17 Nisan 2009
Sayı: SİKB 2009/15

  Kızıl Bayrak'tan
  Taksim yolunda temizlenmesi gereken engeller
  Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan çağrı:
TKİP mücadeleye çağırıyor!
Emekçiler 1 Mayıs alanı Taksim’de buluşuyor…
BES üyeleri talepleri için yarım gün iş bıraktı...
  Kurtiş Matbaacılık işçileri hakları için direnişte!
  MEHA Tekstil direnişi eylemlerle sürüyor…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  1 Mayıs mücadele geleneğimizde
elden ele taşınan kızıl bir bayraktır!
  1 Mayıs üzerine işçi ve emekçilerle konuştuk...
  Yerel bültenlerden çağrı...
  Obama-Ahmet Türk görüşmesi üzerine…
  Sermaye hükümeti yeni manevralar peşinde
  YÖK’ten üniversiteleri bölme planı!
  YTÜ’de baskılar protesto edildi…
  Yerel seçimlerin sonuçları üzerine
Volkan Yaraşır
  Cumhuriyet “cephesinde yeni
bir şey yok!”
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kayıplar için 211. buluşma…

“Failler belli, kayıplar nerede!”

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi ve kayıp yakınları tarafından düzenlenen Cumartesi eylemleri için 211. buluşma Galatasaray Lisesi önünde 11 Nisan günü gerçekleştirildi.

Kayıp yakınlarının buluşmasında, 12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin davasının Ergenekon soruşturmasına dahil edilmesi istendi.

“Failler belli, kayıplar nerede! / İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon” pankartı ve kayıp resimlerinin taşındığı oturma eyleminde, “12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedildi, devlet ‘bizde yok’ dedi, Türkiye AHİM’de mahkum oldu” yazısının bulunduğu Kenan Bilgin’in fotoğrafı da yer aldı.

Oturma eylemi sırasında konuşan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, kardeşinin gözaltında kaybedilmesinin nedenlerine değinmeyeceğini belirtti. Bu ülkede yıllardır muhalif kimliklerinden dolayı birçok insanın gözaltında kaybedildiğini, kardeşinin de bunlardan biri olduğunu söyledi. Doğan Güneş, Tansu Çiller ve Mehmet Ağar gibi asıl faillerin yargılanmasını istedi.

Bilgin’in ardından Yazar Cezmi Ersöz kendi kaleme aldığı metni okudu. Basın açıklamasını tiyatro sanatçısı Jülide Kural gerçekleştirdi. Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara’da otobüs durağında TMŞ ekiplerince gözaltına alındığı, 9 kişinin de Bilgin’i TMŞ’de gördüklerine dair tanıklık yaptığı söylendi. Bilgin ailesinin evini telefonla arayan ve kendisini polis olarak tanıtan birisinin, kardeşi İrfan Bilgin’e, Kenan Bilgin’in ağır işkenceler sırasında rahatsızlandığını, tedavi edilmek üzere Ankara Gölbaşı Polis Tesisleri’nde bulunan hastaneye getirildiğini, fakat ölmesi üzerine Gölbaşı’nda araziye gömüldüğünü söylediği ifade edildi.

Kenan Bilgin davasının Ergenekon kapsamında soruşturmaya dahil edilmesini isteyen Kural, bu topraklarda yalnız Fırat’ın öte yakası değil, İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Edirne gibi şehirlerde de gözaltına alınarak kaybedilmiş onlarca insanın kimliğinin bilindiğini söyledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi ise kayıplar için yaklaşık iki aydır her cumartesi yaptığı eylemini bu hafta Kasım Alpsoy’a ayırdı. Eski Sümerbank önünde, “Failler belli hesap sorulsun!” , “Susma, sustukça sıra sana gelecek!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bıji bıratiya gelan!” sloganlarının atılmasıyla başlayan eylem basın metninin okunmasıyla devam etti. Eylemde, 18 Mayıs 1994’te gece yarısı evinden alınan ve sonra kendisinden haber alınamayan Kasım Alpsoy’un kızı Gülbahar’ın mektubu okundu. Basın açıklaması sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul- İzmir


F tiplerinde saldırılar sürüyor!

F tipi hapishanelerde yaşanan sorunlar daha da ağırlaşarak devam ediyor. Keyfi uygulamalar ve hak ihlalleri birbirini izliyor. Adli Tıp Raporları’nda, “Cezaevi şartlarında yaşamını devam ettirmesi mümkün değildir” raporu verilen birçok tutsak, tahliye edilmeyerek ölüme terkediliyor.

Devrimci tutsakların hak istemlerine karşı ağır hücre cezaları verilerek sindirme politikaları uygulanıyor. Görüş yasaklarıyla hem tutsaklar hem de aileleri cezalandırılıyor.

Son dönemde devrimcilere yönelen bazı saldırılar şunlar:

* Bursa’da 18 Mart günü polis öldürdüğü iddiası ile gözaltına alınan Ender Bulhaz Aktürk götürüldüğü Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde iki gün boyunca işkence gördü, mahkeme çıkışında linç edilmek istendi, tedavisi engellendi.

* 20 Mart günü Tekirdağ 2 N’olu F Tipi Hapishanesi’nde Vedat Düşküner’in hücresine girip saldıran gardiyanlar, zorla tutsakların yerlerini değiştirdiler. Saldırıyı slogan ile karşılayan tutsaklar, slogan attıkları gerekçesiyle disiplin soruşturmasına maruz kaldılar.

* Kandıra l No’ lu F Tipi Cezaevi’nde dedektörle terliklerinin altının kontrol edilmek istenmesine tepki gösteren Tamer Korkmaz gardiyanların saldırısına uğradı. Bu duruma tepki gösteren 19 tutsağa da 2’şer ay görüş cezası verildi.

* Edirne F Tipi’nde kalan Erol Engin’in 7 mektubu ve 1 faksına el konuldu. Gerekçe olarak, dedektörle arama saldırısının mektupla dışarıya yazılması gösterildi.

* Edirne F Tipi Hapishanesi’nde kalmakta olan Kemal Avcı’ya ailesi tarafından gönderilen metal düğmeli kot pantalonun disiplin kurulu kararı ile verilmediği belirtildi. Hapishane idaresinin, Kemal Avcı’nın disiplin cezaları almasını “engellemek” için pantolonu vermemeye karar verdiği ifade edildi!

Sermaye düzeni işkence ve katliamlarda teslim alamadığı devrimcileri tecrit, baskı ve terör politikalarıyla zindanlarda yok etmeye çalışıyor. Devrimci tutsaklar ise, gerektiğinde bedel ödeyerek düzenin saldırılarına karşı direniyorlar.


TUYAB’dan devrimci tutsaklarla dayanışma çağrısı…

Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB), hapishanelerde artan hak ihlallerini ve yaşanan baskıları protesto etmek için 10 Nisan günü Galatasaray Lisesi önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Eylemde, “Tecrit ve baskılara son! İnsanlık onuru işkenceyi yenecek / TUYAB” pankartı ve “Yaşasın devrimci dayanışma”, “Katil devlet hesap verecek”, “İçerde dışırda hücreleri parçala”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” dövizleri açıldı.

Eylemde, İsmet Yurtsever söz alarak bir konuşma yaptı. Ardından basın açıklamasını TUYAB dönem sözcüsü Ayten Özdoğan gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada, F tipi hapishanelerin hergün düzen ve devrim arasında irade savaşına sahne olduğu, devletin tecrit politikasının doğal bir sonucu olarak keyfi dayatmalar, hak ihlalleri, insanlık dışı uygulamalar, temel ihtiyaçlardan yoksun bırakmaların tüm hapishanelerde yaşandığı belirtildi.

Özdoğan, son dönemde hapishanelerde yaşanan saldırıları ele aldı. Açıklama şu acil taleplerin okunmasıyla sona erdi:

1. Uluslararası sözleşmelere göre 15 kişiden az olan mekanlar tecrit sayılmaktadır. Hücre Tipi Cezaevleri bu esasa uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Bu düzenlemeler yapılana kadar hücre kapıları gündüzleri açık tutulmalıdır.

2. Ceza İnfaz Kanunu (CİK), içinde Baro, ÇHD ve TTB’ nin de yer aldığı kurumlarca insan haklarına uygun biçimde değiştirilmelidir.

3. Tutsakların tüm haklarını koşulsuz olarak kullanması sağlanmalıdır.

4.  Bağımsız İzleme Kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurum içinde tutsak yakınları İHD, ÇHD, Baro, TTB ve sanatçılar yer almalıdır.

5.  Hasta tutsakların tedavileri yapılmalı ve hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmelidir.

Eylemde, dövizlerde yer alan şiarlar dışında “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Müşteri değil öğrenciyiz!

Mamak Cumhuriyet Anadolu Lisesi okul yönetimi “okul aidatları” için öğretmen ve öğrencilere baskı uyguluyor. Kira ve diğer masraflar için öğrencilerden her dönem başı için 50 TL toplayan okul yönetimi, 10 Nisan günü sınıfları dolaşarak öğrencilere bu parayı ödemelerini istedi. Aidat paralarını ödemeyen/ödeyemeyen öğrencileri sıralamakla kalmadı, sınıf öğretmenlerini de bu konuda uyararak onları da zor durumda bıraktı. 

Bu olay okulların ticarethane, öğrencilerin müşteri olduğunu gösteren ne ilk ne de son örnek olacak. Biz Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden Liselilerin Sesi okurları olarak okullarımızı ticarethaneye dönüştüren bu zihniyete karşı mücadelemizi yükseltecek ve aidatları ödemeyi reddedeceğiz.

Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden Liselilerin Sesi okurları


SES Samsun Şubesi’den basın açıklaması

SES Samsun şubesi 15 Nisan günü OMÜ Hastanesi 3 No’lu kapıda “Sağlıkta dönüşüm programı” adı altında sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları ve haksız uygulamaları protesto etmek amacıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.

Bu programın uygulandığı hastanelerin polikliniklere dönüştürüldüğü, araştırma ve eğitim işlevlerinin aksatıldığı, çalışanların iş yükünün artmasına neden olduğu ifade edildi. Açıklamada OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde öğretim üyesi dışındaki çalışanlara döner sermaye ödemesinin üst sınırdan yapılmadığı, bu durumun yoksulluk sınırının altında ücret alan personelin mağduriyetini artırdığı söylendi.

Üniversite yönetimi tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden sendika üyeleri ve yönetim kurulu üyelerinin yerlerinin değiştirildiği ve bu değiştirmelerin tehdit aracı olarak kullanıldığı, asistan doktorların fazla çalışmaya ve angaryaya maruz kaldığı, nöbet sonrası dinlenme olanaklarının çok sınırlı yada hiç olmadığı da dile getirildi.

Açıklamanın ardından son Ergenekon operasyonlarına dair başka bir metin daha basına sunuldu. SES’in sürecin başında itibaren “darbeye de şeriata da karşıyız” söylemini dillendirdiği ifade edildi.

Hastane önünde toplanan kalabalık tarafından ilgiyle izlenen açıklama alkışlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Samsun


SES’den basın açıklaması…

KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şubeleri, 9 Nisan 1994 tarihinde Diyarbakır / Silvan karayolunda toprağa gömülü, kafasına kurşun sıkılmış halde bulunan Tüm Sağlık-Sen’in kurucu üyesi ve Diyarbakır Şube Başkanı Necati Aydın’ın katillerinin ve cinayetin arkasındaki güçlerin açığa çıkartılması talebiyle 10 Nisan günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Cinayet örgütü kontrgerillanın dağıtılmasının da talep edildiği açıklamayı SES İstanbul Şubeleri adına SES Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilli okudu.

Açıklamada, Aydın’ın katledilişinin ardından yürütülen hukuki sürecin sonuçsuz kaldığı belirtilirken, 2004 yılında itirafçı Abdülkadir Aygan’ın ifadelerine rağmen “yargı ve siyasi iktidarın sağırları oynadığı” söylendi.

Ergenekon itirafçılarının ifadelerinde Necati Aydın’a kurşun sıktığı söylenen Albay Abdülkerim Kırcı’nın evinde ölü bulunmasının OHAL Bölgesi’nin Ergenekon laboratuvarı olduğunu gösterdiği belirtildi. Ergenekon davasının, başta Aydın cinayeti olmak üzere genişletilmesi ve arkasındaki güçlerin açığa çıkartılıp yargılanması talep edildi.

Necati Aydın, 12 Eylül sonrasında OHAL koşullarında kamu emekçilerinin mücadelesini örgütleyen yöneticilerden biriydi. Defalarca gözaltına alınan ve işkencelerden geçirilen Aydın, 1993 yılında OHAL Valiliği’nce Çorum’a sürgün edildi. 22 Mart 1994’te Diyarbakır’da eşi ve akrabaları ile beraber keyfi olarak gözaltına alındı ve 4 Nisan 1994’te çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı. Serbest bırakılışı sırasında mahkeme binasından çıkışına izin verilmeyen ve bina içinde bekleyen JİTEM ekipleri tarafından “başka bir konuda ifadenizi vermeniz gerekiyor, bizimle geleceksiniz denilerek”, iki akrabasıyla beraber alıkonuldu. Aydın’ın cesedi 5 gün sonra (9 Nisan 1994) Diyarbakır / Silvan karayolu üzerinde toprağa gömülü ve kafasına kurşun sıkılmış olarak bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Eczacılardan yürüyüş!

İstanbul Eczacı Odası, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Zapsu ailesinin sahibi olduğu For You adlı mağazalarda ilaç satışına başlamasını 11 Nisan günü gerçekleştirdiği yürüyüşle protesto etti. Eczacılık Fakültesi öğrencilerinin de yer aldığı yürüyüş saat 11.00’de Beyoğlu Tünel’den başladı.

En önde, “Drugstore For You! İzin vermeyeceğiz! TEB 1. Bölge İstanbul Eczacı Odası” pankartı yer alırken “Heveslenme For You! Halkın eczacıları Drugstore açmana izin vermeyecek!”, “Eczacılık mesleği sahipsiz değildir!”, “Eczaneler bizimdir sermayenin olmayacak!”, “Sağlık haktır satılamaz!”, “Eczaneler serbest piyasa düzeninin dişlileri olmayacaklar!”, “Hangi çılgın eczacıya zincir vuracakmış şaşarım!”, “No Drugstore For You! İlaç eczanede satılır markette ise pazarlanır!”, “One Minute Zapsu! For You sağlığa zararlıdır!” şiarlı pankartlar açılarak Taksim Meydanı’na kadar sloganlarla yüründü.

Taksim Meydanı’na gelindiğinde burada konuya ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, Zapsu ailesine ait For You mağazalarının yeniden yapılandırıldığı ve bu yapılandırmanın asılan büyük boy afişlerle ilan edildiği söylendi.

Sağlık Bakanlığı’nın valiliklere yazı göndererek yasadışı olan afişlerin kaldırılması talimatına rağmen afişlerin hala kaldırılmadığı, For You Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Zapsu’nun basına “reçeteli ilaç satmayacağız” diye açıklama yapmasına rağmen alttan alta reçetesiz ilaç sattığı belirtildi.

Halkı pazarlama mantığına ve ilaç tekellerinin insafına terk edecek her türlü düzenlemeye karşı çıkılacağının ifade edildi.

“Parasız sağlık parasız eğitim!”, “Sömürge yasaları istemiyoruz!”, “Eczaneler bizimdir bizim kalacak!”, “Zapsu elini eczanemden çek!”, “Zapsu şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Zapsu For You’nu al başına çal!” sloganlarının atıldığı eyleme 500’ü aşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul