Yaklaşan savaş ve gençlik
ABD emperyalizmi yaşadığı iktisadi krizi aşabilmek, dünya üzerindeki egemenliğini pekiştirebilmek ve emperyalist dünyanın önderi olma misyonunu sürdürebilmek için, 11 Eylülle birlikte daha azgın bir biçimde estirdiği savaş rüzgarının yönünü Iraka çevirmiş durumda.
Yapılan açıklamalar savaşın Aralık ya da en geç Ocak ortalarında başlayacağı yönünde. Bu yüzden hazırlıklar gerek ABD, gerekse onun sadık uşağı Türk devleti cephesinde hızla sürüyor. ABDde en son çıkarılan güvenlik yasası ile ülke içindeki muhalefeti bastırmanın yasal kılıfları hazırlanıyor. Özel hayat kavramını tamamen ortadan kaldıran yasa ile istihbarat birimleri yurttaşların telefon konuşmalarını, mektuplarını, kredi ve banka kartı işlemlerini serbestçe izleme hakkını kazanıyor. Her insana potansiyel tehlike gözüyle yaklaşan ABD, kendi barbarlığını güvenlik önlemi diyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. Bunun bir örneği geçenlerde Batı Yakası liman işçilerine getirdiği grev yasağı. Yarattığı gerginlik ortamıyla hak ve özgürlüklere saldıran Bush hükümeti, gerekçe olarak yine güvelik önlemi söylemini kullanıyor. Savaş hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Geçtiğimiz hafta orduya 355.5 milyar dolarlık bütçe ayıran yasa onaylandı. Oklahomadaki Machallester bomba yapım fabrikasında işçi sayısını arttıran yetkililer, çift vardiya çalışma başlatarak üretimi erken müdahale olasılığına göre planlamaya başladılar.
Tüm bu hazırlıkların da ortaya koyduğu gibi BMye sunulacak rapor ABDyi bağlamıyor. Zaten son günlerdeki açıklamalarında da bunu pervasızca dile getirmiş oldular. BM denetçilerini silahları bulamadıkları için suçlayan Bush, bunun kendilerini hiçbir şekilde bağlamayacağını, kitle imha silahlarının olduğuna dair kanıtların kendilerinde mevcut bulunduğunu ve bunun müdahale için yeterli sebep olduğunu ifade etti. Aslında şu çok açık bir gerçek ki, savaş zaten fiili olarak başlamış durumda. ABD ve İngiliz uçakları sık sık uçuşa yasak bölgeleri bombalıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, 1 Mart-13 Kasım tarihleri arasında ABDnin Iraka attığı bomba toplam 126 tonu buldu. Geçen yıla oranla %60lık bir artış demek bu.
İşbirlikçiler kan pazarlığını tamamladı
ABD emperyalizmine mali, siyasi ve askeri olarak kölece bağımlı Türk devleti de, efendisi ABDnin istekleri doğrultusunda savaş hazırlıklarına hız vermiş durumda. Irakta konuşlanan ve sayısı onbinleri bulan Türk askeri gücü takviye edilirken, bir taraftan da içeride savaş koşulları için gerekli hazırlıklar tamamlanıyor. MGKnın aldığı kararlar doğrultusunda sağlık müdürlüklerine görev sefer emri çıkarıldı. Acil bir durumda görevlilerin 24 saat içinde görev yerlerinde olmaları istenecek. Göçü önlemek amacıyla üçü 36-37. paraleller arasında, üçü de 37. paralelle Türkiye sınırında olmak üzere altı mülteci kampı kuruluyor. Ayrıca Türkiye sınırı boyunca 18 kamp ve Diyarbakırda Göçmen Konaklama ve Koordinasyon Merkezi kurulacak. Orduda izinler ikinci bir emre kadar kaldırıldı ve tüm komtanlıklardan acil durum pozisyonu almaları istendi. Milli Savunma Bakanlığı sivil havacılık şirketlerinden uçak ve helikopter listelerini isteyerek, 81 ildeki kamyon, cip ve çekici gibi sivil araçlara sefer görev emri gönderdi. Tüm bunların yanında Genelkurmay, ülkede gelişebilecek bir muhalefeti bertaraf edebilmek için MİT, Genelkurmay istihbarat ve Emniyet istihbarat birimlerinin eşgüdümlü çalışmalarını istedi.
Tüm bunlar ABDnin yerine getirilmesi için verdiği görevlerdi. Bush hükümeti bunların ne ölçüde tamamlandığını kontrol etmek ve yeni direktifler vermek için Türkiyeye bu ayın başında bir heyet gönderdi. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitzin önderliğindeki heyet görüşmelerde operasyon hazırlıklarına dair son talimatları iletti. Kuzeyden 100-150 bin askerle saldırmayı planlayan ABD, bu askerlerin Türkiyedeki üslerde konuşlanmasını istedi. Hava saldırıları için İncirlikin yanı sıra Malatya ve Diyarbakırdaki üslerin de ABD ve İngiliz uçaklarınca kullanılacağını belirten Wolfowitz, bunun yanı sıra 30 ila 40 bin arasındaki Türk askerinin de Kuzey Iraka girmek üzere hazır bekletilmesini istedi. Tüm bu istekler tereddütsüz onaylandı, savaşta ABDnin kuzey cephesi olma görevinin eksiksiz yerine getrileceği güvencesi verildi.
Savaş içeride ve dışarıda tam bir yıkım getirecektir. Yoksulluğun artmasına, işçi ve emekçilere yönelik saldırıların ağırlaşmasına, insanların haksız bir savaşta kurban edilmesine, kardeş halkların tepelerine bomba yağdırılarak birbirlerini katletmelerine neden olacaktır. Savaş, çıkarılacak yasalarla grevlerin, gösteri ve yürüyüşlerin yasaklanması, sınırlı hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılması, olağanüstü bir devlet terörü ve baskı rejimine yolaçacaktır.
Irak operasyonunda Türk ekonomisinin göreceği zarar yaklaşık olarak 150 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Savaşın petrol fiyatlarını arttıracağı, turizmi ve yatırımları azaltacağı, ekonomik dengelerin bozulacağı ve sınır ticaretinin zarar göreceği belirtiliyor. Tüm bunlar ABD uşağı Türk devletini durdurmaya yetmiyor. Onlar sadece gençlerimizin kanı karşılığında 4.2 milyar dolarlık askeri borcun silinmesini ve 14 saldırı helikopterini uygun koşullarda almayı istiyorlar.
Gençlik cephesinden savaş ve sorumluluklar
Baskı ve terör üniversiteler cephesinde de yansımalarını bulacak. Devletin genelde tüm muhaliflere yönelik girişeceği saldırılar üniversitelerde de muhalif öğrenciler üzerinde uygulanacak. Böylece yıllardır yapmaya çalıştıkları ama yükselecek tepkiden çekinmelerinden kaynaklı bir türlü hızlandıramadıkları planlarını uygulama fırsatı bulacaklar. Üniversitelerin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi savaş koşullarında daha da hızlanacak. Üniversite sistemini temelinden değiştiren, dünya ölçüsündeki neo-liberal saldırıların Türkiyedeki yansıması olan YÖK yasa tasarısı hızla meclisten geçecek.
Öte yandan, YÖK ve rektörlerin savaş yanlısı son açıklamaları açıkça ortaya koydu ki, onlar da düzenin kanlı ordusunun uşakları durumundalar. Bu demektir ki, son yıllarda öğrencilerin yakasını bırakmayan soruşturma dalgası faşist devlet terörünün had safhaya ulaşacağı savaş koşullarında artarak devam edecek.
Fakat savaş yalnızca yıkım değil, beraberinde güçlü bir muhalefetin de boy vereceği koşulları yaratacaktır. Tarihsel olarak hep böyle olmuş, haksız savaşlara katılan birçok ülkede kitleler toplumsal muhalefetin tuğlalarını örmüşlerdir. Biz gençliğe düşen görevse, diğer ülkelerde olduğu gibi savaş karşıtı harekete öğrenci cephesinden de geniş destek sunabilmektir. Emperyalist savaş karşıtı platformları etkin bir biçimde kullanabilmeli, bu sorunu öğrenci gençliğin gündemine yerleştirmeli ve onları harekete geçirebilmeliyiz.
Amerikan askeri olmayacağız!
Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın halkların kardeşliği!
|