2 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/18

Bir kez daha Taksim kararlılığı gösterildi ama...
2014 Taksim 1 Mayısı ve DİSK
Taksim için militan direniş!
Kızılay’da devrimci 1 Mayıs coşkusu!
İzmir’den Taksim’e,
Kızılay’a selam!
Bursa’da 1 Mayıs!
Adana’da 1 Mayıs!
Kayseri'de 1 Mayıs!
İllerde 1 Mayıs
Kürdistan’da 1 Mayıs eylemleri

Greif işçileri: Kral çıplak!

Greif direniş günlüğü
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Dünyada 1 Mayıs
Avrupa’da 1 Mayıs
Köln’de 1 Mayıs!
Wuppertal’da 1 Mayıs
Stuttgart’ta 1 Mayıs
Essen’de 1 Mayıs!
Basel’de 1 Mayıs kutlaması
Irkçı Apartheid rejiminin yıkılışının 20. yılında…
Ukrayna krizi farklı cephelerde sürüyor
Faşizme karşı görkemli zaferin 69. yılı…
DİSK/Tekstil’in
Adana Bossa işçisine ihaneti
Ermenilere yönelik taziye açıklaması
ve gerçekler! - H. Yağmur
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ukrayna krizi farklı cephelerde sürüyor

 

Ukrayna’da odaklanan hegemonya çatışmaları genelde Rusya ile batılı emperyalistler arasında cereyan etse de, ABD ile AB emperyalistleri arasında da bir rekabet olduğu gözleniyor. Kanada ve Japonya’nın gerici rejimleri, ABD emperyalizminin izinden giderken, AB şefleri bu konuda daha temkinliler.

Duruşu net olan Rusya ise, doğu kentlerindeki kitle hareketlerini destekliyor, ancak Ukrayna sorununun ulusal diyalog ve uzlaşmayla çözülmesi gerektiğini de savunuyor. AB şefleri, özellikle de Alman emperyalizmi, Ukrayna’da etkili olmak için Rusya ile rekabet ederken, ABD’ye tam teslim olmak da istemiyor. Özellikle Rusya’ya uygulanacak ekonomik yaptırımlar konusunda ABD ile AB farklı telden çalıyorlar.

Doğu kentlerinde “halk cumhuriyetleri…”

Ezici çoğunluğu Rus asıllı veya Rusça konuşan doğu kentlerindeki halklar, Kiev’deki sağcı-faşist koalisyonu tanımayı kesin olarak reddediyorlar. Rusya sınırına da yakın olan doğu kentlerinin çoğunda yerel parlamentolar, refarandum talep eden göstericiler tarafından ele geçirildi. Bu kentlerin çoğunda Kiev’e bağlı yerel parlamentolar feshedildi ve her kentte yerel “halk cumhuriyeti” kuruldu.

Doğu kentlerinde “halk savunma birlikleri” kuran güçler, referandum düzenlenmesi talebiyle her gün kitle gösterileri düzenliyorlar. Kitlesel katılımın olduğu gösterilerde Kiev’deki darbe yönetimini ve yeni Nazileri hedef alan şiarlar yükseltiyorlar.

Doğu kentlerine sızan faşist çeteler ise, kitle eylemlerine ve “halk savunma birlikleri”nin kurduğu kontrol noktalarına saldırıyorlar. Bazı bölgelerden silahlı çatışmaya da dönüşen saldırılarda, onlarca kişi öldürüldü. Kiev’deki darbeci yönetimin, elindeki tek işlevli araç, faşist çetelerdir. Provokasyon yaratmak ve kitlelere karşı faşist şiddet uygulamak için doğu kentlerine sevk edilen bu çeteler, henüz çok etkili sayılmazlar. Ancak kullandıkları provokatif yöntemler, iç çatışma riskini de arttırıyor. Nitekim faşist çetelerin yaygınlaşan saldırılarına dikkat çeken birçok gazeteci ve siyasi analizci, Ukrayna’da iç savaş riskinin yüksek olduğunu ifade ediyorlar.

Faşist çetelerin, Nazi SS’lerinin kuruluş yıldönümünde gösteri düzenlemeleri ve bazı bölgelerde referandum talep eden göstericilere saldırmaları, doğu kentlerindeki halkın öfkesini büyütmektedir. Faşist Nazi işgaline karşı savaşan ve ağır bedel ödeyen kuşağın torunlarına meydan okuyarak, SS’lerin kuruluş yıldönümünde sokaklara çıkarak küstahça provokasyon yaratmaya çalışan faşist çetelerin arkasında, Kiev’deki darbeci yönetim ve bizzat batılı emperyalistler bulunuyor. Batılı emperyalistlerin, özellikle de ABD’nin faşist çetelerden medet umması, Kiev’deki kukla yönetimin aczinin de göstergesidir. Faşist çetelerin ortalığı terörize etmek amacıyla teşvik edilmeleri, doğu kentleri halklarının öfkesini daha da arttırmaktan başka bir sonuç yaratmıyor.  

ABD’den Rusya’ya yeni yaptırımlar

Ukrayna’nın karıştırılmasından birinci derecede sorumlu olan ABD emperyalizmi, bu uğursuz rolünü halen en kirli yöntemleri kullanarak sürdürüyor. Üst düzey ABD’li yetkililerin Kiev’i yol eylemleri, iç çatışma riskinin artış sebebini de açıklıyor.

Kırım’ı Rusya’nın elinden almak için yollar arayan Barack Obama yönetimi, bir yandan kuklaları eliyle faşist çeteleri organize ediyor, öte yandan ise, Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımı genişletiyor. Bu çabaların ilki, gizli tutulmaya çalışılırken, ikincisi ise, doğrudan Beyaz Saray şefleri tarafından ilan ediliyor.

Nitekim Barack Obama’nın Rusya’ya yönelik yeni yaptırımların geleceği yönündeki açıklamasının üzerinden çok zaman geçmeden, dün Beyaz Saray’dan yeni yaptırım açıklaması geldi.

Konuyla ilgili açıklamada, dört bankanın da aralarında bulunduğu 17 şirkete ve Putin’e yakın iki kişinin yer aldığı üst düzey yedi Rus yetkiliye yeni yaptırımlar getirildiği söylendi.

 ABD’nin yeni ilan ettiği yaptırımlar Rus ve Ukraynalı kişi ve şirketlere getirilen yaptırımların da dördüncüsü oldu. Son açıklama ile ABD’nin yaptırım uyguladığı kişi sayısı 45’e şirket sayısı ise 19’a yükseldi.

Rusya tarafından sert açıklamalarla protesto edilse de, şu ana kadar ilan edilen yaptırımların, etkisi sınırlıdır. Yeni açıklanan listede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakın isimlerin de hedef alınması dikkat çekti. Fakat yine de bu yaptırımların Rusya’nın Ukrayna politikasını değiştirmesine yol açması olası değil.

AB yaptırımlara hevesli değil 

ABD’nin yaptırımları ağırlaştırma yönünde attığı adımlar, AB üzerinde bir basınca dönüşüyor. Zira Rusya’ya karşı ABD ile aynı safta yer almasına rağmen, yaptırımların şirketleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, AB şeflerinin işine gelmiyor. Bundan dolayı AB, sadece 15 kişiyi “kara liste”ye aldı. Ancak AB, Rus şirketleriyle bankalarını listeye almaktan yana değil.

AB’nin yaptırımlar konusunda ayak sürümesi rastlantı değil. ABD ve Rusya arasında ticaret hacmi 2012 yılında 26 milyar dolar iken, AB ülkeleri ile Rusya arasındaki ticaret hacmi 370 milyar dolara ulaştı. Yanısıra, AB şirketlerinin, özellikle de Alman şirketlerin Rusya’da pekçok alanda yaptırımları var. Yani Rusya’yı hedef alacak yaptırımlar, bu şirketlere de zarar verecektir. Bundan dolayı AB şefleri, yaptırımları kişilerle sınırlı tutmaya çalışıyor.

AB’nin bu tutumu, ABD yaptırımlarının etkisini daha da sınırlıyor. Ayrıca Ukrayna’yı birlikte karıştıran ABD-AB ikilisinin, yaptırımlar konusunda ortaklaşmaları zor. Bu da Obama yönetiminin çırpınışlarının devam edeceği anlamına geliyor.

Rusya tarafsız Ukrayna istiyor

ABD ve işbirlikçilerinin Rus yetkililere veya şirketlere yaptırım uygulama kararı almaları, Rusya’nın sert tepkisiyle karşılanıyor. Batılı emperyalistlerin çifte standarda dayalı, ikiyüzlü politikaları teşhir ediliyor, faşist çetelere destek vermeleri kınanıyor. Yaptırımların tek taraflı kalmayacağını, Rusya’nın da kendi önlemlerini alacağını ve bunun batılı şirketleri de zarara uğratacağı konusunda uyarılar yapan Rus yetkililer, tek çözüm yolunun, Ukraynalıların ulusal bir diyaloga girmeleri ve tüm tarafların hassasiyetlerini gözeten bir uzlaşmaya varmaları olduğu vurgulanıyor.

Doğu kentlerindeki kitle hareketlerini destekleyen Rusya, Kiev’deki yeni Nazilerin yönetimden temizlenmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Varılacak uzlaşmada doğu kentlerindeki halkın ve azınlıkların taleplerinin de dikkate alınması gerektiğini savunuyor.

Kendi çizgisinde gerçekçi bir politika izleyen Rusya, batılı emperyalistlerle anlaşarak, Ukrayna’da orta yolu bulmaya çalışıyor. Ukrayna’nın NATO üssü olmasını kabul etmeyen Rusya, bu ülkenin kaosa sürüklenmesini ve iç savaşla parçalanmasını engellemek için bu ara çözümün şart olduğunu savunuyor.

Hegemonya çatışmasının arenası haline gelen Ukrayna, ekonomik iflasın da eşiğinde bulunuyor. Enflasyon yükseliyor, hayat pahalılaşıyor, işsizlik artıyor, işçi ve emekçilerin gelir düzeyi düşüyor. Ülkenin toplumsal servetini gasp ederek dolar milyarderi olan oligarklar, şimdi de batılı emperyalistlerin Ukrayna’ya musallat olmalarına aracılık ediyorlar.

Batılı emperyalistler Rusya’yı kuşatma derdinde, soyguncu oligarklar ise, emperyalist efendilerinin desteği ile iktidarı ele geçirme derdindeler. Kendi çıkarlarını korumaya odaklanan Rusya ise, batılı emperyalistlerin planını bozmaya çalışıyor.

Bu iktidar ve hegemonya savaşında taraf olmayan işçi ve emekçiler ise, çatışmanın bedelini ödüyorlar. Bu trajik duruma son vermek, ancak işçi sınıfı ile emekçilerin devrimci siyasal önderliğe kavuşmasıyla mümkün olacaktır. Aksi durumda egemenler arasındaki çatışmanın kaybedenleri ve kurbanları olmaktan kurtulamayacaklar.


 
§