9 Kasım 2007 Sayı: 2007/43(43)

  Kızıl Bayrak'tan
   Beyaz Saray Kürt halkına saldırıya yeşil ışık yaktı...
  Gerici dalga DİSK’i de etkisi altına alıyor…
ABD emperyalizmi, Kürt halkının koruyucusu değil düşmanıdır…
3 Kasım Ankara mitingi...
Taksim’de coşkulu tersane eylemi...
Telekom işçilerinin kararlılıkla sürdürdüğü grevin kazanımla sonuçlanması için emek
güçlerini bekleyen görevler...
  6 Kasım protestolarından...
  BMİS kurulları gergin geçti
  Almanya’da coşkulu parti etkinliği!
  TKİP II. Kongresi toplandı...
  “20. Yıl Gecesi”nde Parti adına yapılan konuşma...
  İstanbul İl Komitesi’nin 20. Yıl Gecesi’ne mesajı...
  Ekim Devrimi’nden bize kalanlar…
  90. yıldönümünde Büyük Ekim Devrimi’ni yaratanlara selam olsun!
  Şiddete ve kaynağına karşı mücadelede
“bir adım ileri!”
  Dünyadan...
  Erdoğan’ın ABD gezisi ve sonuçları...
M. Can Yüce…
  Sevgili Sevilay “Yaşam şuncağız bir şey işte”
  Barbarlık düzeninin cam kırıkları
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ekim Devrimi’nden bize kalanlar…

Sosyalist eğitimin mimarlarından biri:

Anton S. Makarenko

Ayşe Aydın

Büyük Ekim Devrimi’nin getirdiği kazanımların en önemlilerinden biri olan eğitim hakkının kullanımı konusunda fikir edinmek için temel başvuru kaynaklarının başında Anton Makarenko ve eserleri gelmektedir.

Bunun nedenlerinden biri, sosyalist yeni düzenin kendine verdiği görevin niteliğiyse, diğeri ve daha önemlisi, onun uslanmaz devrimci kişiliği ve bundan ayrı ele alınamayacak olan sınıf kimliğidir.

Bir eğitimci oluşuna bakıp, kolayından, küçük burjuva damgası vurmadan önce, içine doğduğu ve yetiştiği ailenin hangi sınıfın içinde olduğuna bakmak gerekiyor. Bunun tek başına yeterli olmadığı, sonradan farklı bir sınıf kimliği de edinilebileceği biliniyor. Ancak Makarenko’nun ailesinden bağımsız bir kimlik edineceği dönem -genç bir öğretmen olarak çalışmaya başladığı yıllar- Ekim Devrimi’nin öngünleri olduğundan, O, bu edinimin devrimcilik tarzında olduğunu, yaşamı ve fikirleriyle kanıtlamış bulunuyor.

Baba Semyon Makarenko bir demiryolu işçisiydi. Anton ise önceleri parlak öğrenci, iyi bir eğitimci ve sonraları ise iflah olmaz bir devrimcidir. Dolayısıyla, devrimin ardından, yeni düzenin kurulması ve gelişmesinin en önemli ayaklarından birini oluşturan eğitim işinde görevlendirilir. Hem de en zor alanlarından birinde. O’nun bir eğitimci olarak hem gelişmesi, hem de tarihin o güne dek kaydettiği en ileri başarılara imza atması da bu zor görevi omuzlamasıyla mümkün olur. Görev, suçlu çocuklardan sosyalist kişilikler yaratmaktır.

Aslında bu, ilk başta belki sadece Makarenko’nun bir hayali olabilirdi. Çünkü bu alanda kaydedilmiş bir tek başarı bile bulunmadığı gibi, eski toplumun bu çocukları eğitmek ve topluma kazanmak gibi bir niyeti de olmamıştı. Tüm dünyada olduğu gibi, Rusya’da da çocuk suçluların yeri çocuk hapishaneleriydi.

Sosyalist yeni devletin, aslında onun adına yeni eğitim yönetiminin, bu olaya son derece -ama sadece- hüsnü niyetle el attığını ise, Makarenko’nun başına gelenler göstermektedir. Hüsnü niyet, bu çocuklara acımakta, onları sokaklardan ve ıslahevlerinden kurtarmak istemekteydi. Ancak iyi niyet tek başına sonuç almaya yetmiyordu. Böyle bir alanda başarı kaydetmek içinse, eski sistemden kalma tek bir deney bile yoktu. Nasıl olsun ki!? Bu çocuklar, kapitalist sistemin bizzat oluşturduğu toplum tortularıydı.

Böylece Makarenko, onlara sadece acımanın yetmeyeceği bilinci ve sosyalist toplumun kuruluşu coşkusuyla işe girişti. Yeni yöntemler, devrimci yöntemler geliştirmeye çalıştı. Masabaşı teorisyenleri yöntemleri yüzünden O’nunla önce dalga geçti. Ardından da okulun yönetiminden aldılar. Ne var ki, 1920’den ‘28’e kadar, yani sadece 8 yıl süren bu eşsiz deneyim meyvelerini vermeye başlamıştı. Sokaklardan toplanan veya ıslahevlerinden yollanan -veya Gorki Kolonisi’nin ünü yayıldıktan sonraki dönemde evinden kaçıp sığınan- çocuklardan, pırıl pırıl komsomol üyeleri, başarılı üniversite öğrencileri yetişmiş, yani, başlangıçta belki Makarenko’nun bile sadece hayal edebileceği gerçekleşmişti.

Başına gelen hiçbir şey, Makarenko’yu yolundan ve fikirlerinden caydıramadı ama. O, artık yönetici olmadığı başka okullarda çalışmaya, fikirlerini geliştirmeye ve uygulamaya devam etti. Bir başka ifadeyle, sosyalizmin kuruluşu sürecinde kendisinden beklenen görevleri gerçekleştirmeye.

O gün, O’nun yöntemlerine karşı çıkan eğitim yöneticilerinin masabaşı teorileri, Makarenko’nun sıcak pratiğin içinde geliştirdiği devrimci yöntemlerin karşısında eriyip yok olmaya mahkumdu, öyle de oldu. Bugün Makarenko’nun adı ve eserleri tüm dünyada, sadece sosyalist eğitimcilerin değil, diğer eğitim emekçilerinin ve her devrimcinin dilinde dolaşırken, onların adını bile hatırlayan bulunmuyor.

Bu sadece, Ekim Devrimi’nin üstünden 90 yıl geçtikten, tüm kazanımları yere çalındıktan sonra, bugünün dünyasında böyle değil. Kuşkusuz, Sovyet eğitim yönetimi de ondan öğrenmeyi bildi ve yeni eğitim sistemini kurarken yararlandı.

Makarenko’nun fikir ve deneyimlerinden yararlananlardan biri de, taze cumhuriyetin ilerici eğitimcilerinden Hasan Ali Yücel’dir. Suçlu değil ama, daha ziyade yoksul köylü çocuklarının eğitimi düşünülerek kurulan -ve çok kısa zamanda, ilk meyveleri görülür görülmez tasfiye edilen- Köy Enstitüleri’nin, Makarenko’nun koloni ve komünlerinin ancak karikatürü olabilecek niteliklerine rağmen, nasıl bir eğitim kalitesi tutturabildiğinin somut kanıtları ise, bu okullarda yetişmiş çok sayıda değerli yazar, şair ve düşünürdür.

Makarenko’nun, kendi kimliği ve çabalarıyla ortaya koyduğu en önemli gerçeklerden biri, sosyalist sistemde eğitimin sadece hak olmadığı, aynı zamanda ve daha önemli olmak üzere devlet cephesinden bir görev olarak algılandığıdır. Bu, elbette, başka pek çok konuda da böyledir, ama, burada konumuz eğitim olduğu için sadece bu alan üzerinden örneklersek; eğitimi, büyük-küçük istisnasız herkes için temel, vazgeçilmez, engellenemez bir hak olarak tanımak yetmez. Bunu böyle tanımlayanın samimiyeti, bu şekilde kullanma imkanlarını da yaratıp yaratmadığıyla ortaya çıkacaktır. Makarenko’nun koloni ve komünleri başta olmak üzere, sosyalizmin kurduğu eğitim sistemi içinde, sadece çocuk ve gençler için değil, öğrenmek isteyen herkes için yer vardır. Eğitim için herhangi bir ücret ödenmesi sözkonusu olmadığı gibi, eğitim masrafları devlet ya da kurumlar aracılığıyla sistem tarafından karşılanmıştır. Üstelik sosyalist Sovyetler Birliği’nin eğitim hizmetlerinden sadece Sovyet vatandaşları değil, hemen tüm sosyalist halk cumhuriyetleri, bundan da öteye, genel olarak dünyanın dört bir yanından eğitim amacıyla gelen herkes yararlanabilmiştir. Tıpkı parasız sağlık hizmetinden turistlerin bile yararlanabildiği gibi.

Bir öğretmen ve okul yöneticisi olarak suçlu çocuklardan sağlam karakterli sosyalist insan yetiştirmeyi başaran Makarenko, bir eğitimbilimci olarak, çocuk eğitiminin okulda başlayıp orada bitmediğini çok iyi biliyordu. Özellikle okul öncesi dönem çok önemliydi. Nitekim O’nun koloni ve komünlerindeki zorluklar da bu ‘önceki dönem’in yarattığı zorluklardı. Bu nedenle okul öncesi eğitim konusuna da kafa yoran Makarenko’dan bugünün ana-babalarına armağan çok değerli iki kitap daha kalmıştır. Dahası, koloni ve komünlere ait deneyimlerin ele alındığı kitaplar da sadece eğitimcilere değil aynı zamanda ana-babalara hitap eder.

Makarenko’dan öğrenecek pek çok şey var. Ve ondan öğrendiğimiz herşey, Ekim Devrimi’nin değerini ve yeni Ekimler ihtiyacının yakıcılığını gösterecek.

Makarenko’nun Türkçe’ye çevrilen eserleri arasında, iki ciltlik Yaşam Yolu (Payel Yay.), Ana Babaların Kitabı (Sorun Yay.), Ailede ve Okulda Çocuk Eğitimi (Sorun Yay.), Kulelerde Bayraklar (Evrensel Yay.) vardır. Ayrıca, Ceylan yayınlarının çıkardığı Makarenko Yaşamı ve Eserleri isimli çeviri derleme de, O’nu, anılarıyla kitapta yer alan öğrencilerinin ağzından, yani ilk ağızdan tanıma imkanı sunması açısından iyi bir başvuru yapıtıdır. Onlarca kitap yanında bu çevirilerin çok sınırlı kaldığı açıktır. Ne var ki, O’nu ve sosyalist eğitim sorunlarını anlamak için bu kadarı bile yetmektedir.