Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Aralık '02-
15 Ocak '03
Sayı: 56
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Yaklaşan savaş ve gençlik
  Gençlik ve emperyalist savaşa karşı mücadele
  Gençlik YÖK'ü ve savaşı soruşturdu!
  YÖK'ün ve ABD'nin askeri olmayacağız!
  AKP ile paralı eğitim saldırısına devam
  Hayaller ve AB'nin gerçek yüzü
  AB demokrasisi gerçeği
  ABD'nin hizmetinde bir kurum: Üniversite
  Savaş karşıtlığı mı, devrimci sınıf savaşı mı?
  YTÜ'de emperyalist savaş karşıtı çalışmalardan...
  Gençlik susmayacak!
  Liseliler ve mücadele
  Gençlik ve yeni dönem
  Gençlik hareketinin olanakları....
  Kitle çalışması üzerine
  19 Aralık şehitleri mücadelemizde yaşıyor...
  Zor dönem devrimciliği
  Dünya gençlik hareketinden...
  Liseli gençliği kazanmalıyız!
  Mahallelerde ve okullarda yozlaşan gençlik ve düzenin politikaları
  "Türk Solu" kimin solunda?
  Lenin'le kadın sorunu üzerine...
  Bolşevik bilinç, disiplin ve kararlılık...
  Yaşamak için direnmeyi öğrendim...
  "Bir gün tek başına"
  Okur mektupları



 
 
AKP ile paralı eğitim saldırısına devam

“Atatürk’ün geleceği emanet ettiği gençler”, “Dinamik, güçlü, zeki, çağdaş Türkiye’nin savunucusu gençler”, “yaşlı, köhnemiş beyinler yerine çevik gençler” vb. cilalı sözlerle 3 Kasım seçimlerinde bir milyonluk genç seçmen kitlesinin karşısına çıkıp yapacakları hak gaspları için oy istedi siyasi partiler. Demagojik söylemlerinin yanı sıra isimleri ve imajları da yeni ve gençti partilerin birçoğunun; Cem Uzan’ın Genç Partisi, “ilerici” İsmail Cem’in Yeni Türkiye’si... Seçimlerden kendileri adına hezimetle çıkmış olsalar da burjuvazi açısından İMF programını yürütecek, ülkeyi gönül rahatlığıyla savaş arabasına bağlayabilecek partiler meclise girmiş durumda. Toplumun her kesimine çeşitli vaatlerde bulunarak işbaşın gelen AKP hükümeti burjuvazi adına planlanmış bütün saldırıları pervasızca sürdüreceği sözünü çoktan hem ABD’li hem de Türkiye’li sermayedarlara vermiştir. Nitekim İMF ile yapılan ilk toplantıda 2003 yılı kamu toplu sözleşme görüşmelerinin 400 bin civarında işçi üzerinden yapılması ve bunun için de ay sonuna dek rakamın netleşmesi talebi kabul edildi. Bunun anlamı açık ifadeyle şu: Atıl istihdm olarak belirlenen 45.800 kamu işçisinin işten atılması. Oysa çok değil bir ay önce televizyonlarda iş ve aş vaatlerini, yoksullukla ve yolsuzlukla savaş naralarını dinlemiştik. İşsizlikle mücadele edilecek, genç nüfus üretici hale getirilerek geleceklerine kavuşturulacaktı. Şimdi ise yeni yeni insanlar ekliyorlar açlar ve işsizler ordusuna. Gençlik de bu saldırı programından payına düşeni alacaktır. Geçmiş hükümetin se&cceil;im telaşıyla yetiştiremediği yeni YÖK yasa tasarısı da AKP hükümetinin ele alacağı ilk başlıklardan biri olacaktır.

YÖK yasa tasarısı saldırısı

Bilindiği gibi YÖK yasa tasarısı rektörlerin eylemleri sonrası ortaya atılmıştı. Rektörler elektrik, su, doğalgaz borçlarını ödeyememekten, eğitimi kesmek zorunda kalacaklarından söz ediyorlardı. Rektörleri cüppeleriyle günlerce eylemde izledik. İlk başta olumlu gibi görünmüştü eylemler. Fakat kısa bir süre sonra açıklanan saldırıyla kendimize geldik. Yapılmaya çalışılan üniversitelerin özelleştirilmesi-şirketleştirilmesiydi. Yasayla devlet üniversiteleri vakıf üniversiteleriyle rekabet edebilecek hale getirilecek (yani sermaye için eğitim cazip bir yatırım alanı haline getirilecek), devlet üniversitelerinin teknik donanımı ve insan kaynakları sermayenin hizmetine sunulacak, böylece yapılması gereken araştırmalar daha ucuza maledilecek, rektörün görevi işletmecilik niteliğine büründürülecek ve gerektiğinde har(a)ccedil;lar astronomik oranlarda arttırılabilecek (ODTÜ için düşünülen 900 dolar), “araştırma görevli”si olarak kiralanan hocalar toplum için yapması gereken bilimsel araştırmaları sermaye adına yapacaktı. Zengin ve fakir arasındaki gelir dengesizliği ortadan kalkacak, zenginden alınıp fakire verilecek yalanları eşliğinde yapılmak istenen bu.

YÖK, yasa tasarısını “Türk yüksek öğretim sisteminin karşı karşıya bulunduğu idari ve mali darboğazları giderme yönünde atılmış nisbeten küçük, ama çok önemli bir adımdır” diye tanımlamaktadır. Evet, yasanın çıkması halinde eğitimin finansmanı tamamiyle emekçilerin sırtına yıkılarak, devlet angarya olarak gördüğü bu yükten kurtulmuş olacaktır.

AKP ve eğitim sistemi

* “Özel sektörün eğitim yatırımlarında bulunmasını sağlamak amacıyla özendirici düzenlemeler yapılarak özel öğretim kurumları yaygınlaştırılacak ve mevcut okulların %100 kapasite ile çalışmalarını temin eden düzenlemeler yapılacaktır.”

* “Talep oluşturularak özel sektörün eğitim yatırımlarına kaynak ayırması temin edilecektir.”

* “Vakıf üniversiteleri desteklenecek, bu üniversitelere bütçeden ayrılacak mali desteğin esasları yeniden belirlenecek...”

* “Üniversitelere yerel yönetimler, odalar ve işadamları ile şirket kurabilmeleri ve ortak projeler yapmaları fırsatı yaratılacak, yerel yönetimler ve özel sektörün üniversitelerle ilişkilerinin geliştirilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.”

* “Üniversitelerin sanayi ile işbirliği içinde olmaları, pratik faydayı gözeten kurumlar haline gelmeleri sağlanacak ve toplumdan ve hayattan kopuk bir tarzın önüne geçilecek...”

Bu veciz sözler, AKP’nin eğitim programından alınmışlardır. Hiçbir yoruma gerek bırakmayacak kadar açıklığa sahiptirler. Geçen yıl hem seçimin gündeme gelmesi, hem de doruk noktası 18 Mayıs Kızılay eylemi olan yoğun öğrenci muhalefeti yüzünden askıya alınan YÖK yasa tasarısı, bu sene de önümüze çıkarılacaktır. Bunun sinyallerini dönem başında parasızlıktan sızlanmaya başlayan rektörler verdiği gibi, henüz birinci ayında saldırılara başlayan AKP hükümetinin programı da yeterli kanıtları sunuyor.

Öğrenci gençlik, saldırının kapsamı karşısında geçen yılı aşan bir tarzda hareket etmeli ve bu saldırıya karşı daha yoğun ve yaygın bir çalışmayla hazırlanmalı, bu saldırıyı püskürtmelidir. Çağdaş kapitalist Türkiye’nin teminatı olmadığımızı, geleceğin sosyalist yarınlarını kuracak işçi sınıfının genç yoldaşları olduğumuzu göstererek, uzatılan havucu ve ardından başımıza inecek olan sopayı reddedelim.