9 Kasım 2007 Sayı: 2007/43(43)

  Kızıl Bayrak'tan
   Beyaz Saray Kürt halkına saldırıya yeşil ışık yaktı...
  Gerici dalga DİSK’i de etkisi altına alıyor…
ABD emperyalizmi, Kürt halkının koruyucusu değil düşmanıdır…
3 Kasım Ankara mitingi...
Taksim’de coşkulu tersane eylemi...
Telekom işçilerinin kararlılıkla sürdürdüğü grevin kazanımla sonuçlanması için emek
güçlerini bekleyen görevler...
  6 Kasım protestolarından...
  BMİS kurulları gergin geçti
  Almanya’da coşkulu parti etkinliği!
  TKİP II. Kongresi toplandı...
  “20. Yıl Gecesi”nde Parti adına yapılan konuşma...
  İstanbul İl Komitesi’nin 20. Yıl Gecesi’ne mesajı...
  Ekim Devrimi’nden bize kalanlar…
  90. yıldönümünde Büyük Ekim Devrimi’ni yaratanlara selam olsun!
  Şiddete ve kaynağına karşı mücadelede
“bir adım ileri!”
  Dünyadan...
  Erdoğan’ın ABD gezisi ve sonuçları...
M. Can Yüce…
  Sevgili Sevilay “Yaşam şuncağız bir şey işte”
  Barbarlık düzeninin cam kırıkları
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

6 Kasım protestolarından...

Gençlik geleceği ve halkların kardeşliği için alanlardaydı!

İstanbul:

İstanbul’da bu yıl 6 Kasım’da Beyazıt Meydanı’nda birleşik bir eylem gerçekleştirildi. Öğrencilerin meydanda buluşması ile başlayan eyleme yaklaşık 600 kişi katıldı.

“Üniversitelerde parasız eğitim, söz, eylem, örgütlenme özgürlüğü istiyoruz!” ve “Kirli savaşa ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini haykır!” pankartlarının açıldığı eylemde bir yandan eğitim alanındaki saldırılar protesto edilirken, diğer yandan halkların kardeşliği şiarı haykırıldı. Liseliler de “Ne ticarethane, ne hapishane! Eşit özgür lise!” yazılı bir pankart açarak alandaki yerlerini aldılar. Öğrenciler meydanda toplandığı sırada TİB-DER üyesi tersane işçileri Beyazıt Tramvay Durağı’nda “Üniversitelerin kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz!” yazılı pankartlarını açarak Beyazıt Meydanı’na doğru sloganlarla yürüyüşe geçtiler. Tersane işçilerinin gelişini öğrenciler “Tersane işçisi yalnız değildir!” sloganları ile karşıladılar.

Eylemde üniversiteliler ve liseliler adına iki ayrı açıklama yapıldı. Ayrıca Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu da konuşma yaptı.

İlk açıklama üniversiteliler adına Dilek Gültekin tarafından okundu. Gültekin, YÖK’ün taşıdığı misyona değinerek, YÖK’ün üniversiteleri sermayenin arka bahçesine dönüştüren politikaların yürütücüsü olduğunu ve bu hedef doğrultusunda üniversiteli gençlik mücadelesinin karşısında yer aldığını vurguladı. Güncel saldırılara da değinilen açıklamada esas vurguyu son dönemde yükseltilen şoven faşist saldırganlık oluşturdu. Gençlik kesimleri bu şovenist histeri atmosferinde kardeşliğin tarafı olmaya çağırıldı.

Ardından TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu bir konuşma yaptı. ‘80 darbesinin ardından üniversitelerin payına paralı eğitim düşerken, işçi sınıfına da taşeronlaştırmanın dayatıldığını belirtti. Tersanelerde karşı karşıya kaldıkları koşulları anlatan Nihadioğlu, sorunların kaynağının aynı olduğunu ve birleşik mücadelenin önemli olduğunu vurguladı.

Daha sonra liseli gençlik adına Gülşin Çiftçi söz aldı. Liseli gençliğin sorunlarına değinen Çiftçi, ÖSS ve paralı eğitim gibi sorunların yanı sıra MEB ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan güvenlik protokolünü teşhir etti. Liseli gençliğin sınır ötesi operasyon tezkeresinin karşısında olduklarını belirtti.

Konuşmalardan sonra Beyazıt Meydanı’nda halaylar çekildi. Hep bir ağızdan Beyazıt Marşı söylendi. Eylem Meydan’dan Eğitim Fakültesi’ne doğru yapılan yürüyüşle bitirildi.


İzmir:

Ege Üniversitesi’nde 1 No’lu yemekhanenin önünde iki üniversiteden ve çeşitli liselerden gelen öğrenciler toplandı. Eylemde “Üniversiteleri gericiliğin, yozluğun, ırkçılığın değil kardeşliğin kalesi yapacağız!” ve “Geleceğimize sahip çıkıyoruz, YÖK’ü dağıtacağız!” şiarlı iki pankart açıldı. Alkış ve sloganlarla kampus dolaşıldı. Gıda Mühendisliği önünde 20-25 kişilik bir faşist grup tarafından eylem proveke edilmeye çalışıldı. Sloganlarla faşistlere karşılık verilirken araya polis girdi. Bu kez “Katil polis üniversiteden defol” sloganı atıldı. Daha sonra yürüyüşe devam edildi. Yürüyüş boyunca atılan sloganlarla öğrenci gençliğin karşı karşıya kaldığı saldırılar teşhir edildi ve şovenist histeri atmosferi lanetlendi.

Bornova Metro önüne gelindiğinde basın açıklamasına geçildi. Açıklamada üniversitelerin ticarileşmesi sonucu gençliğin karşı karşıya kaldığı geleceksizlik anlatıldı. Baskı ve zor aygıtı YÖK teşhir edildi. Ege Üniversitesi’nde yaşanan olaylar üzerinden düzenin gençliği nasıl zehirlediği dile getirildi. Üniversitelerin asıl sahipleri olarak gençliğin tüm bu saldırılara geçit vermeyeceği vurgulandı. Ardından Yeni Kapı Tiyatrosu’ndan bir arkadaş “Güneşi içenlerin türküsü” adlı şiiri tiyatral bir anlatımla sundu. Açıklamanın ardından Telekom işçilerine destek ziyaretine gidildi. Eyleme 150 öğrenci katıldı.


Adana:

YÖK’ün kuruluşu Adana’da Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi önünden Rektörlük binasına yapılan yürüyüşle protesto edildi.

Eylem R1 derslikleri önünde “Üniversitemizde bilim ve özgürlük düşmanlarını istemiyoruz! Yaşasın halkların kardeşliği!” ve “YÖK’e, eğitimin ticarileşmesine karşı mücadeleye!” pankartlarının açılmasıyla başladı.  Buradan toplanma yerine doğru yürüyüşe geçildi. Toplanma yerinde kortej düzeni oluşturularak Rektörlük önüne yürüyüş başladı.

Rektörlük önünde okunan basın metninde YÖK’ün kurulduğu günden beri yürütücüsü olduğu saldırılar teşhir edildi. Öğrenci gençliğin gelecek özleminin öne çıkartıldığı eylemde ayrıca coğrafyamızda yaratılan şovenist histeri atmosferi teşhir edilerek, halkların kardeşliği mücadelesini büyütme çağrısı yapıldı.

Açıklamanın ardından tekrar R1’e geçilerek eylem burada sona erdirildi. Eyleme Adana MYO öğrencileri de katıldı. Dev Sağlık-İş ve  SES’in destek verdiği eyleme 200 kişi katıldı.


Ankara:

Ankara’da 6 Kasım’da Ekim Gençliği, DGH, DPG, SGD, Hacettepe Üniversitesi Öğrencileri Derneği, Odak/Genç Direnişçi, Tüm-İGD tarafından bir eylem örgütlendi. Eylemde en önde “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim için YÖK kaldırılsın!” yazılı ortak pankart taşındı. Arkasında siyasal gençlik grupları dövizleri ve pankartları ile yer aldılar.

Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen kitlenin önü çevik kuvvetin barikatıyla kesildi. Bir süre barikatın önünde sloganlarla beklendikten sonra barikatın açılması ile yürüyüşe devam edildi. Sakarya Caddesi’ne gelindikten sonra açıklamaya geçildi. Açıklamada üniversitelerde yaşanan dönüşümler ve bununla paralel olarak keyfi baskı ve saldırılar anlatıldı. Son dönem yükseltilen milliyetçi-şoven dalganın üniversitelerdeki uygulayıcısı olan YÖK teşhir edildi.

Şair Mehmet Özer bir konuşma yaparak eylemi desteklediğini ifade etti. Daha sonra bir şiir okudu. Ardından hep birlikte Beyazıt Marşı söylendi.

Eylem sonunda bileşenler adına bir konuşma yapıldı. Sınır ötesi operasyonla artan savaş çığırtkanlığına karşı gençliğin halkların kardeşliği şiarını daha güçlü haykıracağı, hiçbir baskının gençliğin mücadelesinin önüne geçemeyeceği vurgulandı. Eyleme 200 kişi katıldı.


Eskişehir:

Eskişehir’de bu yıl 6 Kasım eylemine hazırlık çerçevesinde broşür dağıtımı, el ilanları, yemekhane ve kantin konuşmaları yaygın bir şekilde yapıldı. Etkili ve yoğun bir ön çalışmayla örgütlenen 6 Kasım geçen yıla göre daha coşkulu ve kitlesel bir biçimde gerçekleştirildi.

Eylem saat 12:30’da Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi girişinde kitlenin biraraya gelmesiyle başladı. Kampüse “YÖK’e, piyasalaşmaya, ticarileşmeye, yozlaşmaya, kimliksizleşmeye, geleceksizliğe, işsizliğe, şovenizme hayır!/Üniversite Öğrencileri” imzalı pankartın arkasında ortak dövizler ve sloganlarla toplu bir giriş yapıldı. Buradan yemekhane önüne gelindi ve öğrencilere eyleme destek vermeleri için çağrı yapıldı. Ardından rektörlüğe yüründü ve burada basın açıklaması okundu.

Ekim Gençliği, DPG, Eskişehir Gençlik Derneği, SGD, ÖDP Gençliği, SDG, Eskişehir Öğrenci Kolektifleri ve ODAK’ın örgütlediği, Mücadele Birliği’nin destek verdiği eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Eylem boyunca “Müşteri değil öğrenciyiz!”, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Sözleşmeli öğretmenliğe, yetkin mühendisliğe, stajyer avukatlığa, hayır! Diplomalı işsiz olmayacağız!”, “Türk, Kürt Ermeni yaşasın halkların kardeşliği!”, “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!” vb. sloganları coşkulu bir şekilde atıldı.

Ekim Gençliği/Eskişehir


Bursa:

Uludağ Üniversitesi’nde YÖK coşkulu bir eylemle protesto edildi. Kütüphane önünden Mediko-Sosyal’e kadar bir yürüyüş gerçekleşti. Burada basın açıklaması okundu. “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim için YÖK’e hayır!” pankartının açıldığı eyleme 60 kişi katıldı. Eğitim sorunlarına değinilen eylemde şovenist histeri karşısında halkların kardeşliği mücadelesinin büyütülmesi çağrısı yapıldı. Anayasa tartışmaları da teşhir edildi.

Eylemi Ekim Gençliği, SGD, SDG, Genç Kurtuluş, Emek Gençliği, DGH örgütledi. YDG, SDP, Eğitim-Sen ve TMMOB da destek verdi.


 

6 Kasım eylemlerinden ilk yansıyanlar…

Birleşik bir gençlik mücadelesi yakıcı ihtiyacı!

6 Kasım eylemleri, gençlik hareketinin bugüne kadar taşıdığı yetersizlik ve zaafları tüm açıklığıyla ortaya koydu. Gençlik hareketinin yaşadığı daralma ve kitle bağlarındaki zayıflık belirgin bir biçimde bir kez daha karşımıza çıktı.

Metropollerde 6 Kasım eylemleri -kısmen İstanbul’u dışta tutarsak- geçmiş yıllarla kıyaslanamaz bir darlığı ifade etmektedir. Taşra üniversiteleri cephesinden de belirgin bir zayıflık ve dağınıklığın yaşandığı açık bir gerçektir. Eylemler taşra üniversitelerine yeterli bir güçlülükte yaygınlaştırılamamış, etkili bir ön çalışmadan yoksun kalındığı için oldukça zayıf geçmiştir.

Tüm bu veriler ışığında gençlik hareketinin biriken sorunlarını tartışmak, 6 Kasım vesilesiyle bunları tekrar hatırlatmak yerinde olacaktır.

Birleşik bir gençlik faaliyetinin belirleyiciliği

Bir çok yerde 6 Kasım eylemlerine ilişkin tartışmalar son haftalara kadar sürmüş ve bu durum ön çalışmaları sekteye uğratmıştır. Siyasal gençlik gruplarının yaşadığı daralma ve hareketin kendiliğinden dinamiklerindeki belirgin zayıflama, bu yılın 6 Kasım sürecinde etkili bir alan çalışmasını zorunluluk olarak karşımıza çıkartmıştı. Bu açıdan bakıldığında ortaya çıkan tablonun şaşırtıcı olmadığını söyleyebiliriz. Bir dizi alanda ortaya çıkan birleşik süreç eylemlerle sınırlı kalmış, alan çalışmaları propagandanın ötesine geçememiştir. Bu durumu kırmaya dönük çabaların politik-pratik yetersizlikleri 6 Kasım eylemlerini belli bir darlığa mahkûm etmiştir.

İstanbul’da son haftalara kadar devam eden tartışmalar, Ankara 6 Kasım sürecinde yaşanan bölünme ve yine süregiden tartışmalar, eylemlerin pratik örgütlenmesini zora sokmuştur. Bu açıdan ortaya çıkan sonuç, örgütlü gençlik güçleriyle sınırlı bir 6 Kasım tablosudur.

Birleşik bir kitle faaliyeti, hareketin kitle tabanında yaşanan daralmanın çözüm zeminidir. Bu ihtiyaç karşılanmadığı koşullarda gençlik hareketindeki daralmayı aşmak olanaklı gözükmemektedir.

Bugün birleşik bir gençlik mücadelesi tercih değil bir zorunluluktur. Bu yılın 6 Kasım eylemleri bu gerçeği belirgin bir biçimde bir kez daha göstermiştir. Eylemlerin ortaya çıkardığı bir diğer gerçek ise, bu birleşik mücadelenin ancak ve ancak geniş kitleleri politikleştirmek hedefine kilitlendiği koşullarda bir anlam ve değer taşıyacağıdır. Bu açıdan bu yılın 6 Kasım eylemleri, toplam süreci belirleyen bir bölünme yaşanmasa da, geniş kitlelerle buluşmayı hedef alan bir birleşik faaliyetle bütünleştirilemediği için dar ve politik etki açısından cılız kalmıştır.

Birleşik bir gençlik hareketi ve örgütlenmesi sorununda tartıştığımız temel önemde gerçeğin altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Bugün gençlik hareketinin mevcut ilerici birikiminin önemli bir kesimini bünyesinde barındırmayan, bu birikimin olanaklarıyla taban inisiyatiflerine yönelmeyen bir mücadelenin asgari bir başarı şansı bulunmamaktadır. 6 Kasım eylemlerine bu gözle bakıldığında, siyasal gençlik gruplarının önemli bir kısmı açısından geçiştirilmiş bir 6 Kasım sürecinin ortaya çıktığı açık bir gerçekliktir.

Şovenist saldırganlık ve mücadelenin dışına düşen reformizm

Son yıllarda gençlik sorunu çerçevesinde reformist örgütlerin yaşadığı bunalımı ve mücadele dışı konumlarını döne döne vurgulamıştık. 6 Kasım vesilesiyle bu olgu bir kez daha tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Reformist siyasal gençlik grupları cephesinden özellikle taşradaki eylemlere elle tutulur bir katılım göremiyoruz.

Bunun nedenlerine girmek burada gerekmiyor. Yalnızca şunu belirtelim. Reformist gençlik örgütlenmeleri son birkaç yıldır üniversitelerdeki baskı koşulları karşısındaki edilgenlikleri ile gençlik hareketi ile kurdukları bağı çoktan yitirmiş bulunmaktadırlar.

Ancak yine de dönem açısından belirgin bir farklılık olduğunu ve bu farklılığın da 6 Kasım eylemlerine yansıdığını belirtelim. Bu farklılığı yaratan, güncel planda Kürt sorunu ekseninde ortaya çıkan şoven atmosfer olmuştur.

Son süreçte parlamenter zeminde Kürt hareketinin kuyruğundan ayrılmayan bu siyasal gruplar Kürt halkına dönük şoven saldırganlığın boyutlandığı bir dönemde kelimenin gerçek anlamı ile sokaktan kaçmaktadırlar.

Yakın zamanda yaptığımız değerlendirmede reformist grupların yaşayabileceği olası süreci hezeyan halindeki ilk açıklamalarından yola çıkarak ifade etmiştik: “Tanımladığımız bu tutumlar, gelişen süreç içinde bu örgütlenmelerin gençlik uzantıları şahsında da belirgin bir biçimde kendini gösterecektir. Reformist örgütlenmelerin en azından bir kısmının sürecin zorlu bir süreç olması nedeni ile Kürt gençliği ile yan yana gelmekten dahi çekinen bir yaklaşım içine sürüklenmesi olasıdır. Böyle bir gelişmeye karşı bugünden açık ve kararlı bir tutum almak, devrimci gençlik grupları açısından temel bir zorunluluktur.” (Şovenizme karşı birleşik bir gençlik mücadelesi için!)

Bu gerçek bu yılın 6 Kasım sürecinde çok daha açık bir biçimde karşımıza çıkmıştır. Eylemlerin bütününde temel vurgunun Kürt halkı ile dayanışma olduğu gerçeğini de hesaba katarsak, dışında kalınan tek başına bir 6 Kasım eylemi değildir. Bu durum Kürt sorunu konusunda güncel eylemsizliğin bir ifadesidir.

Kürt gençliğini bekleyen açmazlar: Eylemsizlik ve yalnızlaşma

Bu yılın 6 Kasım eylemlerindeki bir diğer belirgin durum, Kürt gençliğinin eylemlere gösterdiği ilgisizlik oldu. Yansıyan eylem haberlerinde metropollerden başlayarak taşralara uzanan geniş bir yelpazede ve Kürt illerinde, 6 Kasım’a dönük Kürt gençliğinin ilgisinden söz etmek neredeyse olanaksız.

Bu durum, Kürt hareketinin bu alana dönük yılları bulan ilgisizliğinin bir devamı ve yine Kürt sorununda sürüklenilen açmazın bir yansımasıdır. Zira Kürt gençliği ulusal sorun ve mücadeleyi gerekçe göstererek, gençlik sorunu kapsamında birleşik mücadele ihtiyacını görmemiş ve bu sorunun yıllar boyunca üzerinden atlamıştır.

Bugün ulusal sorunun sıkıştırılmaya çalışıldığı burjuva çözüm zemininin bu tutumun asli nedeni olduğunu ifade etmeliyiz. Zira ulusal sorun yaşadığımız coğrafyada toplumsal-sınıfsal sorunlarla birleşik bir çözüm zeminine sahiptir. Bu bütünlük kavranamadığı koşullarda toplumsal sorunlara dönük bu katı duyarsızlığın gençlik cephesinden gerçek bir kardeşleşme önündeki en temel engellerden birisi olduğunu söyleyebiliriz.

Kürt gençliğini 6 Kasım vesilesiyle ortaya çıkan sonuç üzerinden bekleyen iki açmazı vurgulamak önemli bir devrimci sorumluluktur. Bunlardan ilki Kürt gençliğinin yaşadığı eylemsizliktir. Bugün oldukça sınırlı olanaklarla sürdürülmeye çalışılan gençlik mücadelesi yaşanan sorunlar karşısında Kürt gençliğinin dinamik bir desteğine hiçbir dönem olmadığı ölçüde ihtiyaç duymaktadır. Zira bu 6 Kasım eylemlerinde yaşanan darlıkta, Kürt gençliğinin örgütlü kesiminden başlayarak sürecin dışında kalması belirleyici bir rol oynamıştır. Bu eylemsizlik durumu aşılmadığında kazanan sermaye devleti ve onun şovenist kudurganlığı olacaktır.

Hareket halindeki Kürt gençliğinin desteğini ve eylemsel dinamizmini arkasına alamayan bir devrimci gençlik mücadelesinin şoven saldırganlığın karşısında gerçek bir halkların kardeşliği ekseni oluşturma şansı bulunmamaktadır. Kürt gençliği ve özelde Yurtsever Gençlik bu gerçeği açıklıkla görmelidir. Dışında kalınan süreç, sözkonusu olan, birleşik gençlik mücadelesinin ve halkların kardeşliği vurgusunun coğrafyanın dört bir yanına yayılabileceği bir süreçtir. Yurtsever Gençlik bu sürecin dışında kalarak ihtiyaç duyduğu kitlesel desteği birleşik bir biçimde oluşturma olanaklarını heba etmektedir.

Bu durumun ortaya çıkartacağı sonuç, yalnızlaşma olacaktır. Zira Kürt gençliğinin, gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde tutuğu yer, ulusal sorun ve gündemlerin gençlik mücadelesine taşınmasını kolaylaştıracaktır. Kürt gençliğinin desteğini alamayan devrimci gençlik gruplarının başarı şansı ise zayıf olacaktır.

Bugün akademik demokratik sorunlara ilgisizliğin gerisinde ulusal sorun ve öncelikler mi vardır, yoksa bu yılları bulan hareketsizliğin yarattığı bir zayıflama mıdır? Yurtsever Gençlik bu ilgisizliğin ve eylemsizliğin kendini yalnızlaştırdığını görmek zorundadır.

Birleşik bir mücadele hattının yakıcı önemi

6 Kasım’dan yansıyanları iyi değerlendirmek, önümüzdeki sürecin görev ve sorumluluklarını belirginleştirmek için hayati bir önem taşımaktadır. Yaşanan sürecin zorlu, kırılgan ve sancılı bir süreç olduğu açıktır. Hele ki gençlik mücadelesinin bu ölçüde daraldığı bir dönemde omuzlarımızdaki sorumluluk bir kat daha artmaktadır.

Bu noktada tüm ilerici çevrelere düşen görev, vakit geçirmeksizin gençlik sorunu eksenli dinamik bir politik tartışma ve mücadele sürecinin önünü açmak olmalıdır. Bu başarılamadığı, siyasal gençlik grupları şahsında iddialı bir birleşik mücadele ve eylemsel süreç adım adım inşa edilmediği koşullarda, yaşanan sorunların çözüm şansı ne yazık ki bulunmuyor.

Günün ihtiyacı, dar kaygıların bir kenara konulması, üniversitelerdeki tüm ilerici güçlerin ticarileşen eğitime ve Kürt halkına dönük saldırılara karşı birleşik mücadelesinin örülmesidir. 6 Kasım’dan yansıyan yetersizlikler ve zaafları etkin bir değerlendirmeye konu etmek, aynı zamanda süreçten geliştirici sonuçlar çıkartmakla mümkün olacaktır.

Günün tüm ilerici kesimlere yüklediği görev, birleşik bir gençlik mücadelesini geliştirmektir.

Genç Komünistler

(Ekim Gençliği’nin Kasım 2007 tarihli 105. sayısından alınmıştır...)