler şimdi daha net
Emperyalist savaşla birlikte her alanda saflar netleşti. Bir yanda savaşın yıkımını yaşamak istemeyen milyonlarca insan, bir yanda kendi çıkarı için savaş çığırtkanlığı yapan bir avuç asalak. Bir yanda emperyalistlerin işgaline karşı çıkan Türkiye işçi sınıfı, emekçileri ve gençliği, diğer yanda MİTi, MGKsı, hükümeti, ordusu, polisi, TÜSİADı, yani tüm kurumları ile sermaye devleti. Bir yanda her zaman emperyalistlerin ve sermaye devletinin korkulu rüyası olmuş öğrenci gençlik, bir yanda savaş çığırtkanı rektörler, YÖK...
Önümüzdeki süreç bu çatışmaların galibini belirleyecek. Saldırıya uğrayan halklarla dayanışmayı yükseltmek için bulunduğumuz tüm alanlarda eylemler örgütlemeli, eylemlere katılmalı, örgütlü bir direniş cephesi örmek için tüm gücümüzle yüklenmeliyiz.
Emperyalistler ve işbirlikçileri emekçileri ve gençliği savaşa davet ettiler; davetleri kabulümüzdür.
Savaşa karşı sınıf savaşı!
|