|
Gerici bir burjuva ideolojisi olarak
post-modernizm
Emperyalizm, çelişkileri derinleştikçe toplumun bağrında gelişen sınıf hareketlerini, sisteme muhalefeti engellemeye çalışmaktadır. Bu amaçla, dünyada yarattığı baskı ortamı yanında bir de ideolojik saldırı mekanizmaları geliştirmektir. Bu ideolojik saldırı unsurlarından bir tanesi de post-modernizmdir. Temel eleştiri noktası modernizm üzerinden şekillenen bu akım evrensel gerçekliğe, ideolojilere ve otoriteye karşı çıkma iddiasındadır.
Modernizm; 18. yüzyılda, sanayi devriminin ve bunun bir sonucu üretim ilişkilerini aşarak gelişen üretici güçlerdeki bir ilerleyişin, yani kapitalizmin doğuşunun bir sonucudur. Bu anlamda pozitif bilimlerdeki hızlı ilerleyiş, feodal düzenin bir baskı aracı olan kiliseye ciddi bir başkaldırı ve felsefe alanında dünyanın ve toplumların farklı yorumlanışı şeklinde kendisini göstermiştir. Modernizm; çıkış aşamasına bakıldığında, yeni yeşermekte olan bir toplumun, ölmekte olan feodalizme karşı ilerici bir sınıf özelliği taşıyan burjuvazinin taleplerini karşılar nitelikteydi.
Ne var ki üretim ilişkileri ve üretim tarzındaki devrimin bir sonucu olarak kapitalizm proletaryayı yarattığı ölçüde, burjuvazi de gericileşmiş, örneğin bir dönem karşısında yer aldığı kiliseyi kullanarak toplumsal muhalefeti uyutmaya çalışmıştır. Aynı doğrultuda burjuvazi bugün de modernizm eleştirisi iddiasıyla karşımıza çıkmakta ve yarattığı post-modernist akımla; tarih sahnesine bir sınıf olarak çıkışından bu yana sınıfsal konumu gereği toplumsal muhalefeti bireylere indirgeyerek sindirmeye çalışmakta; bilimin evrenselliği ve sınıfların varlığı olgusunu reddederek bilimsel sosyalizme saldırmakta; kendi hegemonyasının bir sonucu olarak da geleceksizlik vaadetmektedir.
Post-modernizm, sınıfların varlığını reddederek, bireyi kendi içinde yaşadığı toplumdan ve üretim ilişkilerinden çıkartır, salt tekil özne konumuna indirger. Bu anlamda nesnel olguları yadsıyarak, toplumdaki sınıfları kişilere böler ve her kişi için bireysel kurtuluş yolları öngörür. Toplumsal mücadele dinamiklerini ve dolayısıyla ideolojileri yadsır. Bu akıma göre, sürekli ve büyük bir hızla gelişen teknoloji sonucu bilim evrenselliğini yitirmiştir. Doğruluğu ya da yanlışlığı yüzde yüz kanıtlanmış hiçbir bilgi yoktur. Çünkü bilgiler sürekli yenilenmekte, değişime uğramaktadır. Sonuç olarak bireyin edinebileceği bilgi kendi kavrayışıyla sınırlıdır. Post-modernizm her türlü otoriteye ve hegemonyaya karşı çıktığı ve gerçekliği bireylerin algılayışıyla sınırladığı ölçüd, kendini demokrasi savunucusu ilan eder. Fakat demokrasi kavramını sınıflar üstü bir yere koyduğundan vardığı son nokta kaba burjuva idealizmdir.
Post-modernizm, özellikle 1980lerde revizyonizmin etkisiyle popülerleşmiş ve 90larda, kapitalizmin yıllardır süren yapısal çelişkilerine rağmen, Sovyetler Birliğinin yıkılması sonucu zafer naraları atmasıyla popülerlik kazanmıştır. Her türlü otoriteyi reddetme iddiasına rağmen bireyi sınıf çelişkilerinden kopartarak yalnızlaştırmış, böylece onu emperyalizmin ve burjuvazinin mevcut köleci egemenliği karşısında tümden savunmasız bırakmış, sonuçta burjuvazinin hegemonyasını süreklileştirmenin bir aracı olmuştur.
Post-modernizm, tümüyle burjuvazinin hizmetinde, onun çözümsüzlüğünün ürünü gerici bir burjuva ideolojisidir.
|