Vedat Türkalinin romanı...
Bir gün tek başına
Yıl 1960. Hem ilerici hem de gerici havaların solunduğu topraklar. Ve iki kimlik. Biri kendi iç hesaplaşmalarını ağır bir şekilde yaşayan, yaşamı kaçışlar üstüne kurulmuş, bencil, ürkek ve kolaycılığın adamı, hayatını bağladığı ve suçladığı karısı ve kızıyla Kenan. Diğeri bilinçli, mücadelesini hayatının her alanına taşıyabilen, cesur ve dirençli bir kişilik: Günsel.
Vedat Türkali'nin Bir Gün Tek Başına adlı romanı 1974 yılında yazılmış ve 60'lı yılların büyüyen gençlik hareketini ve üzerindeki baskıları kişiler üzerinden anlatma ve kişisel hesaplaşmaları yansıtmada başarılı bir eser.
Yıllar önce emniyette yediği iki tokatla bastırılan, ama bir bilince erişememenin getirdiği korku, bu korkuların mücadeleyi sahiplenme noktasındaki eksiklikleri, zayıflıkları, hayatına yansıyan tutarsızlıkları ile Kenan, kolaycılığı ve kaçışı seçen bir kişilik. Bu kaçışı içinde saklayarak, yıllarca bunun sorumluluğunu çevresine yüklemeye çalışıyor. Tam da bu çelişkileriyle savaşırken kendi eksikliklerini tamamlayan, kendi korkularını günışığına çıkaran Günsel ile tanışır. Kendini daha güçlü görme adına sığınabileceği bir kapı açmıştır Günsel, devrimci kişiliğini yansıtmada başarılı ve güçlü bir insan olarak.
Bu iki insan arasındaki ilişkinin çıkmazı, çelişkileri ve bunların hayatlarına şiddetli yansımaları. Bu çıkmazlar Kenan'ı tamamıyla tüketirken, korkularına yeniden yenilgisini ortaya sererken, Günsel'in kimliğine yakışır bir şekilde, çelişkileri ve sevdiği adamı yitirmek adına tercihini mücadeleden yana yapması. Günsel ve Kenanın ardında, tüm baskıların karanlığında direnmeye çalışan bir toplum.
Bireylerin toplum içinde yaşamın zorluklarını ve insan olma sorumluluğunu taşıyarak kendi iç çelişkileriyle bu toplumda nasıl barınabileceğini, aynı zamanda kendi inandığı değerleri nasıl koruyabileceğini sorgulayan, insanları yargıları, zayıf ve üstün yönleriyle sergileyebilen bir eser.
|