9 Kasım 2007 Sayı: 2007/43(43)

  Kızıl Bayrak'tan
   Beyaz Saray Kürt halkına saldırıya yeşil ışık yaktı...
  Gerici dalga DİSK’i de etkisi altına alıyor…
ABD emperyalizmi, Kürt halkının koruyucusu değil düşmanıdır…
3 Kasım Ankara mitingi...
Taksim’de coşkulu tersane eylemi...
Telekom işçilerinin kararlılıkla sürdürdüğü grevin kazanımla sonuçlanması için emek
güçlerini bekleyen görevler...
  6 Kasım protestolarından...
  BMİS kurulları gergin geçti
  Almanya’da coşkulu parti etkinliği!
  TKİP II. Kongresi toplandı...
  “20. Yıl Gecesi”nde Parti adına yapılan konuşma...
  İstanbul İl Komitesi’nin 20. Yıl Gecesi’ne mesajı...
  Ekim Devrimi’nden bize kalanlar…
  90. yıldönümünde Büyük Ekim Devrimi’ni yaratanlara selam olsun!
  Şiddete ve kaynağına karşı mücadelede
“bir adım ileri!”
  Dünyadan...
  Erdoğan’ın ABD gezisi ve sonuçları...
M. Can Yüce…
  Sevgili Sevilay “Yaşam şuncağız bir şey işte”
  Barbarlık düzeninin cam kırıkları
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nün emekçi kadınlara çağrısı...

Şiddete ve kaynağına karşı mücadelede “bir adım ileri!”

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşıyor. Ezilen bir halkın, bizzat sömürgecilerin şiddetine karşı yükselttiği mücadelesinin, dolayısıyla bir halk hareketinin ürünü olan bugün, 1981’den beri tüm dünyada işçi ve emekçi kadınlar tarafından bir mücadele günü olarak anılıyor. Böylesine bir mücadele günü, Birleşmiş Milletler’in, burjuva kurumların ve feminist kadın çevrelerinin içini boşaltma çabaları sonucu, ülkemizde ortaya çıkış gerekçesinden ve gerçek özünden kopuk ele alınıyor. 25 Kasım’ın tarihsel anlamı ve önemi bizzat sistemin şiddetine karşı mücadelede somutlanırken, bugün, salt erkek cinsinin kadına yönelik şiddetine ve erkeğe karşı mücadeleye indirgeniyor.

Bu nedenledir ki, tıpkı 8 Martlar’da olduğu gibi, komünistlerin ve devrimcilerin bu çarpıtmaları boşa düşürmesi ve emekçi kadınları şiddetin gerçek kaynağına karşı mücadeleye çekmesi gerekiyor.

Kadına yönelik şiddet her yerde!

Kadına yönelik şiddet yaşamın her alanında kendisini gösteriyor. Gün geçmiyor ki, kadın evde, sokakta, işyerinde, okulda şiddet ile karşı karşıya kalmasın? Öldürülen, dayak yiyen, işkenceye uğrayan, tacizi-tecavüzü yaşayan kadınların sayısı her geçen gün daha da artıyor. Toplumda her geçen gün daha fazla yaşanan kirlenme ve çürüme sonuçlarını kadınlar üzerinde daha fazla gösteriyor.

Feminist kadın çevreleri daha çok aile içi şiddeti öne çıkarıyor, buna ilişkin raporlar hazırlıyor, rakamlar veriyorlar. Ancak kapitalist sistemin aile içi şiddete çözüm üretmesi mümkün değildir. Şiddete uğrayan kadın, devlete başvurduğunda, karakollara gittiğinde “kocandır döver de sever de” yanıtını almakta, kadın kocasının yanına geri gönderilmektedir. Şiddeti döne döne üreten sistem ve şiddeti uygulayan devlet, erkeğin kadına uyguladığı şiddeti de meşru görmektedir.

Sözde “sığınma” evlerine onbinlerce şiddete uğrayan kadının ihtiyacı varken, bunların sayıları 30’u geçmemekte ve her türlü güvenceden, gizlilikten yoksun bir halde, az sayıda kadının yalnızca bir dönemliğine barınma sorununu çözmektedir.

Ve elbette yasalar... Mevcut yasalarda kadını koruyan kimi maddeler yer alsa da, bunlar göstermeliktir. Mevcut yasalara asıl ruhunu veren, kadına yönelik şiddeti ve erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünü meşru gören anlayıştır. Öyle ki, kadına yönelik şiddet yasalar ile de güvence altına alınmıştır.

Kadına yönelik şiddetin daha özel biçimi olan “töre ve namus cinayetleri” gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinden eksik olmamaktadır. Özellikle Kürt illeri olmak üzere ülkenin farklı yerlerinde kadınların yaşadığı trajik hikayeler yansıtılmaktadır. Düzen tarafından, “namus cinayetleri”nin ağırlıklı olarak Kürt illerinde yaşandığı ve “feodal anlayışın” bir ürünü olduğu iddia edilmektedir. Ancak “batı”da da azımsanmayacak oranda yaşanmaktadır.

Son dönemlerde töre cinayetlerinin yanına yeni bir kavram daha eklendi: İntihar... Türkiye’nin yanısıra Irak’ta, Afganistan’da, Güney Kürdistan’da (dinin etkisinin kuvvetli olduğu ülkelerde) son süreçte kadın intiharları artmış bulunuyor. İntiharların nedenleri farklı olsa da kaynağı aynıdır. Hepsi de mevcut düzenden kaynaklanıyor.

Afganistan’da intiharlar zorla evlilik, işkence ve ev içi şiddet nedeniyle yaşanırken, Irak’ta savaşın acısını çeken, tecavüze uğrayan, zorla fuhuşa sürüklenen Iraklı kadınların çaresizliklerine buldukları bireysel çözüm oluyor.

Devletin muhalif ve devrimci kadınlara yönelik cinsel şiddeti de gözaltında ve cezaevlerinde devam ediyor.

Şiddetin sonuçlarına değil, kaynağına karşı mücadele!

Kadına yönelik şiddete karşı mücadele şiddetin asıl kaynağını hedeflemek drumundadır.

Kapitalist sistem şiddet üzerine kuruludur ve her türlü şiddeti döne döne üretir. Bu toplumun ezilenleri, yoksulları, kadınları, çocukları sistemin şiddetini ağır bir bir biçimde yaşarlar. Kadını köleleştiren sistem şiddetini de beraberinde getirir. Gerici geleneksel değerlerin varlığını sürdürmesini sağlayan, erkek egemen anlayışı üreten de bizzat bu sistemin kendisidir.

Bundan dolayıdır ki, kadına yönelik şiddete karşı mücadele kadının özgürleşmesi mücadelesinden bağımsız ele alınamaz.

Kadınlara yönelik şiddete, bunu doğuran erkek egemen anlayışa karşı kararlılıkla mücadele edeceğiz, bu çerçevede bir dizi talep ileri süreceğiz. Ancak bu taleplerin savunulmasında tutarlı olabilmenin yolu, şiddetin sonuçlarına değil kaynağına karşı mücadele etmekten, yani sistemin kendisini hedef almaktan geçiyor. Demokratik talepler, kapitalizmin kendisine yöneltilmiş bu mücadelenin yan ürünleri olarak kazanılacaktır.

Emekçi kadınlar, şiddete karşı “bir adım ileri”!

Kadına şiddet uygulayan sisteme karşı mücadelede kadınların talepleri doğrultusunda mücadeleye atılması ne kadar önemliyse, bu mücadeleyi kadın-erkek tüm sınıf kardeşleriyle birlikte ortaklaştırması ve büyütmesi de o kadar önemlidir. Zira cinsiyete dayalı ayrımcılığa son verilmesi, kadına evde, sokakta, işyerlerinde uygulanan baskı, taciz ve şiddetin son bulması, töre ve namus cinayetlerine karşı çıkılması ve toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği için ortak mücadele şarttır.

Bu sorunlar ve talepler işçi sınıfının talepleridir. Emekçi kadınların da kendi taleplerine kararlılıkla sahip çıkmaları, bu talepler doğrultusunda yükseltilecek mücadelenin ön saflarında yer almaları gerekmektedir.

Bugün Emekçi Kadın Komisyonları, kadın işçilerin güncel sorun ve taleplerini ele alacakları kurultaya doğru yürüyorlar.

Kurultayda kadın işçilerin yaşadığı sorunlar ele alınacak, bu sorunlar karşısında görevler tartışılacak ve bir mücadele programı ortaya konulacaktır. Emekçi Kadın Komisyonları, kurultayı bir süreç olarak örgütlemeyi hedeflemekte, kadın emekçilerin güncel sorunlarını ele alarak onları bilinçlendirmeyi ve harekete geçirmeyi amaçlamaktadır. 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü de komisyonlarımız tarafından Kurultay çalışmasının bir parçası olarak ele alınmaktadır.

Komisyonlarımız her türden yol, yöntem ve araçla bu sürece yüklenecekler. Kadına yönelik şiddetin son bulması için şiddeti üreten kapitalist sisteme karşı kadın-erkek tüm işçi ve emekçilerin birlikte mücadele etmesi gerektiğini anlatacaklar. Ancak asıl olarak emekçi kadınları diğer sorunlarda olduğu gibi şiddete karşı da “bir adım ileri” çağırarak mücadelesinin öznesi olmaya davet edecekler. Çünkü kurultayın “bir adım ileri” çağrısı, kadının özgürleşmesi çağrısıdır. Aynı zamanda, şiddete, onu doğuran sisteme ve onun bir parçası olan erkek egemen anlayışa karşı da bir adım öne çıkma çağrısıdır!

 

Emekçi Kadın Komisyonları’nın faaliyetinden...

İşçi kadınları mücadeleye çağırıyoruz!

Bölgemizdeki işçi kadınları sorunlarına karşı mücadeleye çağırmak amacıyla oluşturulan Kadın İşçi Komisyonu çalışmalarına devam ediyor. Yüzünü fabrikalara çeviren komisyon, işçi kadınların sorunlarına öncelik vermektedir.

Anket çalışması: Bölgemizdeki fabrikalarda ne kadar kadın işçi çalıştığını ve yakıcı sorunlarını tespit etmek amacıyla bir anket düzenledik. Anket sorularını komisyon bileşenleriyle yoğun bir tartışma sürecinin ardından, işçi kadınların sorunları ve taleplerini tespit edecek şekilde, 16 soru üzerinden hazırladık. Anket yaparken hem komisyonu tanıttık, hem de komisyonumuzu güçlendirecek imkanlar yakaladık. Bir aydır yürüttüğümüz anket çalışmasıyla belirlediğimiz birçok fabrikaya gitmiş olduk. Anket çalışmamız önümüzdeki günlerde de devam edecek

Film gösterimi: Bir yandan anketleri yaparken diğer yandan film gösterimi için hazırlık yaptık. Ön hazırlığını afiş ve davetiyelerle güçlendirdiğimiz film gösterimini 4 Kasım günü OSİM-DER’de gerçekleştirdik. 1912 yılında Amerika’da kadınların eşit haklara sahip olmak için 8 yıl verdikleri “kadınlara oy hakkı” mücadelesini anlatan “Demir Çeneli Melekler” filmini gösterdik. Film ilgiyle izlendi. Etkinliğe 20 kişi katıldı.

OSİM-DER Kadın İşçi Komisyonu


Küçükçekmece’de sağlık semineri

3 Kasım günü Ardahan Sazlıçayır Köyü Derneği’nde düzenlediğimiz seminer saat 15.00’te başladı. Doktor dostumuzun kadın sağlığı ve çocuk gelişimiyle ilgili bilgilendirici sunumu katılımcı emekçi kadınlar tarafından ilgiyle dinlendi. Sunumun ardından soru-cevap kısmına geçildi.

Düzenlediğimiz bu etkinlik yöre derneğinin bu şekildeki bir ilk etkinliği olması açısından da anlamlıydı. 24 Kasım günü emekçi kadın sorunuyla ilgili yapacağımız film gösterimine çağrıyla etkinliğimiz sona erdi.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu